Adalet Bakanına açık mektup

Biz varız, buradayız. Her türlü haksızlığa karşı mücadele etmekte de hiçbir arkadaşımızı yarı yolda bırakmamakta da kararlı ve inatçıyız. Ve siz de emin olun ki Can çıkacak, halkını savunacak.

Geçtiğimiz pazar günü bakanlık görevini devralarak Adalet Bakanlığı koltuğuna oturdunuz. İsminde “Adalet” olan bir parti ve bakanlığın temsilcisi olmanız sebebiyle bu mektubu kaleme alma ihtiyacı hissettim. Sonda söyleyeceğimi baştan belirtmek isterim; sizden veya mensubu olduğunuz partinizden bir talebim bulunmuyor. “O halde bu mektuba ne gerek vardı?” diye düşünürseniz, bu satırlar görevinizin ilk günlerinde sorumluluklarınızı hatırlatmak, adaletsizliği kabul etmeyeceğimiz iradesini göstermek ve tarihe not düşmek amacıyla kaleme alındı.

Yirmi bir yıllık iktidarınızda yaşanan adaletsizlikleri sıralayarak bitirmem mümkün değil. Bu mektubun gündemi ise 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın 23 gündür süren esirliği. Tutuklu yerine esir kelimesini hata ile değil yaşattığınız gerçekliğin karşılığı olması sebebiyle bilinçli olarak kullandığımı belirteyim. Yoksa şahsınızın da kendimin de hukukçu olduğumu bildiğim kadar, Anayasanın açık hükmüne rağmen sürdürülen hapislik halinin hukuki değil siyasi bir iradenin tercihi olduğunu anlayacak kadar yargısal tecrübeye sahip oldum.

Gezi Davası’nda yargılananların bu tercihin sonucu olarak “tutuklanmaları” nasıl ki onların özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları kadar halkın özgürlük arayışının da bastırılma çabası idiyse, Can’ın tahliye edilmemesi de suç olduğu kadar Hatay halkının iradesinin gasp edilmesidir. Tam da bu nedenle susturulmak istenen sadece Can Atalay değil, onun nezdinde yurttaşların adalet arayışı ve mücadelesi. Gezi’de öldürülen gençlerin, Aladağ’da yanan çocukların, Soma ve Hendek’te katledilen işçilerin, Çorlu Tren Katliamı’nda kaybettiğimiz yurttaşların ve Hatay başta olmak üzere deprem enkazlarında terk edilenlerin hesabı sorulmasın isteyenler adaletin üzerini örtmeye çabaladıkça sizinle daha çokça yazışacak gibiyiz.

Adalet Bakanı olarak; “bağımsız yargı karar verecektir” şeklinde yapacağınız açıklamaların ise hiçbir hükmünün olmayacağını peşinen bilmenizi isterim. Şahsınızın yargıya müdahale ederek karar verilmesini sağlamanızı değil, bilakis yargıya yönelik siyasi telkin, tavsiye ve müdahalelere engel olma görevinizi yerine getirmenizi bekliyoruz! Önünüzdeki bu ilk sınavda Anayasayı, kanunları ve mahkeme kararlarını tanımamaya devam ederek hukuksuzlukların sürdürücüsü olma geleneğini devam ettirip ettirmemek ise sizin tercihiniz olacak.

Seçimlerden “kazanımla” çıkmış ve iktidar sürenizi uzatmış olabilirsiniz ama unutmayın ki siyasi mücadeleler sandıklardan ibaret olmadığı gibi, adalet arayışının da dört duvar arasına hapsedilmesi mümkün değil. Biz varız, buradayız. Her türlü haksızlığa karşı mücadele etmekte de hiçbir arkadaşımızı yarı yolda bırakmamakta da kararlı ve inatçıyız.

Ve siz de emin olun ki Can çıkacak, halkını savunacak.