Ay’a seyahat!  

Bu iki kelimeyi yan yana duyduğum her zaman aklıma öncelikle Jules Verne’in ölümsüz eseri gelir. Uzaya seyahat ya da Ay’a yolculuk etme hayalini bence en iyi anlatan romandır. Yaşamını 1828-1905 yılları arasında sürdüren Jules Verne, bu romanını, 1865’de kaleme almış. Dünya’nın Merkezine Yolculuk, Denizler Altında 20.000 Fersah gibi öteki kitaplarından da anlaşılacağı üzere, zaten zamanının ötesinde bir hayal gücüne sahip olduğu çok açık; öyle ki, onun hayallerinin çoğu yüz yıllar sonra, ancak günümüzde gerçekleşmiş durumda. 

Verne’in hayali ya da başka bir deyişle Ay’a insanlı seyahatlerin ilki 16 Temmuz 1969’da gerçekleşmiş; 1969-1972 arasında, insanoğlu beş kez daha Ay’a ayak basmış ve araştırmalar yapmış. O zamandan beri, insanlık çok yol kat etmiş, Uzay’a uluslararası istasyon kurmuş, uzak gezegenlere ve Mars’a defalarca özel uzay araçları göndermiş. 

Gelelim günümüzün Türkiye’sine, Şubat 2021’e…

İktidar partisi birdenbire Ay’a gitme konusunu ortaya attı. Gözlerime inanamadım bu haberi görünce! Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam!

Toplumsal sağlık konusunda bütün sorunlarını çözmüş; küresel boyutta devam eden Covid-19 salgınında, bütün halkını kendi ürettiği aşı ile aşılamayı başarmış, üstelik, üçüncü dünya ülkelerine bu aşıları sağlar hale gelmiş bir Türkiye’nin; 

-Dünya’nın ilk 500 üniversitesine, ondan fazla üniversitesini yerleştirebilmiş; yüksek öğretimde, rektör seçimlerini üniversitelerin kendi kadrolarına bırakmış, köklü üniversitelerin köklü geleneklerine saygı duyan; orta öğretimde devlet okullarının imkan ve eğitim kalitelerini çok yükseltmiş, en uzak köylere bile eğitim imkanlarını taşımış bir Türkiye’nin;

-Ögrencisinden işçisine demokratik haklarını özgürce, zekice kullanan, eleştiri ve protesto yapmak isteyen herkesi engellemek, tutuklamak yerine onların, korunmasını sağlayan yeni bir güvenlik anlayışını oluşturmuş bir Türkiye’nin; 

-Herkesin insanca çalıştığı, yaşadığı ve kazandığı, işsizlik sorununun ortadan kalktığı, açlıktan ve pahalılıktan kimsenin yakınmadığı, çocukların çalışmak zorunda kalmadığı bir Türkiye’nin; 

-Toplumsal barışın, demokrasinin, insan haklarının, siyasi saygının, hoşgörünün, adaletin yerleştirildiği, uygulanan diplomasi ve politikalar ile iç ve dış savaş ihtimallerinin ortadan kaldırılmış olduğu bir Türkiye’nin; 

-Ücretsiz ve kaliteli eğitime, ücretsiz sağlık hizmetlerine, bilimsel harcamalara bütçeden ayırdığı payları kat kat arttırmış bir Türkiye’nin; 

-Ülkenin dört bir yanında, depremler ve doğal afetler için hazırlıklarını tamamlamış, depreme dayanıksız bütün yapılarını yenilemiş bir Türkiye’nin; 

-Herkesin ama herkesin, kültürel ve sanatsal etkinliklere ekonomik ve zamansal bir kaygı yaşamadan katılabildiği, kendini geliştirebileceği imkanlara ulaşabildiği bir Türkiye’nin; 

Jules Verne’nin bu şahane hayalinden geri kalması ve Ay’a gitmemesi asla beklenmemelidir.