Açılıp saçılan Adli Yıl

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın demeci Adli Yıl açılış haberlerine bakarken önüme düştü. 

Bakan önümüzdeki yıldan itibaren adli yıl açılış törenlerinin kaldırılacağını müjdeliyordu. Yargıtay Kanunu’nda ilgili düzenlemeyi gecikmeden yapacağız diyor, gerekçe olarak ise tam bir hürriyeti egemen kılmak, tekelciliğe son vermek istiyoruz gibi kendisinin bile inanmadığı gerekçelerini sıralıyordu. Hem böylece Yargıtay, barolar, herkes Adli Yıl açılışı yapabilecekti!

Aslında herkes biliyor ki, esas gerekçe Yargıtay’ın Erdoğan’ın buyruğunu yerine getirmeyerek, daha doğrusu getiremeyerek Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’nu törene çağırması.

AKP yine bildiğimiz bir yöntemi uyguluyor. Ele geçiremediğini etkisizleştirmeye çalışıyor. Tabii, her şey bu kadar kolay olabilse, “kaldırdım” demekle kaldırılabilse, yasa maddesi olmaktan çıkarılınca hayattan da çıkarılabilse! 

***

Geçen hafta “Yargıtay Tayyip Erdoğan'a boyun eğmiştir. Erdoğan bu saatten sonra toplantıya katılır mı, bilinmez. Artık bunun da bir önemi yoktur. Kazanan O’dur. Yargıtay’ın burnu sürtülmüş, bundan sonrası için hizaya sokulmuştur. Bunu 1 Eylül konuşmalarında hep beraber göreceğiz. Erdoğan’ın şimdi hedefi HSYK seçimleri ile birlikte bu işi tamamen bitirmektir.” diye yazmıştım. 

Adli Yıl açılış töreni bir kez daha gösterdi ki, AKP’ye karşı çıkacak gerçek ses o salonda değildi. 

Salondaki seslerden biri Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a aitti. Kanımca salonda esas dikkate alınması gereken ses de ona aitti. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıç yasama, yürütme ve yargı gerilime işaret etmiş, gelinen noktada “kuvvetler” arasında bir barış sürecine olan ihtiyaçtan bahsetmiş ve ağzındaki baklayı çıkarmış: “Eğer biz bunu yapamazsak Türkiye’yi normalleştiremeyiz.” 

Kılıç’a göre yasama, yürütme ve yargıdaki taraflar arasında yaşananların hepsi suni gündem. Ona göre artık reel sorunlara dönülmesi gerekiyor. Bunun içinde öncelikle gönüllerde bir barış süreci başlatılması çağrısı yapıyor. Haşim Kılıç reel sorunların neler olduğundan bahsetmemiş ama söylediğinin, şu 2. Cumhuriyetin daha inşa edilmesi aşamasında yaşanan tıkanıklıklar olarak okunabileceğini düşünüyorum.

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’da sık sık “normalleşme” isteğini dile getirenlerden. Feyzioğlu çalışmalarını, görüşmelerini hep bu zeminden tarif ediyor. Ama bu seneki açılıştan aklımda kalan, maalesef konuşması değil. Aklımda kalan; herkesin elini tek tek sıkıp kendisini görmezden gelerek atlayan Danıştay Başkanı’nın peşinden giderek elini sıkmasıdır. 

Tabii, törende esas olarak gözler Yargıtay Başkanı Ali Alkan’da idi. Konuşmasında esas olarak kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığına vurgu yapan, yargıya polis operasyonu yapılabileceği yönündeki açıklamalara ve HSYK seçimlerine yönelik müdahale girişimlerine eleştiriler getiren Alkan’ın gündeminde de normalleşebilmek vardı. Alkan “Yargının sükunet ihtiyacına gerekli özen gösterilmiyorsa veya bu ihtiyaç umursanmıyorsa, sessizliği korumak nasıl mümkün olacaktır” dedi. 

Arada, bir süre önce yapılan Yargıtay Başkanlar Kurulu seçimlerini Ali Alkan’ın cemaat destekli olarak hazırladığı listenin kazandığını, AKP’nin desteklediği listenin hezimete uğradığını hatırlamak gerekiyor. Yine, Başkanlar Kurulu’ndan “Feyzioğlu konuşsun” kararı çıktıktan sonra Erdoğan’ın “hukuk sistemi bir avuç haşhaşinin şantajına bırakılamaz” ifadeleri ile karardan cemaati sorumlu tuttuğunu da hatırlamak gerekiyor.

Bu sene salonun dışına çıkarak taktiksel bir adım atan, önümüzdeki ay yapılacak HSYK seçimleri ile salona tamamen sahip olmayı hedefleyen AKP cephesi ise çatışma ortamını hafifletmeyeceğini Adli Yıl açılışı ile bir kez daha ilan etti. Erdoğan ve Davutoğlu aynı dili kullanarak; yargıyı etkisine almaya çalışan siyasi, ideolojik ve “zümrevi gruplar”a karşı cesur durulması, ortak bir irade sergilenmesi çağrısı yaptılar.  

Dikkat çeken bir aktör de, Erdoğan’ın çağrısına uyarak salonun dışında kalan, böylece bir kez daha AKP’ye omuz veren Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’di. 

Tüm bunların ötesinde, taraflar arasında yaşanan gerilimin suni olmadığı açık. Haşim Kılıç’ın böyle ifade etmesinin kendince haklı nedenleri bulunmakta. Bu nedenle onu (ve benzer yaklaşımda bulunanları) bir kenara ayırabiliriz. Ancak, salonda olup, samimi olarak AKP’nin (esas olarak tamamlanmak istenen liberal - gerici rejimin) karşısında olduğunuzu söyleyecek iseniz, milyonların adalet arayışında olduğu, yolsuzluklara ve hukuksuzluklara karşı uzunca bir süredir seslerini yükselttikleri bir ülkede, neden “normalleşme” istediğinizi cevaplamanız gerekiyor. 

Kısacası, AKP’ye karşı çıkacak gerçek sesi bu salonda aramak sonuçsuz bir çabadır. 

Neyse ki, yargı bu tablodan ibaret değil. Hiçbir zaman o salonun parçası olmayanlar, hep oldular.

YARSAV ve Yargıçlar Sendikası’nın Adli Yıl açılışı nedeni ile birlikte yaptıkları açıklama bu anlamı ile oldukça değerli olup, bu gözle de okunmalıdır. Önümüzdeki döneme ve özellikle HSYK seçimlerine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı açıklama da, mesleğin "bağımsızlık" özelliğinin hiçbir seçim rüşvetine feda edilmeyeceği belirtilmekte, tüm hukuksuzluklara, baskı ve tehditlere karşın cesur yargıç ve savcıların var olduğuna işaret edilmekte ve onurlu bir duruş sergilenerek hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçirilebileceği mesajı verilmekte. (Açıklamanın tamamını okuyabileceğiniz adres: 

http://www.yarsav.org.tr/index.php?m=banner&return=107#.VAkOUKN_Ya8)

***

Hukuk alanında yurtsever, devrimci bir hattın, Adalet İçin Hukukçular’ın yayın faaliyeti olan Adalet ve Sosyalizm (http://www.adaletvesosyalizm.com/) Adli Yıl açılışı ile birlikte yeniden güncellenmeye başladı. 

Siteye yazdığım “merhaba” yazısında da belirttiğim gibi, Adalet İçin Hukukçular’ın internet yayın faaliyetinin ilk iki döneminde yayın kurulunda yer almış ve oldukça heyecan duymuş biri olarak, daha fazla heyecan duyulacak bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. 

Hem görsel hem içerik olarak geliştirilen “Adalet ve Sosyalizm” genç, heyecanlı ve donanımlı hukukçulardan oluşan bir yayın kurulu tarafından çıkarılıyor ve sizleri yazılarına çağırıyor.