AKP’yi yalnız bırakın!

Çünkü AKP herhangi bir parti değildir. 13 yıllık iktidarı, karşı-devrimci bir iktidardır. Ülkemiz daha gerici, daha piyasacı ve daha işbirlikçi bir yönetim altında büyük hasar görmüştür.
 
AKP, 2001 yılında iktidara geldiğinde-getirildiğinde, uyumlu ya da ılımlı İslam adına cilalandığında bu partinin özel bir misyona sahip olduğunu iddia etmiştik. Türkiye’nin karşı-devrimci bir dönüşüme bu parti ile tabi tutulacağını hep söyledik. Yeni bir rejim AKP ile kuruldu. Emperyalizm destekli liberal-gerici ittifakla kurulan AKP rejiminin temel karakteri emek düşmanlığı, gericilik ve emperyalizmin taşeronluğu olmuştur.
 
AKP rejimi, sermaye diktatörlüğüdür.
AKP rejimi, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, haksızlığın adıdır.
AKP rejimi, taşeronluk rejimidir.
AKP rejimi, devletin bütün işletmelerin sermayeye ve emperyalizme peşkeş çekmiştir.
AKP rejimi, gericiliktir, ülkenin karanlığa boğulmasıdır.
AKP rejimi, Recep Tayyip Erdoğan’ın diktatörlüğüdür.
AKP rejimi, ayakkabı kutularında saklanan rüşvettir.
AKP rejimi, IŞİD denen katillerin desteklenmesidir.
AKP rejimi, başı açık kadınları perdesiz eve benzeterek ya kiralık ya da satılık diyen zihniyettir.
AKP rejimi, gizli İsrailciliktir.
 
Öyleyse bu adamlardan ve zihniyetinden kurtulmak istiyor muyuz?
 
AKP ile ülkemize yeni bir elbise biçildi. Ancak olmadı, bu halk, bu ülke, zorla giydirilmek istenen elbiseye sığmadı. Türkiye, AKP rejimine sığmayacağını Haziran Direnişi’nde gösterdi.
 
Ve seçimlerden sonra AKP halktan bir tokat daha yedi!
 
Ve şimdi bunca tahribat, haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, yanlışlık, katliamlar, gericilik, hırsızlık orta yerde dururken bunun hesabı sorulmayacak mı?
 
Emperyalizm buyuruyor, sermaye çağırıyor, düzenin adamları bağırıyor: Hep birlikte koalisyon kuralım, aşırılıkları törpüleyelim, kurduğumuz saltanata devam edelim.
 
İzin verilmeli mi?
 
Haramilerin saltanatını bozmadan, kurtuluş mümkün değil!
 
Bugün gün hesap sorma günüdür. Bu hesap sorulmadan ülkemizin aydınlık yarınları sadece Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık hevesini bitirmekle yetinerek mümkün olamaz.
 
Ali İsmail Korkmaz’ın dövülerek katledilmesinin hesabını sormayacak mıyız? Berkinlerin, Abdullahların, Ahmetlerin, Mehmetlerin... Emri ben verdim diyenleri koltuklarında bırakacak mıyız?
 
Suriye’de dinci teröristlerin yüzbinlerce insanı katletmesine daha ne kadar seyirci kalacağız? Bu savaşın bitmesi için AKP dış politikasının defteri dürülmelidir.
 
İnsanlar yatak odalarında para sayma makinesi bulundurmaz. Yatak odalarında para sayma makineleri ile ayakkabı kutularında sakladıkları paraları sayanlardan hesabımız var. Hırsızlar, rüşvetçiler, yolsuzluk yapanlar elini kolunu sallayarak gezmemeli. 
 
Haydi ülkemizin önünü açalım, temsilde gerçek adaleti sağlayalım, seçim barajını kaldıralım. Var mıyız?
 
İç güvenlik yasası adıyla AKP tarafından getirilen anti-demokratik ve faşizan uygulamalar-yasalar iptal edilmelidir. Ülkenin diktatörlüğe ve faşizme karşı tek sigortası olan halkın hakları elinden alınamaz.
 
Eğitimdeki gerici uygulamalara son verilmelidir. AKP döneminde gündeme getirilen bütün çağdışı uygulamalara karşı yeni bir aydınlanma seferberliği başlatılmalıdır.
 
AKP yalnız bırakılmalıdır. AKP ile koalisyon pazarlıklarına giren herkes kaybedecektir.
 
Ülkemiz, hükümetsiz kalır korkusuyla halkın taleplerinin üzerine yatılamaz. Bu ülkenin sahibi emekçilerdir. Sermayenin iktidardan gideriz korkusunun karşısına bu ülkenin halkı örgütlü gücüyle biz buradayız demeli. Asıl iş şimdi başlıyor. 
 
Yeni bir cumhuriyet şart. Emekçilerin laik cumhuriyeti mümkün. Bunun için, başladığımız işi bitirmek için harekete geçmek gerek yoksa bekleyelim, görelim, ne olacak demek en büyük hata.
 
Birleşik Haziran Hareketi’nin “Halk Meclisleri”nde yeni bir cumhuriyetin mayasını atalım!
 
Önce AKP yalnız bırakılmalıdır! Yoksa sermaye düzeni yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali zeytinyağı gibi üste çıkmasını iyi bilir!