Bazen bir örnek bulursunuz ve size her şeyi anlatır. Tüm eşitsizliklerin, çelişkilerin neredeyse billurlaştığı bir örnektir, ona baktığınızda vurgulamak istediğiniz her şeyin en uç şekilde orada şekle şemale eriştiğini görürsünüz. Örneğin Korona döneminde ülkelerin politikalarına bakacaksak ve eşitsizliğin izini Jeffrey Sachs’ın makalesindeki gibi süreceksek belki de üç ülkeye bakmak bütüne dair pek çok şey sunacak. Sachs’ın da makalesinde altını çizdiği hususlara bir bakalım örneğin.
“ABD, Brezilya ve Meksika çok yüksek gelir ve servet eşitsizliğine sahip. Dünya Bankası, son yıllardaki (2016-18) Gini katsayılarını sırasıyla ABD için 41,4, Brezilya için 53,5 ve Meksika için 45,9 olarak raporluyor (100 puanlık bir ölçekte, 100 değeri mutlak eşitsizliği, bir kişinin tüm geliri veya serveti kontrolünü; sıfır ise, kişi başı veya hane halkı başına tamamen eşit dağılım anlamına geliyor)”
Peki bu üç ülkeye başka bir açıdan bakalım. Dünyada Covid-19 dolayısıyla toplam ölüm sayısı bir milyonu aştı ve bu toplam ölümler içinde bu üç ülkenin oranı %44! Diyeceksiniz ki bu ülkelerin nüfusu da oldukça büyük, peki dünya nüfusuna oranladığımızda ne görüyoruz? Yalnızca %8,6!
Bu üç ülkenin bir başka özelliği de, yönetimlerinin Covid-19 pandemisini neredeyse hiç ciddiye almamaları, bununla kimi zaman dalga geçmeleri ve üç liderden ikisinin testlerinin pozitif çıkması, Meksika Devlet başkanının ise yakın çalışma arkadaşları pozitif çıksa da test olmayı reddetmesi (sonradan olmak zorunda kaldı ve negatif çıktı!)
Şimdi bu örnekleri bırakalım bir başka örneğe bakalım. Korona günlerinde ve sonrasında bizi nasıl bir emek rejimi bekliyor diye tartışacaksak, Amazon şirketinin üretim, dağıtım sürecini ve çalışma rejimini incelemek neredeyse bu döneme ilişkin her veriyi sunuyor bize. Örneğin nedir bunlar?
-Binlerce işçinin uzun ve aşırı yoğun çalışma saatlerine mahkum edilmesi,
-İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin hiçe sayılması,
-Binlerde pozitif vakaya karşın çalışmaya devam edilmesi,
-Depolarında neredeyse çalışma kamplarının kurulması,
-Sayısız ölüm, yaralanma vs. vs.
-Tüm bunlarla birlikte arka planda pek çok işi yürüten ve evden çalışan yüzbinlerce “freelancer” hayalet işçi (bir sonraki yazımda bunu ayrıntılı inceleyeceğim, MTurk üzerinden evlerine kapanan ABD ve Hindistan’dan kontrol ettikleri her “tık” için para kazanan ve aslında parça başı ücretten farklı bir şey olmayan, güvencesiz yüzbinler inceleyeceğim)
Önce söyle bir haber turuyla başlayalım.
Koronavirüs salgını döneminde dünyadaki milyarderlerin serveti yüzde 27,5 artış göstererek 10,2 trilyon dolara ulaştı. Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un serveti 74 milyar dolar artarak 189 milyar dolara ulaştı.
Bloomberg Milyarderler Endeksi'ne göre Jeff Bezos dünyanın en zengin kişisi ünvanını iyice sağlamlaştırdı.
Son aylarda 175.000 çalışanı işe aldığını söyleyen şirket, ayrıca, gelirinin yıllık %40 artışla 88.9 milyar $’a ulaştığını da belirtti.
Ama tüm bunlar olurken uzun çalışma saatleri, işçileri nedereyse bir robot yerine koyma, Covid-19 testinin pozitif çıkmasına karşın, New York, Şikago, Detroit, Kentucky gibi depolarda önlem alınmaması depoların kapatılmaması için binlerce işçi yürüyüşler düzenledi.
1 milyon 370 bin çalışan olan Amazon, Mart ayından itibaren 19 bin 816 çalışanın korona virüse (Covid-19) yakalandığını açıkladı. Açıklamada, Covid-19 nedeniyle ölenlerin sayısı paylaşılmazken, bugüne kadar en az 10 çalışanın öldüğü Amerikan basınında yer almıştı.
Ama Amazon bu noktaya Korona zamanında gelmedi, geçmişte de sicili hayli kabarık bir şirketten söz ediyoruz:
Örneğin 2018 yılında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 3 bin Amazon işçisi “Black Friday” adlı indirim kampanyası döneminde greve çıkmış ve “Biz robot değiliz” diyerek, ağır çalışma koşullarına karşı mücadele başlatmıştı. Amazon çalışanı ve sendika üyesi bir Alman işçi olan Andreja Schmidtkunz’un ifadeleri oldukça çarpıcı;, bazı işçilerin şirkete katıldıktan sonra birden fazla ameliyat geçirdiğini söylüyor ve ekliyor “Şirkete sağlıklı bir şekilde başlıyorsunuz ve onu kırık bir insan olarak bırakıyorsunuz.”
İşçi olarak 5 hafta Amazon'da çalışan Sunday Mirror gazetesinden, gazeteci Alan Selby şunları belirtiyor:
Uzun saatler çalıştırılan işçiler ayakta uyuyakalıyor,
Bazı işçilerin haftada 55 saat çalıştırılıyor, zorunlu mesaiye kalıyor,
Tuvalet molalarının sınırlı,
Her 30 saniyede bir paketleme yapmak zorunlu,
Zorlu koşullara dayanamayıp, düşüp bayılanlar var.
Saatte 120 paketleme yapma görevi veriliyor, ancak işçilere bu rakamı 200’e çıkarma hedefi konuluyor,
Selby, bir iş arkadaşının kendisine “Burada herkes çok zorlanıyor. Diz kirişim çekti ama devam etmek zorundayım. Bir arkadaşımın diz bağları zedelendi ve iki gün çalışamadı” dediğini de aktarıyor.
Yazının başında da belirttiğim üzere, aslında sadece Amazon’a bakmak bile, günümüzde kapitalizmin dinamiklerini ve yeni oturtmaya başladığı emek rejimini anlamak açısından eşsiz veriler sunuyor bize. Çevrim içi bir kapitalizm olabilir mi tartışmalarına bakınca önce bir gülümsüyor sonra da şirketin depolarında Covid-19’a yakalanmasına karşın uzun saatlerce çalıştırılan, meslek hastalığı ve “iş kazası”na maruz kalanları görüyoruz. Tüm bu çevrimiçi içeriği yaratan, evlerinden Amazon MTurk üzerinden çalışan, aslında evde paketleme, dikiş yapan parça başı çalışan işçiden farkı olmayan yüzbinleri görüyoruz. Kısacası Amazon diyince parça başı ücret, uzun çalışma (mutlak artı değer sömürüsünün artması); yoğun çalışma (nisbi artı değer sömürüsünün artması); sendika ve örgüt düşmanlığı, iş cinayetleri, meslek hastalıkları vs. vs. bir başka ifadeyle o servetin ardında bu “geleneksel” kavramları görüyoruz.
Sachs’ın makalesi için:
Konuyla ilgili önceki bir yazım için:
https://ilerihaber.org/yazar/amazon-sagliga-zararlidir-92100.html