İtalya’da, Almanya’da, Doğu Avrupa’da… İki dünya savaşı arası dönemde birçok ülkede faşist hareketler kurulmaya, kimilerinde iktidara gelmeye, kimilerinde iktidar ortağı olmaya başladı. Ancak faşist hareketlerin ortaya çıkıp geliştiği tek coğrafya Avrupa değil. Faşist hareketlerin ortaya çıktığı bölgelerden birisi de Latin Amerika ve onun en büyük ülkesi Brezilya.
Brezilya’da Entegralist hareket, 1932 yılında, İtalya’ya yaptığı bir ziyaretin ardından Benito Mussolini’den oldukça etkilenen Plínio Salgado tarafından kuruldu. Salgado’nun fikirleri, örgütün ideolojik yönelimini belirledi. Salgado, liberalizme, Marksizme ve materyalizme karşı olduğunu belirtiyordu. En büyük düşman olarak ise 1922 yılında kurulan Brezilya Komünist Partisi’ni bellemişti. Avrupalı ‘arkadaşları’ gibi Brezilyalılar da tişört meraklısıydı: onların rengi yeşildi. Sembolleri, Yunan alfabesinden “Sigma” (∑) olan Entegralistler, Komünistler tarafından “yeşil tavuklar” olarak çağrılıyordu. Ancak “yeşil tişörtlü” paramiliter güçleri ile, birçok saldırıya imza attılar. Destekçileri orta sınıflardan gelen Entegralistler, tıpkı Avrupa’daki örnekleri gibi güçlü bir anti-semitizm ile hareket ediyordu. Entegralist hareket popülizmin ilk örneklerinden olan Getúlio Vargas’a karşıtlığıyla da biliniyordu. Brezilyalı faşizm, kendini ülkenin şartlarına da uydurmuştu. Birçok farklı ırkın yer aldığı ülkede, “saf” ırk bulmakta zorlanan Entegralistler, ırkçılıktan ziyade bir “Brezilyalı ulusu yaratma” hedefiyle hareket ediyordu.
Entegralistlerin sloganı da bir yerli dili olan Tupi’de “Sen benim kardeşimsin” anlamına gelen, “Anauê”ydi. Entegralistlerin, ordu ile de yakın bağları vardı. Brezilyalı komünistler ise, bu hareketin önüne geçmek amacıyla 30 örgütten oluşan Birleşik Antifaşist Cephe’yi (FUA) kurdu. 1934 yılında da bu iki taraf arasında “Plaza da Se Savaşı” olarak bilinen çatışma patlak verdi. Faşistlerin işçi sendikalarına yaptıkları bir saldırı sonucu başlayan çatışmada, 1 komünist, 3 polis ve birçok faşist hayatını kaybetti.
(Olayla ilgili bir gazete küpürü: “Kaçamayan bir entegralist, uçtu” yazısı… )
Entegralist hareketin “resmi” anlamda sonunu Vargas iktidarı getiriyor. Vargas, 1937’nin Kasım ayında Entegralist hareketi resmen kapatıyor. Bunun üzerine 1938’de başkanlık sarayına saldıran Entegralistler’in lideri Salgado sürgüne gönderiliyor. Ancak Brezilyalı faşistler, bu kapatmadan sonra da faaliyetlerine devam ediyor. Liderleri Salgado’nun 7 senelik sürgünden dönüşünden sonra 1945’te Partido de Representação Popular’ı (Halkın Temsili Partisi) kurarak, faaliyetlerine devam ediyorlar. 1955’te yüzde 8’lik bir oy oranına ulaşıyorlar ve 1964’te gerçekleşen askeri darbeyi destekliyorlar. Hatta, 3 kişiden oluşan askeri cuntanın iki üyesinin eski Entegralist oluşu, kendilerinin olmasa bile “fikirlerinin iktidarda” olduğunu gösteriyor.
Bugün Brezilya’da “güçlü” bir Entegralist hareketten bahsedilemez ancak bu faşistlerin güçsüz olduğu anlamına gelmez. Çünkü bugün Brezilya’nın başkanlık makamında, Brezilya’nın tarihindeki kara leke olan askeri darbeyi ve onun işkenceci komutanlarını “rahmetle” anan bir başkan oturmakta. Belki de, neo-entegralizm tartışmalarının yapılması ve etrafa saldırılar düzenleyen faşist grupların ortaya çıkması da bu faşist döngü ile alakalıdır: “Gay bir oğlum olmasındansa, ölü bir oğlumun olmasını tercih ederim” diyen bir başkan ve benzer gerekçeyle bir televizyon kanalına saldıran faşist grup… *
Kaynaklar:
Roberto Pinheiro Machado - Brazilian History: Culture, Society, Politics 1500-2010
http://www.revistaayer.com/sites/default/files/articulos/105-9-ayer105_redespoder.pdf.pdf