Özel eğitim kurumu çalışanları iş güvencesi kapsamında mıdır? Tazminat hakları var mıdır?
Özel eğitim kurumu çalışanlarının ve özellikle bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin yıllardır dert yandığı bir konuyu bu hafta yazmaya çalışacağız. Mesele çok uzun bugün bir giriş yapmış olalım ve ilerleyen zamanlarda da daha özele inmeye çalışalım.
Konu ile ilgili bugüne kadar pek çok farklı yargı kararı verildi, hala belirli ölçülerde belirsizlik devam etmekle birlikte konuyu daha yakından anlayabilmek için önce birkaç kavramı açıklamak gerekiyor. Bunlar; belirsiz süreli iş sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmesi ve iş güvencesi kapsamına dahil olma şartlarıdır.
Adından da çağrışım yapacağı üzere belirsiz süreli iş sözleşmesi işçinin işe girerken ne zaman işten çıkarılacağının belirtilmemiş olduğu yani iş sözleşmesinin ne zaman sona ereceğinin belirtilmediği sözleşme türüdür. Bu tür sözleşmelerde işveren tarafından sona erdirilmeden önce işçiye çalışma süresine göre belirlenen ihbar süresi ne ise o süre kadar öncesinden işten çıkarılacağının bildirilmesi gerekir. Bildirilmemesi halinde koşulları var ise işçinin ihbar tazminatı hakkı doğar. Sebebi akılda kalması için şöyle kodlayabiliriz; çalışmaya başlarken iş sözleşmesinin ne zaman sona erdirileceği belli değil, aniden işsiz kalma riskim var bu nedenle ihbar sürem kadar önceden bildirimde bulunulsun ki yeni bir iş arayabileyim.
Yine adından anlaşılacağı gibi belirli süreli iş sözleşmesi ise iş sözleşmesinin ne zaman sona erdirileceğinin iş sözleşmesinde belirtilmiş olduğu sözleşme türüdür. Bu tür sözleşmelerde ihbar tazminatı hakkı doğmaz. Bunun nedeni de doğru olmamakla beraber akılda kalması açısından şöyle kodlayabiliriz: işçi zaten ne zaman işsiz kalacağını biliyor, işe başlarken bildirildi, ayrıca ihbar süresi vermeye/verilmemesi halinde ihbar tazminatı ödemeye gerek yok.
Üçüncü olarak sözleşmenin belirli/belirsiz süreli olmasının iş güvencesi kapsamında olup olmamasını belirlemesine bakalım. İş Kanunu 18. Maddesinde işçinin iş güvencesi kapsamında olup olmamasının dolayısıyla işe iade davası açıp/açamamasının koşulları sayılmıştır. Bunlar en az 6 aylık kıdem, 30’dan fazla işçi çalıştıran bir işyerinde çalışıyor olmak ve belirsiz süreli iş sözleşmesine bağlı olarak çalışıyor olmaktır. Yasal düzenlemedeki bu şartlar nedeni ile belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş güvencesi kapsamında olmadığını, işe iade davası açamayacağını söyleyebiliriz.
Peki ya üst üste yapılan belirli süreli iş sözleşmeleri sonucunda özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmelerin kıdem ve ihbar tazminatı hakkı doğmaz mı?
İş Kanunu 11. Maddesinde belirli süreli iş sözleşmesi anlatılırken “esaslı bir neden olmadıkça birden fazla üst üste belirli süreli iş sözleşmesi yapılamaz. Yapılır ise baştan itibaren belirsiz süreli sayılır.” denilir. Buradan yola çıkarak özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin birden fazla üst üste belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılması nedeni ile sözleşmenin baştan itibaren belirsiz sayılması gerektiği sonucuna varılsa da bu sonucun önünün kesilmesi için başka bir yasal düzenleme getirilmiştir. Şimdi o düzenlemeye bakalım:
5580 Sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu’nun 9. Maddesinde; “Kurumlarda çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi en az bir takvim yılı süreli olmak üzere ….yapılır.” denilerek bu kurumlarda çalışanların sözleşmelerinin belirli süreli olduğu kabul edilmiştir.
Özel eğitim kurumları çalışanlarının belirli süreli sözleşmelerinin birden çok defa üst üste yapılması nedeni ile sözleşmelerinin belirsiz süreli sayılması/iş güvencesi/tazminat hakları nedenleri ile açmış olduğu davalarda bugüne kadar farklı kararlar verilmiştir.
2018 tarihli bir Yargıtay kararında (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 23.02.2018 tarihli 2017/1 E. ve 2018/2 sayılı karar) özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin iş sözleşmelerinin belirli süreli olduğu, birden çok defa belirli süreli yapılsa da belirsiz süreli sayılamayacağı kararı alınmıştır. Bu karar sonucunda da özel eğitim kurumlarında çalışanların ihbar tazminatı hakkı, işe iade davası açma hakkı ellerinden alınmıştır.
Kıdem tazminatı hakkı konusunda ise halen yürürlükte olan 1475 Sayılı İş Kanunu’nun kıdem tazminatı ile ilgili olan 14. Maddesine bakacak olursak bu maddede kıdem tazminatı hakkının doğuş şartlarında belirli/belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımının bulunmadığını görebiliriz. Yani ister belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışılıyor olunsun ister belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışılıyor olunsun fesih nedenlerindeki şartlar oluşmuşsa kıdem tazminatı hakkı doğar.
Bu konuda verilen güncel bir Yargıtay kararında da kıdem tazminatı ile ilgili yasal düzenlemede belirli/belirsiz süreli iş sözleşmesi ayrımının yapılmadığı önemli olanın iş sözleşmesinin ne şekilde ve kim tarafından sona erdirildiği belirtilmiştir. (Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 25.06.2019 tarihli 2016/17255 E., 2019/14022 K.) Yani sözleşme haksız olarak feshedilmişse işçinin kıdem tazminatı hakkı doğacaktır.
Oldukça teknik ve biraz da karmaşık olan özel eğitim kurumu çalışanlarının kıdem tazminatı, ihbar tazminatı hakkı ve iş güvencesi hakkını basitleştirerek anlatmaya çalıştık.
Bu kadar yasal ve teknik detaydan sonra yaşanan ve görünen gerçekliğe gelecek olursak mevcut yasal düzenlemeler ve yargı kararları ile özel eğitim kurumları çalışanlarının güvencesiz, tazminat haklarından mahrum çalıştırıldığını net bir biçimde söyleyebiliriz.
Şimdi daha uzaktan ama bir yandan çok yakından bakalım ve özel eğitim kurumu çalışanı olduğumuzu düşünelim:
İşe başlarken 1 yıllık bir sözleşme imzalıyorsunuz, asgari ücret ya da biraz üzerinde geçinebilmenizin mümkün olmadığı bir maaş alıyorsunuz, uzun saatler ile çalışıyorsunuz ve çoğunlukla fazla mesai ücretiniz ödenmiyor, 1 yıl sonra belki bir kez daha sözleşme imzalıyorsunuz ve çalışmaya devam ediyorsunuz, sonunda bu yıllar uzun yılları bulabiliyor ve bir gün patron “bu yıl seninle çalışmayacağız” diyor. İhbar tazminatı alamıyorsunuz, işe iade davası açamıyorsunuz, kıdem tazminatı alabiliyor musunuz net değil. Bu tablo bu kurumların sahipleri patronların ne kadar kar ettiğini, işçilerin ise nasıl bir sömürüye maruz bırakıldığının özetidir.