Bugün milyonlarca insan, kafalarında neredeyse tek bir soruyla yaşıyorlar: “AKP nasıl yenilir?” Durum buysa en başa şunu yazıp devam edelim, bu soruya doyurucu bir yanıt veren, verdiği yanıtı geniş kitlelere taşıyıp ikna eden (örgütleyen) güç Türkiye’nin geleceğini belirler.
AKP’yi iktidara bağlayan gücü değil korkusu
AKP Türkiye’de kapitalizmin egemenliğini korumak ve güçlendirmek için iktidar koltuğuna oturtulmuş, gerici bir düzen partisidir. Bu doğrudur ve Türkiye’de bugüne kadar hükümet olmuş pek çok parti için aynı cümleyi kurabiliriz. Eğer özel bir güçten söz ediyorsak ekleme yapmamız gerekir, zira AKP sıradan bir “düzen partisi” değildir.
AKP, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca hiç bir düzen partisinin ulaşamadığı bir güce ve etkinliğe ulaşmıştır. En yakın örnekleri olarak görebileceğimiz, DP ve ANAP dahil, benzerleri hep düzenin mevcut yapısı ile olabildiğince uyumlu davranıp, yeni mevziiler kazanırken, AKP düzeni yeniden ve daha güçlü kurmak için gerektiğinde radikal denilebilecek karşı karşıya gelişlerden çekinmemiştir.
Bu, bize göre, AKP’nin veya Erdoğan’ın cesaretinden çok, iç ve dış siyasal gelişmelerin AKP’ye yüklediği görevin ve sunduğu olanakların bir sonucudur.
Bununla beraber AKP, özel misyonlar üstlenmiş bir siyasal parti olarak çıktığı bu yolda örgütlü bir suç makinesine dönüşmüştür.
Sadece birikmiş suç dosyalarına bakmak bile AKP’nin iktidardan indirildiği gün nasıl bir sonuçla karşılaşacağını da hissettiriyor.
Bu son derece önemlidir, bu kadar çok suça bulaşmış bir örgütün ve üyelerinin iktidarı normal yollarla devretmesi beklenemez. AKP’nin yenilgisi ancak ve ancak dişe diş bir mücadelenin sonucu olabilir. En başa bunu yazalım.
Sahte muhalefet, sahte umut
Geride kalan yıllarda AKP’yi durduracak güç olarak toplumsal algıda kabul gören odaklara baktığımızda AKP’nin neden yenilmediğini de görüyoruz.
Bugün AKP hala iktidardaysa ve belli bir gücü koruyorsa buradaki “başarı” muhalefeti şekillendirmesindedir.
AKP’nin iktidardaki ilk yıllarında, bu durum “geçici bir arıza” olarak bile değerlendirilmişti. Sonra önce TSK’nın AKP’ye izin vermeyeceği söylendi. Halkın yargıya güvenmesi istendi. Özellikle Kılıçdaroğlu operasyonu sonrası CHP’nin alternatif olacağı beklentisi geniş kesimleri etkiledi. Arada doğrudan ABD’nin ve yakın zamanda Gülen cemaatinin bile umut haline getirildiğini de eklerseniz AKP’nin neden hala iktidar olduğuna dair önemli bir veri elde etmiş oluruz.
Cephe cepheye dişe diş mücadele
AKP ile gerçek bir mücadelenin ilk koşulu tam cepheden bir karşı karşıya geliştir. AKP ve inşa ettiği yeni gerici rejim ile uzlaşma yolları arayan her tür muhalefet hareketi sonunda AKP tarafından yenilecek ve hatta “yenilmez” imajını kuvvetlendirdiği için AKP’ye güç taşıyacaktır.
AKP sermaye egemenliğini güçlendirecek billurlaşmış bir programla baskıcı ve gerici bir rejim kuruyor. Sadece Türkiye içine dönük değil bölgesel kimi misyonlarla hareket ettiği hepimizin bildiği bir diğer veri.
Bu tarif bile gerçek bir AKP karşıtlığının köşe taşlarını belirginleştiriyor. AKP’yi yenilgiye uğratmanın biricik yolu, emekçi halkın çıkarlarını merkeze koyan, bağımsızlık, özgürlük ve laiklik gibi başlıklarda kararlı bir mücadele çizgisinin güçlendirilmesi. Belki başka bir yazının konusu olacak ama eklemek gerekir, AKP karşıtı mücadele sadece bir muhalefet hareketi olarak kalmamalı, adlı adınca yeni bir iktidar alternatifi ortaya çıkarılarak örgütlenmelidir.
Hayalleri gerçeğe taşıyacak köprü
En basit bir değiştirme eylemi için bile ilk şart değiştirilmek isteneni ve yerine ne konulacağını tanımlamaktır. Bu başlangıç noktasındaki sorun çözüldüyse, değişimi gerçekleştirmek için gerekli olan kuvveti-gücü bulmak gerekir.
Söz konusu olan AKP ve Türkiye ise bu güç Haziran (Gezi) Direnişi'nden bu yana kendisini açıkça ortaya koymuştur.
Elbette en başta siyasal bir programa ve bu program etrafında şekillenen bir siyasal hatta ihtiyacımız var. Fakat unutmayalım, bu siyasal hat ne kadar doğru, güzel, yerinde, haklı vb. olursa olsun gerçek karşılığını ancak arkasına maddi bir kuvvet yığılınca bulabilir.
Kanımca buradaki kritik halka şu, hiç bir düşüncenin veya siyasal hattın zaferi sadece o düşüncenin ayrıntılı olarak aktarılmasıyla gerçekleşmez. Geniş kitleler, fikirleri, o fikirleri taşıyan güçlerle birlikte ele alıp değerlendirir. Örneğin, sosyalizm güzel bir şey olabilir, ancak sosyalist bir iktidarı kurabilecek bir toplumsal gücün kendisini hissettirmesi, kritik dönemeçlerde siyasal tespitleri ve mücadele pratiğiyle görünmesi gerekir.
Milyonlarca insan bir hedef uğruna bir araya gelmiş ve harekete geçmişse bunun karşısında hiç bir iktidar duramaz.
Özetle söylersek, örgütlenme, fikirlerimizin güç toplaması ve hayallerimizin gerçeğe dönüşmesidir.
Eğer bu şaşmaz bir gerçekse, bugün bize düşen görev emekçi halkı, bu aşağılık düzenden kurtulmak üzere örgütlemek ve iktidara karşı harekete geçirmektir.
Bunun için halkımızın hayatın her alanında örgütlü bir kavgaya girişmesi, sadece ne istemediğini değil ne istediğini de ortaya koyan bir kavgada, birbirine güç, umut, moral ve destek vermesi gerekiyor.
Bu yalan üzerine kurulu iktidarı yenmenin başka bir yolu bulunmuyor.
Siyasal mücadelede sihirli değnek yok ama kazanmanın herkesin bildiği bir yolu var: Bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, anlamak, anlatmak, örgütlemek ve örgütlü mücadelede ısrar etmek...