Bir Türk filmi klişesidir; kahramanımız (tabii ki bir erkek bireyidir kendisi) ‘kötü yola düşmüş’ bir kader kurbanıyla hayatını birleştirir; ne ki işler tam da istenildiği gibi gitmez ve ilk kavgada, tüm toplumu karşısına alan, o romantik ve de özgeci ‘aşk erkeği’, eşine ‘orospu’ diyerek tokadı indirir.
Bu sahneyi Türk sağının iç kavgalarına benzetmek mümkün. Yıllarca düzene çeşitli hizmetlerde bulunmuş bir kadro olabilirsiniz ama bir biçimde çıkarlarınız, rotanız değişecek olsa ‘kılıç artığı’ diyerek alevi olduğunuz ya da etek fırlatılarak kadın olduğunuz tokat gibi suratınıza iner.
Evet, Meral Akşener’e etek fırlatılması olayından bahsediyoruz. Konu belirgin biçimde cinsiyetçilikle ilgili. Üstelik etek fırlatılanın eli kanlı bir faşist olması durumu değiştirmez. Ne ki etek fırlatma olayının cinsiyetçiliğini uzun uzun anlatmaya da gerek yok.
Ancak bu vesileyle düzen siyasetinin önemli bir unsuru olarak, artık sıkça AKP’lileştiği söylenen MHP’nin ‘cinsiyetçi genetik kodlarındaki’ bir gerilime daha yakından bakabiliriz.
Ne tip bir gerilim?
Ve dahası MHP’nin ‘cinsiyetçi genetik kodları’ derken ne kastediyoruz? Burayı iyi anlamak gerekiyor. Çünkü işin bir ucu bizim HAYIR’ımıza dokunuyor.
Ülkücü kadınları yıllar yılı haberlere yansıyan çeşitli fotoğraflardan biliriz. Kiminde boyalı sarı saçları ve makyajıyla genç bir kadın elinde ‘hepiniz ermeni piçisiniz’ yazan bir pankart taşır, kiminde dekoltesine, daracık kotuna nazire yaparcasına kol kola girdiği türbanlı arkadaşıyla kurt işareti yapan üniversite öğrencisi vardır ve kiminde de Atatürklü Türk bayraklı tişörtüyle, ‘ya sev ya terket’ yazan bandanasıyla teyzeler göze çarpar.
Başka vesilelerle,milliyetçiliğinin, Türklüğünün gurur filtresini üniversite mezunu oluşuyla, doktoralı ‘başarılı Türk kadını’ oluşuyla gösterenleri biliriz. Başarısını Türklükte gördüğü erdemle taçlandıran; azgelişmişliğini, geri kalmışlığını hoyratça bir narsizme devşiren kadınlardır. ‘İlkel ve pis’ doğu halklarına her fırsatta ayar vermeye; Türk olarak ‘bir yıldız gibi parladığını’, permalı saçları ve modern giyim-kuşamı eşliğinde faş etmeye özel bir ilgileri var gibidir.
Elbette vitrinin bir köşesinde derin Anadolu’nun, Yozgat’ın, Çankırı’nın türbanlı anaları, bacıları, gelinleri de vardır.
Tüm bu fotoğraflar, vitrinler, fragmanlar ve sahneler, sözgelimi AKP ya da Saadet Partisi gibi tarihsel olarak İslamcı ana yarıktan akan düzen partileriyle kıyaslandığında belirgin biçimde ‘sekülerdir’.
Böyle olması da tuhaf değildir. Çünkü üzerinden atlanamayacak bazı tarihsel bağlar vardır. Sözgelimi,devletlu bir ağızdan Türkiye’de kadınlara hakların verildiğini, Türk kadının modern dünyada, cemiyet hayatında yerini alması gerektiğini söyleyen ‘devlet feminizmi’, koyu harflerle ulusçu-Türk milliyetçisi bir zeminde var olmuştur.
Bunlar milliyetçi bir siyasi çizginin üstünü örtemeyeceği tarihsel bağlardır; hatta onu kat be kat aşar. Nitekim tam da bu bağlarla bugünün daha soldaki ‘laikçi teyzesi’ ya da sağda seküler-milliyetçi, çoğunlukla da ‘refah şovenisti’ batıcı kadınları arasında anlamlı bir ilişki vardır.
Ne ki işler ahenkli biçimde yüz yıl devirip bugüne gelmemiştir. Antikomünizm, yeşil kuşak, Türk-islam sentezi, bahsettiğimiz tarihsel bağlama ve hatta daha içrek olarak asena mitleştirmesine ya da ‘geleneksel Türk toplumunda kadının üstün rolü’ değinmelerine karşı bir makas değiştirme olarak gündeme gelmiştir.
MHP’nin cinsiyetçi genetik kodları derken tam da bu gerilime doğan bir şeyden bahsediyoruz.Makas değiştirme de budur:
Bir tarafta Türk ulusunun seküler, medeni yüzü olarak kadın, vatana değerli evlatlar yetiştirecek, bilgili görgülü anneler, ama eşlerinin en büyük yardımcıları, kamusal alanda Türk kadının en iyi temsilcileri; ananelerde de hep değerli ve önemli olduğu iddia edilen kadın, asena miti vardır. Ama diğer tarafta bir utanç vesikası türünden kız çocuklarının tecavüzcüsüyle evlendirilmelerine bile onay bekleyen (bu yasayla ilgili mhp’li kadın milletvekillerinin hararetli itirazı hatırlanacaktır); şortlu diye kadının tekmelendiği, ‘çalışan kadın fuhuşa hazırlıktır’ diyen şeriat ayarları vardır.
İşte burada kökleri tarihe uzanan bir gerilimden bahsetmek mümkün.Ve daha önemlisibu gerilim, AKP’lileşmeyle belirgin halegelmekte, su yüzüne çıkmaktadır.
Etek fırlatma sahnesi budur.
Başa dönersek bugün gördüğümüz, İslamlaşmakta (Türk-İslam sentezinden bugünkü AKP’lileşmeye) karar kılmış; kamusal görünürlüğünde en azından Atatürklü ve bir dozda Türk bayraklı asena imgeleminden, İslamcı/ümmetçi çizgiye yöneltilen;reisinin sözü dışına çıkıldığında ‘seks kasedinden’ bahsedilecek ya da suratına ‘etek fırlatılacak’ kadına dönüşün gerilimli fay hattıdır.
İşte bu gerilimli fay hattı, yalnızca L çizgisi şeklinde Türkiye haritasını batıdan kuşatan MHP’li Hayırcı kadınların varlığını göstermemekte ama aynı zamanda tarihsel bir hesaplaşmanın da imkanlarını zorlamaktadır.