Boric’in zaferi ve ‘beşikten mezara’ Şili
"Temsilcileri doğrudan halk tarafından önerilip, barajsız biçimde seçilecek bir kurucu meclisin oluşturulması ve bu meclisin belli bir vade içinde çıkartacağı yeni anayasayla cumhuriyetin daha demokratik ve sosyal adaletçi bir temelde yeniden kuruluşu önerisini geniş demokratik kesimlerin gündemine getirmek gerekir."
Şili’de Gabriel Boric’in müjdesini geçen haftaki yazımda verdiğim zaferi gerçekleşti. Zafer konuşmasını Güney Amerika’nın yerli halklarından Mapuche diliyle yapan Boric’i ve tamamına erdirmeyi vaad ettiği kurucu meclisle anayasal yeniden kuruluş sürecini önümüzdeki günlerde daha fazla konuşacağız gibi görünüyor. Yaz sonunda İleri Görüş’te yazdığım bir yazıdan bu yeniden kuruluşla ilgili kısımları da kullanarak bu yazıyı yazıyorum. Merak etmeyin pek de öyle tekrar yok…
Şili’de Ekim 2019’da başlayan halk isyanını, son on yıldır dünyanın dört bir yanında patlayan halk ayaklanmalarından ayıran önemli bir fark girdiği her dönemeçten zaferle çıkıyor olmasıdır. Kısa sürede Pinochet’ten kalma neoliberal anayasanın değiştirilip değiştirilmemesi konusunda bir referandumu kabul ettiren sokaktaki isyancılar, daha sonra ezici bir çoğunlukla bu değişime evet yanıtını ve bunun bir kurucu meclisle (konvansiyonla) yapılmasını, bu meclise seçilmek için bağımsız adaylar ve yerli azınlıklar için kota konulması gibi birçok demokratik maddeyi de kabul ettirdiler. Böylesi ayrıntılı bir demokratik çerçevenin halk oyuna sunulabilmesi elbette sokaktaki kitlesel ve militan hareketin kararlı duruşuyla mümkün oldu. Temsilciler Meclisi vekillerinden biri olarak Boric, sokaktakiler adına bu ayrıntılı formülasyonları, parlamentoda çoğunluğu oluşturan merkez sağ ve sol düzen partileriyle müzakere eden heyetin üyelerindendi.
İSYANININ “NUEVA CONSTITUCION AHORA!”DA BİRLEŞMESİ
Elbette 2011 sonrası tüm halk isyanlarında, 2009 dünya ekonomik kriziyle tüm hegemonyasını yitirmiş neoliberalizme ve onun otoriter yöntemlerle sürdürülmesinde ısrar eden düzen siyasetine karşı ciddi bir öfke vardı. Fakat günümüzün “sonsuz sömürme ütopyası” neoliberalizmle ilişkisi 1973’te kanlı bir darbeyle başlamış Şili’de bundan fazlası vardı. Siyasal üst yapıyı (yani partiler ve liderleri) değil, bütün bir sistemi değiştirmeyi başından itibaren kafalarına koymuş olmaları ve çok hızlı biçimde bu konuya ilişkin bütünsel çözüm etrafında birleşmiş olmalarıdır. Daha açık ifade edecek olursak, parlamentonun 15 Kasım 2019’da detaylı bir Anayasa referandumu formülasyonunu kabul etmesi ve başkan Pinera’nın da bunu onaylamak durumunda kalması, isyan hareketinin “Nueva Constitucion Ahora!” (Yeni Anayasa Hemen Şimdi!) şiarı etrafında birleşmiş olmasıyla ilişkilidir. Nitekim, Ocak 2020’de yapılan kamuoyu anketlerine göre, halkın yüzde 85’i yeni anayasa fikrini destekliyordu. Şili’de isyan hareketini koordine eden örgütlü ittifak, cephe ve bloklar, bu yılki Kurucu Meclis seçimlerine kadar netleşmiş olmasa da hareketin böylesine benzersiz bir politik birlikteliği vardır.
Dolayısıyla, Şili’de sosyal patlamanın parçası olanlar şu konuda ciddi bir ortaklaşma içindeydi: “Bugün yaşadığımız sorunlar, ülkemizin faşist Pinochet cuntası zamanında neoliberalizmin ilk uygulama alanı haline getirilmesi ve bu temelde hazırlanmış anayasanın halen yürürlükte olmasıyla doğrudan ilişkilidir.” Dolayısıyla, bugün yaşadığımız sosyal ve politik sorunların tek sorumlusu bugünkü iktidar değildir. Post-Pinochet dönemde iktidara gelmiş merkez sağ-sol tüm düzen partileri de sorumludur. Bu en temel önkabul; hayat pahalılığından, eğitim-sağlık-emeklilik haklarının kötüleşmesinden, işsizlik, ücretlerin düşüklüğü, derin eşitsizliklerden kurtulmanın yolunun sosyal bir yeni anayasa olduğunda birleşmeyi de beraberinde getirmiştir.
PRIMERA LINEA’DAKİ PROLETER GENÇLİK DİNAMİĞİ
Ülke tarihinde görülmeyen kitlesellikte ve yaygınlıktaki eylemlerin tüm baskılara rağmen kırılamayan direncini doğuran şey, Şili’deki Olay’ın, proleterleşen yüksek eğitimli küçük burjuvaların (prekaryanın) önderlik ettiği 21. Yüzyıl isyan hareketlerinden farklı olarak, hiçbir düzeniçi vaat veya geri adımla durdurulamayacak bir yoksul proleter gençlik dinamiğiyle yürüyor olmasıdır. Kendilerine “Primera Linea” (Öncephe) diyen işçi-işsiz-göçmen-yerli-öğrenci gençlerin oluşturduğu klanlar, polis/jandarma şiddetine karşı kalkanları, sapanları, gaz geri püskürtücüleri, gaz tedavicileri, lazer pointercılarıyla iki yılı aşan eylemlerin taşıyıcı unsurlarındandır.
Şili’de isyan hareketinin bir diğer ana dinamiği yerli halk topluluğu Mapuchelerdir. Nasıl, Bolivya’nın Aymaraları 2003 ve 2005’teki Su isyanlarından beri Latin Amerika kıtasında radikal solun sağlam omurgası haline gelmişse, Şili’nin yüzyıllardır kaybeden yerli halkı Mapuchelerin isyanı sırtlaması da ülkedeki siyasi dengeleri isyancılar lehine değişmiştir. Zaten isyanın mülksüz-yoksul proleterleri arasında da Mapuche’lerin şaşırtıcı olmayan bir ağırlığı vardır. Katolik kiliselerinin tahrip edilmesi ya da yakılmasında, sömürgecilik dönemi heykellerinin yıkılmasında bu yerli halk dinamiğinin kadim inançları, acılı geçmişi ve bunları da kapsayan sosyo-kültürel eğilimlerinin payı olsa gerektir. Başka bir deyişle, kamusal ve özel bir sürü bina, yapı ve altyapıyı yakıp yıkan, mağazaları yağmalayan, heykelleri devirip, otobüs, kilise ve hatta üniversite yakan bu oldukça tahripkâr öfkenin çifte (ulusal-sınıfsal) ezilmişlikle-sömürülmüşlükle doğrudan bir ilişkisi var gibidir. Söz konusu öfkenin aşırı sağcı başkan ve adamlarının sıkıyönetim ilanlarıyla, sokağa çıkma yasaklarıyla, polis ve ordu şiddetiyle, emeklilik-asgari ücret-eğitim-sağlık başlıklarında reform vaatleriyle bastırılamayışı, bir yılda 3,5 milyar doları aşan bir büyüklüğe ulaşan bu tahripkârlığı halkın büyük bölümünün neoliberal politikalara kıyasla daha meşru görmesinden kaynaklanmaktadır.
ADIM ADIM ANAYASAL YENİDEN KURULUŞA
Anayasanın değiştirilmesine 25 Ekim 2020’de yapılan halkoylamasında halkın yüzde 78’i “Evet” dedi. Aynı oylamada, yeni Anayasa’nın yasama organıyla teknokratlardan oluşacak karma bir heyet tarafından değil, tek görevi bu anayasayı hazırlayıp, halkın önüne koymak olan Anayasa Meclisi tarafından hazırlanması kararı da çıktı (yüzde 79’luk bir oranla).
Ekim 2020 Halkoylaması sonuçlarının gerektirdiği 155 üyeli Anayasa Meclisi seçimleri Mayıs 2021’de yapıldı. Seçimler sonucunda, sağ partiler ve merkez sol partilerin oluşturduğu seçim blokları (sırasıyla Haydi Şili ve Anayasal Birlik) dışından seçilenlerin çoğunlukta olduğu bir Anayasa Meclisi oluştu. Komünist Parti’yle, Federalist Sosyal Yeşiller, özgürlükçü sol vd’nin buluştuğu Apruebo Dignidad (Haysiyeti Destekliyorum) blokunun 28, halk meclislerine dayalı düzen karşıtı ve anti-faşist bağımsız adayların oluşturduğu Halkın Listesinin 26, merkez sol eğilimli Tarafsız Olmayan Bağımsızlar listesinin 11, Bağımsızların 11, Mapuce, Aymara ve diğer yerli halklardan 17 temsilcinin yer aldığı bu meclis ilk toplantısını 4 Temmuz’da yaptı. Bu toplantıda Anayasa Meclisi başkanlığına Mapuce yerlilerinden Elisa Loncon (kadın), yardımcılığınaysa Tarafsız Olmayan Bağımsızlar’dan Jaime Bassa seçilmiştir[i].
ANAYASAL YENİDEN KURULUŞ SÜRECİNİN SON VİRAJI
Şili’deki isyan hareketi Anayasal Yeniden Kuruluş sürecinin son virajını ilk turu 21 Kasım’da yapılan devlet başkanlığı seçimleriyle aldı. Katılımın yüzde 47,3 olduğu ilk turda Haysiyeti Destekliyorum blokunun 35 yaşındaki sosyalist adayı Boric oyların yüzde 25,8’ini, aşırı sağcı ve Pinochetçi Kast’ın gerisinde kalmasına rağmen ikinci tura kalmayı başarmıştı. Boric’in başlıca siyasi vaadi: mevcut neoliberal anayasayı tarihe gömecek anayasal yeniden kuruluş sürecinin başarıyla tamamlanmasını yürütmenin başı olarak güvenceye almaktı. Bunun yanında, kendisi halkın katılımıyla yapılmış ön seçimlerden geçerek aday olmuş genç siyasetçinin seçim programını 33 bin 728 kişinin dahil olduğu 603 farklı panodan (görüş toplama biçim/ara yüzlerinden) oluşan bir taban demokrasisi süreciyle belirlemesi de altını kalınca çizmemiz gereken bir husustur[ii]. Toplamda 13 bin 250 teklifin ele alındığı bu demokratik süreçin kendisi bile çok kıymetli bir müşterekleşme deneyimidir.
Pinochet’in mirasçısı olduğu bilinen ve anayasal yeniden kuruluş sürecini durduracağını ilan etmiş Kast’ın ilk turu önde kapatıp, ikinci tura kalması, isyan hareketinin daha geniş bir kısmının boykotçuları sandığa gitmeye ikna etmek için seferber olmasını getirmiştir. Bu sayede, ibre hızla yeni sosyal anayasayı savunan aday Boric’in lehine dönmüştür. 19 Aralık 2021’de yapılan ikinci tura katılım yüzde 55,6’yı bulmuş, Boric de yüzde 55,9’la başkan seçilmeyi başarmıştır. Boric’in zaferi bu anlamda aynı zamanda isyan hareketi ve anayasal yeniden sürecinin bir büyük virajı daha başarıyla dönmesi anlamına gelmektedir.
Şili’de 2019’da halk isyanıyla başlayan siyasi değişimin bu tarihi zaferi, Nazım’ın ekmeğe, kitaba ve hürriyete muhtaç dediği Büyük İnsanlığındır. Boric’in “Şili neoliberalizmin beşiğiydi, şimdi onun mezarına dönüştüreceğiz. O mezarın üzerinde çiçekler açacak” sözleri de bunu teyit ediyor.
David Harvey’in asistanı merhum Neil Smith’in 2011’de başlayan halk isyanlarıyla öldüğünü ama bir türlü gömülemediğini söylediği neoliberalizmin cesedi yavaş yavaş gömülmeye başlanıyor. Belki Harvey’in dediği gibi, bu süreç Trump’un ABD’sinde Covid pandemisinin etkilerini hafifletmek için dağıtılan kişi başına 1200 dolarlık ödemelerle başlamıştı. Bu ödemeler Biden yönetimiyle yeni sosyal yardım-destek uygulamalarıyla çeşitlenerek devam ediyor. Orası ayrı bir tartışma konusu olsa da neoliberalizme beşiklik etmiş Şili’nin, onun mezarına dönüşmesini büyük bir zevkle izliyoruz. Bu mezar üzerinde dünyanın en güzel çiçeklerinin açması için neoliberalizmin darbeyle laboratuarı kılınmış başka bir ülkeden, Türkiye’den sosyalizmin bayrağını daha bir şevkle ve zafersel bağlılıkla yükseltmeliyiz. Uzakta da olsak, durumumuz müşkül de olsa, biz Nazım’ın yoldaşları bunu yapabiliriz.
ŞİLİ’DEN ÇIKAN TEMEL DERS: ANAYASAL YENİDEN KURULUŞ
Temsilcileri doğrudan halk tarafından önerilip, barajsız biçimde seçilecek bir kurucu meclisin oluşturulması ve bu meclisin belli bir vade içinde çıkartacağı yeni anayasayla cumhuriyetin daha demokratik ve sosyal adaletçi bir temelde yeniden kuruluşu önerisini geniş demokratik kesimlerin gündemine getirmek gerekir. Şili’den çıkarılabilecek diğer bir dersse: a) halk isyanları, eğer düzeni yapısal biçimde değiştirecek somut bir talepte (sosyal anayasa) birleşir ve b) praksisini mülksüz proleterler ve “yerli” ezilen halkların sürekli genişleyen katılımı ve sokakları terk etmeyen kararlığınına oturursa, önüne çıkacak bütün eşikleri aşıp, bütün virajları başarıyla dönebilir. Onları artan oranda, radikal eşitlik siyasetiyle eko-sosyalist bir siyasal çıkışın gerekliliğinde birleştirmekse sosyalistlerin daimi gündemidir zaten...
[i] Şili’deki isyan/sosyal patlama ve yeni anayasa süreciyle ilgili bakınız: Korkut Boratav, Şili halkı Pinochet Anayasası’nı reddetti”, https://haber.sol.org.tr/yazar/sili-halki-pinochet-anayasasini-reddetti-18639, 06.11.2020;
Korkut Boratav “Darbe anayasaları nasıl değiştirilmeli? Şili örneği”, https://haber.sol.org.tr/yazar/darbe-anayasalari-nasil-degistirilmeli-sili-ornegi-306347, 04.06.2021;
https://en.wikipedia.org/wiki/Gabriel_Boric
https://en.wikipedia.org/wiki/2019%E2%80%932021_Chilean_protests;
https://en.wikipedia.org/wiki/2020_Chilean_national_plebiscite;
https://en.wikipedia.org/wiki/Constitutional_Convention_(Chile).
[ii] Bu konuda daha detaylı bilgiler için bakınız: https://sendika.org/2021/12/sol-program-ve-talepler-uzerine-boric-silide-ne-vadediyor-640998/