2019 tartışması: Hay sizin gerçekçiliğinize

İsyan ediyoruz, itiraz ediyoruz, çok affedersiniz ama küfür bile ediyoruz.

Sözümüz 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday arayışlarına hatta adaylık yarışına girenlere.

Onca zorluk içinde, büyük baskılar altında inanılmaz bir özveriyle çalışmış milyonlarca “hayır” oyu vermiş insanın emeğine dönük bu kadar saygısızca bir tutum takınanlara ne dense hafif kalır.

Unutmayalım, 'Hayır' kazandı

Türkiye, OHAL koşullarında, tümüyle eşitsiz şartlarda ve iktidarın tüm devlet gücünü kullanarak girdiği bir referandum yaşadı. Bu referandumda, her gün çıkan yeni verilerle tekrar tekrar görüldüğü üzere “Hayır” kazandı. Ortalama zeka sahibi, azıcık harita okumasını, azıcık matematiksel veri incelemesini bilen herkes gerçeğin bu olduğunu biliyor.

Buna rağmen iktidar, büyük bir hilebazlıkla “evet” olarak ilan ettirdiği sonuçlara göre haksız-hukuksuz adımları atmaya da başladı.

Yenilenler kenarda beklesin

İktidar ahlaken ve hukuken hiçbir karşılığı olmayan ancak kitaba uydurulmuş adımlar atarak yoluna devam ediyor. Bir taraftan esip gürlerken, bir taraftan tir tir titrediğini ise hep birlikte izliyoruz.

Bu arada “hayır”cılar tarafından konuştuğunu iddia eden kimileri, “hayır” oyu vermiş milyonlarca yurttaşa, kararlarını kimsenin sorgulayamayacağı iddia edilen YSK tarafından açıklanan “evet” sonucunu kabul edip, 2019’u tartıştırmaya çalışıyor. Türlü türlü laflarını kazıyıp altına baktığınızda özetle söyledikleri şu; önümüzdeki maçlara bakalım!

Bunların ne gerçeklerle ne Türkiye ile hiçbir ilgileri yok.

Yapacakları en iyi şey, şimdilik tribüne çıkmaktır.

2019 tartışması yapanlar 2099’da da yenilir

1 Mayıs günü, ülkenin dört bir yanında sokaklarda “Hayır”ın bitmediğini, büyük bir güç biriktirmiş olarak mücadeleye devam ettiğini gösteren coşkulu, kararlı kalabalıklar toplandı.

Hayata, siyasete, geleceğe kişisel ikbal sorunu olarak değil memleket meselesi olarak bakan herkesin umudunu büyüten bir tablo ile karşı karşıyayız.

Gerçekçi bir değerlendirmeyle söyleyelim, “Hayır” diyenler arasından yenilmiş olduğunu düşünenlerin oranı çok ama çok düşük.

Tamam, hayalperest olmayalım, ayaklarımız yere bassın. Örneğin, aslında “Hayır”ın kazandığını bilen ama buna rağmen bu sonucu tescil ettirmeyi başaramamış olmasının üzgünlüğünü, kızgınlığını, öfkesini dolu dolu yaşayan milyonlarız.

Uzatmamak için şöyle yazalım, elbette meselenin zor, çok zor tarafları var.

Ama böyle olmasa, bu işler kendiliğinden kolayca çözülebilecek olsa, siyasete, siyasetçiye, aydına, yazara, düşünüre ne gerek var?

Mesele zaten bu düğümü çözecek, aradaki boşluğu dolduracak fikri ve örgütsel müdahaleyi yapabilmekte.

Buna mı odaklanacağız, yoksa 2019’a mı bakacağız ?

Olabilecek en kötü sonuçla bitse bile bugün bu defteri mücadelesiz biçimde kapatan herhangi bir siyasi öznenin 2019’da bırakalım bir şey kazanmayı, kazanma umudu yaratması bile mümkün değildir. Hatta bu kafayla 2099’da bile yenilirler.

CHP parantezi

Örneğin 2 Mayıs sabahı eline aldığı “sol” bir gazetede, hem de açık açık kalbinin solda attığını söyleyen bir köşe yazarının, hemen ardından 2019 seçimlerinde sol bir aday istemiyorum diye devam eden yazısını okumak zorunda kalınca tepesi atmayan solcu olabilir mi?

Ya Türkiye’nin geleceğini temsil eden muazzam halk gücünü etkin bir özne olarak konumlandırma arayışına girmek yerine, tek derdi CHP içinde iktidar olma arayışında olanlar?

Söz CHP’den açılmışken, parti içinde görevi konumu ne olursa olsun kendisini solcu, ilerici vb. olarak tanımlayan tüm CHP’lilere tek bir şey söylemek istiyorum. Boşverin parti içi dengeleri, boşverin kim kiminle nerede ne yapıyor oyunlarını…

Bunların hiç birisi ülke sathına yayılmış milyonların enerjisini örgütlemekten, harekete geçirmekten daha önemli değil.

2019’u göremezler

Bu yazı birilerine “atar yapmak” için yazılmadı. Gerçekçi olmaya çağırıp sahte hayallerle AKP/Saray iktidarının ömrüne ömür katanlara karşı gerçeği savunmak için yazıldı.

Belki koskoca bir ülkede, herkesin, büyülü dokuma tezgahından çıkan kumaştan yapılan elbisenin güzelliklerini anlattığı sırada “kral çıplak” diye bağıran çocuğun etkisinde kaldığımız söylenebilir. Öyleyse bile çıplak gerçeklerin büyük strateji-taktik arayışlarından daha değerli olduğunu da eklemeden geçmeyelim.

Gerçek, çırılçıplak karşımızda duran gerçek, Türkiye AKP/Saray iktidarı tarafından çizilen sınırlara sığmıyor. Geride kalan dönemde emekçi-yoksul halkımızın, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin içinde, toplumunun çok farklı sınıfsal ve toplumsal katmanlarındaki ilerici güçlerinde büyük bir enerji birikmiştir.

Esas görevimiz buna odaklanmaktır.

Bu büyük gücün olduğu bir ülkede AKP/Saray iktidarı 2019’u göremez.

İndireceğiz.

Günün gerçekçi görevi bu iddianın altını dolduracak bir strateji ve örgütlenme hamlesi geliştirmektir. Türkiye’nin yeniden kuruluşu için solun devrimci temellerde kendisini yeniden kurması ön şarttır.

Gerçekçi olacaksak tartışmaya buradan devam edelim. Bunu nasıl yapabileceğimiz tartışmasına sonuna kadar açığız.

Bir tek şartımız var; hemen başlayacağız ve ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız, asla geri dönmeyeceğiz.