Az bilinen kitaplar

Az bilinen kitaplar derken sadece az okunanları kastetmiyorum; evet az bilinenler doğal olarak az okunurlar ama çok bilinip az okunanlar da vardır. Wisconsin Üniversitesi’nde kitapların okunabilirliğini anlamak üzere yeni ve basit bir yöntem geliştirilmiş. Elektronik kitap olan Kindle’ın içindeki Popular Highlights bölümündeki kullanıcıların altını çizdikleri cümleler incelenmiş. Bu yöntemle Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi şimdiye kadarki en az okunan kitap unvanını almış. Grinin Elli Tonu ve Muhteşem Gatsby ise inceleme kapsamında en çok okunan kitaplar olmuş1. Ben de bu konuya daha önce değinmiştim2 ama bugün sadece az bilinen ya da az bilindiğini düşündüğüm, daha doğrusu benim çevremde az bilindiğini düşündüğüm, kitaplardan bahsedeceğim.

Öncelikle büyük yazarların bazı kitapları başyapıt diyebileceğimiz diğerlerinin gölgesinde kalmıştır. Tolstoy, Zweig, Yaşar Kemal… hepsinden örnek verilebilir. Ustaların gölgede kalan bu kitapları genellikle kendi esas alanlarından farklı türdeki eserleridir. Örnekse, Nazım Hikmet’in Alman Faşizmi ve Irkçılığı isimli incelemesi, daha doğrusu derlemesi. Nazım Hikmet’in 1936 yılında, yani İkinci Dünya Savaşı öncesinde Bernardiner, Balk ve Ernst Henri’nin kitaplarından yararlanarak hazırladığı kitap bana ilginç geldi çünkü Naziler henüz tam olarak yapacaklarını yapmadan tehlikenin büyüklüğünü fark edip uyarılarda bulunuyor Nazım Hikmet. Aslında bu isabetli siyasal öngörüye şaşırmamak gerek çünkü Nazım bir komünistti ve olaylara sınıfsal açıdan bakabiliyor, böylece Alman sermayesinin Fransa’nın demirine, Belçika ve Hollanda’nın kömürüne, Batı ve Orta Avrupa’nın çeliğine, Ukrayna’nın buğdayına ve Balkanların bakırına gereksinimi olduğunu görüyor ve “Alman faşizmi ve ırkçılığı”nın Almanya sınırları içerisinde kalamayacağını anlıyordu.

Kitap dört farklı yayınevinden basılmış olmasına karşın, çevremde hiç bilinmediğini fark ettim. Elbette bu saatten sonra kitaptan öğrenilebilecek çok şey yok ama konu ne olursa olsun Nazım Hikmet yazınca keyifle okunan bir metin ortaya çıkıyor.

KÜNYE: Alman Faşizmi ve Irkçılığı. Nazım Hikmet. Daha önce Kader, Memet ve Adam yayınlarından basıldı. Kitapçılarda Yapı Kredi yayınlarından “Yazılar 4” içerisinde var, etiket fiyatı 28 TL.

Kimi zaman bir konuda o kadar çok kitap yazılır ki bu arada bazıları gözden kaçar. Bence “Mukaddes Ankara’dan Mektuplar” de bu duruma iyi bir örnek. Gerçekten de Kurtuluş Savaşı ile ilgili binlerce kitap arasında Kadriye Hüseyin’in bu kitabının yazgısı tam olarak böyle. Mısır Prensesi Kadriye Hüseyin gazeteci olarak 1921’deki Londra Konferansı’nı izler ve sonrasında Türk heyetiyle beraber Ankara’ya gelir. Kitap iki aylık bir süre boyunca Anadolu izlenimlerini aktardığı mektuplarından oluşuyor. Mektuplar önce Fransa’da yayınlanıyor ve sonra bizzat Mustafa Kemal’in isteğiyle Türkçeye çevrilip, milletvekillerine dağıtılsa da kitap olarak basılması uzun zaman alıyor.

Farklı bir bakış açısıyla yazılmış ilginç bir kitap. Anadolu’daki Ortodoksların Fener Patrikhanesi’nden ayrılıp, kendilerine “müstakil” bir kilise kurmak için müracaatları, tüm Anadolu’da alkolün yasak oluşu gibi üzerinde durulması gereken noktalar var. Elbette bilgilere temkinli yaklaşmak gerekiyor çünkü Kadriye Hüseyin kitabında “Fransızcanın Anadolu’da çok münteşir (yaygın) oluşu dikkatimi çekti” diyor. Yani yazılanlar bu öznellik düzeyi dikkate alınarak okunmalı.

Son olarak kitapta ressam Vittoria Pisani’nin İzmir’in işgalini anlatan tabloları yer alıyor. Baskı kalitesinden dolayı bir şey anlaşılmıyor ama bu tabloların asıllarının Şişli’deki Atatürk Evi’nde olduğunu söylemeliyim. Bence gidip görülmeli çünkü işgale tanıklık eden başka ressam yok sanıyorum.

KÜNYE: Mukaddes Ankara’dan Mektuplar. Kadriye Hüseyin. Çev.: Cemile Necmeddin Sahir Sılan. Kültür Bakanlığı Yay., ve Cumhuriyet Kitap’tan basıldı. Sahaflarda 1-25 TL arası.

Az bilinen, az kişiye ulaşan bir başka kitap türü de sempozyum veya kongre bildiri kitapları. Bazılarını okumak için uzmanlık düzeyinde bilgi gerekse de bir kısmı herkesin anlayabileceği ve başka bir yerde ulaşılamayacak kitaplar. Bunlar genellikle toplantıya katılanlara dağıtılır ama daha fazla basılıp, ilgili kurumun sonraki toplantılarında ücretsiz dağıtıldığına da rastlanabilir; İzmir Akdeniz Akademisi’nin yayınladığı “İzmir Zeytin Sempozyumu” kitabı gibi. Konuşma metinlerinin doğrudan basılması kimi zaman okumayı zorlaştırsa da zeytinle ilgili her konuya değindiği için başlangıç için iyi bir kaynak kitap olduğunu söyleyebilirim. Evet üretiminden pazarlanmasına kadar her aşamasında sıkıntılar olan zeytinde esas sorunun kapitalizmin kendisi olduğunu vurgulayan Avukat Fatih Murat Ülkü ve tek başına kooperatif örgütlenmesinin yeterli olmadığını, bunun yanında sendikal örgütlenmenin de gereklilik değil zorunluluk olduğunu söyleyen Adnan Çobanoğlu’nun konuşmaları için bile bu kitap edinilmeli derim.

KÜNYE: İzmir Zeytin Sempozyumu. İzmir Akdeniz Akademisi. 2. baskı, 2018. Satılmıyor, Akademiden istenebilir.

Satılmadığı için az bilinen kitaplara başka bir örnek de Kocaeli Özel Çağın Göz Hastanesi’nin yayınladığı “Göz Alabildiğine Müziğin Rengi” olabilir. Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen fotoğraf yarışmasına katılan 3141 eser arasından seçilen 40 tanesini sergileyen bu albümün fotoğrafçılık çevresinde bilindiği çok açık ama benim gibi amatör düzeyde bile fotoğrafçılıkla uğraşmayanların az bildiği bir kitap. Fotoğraflar çok güzel ve dokuz kitabın tümüne bir arada bakıldığında yıllar içerisindeki kalite artışı açık olarak izlenebiliyor. Yani demek istiyorum ki, sadece “Göz Alabildiğine Müziğin Rengi”ni değil, serinin diğer sekiz kitabını da elde etmeye çalışın; kitaplığınızda olmasında yarar var.

KÜNYE: Göz Alabildiğine Müziğin Rengi. Çağın Göz Hastanesi Yay., 2019. Satılmıyor, Hastaneden bulunabilir.

Az bilinen bir diğer kitap grubu da üniversite yayınları. Evet bugün pek çok üniversite yayınevlerini kapattı, birçoğunun da, özelikle yeni kurulanların, zaten yayınevi yok ama yine de olanlara bile ulaşmak çok güç. Genellikle bastıkları kitapların listesine üniversitelerin kendi web sitelerinden bile ulaşılamıyor. Ulaşsanız bile kitapları satın alabilmeniz çok zor çünkü ne kredi kartı kabul ediyorlar ne de bir hesap numarası verebiliyorlar; tek çözüm gidip doğrudan satın almak ama eğer başka şehirdeyseniz ya yakınlarda oturan bir arkadaşınızdan yardım alacaksınız ya da ikna edebilirseniz yayın bürosundaki görevlinin kişisel hesabına parayı yatırıp, onun alıp size yollamasını isteyeceksiniz. Keşke YÖK bir işe yarasa da bütün üniversitelerin kitaplarına ulaşılabilecek merkezi bir sistem kursa.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları biraz daha farklı; başında bu işi çok iyi bilen profesyonel bir yöneticiyle hem çok iyi kitaplar basıyorlar hem de iyi bir dağıtım mekanizması kurmuşlar.  Bir kitap hariç (daha doğrusu, benim bildiğim bir kitap hariç): Esra Ercan Bilgiç ve Zehra Kafkaslı’nın Gezi Direnişi sırasında, sıcağı sıcağına 3008 kişiyle gerçekleştirdikleri bir anketin sonuçlarını irdeledikleri “Gencim, Özgürlükçüyüm, Ne istiyorum?” isimli kitapları. Kitap yayınevinin listesinde bile yok! Bence bulguları çok önemli, henüz direnişin içindeyken, sonucu görmeden verilen yanıtlar çok değerli. Çoğunluğu 19-25 yaş arası, tipik olarak ilk kez bir sokak eylemine katılan, kendilerini hiçbir siyasi partiye yakın hissetmeyen, kendisini “özgürlükçü” olarak tanımlayan, dönemin başbakanının (RTE) otoriter tavrına kızan ve polis şiddeti dursun diyen bir toplam dikkatle incelenmeli. Bir kez sokağa çıkan yine çıkabilir, alışkanlık yapar.

KÜNYE: Gencim, Özgürlükçüyüm, Ne İstiyorum? Esra Ercan Bilgiç, Zehra Kafkaslı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay. Bulması güç, internetten pdf şekline ulaşılabilir.

Herkesin yayıncı bulması kolay bir iş değil. Evet artık internet blogları önümüze başka bir seçenek getirdi ama ya yazar kitabını basılı görmek isterse? Bu durumda önünde tek bir yol kalıyor, o da “kendi yayını” sınıfına girmek. Yani bir ISBN numarası alıp, sonra bir matbaa ile anlaşıp kitabını bastırmak. Böylece doğal olarak az bilinenler grubuna katılmak. Genellikle şiir kitaplarının yazgısı bu. Cemalettin Atagan’ın “Yaz Yağmuru” kitabı da böyle. Yazarın 1968-2018 yılları arasındaki şiirlerini kapsasa da çoğunluğu 2016-17 yıllarında yazılmış. Duyarlı dizeleri var:

Rıhtıma doğru/ Yürürsen eğer/Yağmuru/Fark edersin/Ayrılığa dökeceğin/İlk gözyaşlarını gizlemen için. Veya: Gün yorgun/ Kendi karanlığında gibi.

Şiirsel anlatıda en zor işin epik anlatım veya şiirde açık olarak bir öyküyü anlatmak olduğunu düşünüyorum. Burada çok ince bir çizgi vardır; bir anda farkına bile varmadan manzume yazmaya kayıverir insan. Anladığım kadarıyla Atagan bir hukukçu; bir yargıcın, bir idam mahkumunun öyküleri var kitabında.

KÜNYE: Yaz Yağmuru. Cemalettin Atagan. 2018. Yaygın dağıtımı yok, sahaflarda 25 TL.

Başta da söylediğim gibi kitaplar için az bilinme durumu biraz da içinde bulunduğunuz çevreye bağlı. Örneğin kişisel gelişim kitapları çok satar, çok okunur ama benim çevremde az bilinir. Geçenlerde basketbol kitabı olduğunu düşündüğüm “Jordanizm” isimli bir kitap aldım. Yazarı Günter Soydanbay’ın basketbol ve tarihi konusundaki yetkinliğini bir yerlerde okumuştum. Neyse kitap geldi ve donakaldım; aldığım bir kişisel gelişim kitabıymış. Bu da internet üzerinden, sayfalarını karıştırmadan kitap almanın cilvesi. Ne yapayım, almışken okudum ama benim için çok sıkıcıydı. Yine de benim ve çevremin pek okumadığı bir alanda deneyimim olmuş oldu. Tek aklımda kalan ise, rekabetçi hırsları bütünün yararıyla dengelemek gerektiği öğüdü.  

KÜNYE: Jordanizm. Günter Soydanbay. Alfa Yay., 2019. Etiket fiyatı 15 TL.

Çevremde az bilinen bir başka alan da çocuk kitapları. Öncelikle böyle bir kategorizasyonun yanlış olduğunu düşünüyorum. Örneğin Samed Behrengi’nin kitaplarını sadece çocuklar için yazdığı kanısında değilim. Böyle bir yaklaşımla Küçük Prens’i de çocuk kitabı saymak işten bile değil. Davide Cali’nin yazdığı, Serge Bloch’un resimlediği, Ceylan Ekin Işık’ın Türkçeleştirdiği ve Uluslararası Af Örgütü’nün desteğiyle yayınlanan “Düşman” da benim için bu grupta. Çok klişe bir laf ama hedef kitlenin her yaştaki çocuklar için diye belirlenmesi bu kitap için deyim yerindeyse “cuk oturuyor”; savaşın anlamsızlığını ve savaşanların başkaları için savaştığını en güzel anlatan kitaplardan biri bence.

KÜNYE: Düşman. Davide Cali, Serge Bloch. Çev.: Ceylan Ekin Işık, Ginko Kitap, etiket fiyatı 48 TL.

Bu kadar sözden sonra, gerçek kitap severler az bulunan kitapların peşinde koşanlardır desem biraz abartmış mı olurum acaba?

1http://www.medyafaresi.com/haber/iste-en-az-okunan-kitap/472160

2https://ilerihaber.org/yazar/her-kitabin-bir-okuru-bulunur-102821.html