7 Haziran saat 18.00 itibariyle...

Her şeyden önce AKP’nin sadece seçimler yoluyla yenileceğine inanmıyoruz.

Bununla beraber seçimde de geriletilmesinin önemli olduğu açık. Bu nedenle, 7 Haziran günü de eylemlerimizin kalkış noktası, 8 Haziran günü emekçi sınıflar adına mücadeleyi daha etkin kılmak olmalı.  Örneğin oy vermekle yetinmemek, sandık yolsuzluklarını önlemek için örgütlenen girişimlerin bir parçası olmak bu açıdan çok önemli.

Artık netleşmiş, olmalı, Pazar gecesi ortaya çıkacak istatiksel sonuç ne olursa olsun, geride kalan dönemden çok farklı bir görüntü oluşmayacak. Tek cümleyle söylersek, 7 Haziran akşamı sermaye düzeni açısından istikrarlı bir dönem açılmayacak.

Türkiye sosyalist hareketi ve tek tek tüm devrimci bireylerin esas olarak bu noktaya yoğunlaşması gerekiyor. Somutlarsak, geçmişteki siyasal, ideolojik ve örgütsel bağlanmalarından kopacak, siyasete daha yakından ilgi duyacak, ülkesi ve halkı için bir şeyler yapma arayışına girecek insanları örgütlü ve etkin bir güç haline getirmek temel görev olarak önümüzdedir.

Bu tartışmanın çok boyutlu olarak sürdürülmesi gerekiyor ancak şimdilik sadece üç başlığa kısa kısa değinebileceğiz, daha sonra açar ve derinleştiririz.

Özetle söylersek,

-Sosyalist siyasetin, devrimci bir kutbun politik bir özne olarak ortaya çıkması, 

-İşçi sınıfı temelli bir örgütsel-politik faaliyetin güç kazanması,

-Haziran Direnişi ile rüştünü ispat etmiş yeni-genç güçlerin etkinliğinin artırılması.

Devrimci kutup, sosyalist siyaset veya 5.güç

Sosyalist hareketimizin temel sorunu ülke ölçeğinde etkin bir politik güç haline gelememesi, politik bir karşı kutup olarak sivrilememesidir.

7 Haziran sonrası, temel görevimiz nedir? diye sorulsa şöyle cevaplarım:

Ülkemizin tüm soru(n)larına işçi sınıfının çıkarlarını merkeze alan güçlü ve etkin yanıtlar üretilmesi, bu yanıtın, toplumun mevcut gidişattan hoşnutsuz geniş kesimlerinin duygu-düşüncelerini yansıtması ve en önemlisi örgütlü bir güç olarak siyasal alana müdahalesini sağlamak.  

Türkiye’de sosyalist hareket, potansiyel olarak önemli bir gücü temsil ediyor. Bu gücün harekete geçirilmesi için, önce derlenip, toparlanılır ve ardından harekete geçilir tezi ise yanlıştır. Trafik ve siyaset kuralları farklıdır, trafikte viraj dönerken yavaşlanır ama siyasette önemli virajlarda ancak hızlananlar yol alır. Sözünü ettiğimiz potansiyel gücü harekete geçirmenin yolu da hareket etmeye başlamaktır.

Sosyalist hareket bu kritik virajı güçlenerek almak için, kararlı, ne yaptığını bilen, örgütlü ve mutlaka atak olmalıdır. Sosyalistler içinden geçtiğimiz sürecin kendilerinden beklediği, akıllı, cesur ve örgütlü çıkışı gerçekleştirmeyi başarırsa her şey değişir.

Politik olarak net, ne dediği anlaşılır ve kararlı bir sosyalist odak günümüz Türkiye’sinde etkili bir güç haline gelebilir. Tüm eksiklerine ve oturmamışlığına rağmen Birleşik HAZİRAN Hareketi bunu ispat etmiştir.

Belirleyici nokta: İşçi sınıfı

Sosyalist siyaset, sosyalizmin veya sosyalizmin güncel gelişmelere dair değerlendirmesinin işçilere, işçi sınıfına aktarılmasından ibaret olarak görülemez. Altını çizmek için tekrar ediyorum, devrimci siyaset, ülkede yaşanan tüm gerçek tartışmalarda taraf olmak zorundadır. Topluma, işçi sınıfı adına ve işçi sınıfının çıkarlarını merkeze alarak seslenmeyi ve esas olarak toplumu işçi sınıfı lehine ikiye bölüp, kendi cephemizi olabildiğince genişletmeyi amaçlamalıyız.

Bunun aynı zamanda işçi sınıfının fiili olarak mücadelenin bir parçası, öncü gücü olarak siyasal alana dahil olmasıyla tamamlanması gerekir. Türkiye’de mevcut statükoyu kırmak isteyenler için ana halka budur. Şimdiye kadar siyasal alana çok sınırlı girdilerde bulunan işçi sınıfının gerçek bir aktör olarak sahaya girmesi tüm parametreleri değiştirecektir.

Gençlik: Geleceğin sözcüsü

Türkiye’nin en önemli avantajlarından birisi genç bir nüfusa sahip olmasıysa, sosyalist hareketimizin de en önemli avantajı bu genç nüfus içerisinde etkin bir yerinin olmasıdır.

Önümüzdeki dönem etkin bir devrimci kutup yaratılacak, işçi sınıfı siyasal alanda etkin bir güç olarak var olacaksa, bu ancak mücadelenin dilinin, tarzının, görünümünün bugüne yanıt veren genç bir karakter taşımasıyla mümkün olabilir.

Sosyalistler ülkenin aydınlık geleceğinin temsilciliğini üstlenme iddialarını somutlayacaklarsa, bunun yolu geleceğin inşa edildiği zaman diliminde, yani bugün, gençliğin siyasetin etkin bir gücü olarak sosyalist siyasetin sözcülük rolünü üstlenmesidir.