1 Mayıs’ta dizi ve film izlemeyin sevgili okurlar. İlk önce kendiniz için… Çıkın ilk önce dışarıya güzel bir nefes alın, bu ülkenin aslında ne kadar güzel bir ülke olduğunu düşünün ve 1 Mayıs meydanına gidin. Meydanlarımızı alamayacaklarını, bu meydanların halkın olduğunu gösterin…
1 Mayıs’ta filme de gitmeyin, televizyon da açmayın. Çünkü size bu görsel işitsel ürünleri getiren dizi ve film setleri çalışanları, post prodüksiyonda ter dökenler 1 Mayıs’ta çalışmayacaklar. Onlara saygı duyun, kendinize saygı duyun, emekçilerin haklarına, insan olmaya, mücadeleye, dayanışmaya saygı duyun o gün dizi film falan izlemeyin. Çünkü emekçiler o gün çalışmayacaklar ve işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele gününde alanlarda olacaklar.
Oyuncular Sendikası, Sine Sen ve Sinema Televizyon Sendikası’nın ortak 1 Mayıs açıklaması
Sevgili kardeşler, 1 Mayıs’ta dizi film izlemeyin, çıkın sokaklara, 1 Mayıs 2012 yılında sette çalışırken iş cinayeti sonucu yaşamını yitiren Selin Erdem’i düşünün. Setlerde yaşamını yitiren pek çok emekçiyi düşünün, saatlerce yaşamını sizin televizyon ekranlarınıza çoğu zamanda dünya görüşlerine taban tabana zıt üretimler yapmak zorunda kalan, bunun için uzun saatlerce çalışan yaşamının en güzel yıllarını ekmek parası için harcayan set emekçilerini düşünün. Ama Selin kardeşimizi bir kez daha düşünün. Kendi bayramında onu çalıştıran ve öldüren düzeni düşünün ve çıkın dışarı, çıkın meydanlara…
Onların sendikası var! Bakın neler yaptılar
Evet, dizi ve film izlemeyeceksiniz, set emekçilerine, oyunculara siz de destek vereceksiniz. Yüzlerine aşina olduğunuz o oyuncuların artık bir sendikası var, Oyuncular Sendikası. Set emekçilerinin sendikası DİSK/Sine-Sen ile pek çok konuda birlikte çalışan, omuz omuza mücadele veren bir Oyuncular Sendikası var. Set emekçilerinin yanında olmaya çalışan, geçmişten bugüne mücadele birikimini taşıyan bir Sine Sen var. Bakın bugüne kadar neler yaptılar ve yapacaklar:
1. Örgütlü mücadeleyi setlere taşıdılar.
Yeterli mi, hayır kesinlikle hayır. Ama çalışıyorlar, oldukça zor bir alana, örgütlenmesi ve çalışılması oldukça zor bir alana örgütlenmeyi taşımaya çalışıyor bu iki sendika. Geçici iş derseniz var, taşeron sistemi derseniz var, iş cinayetleri, meslek hastalıkları var, kısacası inşaat şantiyelerinden pek de farklı olmayan bir alan. Daha da önemlisi, ünlü pek çok oyuncu ile, kameraman, ışıkçı, pek çok set çalışanı birlikte mücadele ediyor birlikte çalışma koşullarına ve özellikle de son yıllarda işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarına ilişkin kazanımlar elde ediyor.
2. Setlerde çocuk oyuncular artık daha güvende.
Sette çocuk var çalışmasını başlattılar. Özellikle sendika eski başkanı Mehmet Ali Alabora’nın üzerinde durduğu ve çerçevesini çizmeye çalıştığı “Sette Çocuk Var!” kampanyası için çalıştılar, hazırlandılar mücadele ettiler ve sonunda ocuk oyuncuların çalışma koşullarını belirleyecek düzenleme resmi gazetede yayınlandı. Evet bu çok ama çok önemli, çocuk oyuncularla ilgili İş Kanunu 71. Maddeye ilişkin kanun değişikliği 23 Nisan 2015 Perşembe tarihli , 29335 Sayılı Resmî Gazetede yayınlandı.
“On dört yaşını doldurmamış çocuklar ise beden, zihin, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde yazılı sözleşme yapmak ve her bir faaliyet için ayrı izin almak şartıyla çalıştırılabilirler.”
“Zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış ve örgün eğitime devam etmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten; sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinde çalışanların ise günde beş ve haftada otuz saatten fazla olamaz. Bu süre, on beş yaşını tamamlamış çocuklar için günde sekiz ve haftada kırk saate kadar artırılabilir.”
“Sanat, kültür ve reklam faaliyetlerinin kapsamı, bu faaliyetlerde çalışacak çocuklara çalışma izni verilmesi, yaş grupları ve faaliyet türlerine göre çalışma ve dinlenme süreleri ile çalışma ortamı ve şartları, ücretin ödenmesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görüşleri alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
Çok basit, sıradan bir iş gibi gelebilir size. Dizilerde psikolojisi bozulan, nem, soğuk ve dumandan etkilenen, okuldan soğuyan, ergenlik öncesi yaşamının ileriki evrelerinde onları etkileyen koşullarda bulunan/çalışan çocuklara ilişkin Oyuncular Sendikası’nın çalışmaları ciddi bir farkındalık yaratması açısından bile son derece anlamlı. En basitinden, genel algıda artık “aaa ne tatlı çocuk, onun dizisine bayılıyorum” yerine “ya küçücük çocukları oynatıyorlar, içim parçalanıyor” noktasına doğru bir algı değişimi bile son derece anlamlı.
4. Setler “Tehlikeli” sınıfına yükseltildi.
DİSK/Sine-Sen’in yıllardır mücadele yürüttüğü bir alan olan setlere Sine-Sen’in de bileşenleri içinde yer aldığı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi de sağlık ve güvenlik açısından destek vermeye başlayınca mücadele bir ileri noktaya evrildi. Sine-Sen üyesi pek çok set işçisi, bu çalışma için yaşadıkları sorunları uzmanlarla tartıştı, uzmanlara ve hukukçulara aktardı. İşin içine Oyuncular Sendikası da girince farkındalık ciddi bir şekilde arttı ve bu alanın artık hem tanımlanması, hem de düzenlemesi için çalışmalara başlandı. Aynı “Sette Çocuk Var” kampanyası gibi, bu kampanya için de, sendikanın hukuk biriminin katkılarıyla, eski başkan Mehmet Ali Alabora’dan bayrağı alan Meltem Cumbul, Sine-Sen ile dayanışma halinde yoğun bir şekilde çalışmalara başladı. Konunun uzmanlarıyla, bürokratlarda temaslarda bulunuldu. Ankara’ya gidildi gelindi ve setler az tehlikeli kategorisinden çok tehlikeliye yükseltildi. Bunun için bir de risk değerlendirme rehberi hazırlandı ve tüm Oyuncular Sendikası ve Sine-Sen üyeleri gidip sendikasından alabiliyor.
Oyuncular Sendikası ve Sine-Sen’in konunun uzmanlarıyla birlikte hazırladığı Rehber Kitap
Kuaförlerden, kasaplara kadar pek çok alanda Risk Değerlendirme Rehberi hazırlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Setlere yakın zamana kadar hep ilgisiz kaldı
Bu çalışmaların amaçları şunlardı:
Setin bir işyeri olarak tanımının yapılması,
Yapılan her türlü işin işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun olarak tasarlanması,
Uygun iş organizasyonun sağlanması,
Sağlık ve güvenlik açısından tüm risklerin değerlendirilmesi
Tespit edilen her risk için gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını,
İşçi sağlığı ve iş güvenliğine dair her başlıkta sorumluların tanımlanması,
Çalışanların işçi sağlığı ve iş güvenliğini konusunda bilinçlendirilmesi, eğitilmesini, katılım ve katkısının arttırılması.
Daha yapılacak çok şey var, ama yapılıyor merak etmeyin, yapılacak...
Çalışmadan mücadele etmeden olmuyor!
İşçi sınıfının mücadelesinin çok boyutlu olduğunu görmek gerekiyor. Grev, direniş süreçlerinin yanı sıra, ilmek ilmek örülmesi gereken hukuksal mücadeleler, farkındalık yaratma ve toplumun diğer kesimlerinin desteğini almak da işin ideolojik boyutu açısından son derece önem taşıyor. Her iki sendika da yukarıda belirttiğim amaçlar için titiz bir çalışma başlattı.
Setlerde toplantılar yapıldı, farklı meslek gruplarıyla konunun uzmanları mülakatlar yaptı ve neredeyse bir şantiyeye benzeyen set ortamındaki riskleri ortaya koymaya çalıştı. Kapsamlı bir yönetmelik taslağı oluşturuldu ve bu taslak sonradan hazırlanan Rehber Kitap için de bir baz teşkil etti.
Sanat Grubu, Işık Grubu, Set Amiri ve Görüntü Yönetmenlerinden oluşan toplantılarda sektörün farklı alanlarında hem uzman hem de asistan olarak çalışanların bilgi ve deneyimlerinden yararlanıldı. Bu üç toplantı dışında Oyuncular Sendikası ofisinde sanat, ışık ve kamera asistanları ile bir toplantı yapıldı, Kamera Asistanları Derneği ile de çalışma paylaşıldı.
İki sendika tehlike sınıfı itirazını ilk olarak 02.09. 2013 tarihinde Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’ne sundu. Tehlikeli sınıfa geçişini talebi bakanlıkça kabul görmedi.
Ancak daha kapsamlı ve “ikna edici” bir hazırlık süreci başlatıldığı ve 12.12.2014 tarihinde yeniden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na konu ile ilgili aynı gerekçelerle yeni bir itiraz dilekçesi gönderildi. Sektörün yapısını anlatan iki dakikalık animasyon film, ardından oyuncuların setlerde başlarına gelen kaza hikayelerini anlattıkları 8 dakikalık tanıklık filmi, son olarak ise setlerdeki riskleri detaylı bir şekilde anlatan ve görsellerle desteklenen sunum hazırlandı.
Yapılan hazırlıklar ve çalışmalar sonuç verdi, 22 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirilen Tehlike Sınıfı Komisyonu toplantısında setler “az tehlikeli” sınıftan “tehlikeli” sınıfa alındı. Bu karar 19 Şubat 2015 tarihli, 29272 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı.
5. Farkındalık ve kamuoyu yaratıldı mı, kesinlikle evet!
Az tehlikeli sınıftan çok tehlikeli sınıfa geçmek, çocuk oyuncularla ilgili düzenleme vs. küçük kazanımlar olarak düşünülebilir. Ancak bugün setlerin tehlikeli ortamlar olduğu, burada çalışanların binlerce sorununun bulunduğu kamuoyu tarafından biliniyor ve tartışılıyor. Kimse renkli ve zevkli film ve dizi setleri gibi bir algıyla hareket etmiyor. Bu işte büyük bir kazanımdır. Peki bitti mi, hayır. Bu alanda mücadele bitmedi, her iki sendika da özellikle çalışma saatlerinin kısaltılması, TV dizilerinin sürelerinin azaltılması konusunda hem kamuoyu yaratmaya hem de işin hukuksal boyutuyla ilgili mücadele yürütüyorlar. Tabii ki setlerde tek tek örgütlenerek, daha fazla oyuncu ve set işçisini örgütlü hale getirerek. Bir yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile görüşmeler sürerken, televizyonlar ve yapımcılar üzerinde çalışma koşullarının düzeltilmesi için kamuoyu baskısı kurulmaya çalışılıyor.
Her iki sendika da, en ufak “kaza”yı bile kayıt altına almaya, kaza ve tehlike bildirimi formlarının hazırlanması, ilgili birimlere iletilmesi, bunların sendikada arşivlenmesi için çalışıyor, bunların sonuçları yavaş yavaş set çalışanlarına aktarılıyor.
Çok mu uzattım. Kısmen de olsa içinde olduğum bu zevkli çalışma için lütfen biraz uzatayım, siz de biraz okuyuverin, daha çok şey yazacağım bu alana dair, çünkü eğer “hareket maddenin varoluş tarzıdır” diyorsak, set işçileri de varolmak için hareket ediyor, mücadele ediyor!
Tüm bunları yaparken, bu çalışmalarda yer alan hepimiz her bir araya geldiğimizde Selin Erdem’İ anıyoruz. Tabii ki diğer yaşamını yitirenleri de. Ama özelilkle 1 Mayıs günü yaşamını yitiren Selin Erdem bu mücadele için bir simge haline geldi.
Ne demiştik, 1 Mayıs’ta alanlara, Selin Erdem için de alanlara!