Ahbap çavuş kapitalizmi AKP’den ibaret değil!

CHP’nin kendi seçmen tabanını genişletme yerine kendisiyle ittifak yapacak bir sağı öne çıkarma girişimleri kendi açısından başarıya ulaşmış durumda. HDP seçmenine muhtaç olma hali son bir iki araştırmaya bakıldığında “milli mutabakat” ittifakının Cumhur İttifakı’nı yakalaması ve hatta aşmasıyla geride kalabilir.

Biraz ağır olabilir ama siyaset büyük miktarda altılı masanın önümüzdeki seçimlerde Cumhur İttifakı’nı yenilgiye uğratılmasına ayarlanmış durumda. Kemal Kılıçdaroğlu, “Artık sağcıydı, solcuydu, ortacıydı falan yok” derken apaçık bir gayri siyasileştirmeye girişmekte.

Baraj üstü çeşitli partiler kendilerinin anahtar konumda olduğunu iddia etse de itiraf etmek gerekir ki bu “milli mutabakat” arayışında İYİP öne çıkmakta. Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinden kopacak olan seçmene bir güvenli sığınak olarak bu parti paradoksal olarak AKP’den türeyen ve kendileri ayrılana kadar sosyal ve demokratik haklar açısından sanki güllük gülistanlık bir ülkede yaşanıyormuşçasına hava basan Gelecek ve Deva Partilerinden daha inandırıcı geliyor.

CHP’nin kendi seçmen tabanını genişletme yerine kendisiyle ittifak yapacak bir sağı öne çıkarma girişimleri kendi açısından başarıya ulaşmış durumda. HDP seçmenine muhtaç olma hali son bir iki araştırmaya bakıldığında “milli mutabakat” ittifakının Cumhur İttifakı’nı yakalaması ve hatta aşmasıyla geride kalabilir. AKP’nin yarattığı tahribat karşısında geniş kitlelerin daha kötüsü olmaz diyerek bir anlamda “milli mutabakat” ittifakına rıza gösterdikleri de söylenebilir.

HDP cenahından da hiç değilse seçim sonrasında daha hayırhah bir durum olacağına dair açıklamalar maksimalist olmasa da beklentilerin ötelendiğini göstermekte.

BİR YILIN İÇİ NASIL DOLACAK?

Geçtiğimiz on yıl hatırlandığında önümüzdeki yılın sakin geçmesini beklemek iyimserlik olur. AKP’nin baskıyı sürdürmesi-artırması bir yana, örneğin şubat ayında Rusya’nın beklenmedik Ukrayna işgali gibi dış politika olaylarının yanı sıra içerde de neyin patlak vereceğini kestirmek kolay değil. Fakat mesela Suriye’nin kuzeyine dönük bir operasyonun hem dışarıda hem içeride çalkantılı bir süreci tetikleyeceğini öngörebiliriz herhalde. Öte yandan toplumsal mücadeleleri en hayırlı seçim takvimine bile bağlamak mümkün olmadığına göre beklenmedik “kazalara” hazırlıklı olmak ve mümkünse ihtimali hadiseye dönüştürmeye katkıda bulunmak öncelikli görev olmalıdır.

Siyasal tarihimizde maalesef sol açısından “bekledim de gelmedin” makamından taktikler hüsranla sonuçlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan belirsizlikte “demokrasi arayışı” ile Demokrat Parti’nin kurucusu olacak (Celal Bayar başta olmak üzere) birtakım insanlarla birlikte davranmanın yollarını arayanlar daha yolun başında “aldatılmış ve terk edilmiş”ti. Yakın tarihlerdeki Ekmeleddin keşfi (CHP’nin başkan adaylığından MHP milletvekilliğine) bir yana 1989 yerel seçimlerinde üç büyük kenti bugünkü CHP’nin solunda gözüken SHP almışken 1991 genel seçimleri öncesinde beliren DYP-SHP koalisyon feneri Bahar Eylemleri’nin dalgasını söndürmüş, Zonguldak işçilerinin büyük yürüyüşü de sözcüsü Şemzi Denizer’in şahsında bu koalisyona kurban edilmiştir. Böylece doksanlı yıllar bir yandan Madımak Katliamı öte yandan Kürt köylerinin haki yeksan edilmesiyle damgalanan bir döneme geçişi sağlamıştır.

Yaşanan krizin faturasını sadece AKP’ye veya Erdoğan’a çıkaran bir anlayış kitleleri bir yanılsamaya sürükler. Unutmamak gerekir ki AKP de üçlü koalisyon hükümeti (DSP+MHP+ANAP) döneminde patlak veren bir başka krizin üzerine gelmişti.

Hiç değilse kırk yıllık bir geçmişi olan ahbap çavuş kapitalizminin yarattığı tahribatın kurucu unsurlarını hedef tahtasına koyma kapasitesinden yoksun bir iktidar değişiminin birtakım pansuman tedbirlerin dışında demokratik açılımlarda bulunmasını beklemek de abestir.

ŞİLİ’DE SANDIK VE SOKAK

Düzen muhalefetinin potansiyeli değerlendirilirken, Şili’de toplumsal patlamanın devamında demokratik taleplerin bir sonucu olarak Gabriel Boric’in başkanlığında iktidara geçen sol koalisyonun üç ay sonra yarattığı hayal kırıklığı gözden ırak tutulmamalıdır. Gençlerin, kadınların haklarına sahip çıktığını iddia eden, çoğulcu, “yeni sol” ile geleneksel solu bağrında toplayan hükümetten vaatlerini yerine getirmesini isteyen liseliler hareketinin payına cop ve gaz düştü. Ülkenin güneyinde, toplumun %10’unu oluşturan, bölgenin en eski halkı olan Mapuçların yoğun olduğu bölgede atalarının topraklarında maden çıkartılmasına karşı çıkanların durumunda da bir değişiklik olmadı. Son 1 Mayıs gösterilerinde hükümeti destekleyen işçi konfederasyonu CUT ve koalisyon partileri bir yanda toplanırken sınıf mücadeleci sendikal kutup sol muhalefeti oluşturuyordu. Gösterilere aşırı sağ saldırırken, Mapuç bölgesinde olağanüstü hâl sürdürülüyor.

MESAFE ALMAK

Kurumsal siyasetteki gelişmeleri etkileyecek bir güç sahibi olmayan sosyalist hareket öncelikle kitlelerle diyalog halinde onların kürsüsü olmaya çalışmalı ve gelecek mücadeleler için birleşik bir gücün inşasına çalışmalıdır. Bugün 7’li ittifak olarak anılan zemin bu açıdan önemli bir imkân. Seçim sathı maili AKP’ye karşı feminist, ekolojist, enternasyonalist ve antikapitalist bir odağın inşa imkanları bakımından değerlendirilmeli, emekçilerin ve ezilenlerin, gençlerin ve kadınların siyasallaşmasında bir basamak olmalıdır. Toplumsal mücadelelerde birlikçi bir dinamik açığa çıkarılabilirse, bu aşağıdakilerin kendi mücadelelerine olan güveni tazeleyerek sosyal ve demokratik hak kayıplarının da önünü kesme potansiyelini yaratacaktır. Yeni kazanımlar da ancak bu koşullarda imkân dahiline girecektir.