17 Aralık bir babalık sorgulamasıdır

Tam bir yıl önce, o zaman İçişleri Bakanı olan Muammer Güler'e bir mektup kaleme almıştım...
 
İzninizle bugün onu paylaşayım:

İçişleri Bakanı Muammer Güler,
 
Size bu satırları baba-oğul ilişkileri üzerine yazıyorum. Hem bir oğul, hem bir baba olarak...
 
Baba olunca ister istemez babalıkla ilgili külliyata göz atmanız gerekiyor. Yalnız okumak da değil, siz de en az benim kadar iyi biliyorsunuz ki, hayat öğretiyor. Elinize doğan o küçücük bebek, büyüyor siz bir şey yapmasanız da...
 
Büyürken, size bakıyor, sizi örnek alıyor. Yanlışınız yanlışı, doğrunuz doğrusu oluyor. Siz fark etmiyorsunuz belki ama oluyor bunlar. 
 
Çocuğun yetişmesinde -hele ki bir oğlunuz varsa- sizin davranışlarınızın etkisi bir hayli fazla. Bazı araştırmacılar, babaların çocuğun karakterinin gelişmesinde, belki anneden de fazla etkileri olduğunu söylüyor.  
 
Baba-oğul ilişkisi çok garip şey Muammer Bey, benden iyi bilirsiniz. 
 
Partiniz Türkiye'yi Irak'ın işgalci ülkelerinden biri yapmak için çabaladığı günlerde biz buna karşı çıkmıştık. Karşı çıkarken, jandarmanız, polisiniz de bize saldırmış, babalarımız endişelenmişti bizim için. 
 
Biz "Barış" için, Türkiye işgalin parçası olmasın diye mücadele ediyorduk. Askeriniz, polisiniz "Barış" diyen bizlerin karşısına "Savaş" bekçileri olarak çıkıyordu. 
 
Endişelenen babama şu sözü söylemiştim, hâlâ dün gibi aklımda: "Ülkesi ve halkı için mücadele etmeyi ben senden öğrendim, şimdi benim başka biri olmamı mı istiyorsun?"
 
Konuşma o an bitti. 10 yıl geçti, 2013'ün Haziran'ında o babalar oğullarıyla birlikte meydanlara indi. 
Sonra o Haziran'da siz çıktınız ortaya Muammer Güler. Polisiniz çıktı, kardeşlerimizi öldürdü... 
 
Sonra siz yine çıktınız ortaya Muammer Güler, anne ve babalara "çocuklarınıza sahip çıkın" dediniz. O anneler de geldiler Taksim Meydanı'na ve çocuklarına sahip çıktılar, onları sizden korudular. 
 
İçişleri Bakanı,
 
Anladık oğlunuz sizden para sayma makinesi kullanmayı öğrenmiş. 
 
Taksim Meydanı'ndaki anneler gibi oğlunuzu korumaya çalışacağınızdan -hatta çalıştığınızdan- da eminiz. Siz bizim babalarımıza pek benzemiyorsunuz, biliyoruz, başka öncelikleriniz var. Bunları da pek güzel işlemişsiniz çocuğunuza. Tebrikler...
 
Biz "Barış" derken siz "Savaş" dediniz, "Barış" diyenleri de öldüren bir aygıtın makinistiydiniz. 
 
Bunları biliyoruz da, aklımıza şu takıldı: Oğlunuza neden Barış adını koydunuz?
 
Sonra, ekonomi servisindeki arkadaşlarla konuşurken bir şeyi fark ettik. Bütçede kaynağı belirsiz kalemleri, yani "kara para"yı aklamak için bulunmuş yönteme bir isim verilmiş. "Varlık Barışı" diyorlar. 
 
O an anladık...
 
Barış Güler'in adı Varlık Barışı'ndan geliyor...