En büyük ekonomi haber ajanslarından Bloomberg'e göre 2009 yılından bu yana ABD şirketlerinin yıllık ortalama kâr artışı yüzde 15. Global olarak hâlâ korkunç bir büyüyememe, işsizlik ve durgunluk dalgası etkisini sürdürürken, ABD'nin göreli pozisyonunun hızla iyileştiği ortada. Enflasyonun ve faizin sıfıra yakın seyrettiğini, yani sermayenin alternatif maliyetinin tarihsel olarak en düşük noktalarda olduğunu düşünürsek, miyoplaştırıcı bir mali sermaye şımarıklığıyla karşı karşıya olduğumuz anlaşılabilir.
ABD sermayesinin dünyanın kalanına şimdilik sırtını dönüp keyfine bakması için zemin var. Ama patronların teorisyenleri, böyle gitmez demeye başladı. Dünyanın en büyük tahvil fonunun eski yöneticisi, nedense (!) emekli olduktan sonra yaptığı açıklamada, 2008 krizi ve sonrasındaki para politikalarının uzun vadeli etkisiyle ilgili büyük sermayenin tüylerini diken diken edebilecek açıklamalar yaptı.
Buyrun içinden size ağır bir cümle: "Kapitalist ilerlemenin kalbi sayılması gereken yaratıcı yıkım mekanizması, yeni yatırımın boğulması ve köhne/sorunlu şirketlere dışarıdan hayat desteği sağlanmış olması nedeniyle etkisizleşmiş durumdadır." Bu yaklaşıma ajans şöyle bir yaratıcı başlık koymuş: "Düşük faizin yarattığı zombiler geleceğimizi tehdit ediyor" *
Üstelik sorunun, zombi olmayan şirketler tarafında da büyük bir parçası bulunuyor: Bu şirketler, güç durumdakiler ayakta kalsın diye ekstra kolaylaştırılan finansal koşullar nedeniyle beklenenden daha çok kâr ederek bu ek kaynakla borsalarda kendi hisselerini satın alıyor ve hisse senedi balonu riskini büyütüyorlar. "Buy-back", geri alım adı verilen bu alımların hacmi yılda bir trilyon doları geçti!
Bir başka faktörden daha bahsetmek gerekiyor: ABD dolarına hücüm. 1970 Bretton-Woods kur sistemi anlaşmasından beri ABD doları, dünya kur sisteminde, önceden altının oynadığı referans işlevini görüyor. Bu olgu, doların "temel ve baskın rezerv para" olmasını sağlıyor. Sermaye hareketi de dolar cinsinden. Zayıf ülkeler, tabi başta Türkiye, Brezilya, Rusya ve Güney Afrika, sermaye çıkışı hızlanınca ekonomileri çökmesin diye ciddi miktarlarda ve maliyeti çok yüksek bir dolar rezervi tutmak zorunda kalıyorlar. Rezervde dolar tutmak, ABD ekonomisine faizsiz kredi açılması anlamına gelir!
ABD doları son 45 yıldır ‘yatırımcı güveni’nin sarsıldığı, kâr oranlarının sürdürülemeyeceği beklentisinin yükseldiği dönemlerde, mutlaka abartılı bir şekilde değer kazanmış. Son 14 aydır yükselerek ABD ile ticaret yapan tüm ekonomiler üzerinde ciddi baskı kurdu bile ama değerindeki dalgalanmanın tarihsel verilerine göre daha yeni başladı! Dolar cinsinden tahvillere olan ilgi sayesinde 30 yıl gibi çok uzun vadeli tahvillerle 5-10 yıllık orta vadeli tahvillerin fiyatları arasındaki fark iyice azalmış durumda. Yani ABD hegemonyasının birkaç nesil boyunca yıkılmayacağı fikri, mecburen, güvenlik arayışı nedeniyle kabul edilmiş. Ve tabii ki, ‘zombi şirketler’in ve buy-back ile şişen şirketlerin hisseleri de oldukça rağbet görüyor.
Bu olgunun dozu daha da arttıkça, riskten ve global durgunluktan kaçmak isteyen, dolara talep doğuruyor ve hem petrol başta, değerli madenler, metalar, diğer para birimleri olmak üzere her şeyin değeri düşmekte. Haliyle hayatımızın ve emek gücümüzün değeri de reel olarak yükselen dolarla birlikte düşüyor. İyi işte, ihracattan para kazanır ekonomimiz diye düşünebilirsiniz. Ama işin ilginç kısmı, ABD ekonomisinin dış ticarette son yıllarda Almanya’yı örnek alarak yüksek değerli imalat sanayi ve teknoloji ürünleri ihracatını artırmaya, aynı zamanda bu tür ürünlerde ithalat bağımlılığını ortadan kaldırmaya başlaması.
Son iki-üç yılın imalat sanayi atağında en başarılı ülkelerinden biri, tahminlerimizin aksine Çin, veya Almanya değil, o ‘ucuza ürettirir, kendi üretmez’ diye bildiğimiz ABD. Örneğin son dönemde, ABD’nin buzolabı fabrikalarından falan da bahsedilmeye başlandı ki, teknolojik bir numarası olmadığını hepimiz biliyoruz.
ABD dışındaki diğer ülkeler ise giderek durgunluğun arttığını hissediyor. Yani, dolar artarken, dış pazarların daralması, bir tek Türkiye’den hissedilen, bir tek bizim merkez bankamızın şikayetçi olduğu bir durum değil.
Hem zombi şirketler, hem değeri aşırı artan dolar, hem de kendine yeterli hale gelme eğilimindeki ABD imalat sanayi, dünya kapitalizminin başına bir şeyler gelme ihtimalinin arttığını, kabağın da yine zayıf halkaların başına patlayacağını göstermekte.