8 Haziran'a kadar dükkanı kapattık mı?

Türkiye genel seçime -hem de herhangi bir seçime değil de Haziran kitlesinin epey önem atfettiği bir seçime- giderken Birleşik Haziran Hareketi'nin (HAZİRAN) buraya etkili bir müdahalede bulunamadığı aşikar. HAZİRAN seçime giderken etkisiz ve dağınık bir görüntü veriyor. 

HAZİRAN, seçim gündeminde etkili bir bağımsız odak olabilmenin ve bu gündeme ortak bir müdahalenin yollarını aradı. Ancak içindeki eğilimlerin tümünün ortalamasını alan kararının murat edilen bu iki amacı da başaramadığı ortada... 

Elimizde etkili bir seçim politikası olmadığı gibi, ortak bir tavır da geliştirebilmiş değiliz. HAZİRAN bileşenlerinin bir kısmı HDP çalışması yapmaya girişirken, bir başka bileşen de kendi partisiyle seçime giriyor. Bu iki tavır arasında kategorik bir fark olduğu gerçek ama bu yazının konusu bu değil.* Kuşkusuz HAZİRAN'ın neden bu noktaya geldiği, niye böyle etkisiz ve dağınık bir görüntü verdiği üzerine çok şey söylenebilir. Bu yazıda bunun üzerinde tepinmek yerine bundan sonra yapacaklarımız üzerine önerilerde bulunulacak. 

Seçimler zaten önemsiz mi?
Ancak geçerken bir noktanın altını kalın kalın çizmekte fayda var. HAZİRAN'ın seçim tutumunun etkisizliği “Seçimler zaten önemsiz” ya da “HAZİRAN, seçim için kurulmadı” denerek meşrulaştırılamaz. Türkiye halkı nezdinde seçimlerin ciddi bir meşruluğu ve önemi vardır. Bu görmezden gelinemez. HAZİRAN'ın seçim için kurulmadığı doğrudur. HAZİRAN seçimden bile önemli şeyler için, seçimle başarılamayacak köklü bir iktidar değişikliğine doğru ilerlemek için kurulmuştur. Ancak seçim konusunda hep birlikte etkili bir politikayı hayata geçiremeyenler o daha önemli işleri hiç yapamaz. Daha açık söyleyelim; seçim konusunda birleşik, etkili bir hat öremeyenlerin birlikte devrim yapabileceğine inanmamız için bir neden bulunmamaktadır.

Yine de HAZİRAN için tablo hiç de karanlık değil. Her şeyden önce HAZİRAN'ın en büyük iki bileşeninin (ÖDP ve HTKP) tartışmaların başından itibaren HAZİRAN'ın seçim kararı her ne olursa olsun buna uyacağını açıklaması ve çıkan kararın ardından HAZİRAN'ın kararıyla uyumlu seçim tutumlarını deklare etmeleri HAZİRAN yoldaşlığının süreceğine dair bir güveni büyütmektedir. ÖDP ve HTKP, Türkiye halkının biricik umudunun HAZİRAN'da olduğuna samimiyetle inandıklarını bu tavırlarıyla ortaya koymuştur. 

HTKP neyi savundu?
HTKP'liler tartışma süreci boyunca HAZİRAN Meclislerinde, önce HAZİRAN'ın ilke ve taleplerini içeren ortak bir metnin hazırlanmasını, ardından meclislerden bu çerçeveye uygun adaylar belirlenmesini, bu adayların ittifakla mı yoksa bağımsız olarak mı seçime gireceğine ise bu bağımsız hat ortaya konduktan sonra karar verilmesini savunmuşlar ancak HAZİRAN'ın genel eğilimi seçime girmemek ve ilerici adaylarla dayanışmak şeklinde formüle edildiğinde de buna uymuşlardır. 

HAZİRAN'ın geleceği konusunda umut vaat eden ve ona görev yükleyen diğer bir etmen ise Türkiye'nin istikrarsız bir döneme girdiği gerçeğidir. Hiçbir şey yapmamanın teorisini üretmek konusunda uzmanlaşanlar restorasyon fantezileri kuradursun, Türkiye'nin önünde pürüzsüz, krizsiz dört başı mamur bir restorasyon ihtimali bulunmamaktadır. Tam tersine içine girmekte olduğumuz dönem yeni krizlere hatta kaotik bir sürece gebedir. Bu koşullarda düzen dışı devrimci bir odak olarak HAZİRAN'ın önünde çok önemli olanaklar ve görevler bulunmaktadır. Türkiye sosyalistlerini böylesi bir dönemin önemli bir öznesi kılabilmek için HAZİRAN'ın önünde duran büyük sorumluluğu her HAZİRAN'cı bilince çıkarmalıdır.

Önümüzde duran görev
Bu sorumluluğu yerine getirebilmek için HAZİRAN'ın 7 Haziran'a kadarki dönemi de kendi örgütlenmesini geliştirmek için değerlendirmesi şarttır. Türkiye kamuoyunun seçim gündemine kilitlendiği koşullarda bunun zorlukları ortadadır. Ancak HAZİRAN, önüne çıkan zorluklara teslim olmak için kurulmamıştır. 7 Haziran'a kadar dükkanı kapatalım, 8 Haziran'da yeniden başlarız yaklaşımı kabul edilemez. HAZİRAN kendisini bağımsız bir devrimci odak olarak var etme çalışmasına bugünden dört elle sarılmalıdır. “Haziran Türkiyesi'ni kuralım” kampanyası bu yönde bir ilk adım olarak değerlidir. Bütün HAZİRAN'cıların bu kampanyanın önemini kavraması, HAZİRAN'ın sözünü ev ev, sokak sokak, iş yerlerinde, okullarda yaygınlaştırması ve Türkiye'nin tüm ilericilerini gerçek kurtuluşun yolunda HAZİRAN Meclisleri'nde buluşmaya çağırması bugünün en devrimci görevidir.

“Haziran Türkiyesi'ni kuralım” kampanyası elbette çok önemlidir ama yetmez. Seçim tartışmalarında da görüldüğü üzere HAZİRAN henüz inşa aşamasında olduğu izlenimi vermektedir. Bu inşanın tamamlanabilmesi için HAZİRAN'ın üzerinde ortaklaşılmış programatik çerçevesinin, iç işleyiş ilkelerinin, örgütlenme yapısının ve hepsinden önemlisi hareket ve eylem tarzının oturması gereklidir. Bunun için atılması gereken adımlara dair düşüncelerimiz ise önümüzdeki haftanın konusu olsun.

* HAZİRAN'ın seçim tartışmaları sonrasında oluşan parçalı durumda iki farklı tavrın payı bulunuyor. Şu anda HDP çalışması yapmakta olan arkadaşlar, kendi tutumlarını açıkça HAZİRAN Meclisleri'nde ifade ettiler, diğer HAZİRAN'cılara bu tutumu önerdiler ve önerilerini HAZİRAN zemininde tartışmaya açtılar. Bu önerilerinin kabul edilmediği koşullarda, kendi bildiklerini okumaları elbette eleştirilmesi gereken bir tutumdur ve HAZİRAN kendi içinde bu tartışmayı yapmaktadır. Öte yandan kendilerine “siz seçime girecek misiniz” diye sorulduğu halde bu konuda net yanıt vermeden, kendi konumlarını HAZİRAN'a açıklamadan, bu konumu diğer HAZİRAN'cılara önerme lütfunda bulunmadan, HAZİRAN'ın seçim tartışmalarına hararetli bir şekilde katılan, alınan kararda pay sahibi olan, bu kararda imzası bulunan ve HAZİRAN'ın kararını açıklamasının ardından da seçime gireceğini deklare eden Komünist Parti'nin tutumu, ayrı bir kategoride değerlendirilmelidir. Bu yazının konusu değildir zira siyaset yazıyoruz, bu konuyu değerlendirmeyi etik alanı üzerine çalışanlara bırakıyoruz.