Afedersiniz

Tayyip Erdoğan ne zaman ağzını açıp cümleye bu kelime ile başlıyorsa biliniyor ki arkadan bir aşağılama gelecek. Iğdır’da kendisini sırtını dönerek protesto eden kadınların eyleminden de “afedersiniz” diyerek bahsetmesinin başka bir açıklaması yok.

Afedersiniz diye söze başladı, gezi eylemcileri için “afedersiniz etek giymişler” dedi. Neyi affetmemiz gerekiyordu, kadınların mı affetmesi gerekiyordu yoksa sadece erkeklerin affetmesi yeterli miydi, orası meçhul...

Sonra kalktı bir gün “afedersiniz rahmini aldıran kadınlar” dedi. Kimden af diliyordu? Yanlışlıkla rahmi alınan kadınlardan mı? Mevzu Kılıçdaroğlu dönemini eleştirmek olduğu için bu ihtimal olamaz. Kadın üreme organının ismini telaffuz ettiği için olsa gerek diye düşünüyoruz ama yine kimden niye af dilediği meçhul...

Anlamak için biraz daha akıl yürütmeye devam edelim. Bir eylemciyi anlatmaya çalışırken “afedersiniz” demeden “kız mıdır kadın mıdır bilemem” dediğini, “afedersiniz” demeden “kürtaj cinayettir” dediğini,  kadın-erkek eşitliğine “afedersiniz” demeden inanmadığını, Münevver Karabulut cinayetinden bahsederken “afedersiniz” demeden “boş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya” dediğini hatırlarsak kadınlardan af dilemediğini anlamak çok da zor değil. Hem dilese ne olacak, afedersiniz insan mısınız demiş olacak...

Asıl mevzu erkek egemenliğinin en ilkel halinin dilde tezahür etmesinde. Asıl mevzu kadınları siyasal, toplumsal, kamusal, özel,... her ne derseniz deyin her tür insan ilişkisi içerisinde ikincil görmekte. Asıl mevzu bu ülkenin tüm insanlarını değersiz görmekte. Tam da bu noktada sadece kadınlardan değil örneğin Ermenilerden de utandığını; daha doğrusu kadın olmanın ya da Ermeni olmanın utanılacak bir durum olduğunu her fırsatta dile getirdiğini hatırlamak gerekir.  “Bana çok afedersiniz Ermeni diyen oldu” sözleri de hala hatırımızdadır.

Kadınlık, bir suç değildir; utanılacak, af dilenecek bir durum hiç değildir. Kadınları ve hatta çocukları sapkın zihniyetlerinin bir malzemesi olarak görüp dünyayı, hayatı buna göre kurgulamaya çalışmak ise yüz kızartıcı bir suçtur.

Daha geçtiğimiz hafta 8 yaşında bir kız çocuğuna 20 kişinin yıllarca tecavüz ettiğini öğrendik. Bu örnek ne yazık ki ilk değil. Onlarcası yüzlercesi yıllardır yaşanıyor bu ülkede. Bazısı görünür hale geliyor, bazısı o çocukların yastıklarına akan gözyaşları ile kaybolup gidiyor.

Kadın cinayetlerinin artıp artmadığını, ne kadar artıp ne kadar artmadığını tartışabiliyorlar belki ama kimse kadınların sadece ve sadece kadın oldukları için öldürüldükleri gerçeğini tartışmıyor bile. Şiddete ve tecavüze uğrayanlar ise yine görünür hale geldikleri ölçüde sorgulanıyor.

Birileri de kalkıp afedersiniz diyerek şiddet ve cinayetlerin, kadına yönelik ayrımcılığın meşru görülmesine hizmet etmekten başka birşey yapmıyor. Az şey mi yaptıkları peki? Hiç sanmıyorum... Türkiye’de ve dünyada yaşanmış pek çok deneyimle de sabittir ki sömürü düzeninin gerici yüzünün en belirgin hale geldiği dönemler kadın düşmanlığının alameti farika haline geldiği dönemlerdir aynı zamanda.

Her şey bir yana sadece bunun için bile kadınların eşitliği ve özgürlüğü bayrağını yükseltmek boynumuzun borcudur.