AKP’nin Suriye/Ortadoğu politikası neden kaybetmeye mahkumdur?

Özellikle 2011 yılı itibariyle iktidardaki pozisyonlarını “ustalık dönemi” olarak adlandıran AKP ve Tayyip Erdoğan’ın dış politika konusunda ustalıklı değil hastalıklı bir görüntü çizdiğini bugün ülkemizde artık çocuklar bile görmektedir.

Şam’da kılınacak namazdan tutun, Mısır’da açılan “Yaşasın Padişahımız Tayyip Erdoğan” posterlerinin yaldızları döküldüğü zaman, Tayyip Erdoğan ve şurekasının elinde Mursi benzeri idam senaryoları ve aslında posterlerin Hakan Fidan’ın örgütlediği kişiler tarafından açıldığı gerçeği kaldı.

Suriye’de sıcak geçmesi muhtemel önümüzdeki birkaç ayın hem Esad rejimi, hem de AKP iktidarı açısından bir yanıyla çok kritik olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Buradan hareketle, son bir haftadır savaş tamtamlarını yükselten, Suriye sınırındaki askeri hareketliliği arttıran AKP iktidarının bu süreçte birkaç yönlü oynadığını, Ortadoğu’daki denklemde rol kapmaya çalıştığını hatırlamak lazım.

AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan gerici ve işbirlikçidir. Daha da açmak gerekirse Sünni İslam anlayışı üzerinden siyaset yapan bu iktidar aynı zamanda sağlam Amerikancıdır.

Dolayısıyla Esad rejimine düşmanlıktan vazgeçmezler, aynı zamanda NATO’nun sözünden çıkamaz, ABD’nin Ortadoğu politikalarında en fazla daha fazla rant ve pay kapmaya çalışırlar.

Özellikle son bir haftadır savaş gündeminin ısıtılmasının iki yönü olduğunu tahmin edebiliriz.

Birincisi, AKP emperyalizme rağmen işgal yapamaz. Ancak kendi sınırlarımı koruyorum maskesiyle sınırın öbür tarafına top atışlarıyla taciz yapar. Rojava’daki ve sınır boylarındaki Kürt ağırlığını kırmak için ve IŞİD’in güvenliğini sağlamak için TSK sopa olarak gösterilir. 

Dolayısıyla emperyalizmin bölge açılımları ile uyuşamıyormuş gibi görünüp, buradaki inisiyatifi kaybetmemek adına savaş gündemi ısıtılır. Yeri geldiğinde çeşitli operasyonlar da yapılır. Burada belli ki bir pazarlık yapılmak istenmektedir. Rojava’da oluşan Kürt yönetimi ağırlığının, Esad rejimi ile yan yana gelme ihtimali AKP iktidarını ve Tayyip Erdoğan’ı çileden çıkartmaktadır.

İkincisi, Türkiye’deki koalisyon tartışmaları bahsinde AKP, Kürt sorunu bağlamında inisiyatif kazanmaya çalışmaktadır. Suriye’ye müdahale haberlerinin arttığı bir aralıkta, Dağlıca bölgesinde F-16’ların yaptığı söylenen bombardıman sonrasında, KCK tarafından yapılan “ateşkes bitiyor” açıklaması buna delalet etmektedir.

Çözüm sürecinde pazarlık başlıkları belli. PKK’nin silah bırakması karşılığında Abdullah Öcalan’ın serbestliği ana halka olmaya devam ediyor. Dolayısıyla HDP’nin bir yandan koalisyon tartışmalarında yeşil ışık yakabileceğini ifade ettiği zamanlarda devlet eliyle savaşın ısıtılmasının AKP iktidarının pazarlıkta üste çıkma çabası olarak görülmesi mümkündür.

AKP ve Tayyip Erdoğan gerici, emekçi düşmanı ve emperyalizm işbirlikçisi bir iktidarın asli unsurlarıdır.

Bunları yenecek güç ise emekçilerin anti-emperyalist mücadelesinde ve ilericilik kavgasında gizlidir.

Kavga aynı zamanda Ortadoğu’daki farklı halkların ortak kavgası olmalıdır, olacaktır. Halkların anti-emperyalist mücadelesi, emperyalizmi gerilettiği oranda AKP iktidarı da yenilecektir.

Gericiliğin ülkemizde ve Ortadoğu’da tarihe gömülmesi beraberinde tüm gerici iktidarların yenilmesini beraberinde getirecektir.

AKP’nin Suriye/Ortadoğu politikası işte bu yüzden kaybetmeye mahkumdur.