Anımsayışlar

Rüzgârda usulca sallanırken selviler birde çok olduğumuz günleri hatırlatır evvel zaman...

Zamanın eskil izi. Biri için başlarken diğeri için biten hayat. Sobalarında yanan kuru meşenin harladığı türkü. Falçatanın eksilttiği fotoğraf. Dikiş tutmayan yara...

Haktan özge yâr bilmeyişin meydanlardaki karşılığı. Tarakaların soldurduğu çiçek. Sahibini arayan sabah. Nurhak’ın kuşlardan mahrum bırakılışı. Gemerek’te çevrilen yol. Akışı belli olmayan dere...

Mahsus mahal denilen zindan. Karanfil kokan cigara. Kağıdın üzerine düşen gölge. El yazısının önceki hayatlarla kurmuş olduğu ilişki. Kat kat açılan sayfalar. Büyüteçe ihtiyaç duymayan okumalar. Dikişte ustalaşan ellerin aradığı zula...

Üç ağaç incirin telkafeslerle yer değiştirişi. Mazgala dokunmadan geçip giden mektup. Kaval kemiğinin yüz sürülen mihraplara duyduğu nefret...

Sızı. Göğüste artarak büyüyen sızı. Sevilen birinin daha önce ölme ihtimalinin getirdiği ağır yük. Mücadelenin gereklerinin de ikna edemediği vicdan...

Kendi parçalanışına anlam arayan ölü. Ölünün uzayan tırnaklarının kazdığı tünelle buluşan patika. Kıyısız göze alışların tarifi. Yedeğinde binlerce soru taşıyan tekne. Sürgünün uzayan güncesi...

Kaçmakla gitmek arasındaki sınır. Sesini kaybetmiş gecenin sahil ışıklarıyla geri gelişi. Dağdaki çoban ateşlerinden bize kalan köz. Közün ısıtamadığı beden. Ömrümüzün gizli sayfası...

Tedirginliğin cama vuran gölgeye yansıyışı. Köşe başlarında durup durup arkaya bakmışlığımıza yorduğumuz tedbir. Kıstırılmışlığımızın uzun kışı...

Mekânsız buluşmalar. Köpek havlamalarının ardındaki acaba. Son kez olduğunu bilememenin getirdiği keder. Sadece bir babayla oğulun bilebileceği çınar altları...

Çok sevmek ağrısı. Elvedaya dönüşen hoşçakallar. Bir gün mutlakanın bir sonraki kuşağa devredilişi. Çıplak ayaklarıyla yüreğimize basarak yürüyen işçiler. Dağdan kopan ateşin de canlandıramadığı atalet. İlk ölüden bize kalan güzergâh...

İroni. Çalmayacaksın. Öldürmeyeceksin. On emir. Musa. Ape Musa. Beyaz Toroslar. Yeşil. Mektebi Sultani’nin kayıp yakınlarına mesken oluşu. Her hafta bir sonrakine devredilen bekleyiş. Latin Amerika devrimcileriyle buluşan yazgı...

Bir bebekten katil yaratan karanlık. Devlet çetesi. Çeteleşen devlet. Faili meçhuller ülkesinin sakladığı sır. Duvardan çekilemeyen tuğla. İkrarın önceki cinayetleri çağrıştırışı...

Birkaç ağaç. Gezi. Ekmek. Kara kaşlı çocuk. Magosa bir limandır Alim İsmail hep on sekiz yaşında. Unutmadık unutmayacağız tekrarı. Yazgı. Unutuşa duyulan öfke...

Ve çeliğe su verildi bir kitap adıdır. Hep ellerinde bayraklarla gelir çocuklar. Paramparçayız. Ekim garlarının hesabı elbet sorulacak. Bu meydan kızıl meydan. Geri döneceğiz bir gün. Hiçbir şarkı yarım kalmayacak...

Bu bizim hayatımız başka hayatlara adanmış. Sitem yok ah keşke yok. Her ölüm erken ölümdür ak düşmüş saçlarımıza. Son bir avuç toprak yoldaşın ardından son sözler. Ordadır. Rüzgârda usulca sallanırken selviler birde çok olduğumuz günleri hatırlatır evvel zaman...