Amazonizm veya Amazon normları temel çalışma normu olabilir mi?

Öncelikle aslında bazı şeylerin çok da değişmediğini, temel çelişkinin her zaman kendisini apaçık gösterdiğini, Amazon şirketinin de bunun için muhteşem bir örnek olduğunu söyleyerek başlayalım ve yüzyılın başına dönelim. Vasıfsız işçilerin, bir üretim bandında, kitlesel olarak ürettiği ve kitlesel olarak tüketim beklentisine de seslenen bir sistem. Her bir işçi bir üretim bandında vasıfsız, küçük, basit bir iş yapıyor, işin bütününden kopuk, bütünün bilgisine uzak, yerine yenisi kolaylıkla konabilir bir makina dişlisi haline geliyor. Bu üretim sistemine Fordizm deniyor ve 1970'lere, hatta neredeyse '70'lerin ikinci yarısına kadar kapitalizmin temel üretim sistemi ve getirdiği standartlar ile belirleyici oluyor. Bu üretim sistemi, üretimin standartlaştırılması, otomasyon ama kitlesel üretim yapılması, üretimin merkezi örgütlenmesi, niteliği düşük işçilerin büyük ölçekli işletmelerde yoğunlaşması olarak kendisini gösteriyor. Taylorizm ise bu dönemin yönetim modeli olarak eş zamanlı ortaya çıkıyor. Vasıfsız işgücünün, en küçük ve en basit parçalara kadar bölünen üretim sürecinde, parça başı ücret ödemeyi hedefleyen, işçileri üretimin her aşamasında sıkı bir denetim altında tutan bir yönetim anlayışı bu. Kimi zaman baskıcı rejimlerle uygulanıyor, kimi zaman ise sosyal devlet modeli içinde, devlet-sermaye-kitlesel işçi sendikaları arasındaki uzlaşma bir üst yapı olarak kendisini gösteriyor. Ardından 1970'lerle birlikte post-fordizm, toplam kalite yönetimi, Toyotaizm (veya toyotizm); üretimin büyük ölçekli fabrikalardan fason üretime dağıtılması, taşeron sisteminin norm haline gelmesi… Peki bu dönemin sermaye tarafından dayatılan normu ne? Sanırım burada Amazon şirketi öne çıkıyor, özellikle pandemi süreciyle birlikte tüm çalışma ilişkileri Amazon standartlarına geri çekilmeye çalışılıyor… Hep dönemi belirleyen bir şirketin ismiyle anılıyor, Fordizm, Toyotizm, şimdi de eğer karşısında duramazsak belki de Amazonizm… 

AMAZON NORMLARI NELERDİR?

Amazon tarafından dayatılan ve tüm kargo, dağıtım, gıda, market çalışanları başta olmak üzere, pek çok sektörde sermaye tarafından iştahla ortaya konan bazı çalışma şartlarından söz ediyoruz aslında. Pandemi sürecinde dayatılan ve karşısında duramazsak norm haline gelebilecek çalışma normları. 

Daha 2015 yılında David Golumbia, Jacobin dergisinde “Her şeyin Amazonlaştırılması" başlığında pek çok ipucu sunmuştu aslında. "Amazon’un esas başarısı işçilerin sömürülmesi ve tüketicilerin özel yaşamına sızılmasıydı" diyordu yazar bu makalesinde. Amazon’un bozulan işyeri eğilimlerini daha da derinleştirdiği, kampüs gibi çalışma ortamları kurduğu, depo işçilerini “üçüncü taraf” “istihdam büroları”ndan aldığı, zamanında üretim veya dağıtım (just-in-time) tarzını kurumsallaştırdığı, bir yandan yüksek teknoloji kullanımını hem üretim hem dağıtım (droneların kullanılması gibi) geliştirirken, tüketicilerin eğilimlerini saptamak için onları İngiliz düşünür Jeremy Bentham’ın tasarladığı tüm hücreleri ortadaki bir kuleyle gözetlenen bir hapisane gibi, dijital bir “panopticon” gibi gözlemlediği, mikro işler yaratarak, düzensiz güvencesiz çalışan yüzbinleri kendine bağladığı (bakınız: https://ilerihaber.org/icerik/emre-gurcanli-yazdi-mikro-isler-hayalet-isciler-118705.html); özetle sömürüye bir “inovasyon” getirdiği o zamandan beri tartışılıyor. 

Aslında Amazon’un yaptığı Taylorizmin aşırı bir biçimi. Gerek depolarda, gerek paketleme tesislerinde çalışan işçiler, gerekse de mikro iş olarak dağıtılmış işleri evlerindeki bilgisayarların başında yapmaya çalışan işçiler dakika dakika denetleniyor. Üretim veya hizmet hedefleri belirleniyor, bunun altında kalanlar işten atılıyor. Bazı yazarlar tarafından Amazon modeli “ücret hırsızlığı” olarak nitelendiriliyor. Amazon ev ve iş arasındaki ayrımı ortadan kaldırıp, pandemi döneminde yoğun bir şekilde tartıştığımız ev-iş, iş-ev modelini dayatıyor. Amazonla birlikte karşı karşıya kaldığımız çalışma şartları özetle şunlar diyebiliriz:

- Binlerce işçinin uzun ve aşırı yoğun çalışma saatlerine mahkum edilmesi,

- İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin hiçe sayılması,

- İşçilerin sürekli denetlenmesi, hedef altında kalmaması için psikolojik baskı uygulanması, hedeflerin altında kalanların işten atılması, 

- Tesislerinde sayısız yaralanma ve ölümün gerçekleşmesi

.- Depolarında neredeyse çalışma kamplarının kurulması (işyeri-ev);

- Tüm bunlarla birlikte arka planda pek çok işi yürüten ve evden çalışan yüzbinlerce “freelancer” hayalet işçi (ev-işyeri)

Ve günümüzdeki pandemi koşullarında binlerce pozitif vakaya karşın çalışmaya devam edilmesi…

AMAZON’UN GREV VE DİRENİŞ KIRMA STRATEJİLERİ

Amazon işçilerinin mücadelelerini izlemek son derece önemli. Zira onlar tüm işçilere dayatılan bir modele karşı oldukça zorlu bir mücadele veriyorlar aslında. Sözgelimi Kasım ayının son haftasında Amazon Alabama depo işçileri ABD Ulusal Çalışma Yaşamı ve İlişkileri Müdürlüğü’ne tam zamanlı ve yarı zamanlı çalışan 1500 işçinin sendika seçimi yapması için başvuruda bulundu. Bu, ABD’de bir Amazon deposundaki ilk sendikalaşma girişimi olacak. Bu girişim karşısında ise Amazon şirketinin yüksek miktarlarda para harcadığı söyleniyor. Sızdırılan bir rapora göre Amazon Global Güvenlik Operasyonları Merkezi (Global Security Operations Center) işçilerin mücadelesini bastırmak için, an be an işçileri takip ediyor, Amazon’a karşı direnen her bir işçinin tarih, zaman, mekan, hangi kaynaklardan yararlandığı, her eylemin veya direnişin katılımcı sayısı tek tek tespit edilmeye çalışılıyor. İşçilerin arasına ajanların sızdığı ve istihbarat sağladığından söz ediliyor. 19. yüzyılın sonları, 20. yüzyılın başlarında işçi sınıfı hareketlerini bastırmak için kullanılan Pinkerton dedektiflerinden hiç farklı olmadıkları belirtiliyor. 

Sermaye sınıfının tarihsel bir belleğinin olduğundan ve bundan çok iyi yararlandığından söz etmek gerek. Bir yandan güncellenmiş bir Taylorizm, bir yandan eski grev-direniş kırıcılığının yeni biçimlerde sürmesi, tüm bunlarla birlikte olumlu bir kamuoyu yaratmak için reklam kampanyaları. Öte yandan Amazon, daha başından beri, tedarik zincirlerinin bolluğunun bir gereklilik olduğunu, böylelikle herhangi bir depoda, üretim tesisinde, hatta bir ülkede gerçekleşecek eylemlerin kolaylıkla yalıtılabileceğini ve kendisine zarar vermeyeceğini öğrendi ve bu stratejiyle hareket etti. Özellikle Amazon depolarında gerçekleşen sayısız eylem bu şekilde bastırılmış oldu. İşçi haklarını gasp etmek, hukuk alanını boş bırakmamak ve lansman faaliyetleri için şirketin aslında bir ikinci merkezi daha bulunuyor ve işçilerin mücadelesine karşı sürekli faaliyet yürütüyor.

Öte yandan benzer tarihsel belleğin işçi sınıfında olmadığı konusunda kötümser değiliz. Gerek sendikalaşma, gerekse de Amazon’a dönük direnişlerde başta cılız sesler iken şimdi giderek güçlenmeye başlamış durumda. Amazon eylemleri eskisi gibi lokal değil, uluslararası çapta ses getiriyor, farklı depo, tesis hatta ülkeler arasında işçi dayanışmaları, sosyal medyanın da yardımıyla kuruluyor. Öte yandan Amazon’un zayıf karnı olan websiteleri, bulut sistemlerine erişim ve lojistik ağların önemi ve buralarda örgütlenme daha fazla önem kazanıyor. 

AMAZON İŞÇİLERİNİN MÜCADELELERİ GİDEREK BÜYÜYOR

Geçtiğimiz hafta “Kara Cuma”’da dünyanın dört bir yanındaki, 15 ülkedeki, Amazon işçileri, eylemler düzenledi. Kara Cuma Amazon’un yıl içerisinde en fazla satış yaptığıı gün ve en yoğun sezonun başlangıcı olduğu için bir kaç yıldır işçiler bu tarihte sokak gösterileri ve grevler gerçekleştiriyor. Bu yılın sloganı ise #MakeAmazonPay (Amazona Ödeme Yaptır) idi, ve eylemlerde şirketin işçi haklarını kabul etmesi, çevreye karşı sorumlu olması ve vergi kaçırmayı sona erdirmesi talep edildi. Amazon’un Brezilya, Meksika, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, İspanya, Fransa, Belçika, Almanya, Lüksemburg, İtalya, Polonya, Hindistan, Bangladeş, Filipinler ve Avustralya’daki tedarik zincirinde protesto eylemleri gerçekleştirildi. Almanya’daki altı Amazon tesisinde 3.000 kadar işçi greve çıktı. Bangladeş’te Amazon tarafından satılan kıyafetleri üreten konfeksiyon işçileri de eylemlere katıldı. Ayrıca ekoloji ve iklim konularında mücadele yürüten Yokoluş İsyanı (Extinction Rebellion) hareketinin aktivistleri, bazı sendikalar ve ekoloji mücadelesi içindeki gruplar, Amazon’un Lüksemburg’daki Avrupa genel merkezinin önünde gösteri düzenledi. Ayrıca ABD'nin New York kentinde koronavirüs salgınıyla artan sağlıksız ve güvensiz çalışma koşullar nedeniyle Amazon işçileri eylemlerini sürdürdü. İşçiler taşıdıkları dövizlerle Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'a tepkilerini dile getirdi. Noam Chomsky, Yanis Varufakis ve Bernie Sanders gibi isimlerin öncülüğünde kurulan İlerici Enternasyonal, Amazon'un daha fazla vergi ödemesi, çevreye verdiği zararı azaltması ve dünya çapındaki çalışanlarına daha iyi koşullar sağlaması için 150 ülkede 20 milyondan fazla çalışanı temsil eden UNI Küresel Sendika ile ortak yürütülen bir kampanya başlatırken, 35 ülkeden 400'ü aşkın milletvekili, Amazon'un sahibi Jeff Bezos'a hitaben yazılmış açık bir mektupla kampanyaya destek verdi.

Bu eylemlerin içeriği, talepleri vs. tartışılabilir. Ancak ortada büyümeye başlayan bir mücadele olduğu, karşıdaki düşmanın ise güçlü ve pek çok araca sahip olduğu da bilinmeli, mücadelenin zorlukları iyi değerlendirilmeli. Ama belki de en önemlisi, bugün Amazon’a karşı yürütülen mücadelenin yarın mahallemizdeki market işçisini de, evinde proje yapan mimar-mühendisi de, kargo, kurye, depo işçilerini de etkileyebileceği. Zira bu dayatılan bir model, bu modelin küçük versiyonlarıyla evimize yemek söylerken, kitap sipariş ederken, alışveriş yaparken giderek daha fazla karşı karşıya kalıyoruz. Onlar ortaklaşıyorsa işçiler de ortaklaşacak. Başka yolu yok…


NOT: Konuyla ilgili diğer yazılarımla birlikte bu yazının daha bir bütünlük oluşturacağını düşünüyorum:

https://ilerihaber.org/yazar/mikro-isler-hayalet-isciler-internetin-ucuz-ucret-ve-kuralsizlik-cehennemi-118704.html

https://ilerihaber.org/yazar/amazoncom-uzerinden-yeni-donemin-dinamiklerini-anlamak-118207.html

https://ilerihaber.org/yazar/amazon-sagliga-zararlidir-92100.html

 

Yazıda yararlanılan diğer kaynaklar:

https://www.wsws.org/en/articles/2020/11/28/amaz-n28.html

https://www.evrensel.net/haber/420208/abdde-amazon-iscileri-pandemide-daha-da-agirlasan-calisma-kosullarini-protesto-etti

https://www.yeryuzupostasi.org/2020/11/29/amazon-iscileri-15-ulkede-kara-cuma-eylemleri-gerceklestirdi/

https://tr.euronews.com/2020/12/03/abd-de-amazon-un-patronu-jeff-bezos-a-protesto-eylemi-f-rsatc-l-k-yapma-personeline-hakk-n

https://www.gazeteduvar.com.tr/ilerici-enterasyonal-haber-1506296

https://www.jacobinmag.com/2015/08/amazon-google-facebook-privacy-bezos/

https://jacobinmag.com/2020/11/amazon-union-organizing-bessemer-alabama

https://jacobinmag.com/2020/12/amazon-cost-of-free-shipping-review-strikes