Öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin, okulların ve mahallelerin geleceğinin ağırlıklı olarak “4+4+4 eğitim sistemi” ve “neo-liberal kentleşme pratiğiyle” belirlendiği bir eğitim rantiyesi dönemindeyiz. Başka türlü söylersek eğitim başlığında yaşadıklarımız, rantçı, gerici ve cinsiyet ayrımcı politikalar eliyle, eşit, parasız, bilimsel, karma, laik eğitim hakkının gün gün aşındırılmasını tarifliyor. Örnek olsun kentsel rantın yüksek olduğu İstanbul Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi’ne bakalım. Söz konusu okul, velilerin gözü önünde yıkıldı. Ardından ise yerine kondurulmak istenen imam hatipe “yurt binası ve diğer sosyal donatılar” gibi ekler planlandı. İşin aslı okulun “ranta” açılması. Örneklerini sıralamaya gerek yok “fay hatlarının” bile imara açılıp, satıldığı, insan hayatının hiçe sayıldığı bir ortamda okulların plan tadilatlarıyla yeniden imara açılmasına, satılmasına şaşırmak zorlaşıyor. Biz yine de şaşıracağız, kaybetmeyeceğiz bu insana dair tepkiyi o ayrı.
Bütün bu hikayeyi önce Okuluma Dokunma İnisiyatifi’nden “AKP’den yeni açılım: satılık okul” olarak duymuştuk. Etiler Otelcilik Turizm Meslek Lisesi’nin TOKİ’ye satılması üzerine karnelerini yakan öğrenciler hafızalarımızda. Çamlıca Kız Lisesi, Etiler Lisesi gibi okulların satılması 2009’dan beri gündemde. Yeni moda ise, okulların üçünü beşini bir araya getirip bir okul binasına tıkıştırmak. Sonraki adım ise zorla boşaltılan okulları İmam Hatip yapmak. Örneğin sadece Kadıköy’de her 5 okuldan birisi imam hatip yapılmak isteniyor. Yeşibahar Ortaokulu Kadıköy’de imam hatipe dönüştürülmek istenen sekizinci okul olarak yerini aldı bile. Bağlantılı olarak söyleyelim bu yıl uygulamaya geçen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi (TEOG) sebebiyle aileler öfkeli. Çünkü yaklaşık 40.000 öğrenci imam hatipe yerleştirilmeye zorlanıyor. Başka bir ifadeyle TEOG; özel okullara, dershane ve kurslara ekonomik gücü yetmeyen ailelerin çocuklarına ya Anadolu Lisesi-Fen Lisesi ikilisinden birini kazan ya da İmam Hatip’e git demek oluyor.
Bir yanda uyuşturucunun okullardaki yaygınlığı gerçeği ve “inançlı nesil istiyoruz, tinerci değil!” cümlesinin kulaklarınızı tırmalaması. Ne de olsa sizi sizden çok düşünenler var (!) uyuşturucuya mahkum olmaktansa, imam hatipler dizi dizi. Neden iki ayrı uca mahkumuz diye birgün soran olur, bunu kenara yazmalı. Diğer yanda eğitimin piyasalaştırılması, parasız eğitim hakkı. Üniversiteden mezun olduğunuz gün sizi bekleyen “öğrenim kredisi borçlarınızın” aklınıza düşmesi. Birileri eğitim rantiyesi dahil olmak üzere iç edilen paraları ayakkabı kutularında saklarken, kredi borcunu geri ödemeye -hem de çok zor şartlar altında- çalışmanın içe oturması gerçeği. Bunun da hal çaresine bakılır, bunu da yazmalı.
...
Öte yanda 2011-2012 Şili öğrenci protestolarının “Hükümetin eğitim politikasına karşı kurulan toplumsal bir cephe” olarak tarif edildiğini duymuşsunuzdur. 2013 nisan ayına geldiğimizde ise Şili'nin çeşitli illerinde yapılan eylemlerde öğrencilere destek veren ailelerin de içinde bulunduğu 100 bin ile 250 bin kişiyi hatırlayalım. 2013 yılı nisan ayından hazirana kadar, başta lise öğrencileri olmak üzere 100 okulda binlerce öğrenci bir dizi eylem yaptı. 30 Mayıs’taki boykoto 800 bin öğrenci katıldı. Bir tarafta paralı üniversitelerin kaldırılması ve eğitime daha çok para ayırılmasını talep eden Şilililer. Şili’de 21 okulun 2 hafta boyunca işgali. Diğer tarafta çoktandır eğitimin piyasalaştığı, imam hatipleştirilen, uyuşturucu mafyasına adres gösterilen okullar gerçeği. Kolaya kaçmayacak bizler.
Eğitim rantiyesi hafife alınma lüksü olan bir başlık hiç değil. Eğitim başlığı Berkin’in kardeşleri olan liselileri, Ali İsmail’in kardeşleri olan üniversite öğrencilerini, Metin Lokumcu’nun meslektaşları olan öğretmenleri, velileri, meslek odalarını ve toplumun duyarlı bütün kesimlerini kapsıyor. Hükümetin eğitim politikasına karşı güçlü toplumsal bir cephe bu topraklarda da oluşabilir. Eşit, parasız, bilimsel, laik eğitim talep edenler “Artık Yeter! Okuluma Dokunma!” kampanyasıyla bir araya gelmeye başladı bile. Türkiye siyasetinde pek çok başlıkta karşı karşıya gelişlerin keskinleştiğini de teslim ederek, şimdi soralım: liselerde, üniversitelerde hayatı kitleyecek, sesimizi duyuracak boykotların yapılması, ailelerin mahallelilerin de desteğini alan toplumsal bir cephenin bu alanda da kurulması için az mı neden var?