Basit bir hesap
Ülkemizdeki engelli sayısını aile bireylerini de dahil ederek bir çerçeveye alırsanız, kardeşler yeğenler birer de kapı komşusu deseniz ülke nüfusunun yarısını geçersiniz, parti kursa iktidara gelir.
Öncelikle belirteyim, bu yazıda bahsi geçecek bütün sayılar ve beyanatlar ilgili bakanlık olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kendi sayfasından ve duyurularından alındı. Diğerleri zaten herkesin malumu asgari ücret, dolar kuru, açlık sınırı… Tüm ülkenin her gün konuştuğu konular bunlar. Bu meseleye bir de engelli bakım maaşı penceresinden bakalım.
Tepedekileri üzmeyen istatistikler kurumu TÜİK engelli alanına dair eli yüzü düzgün hiçbir veriye sahip olmadığı ve ne hikmetse yıllardır engelli alanını yok saydığı için zaten elimizde bir kaynak bulunmuyor. Engelliler bu anlamda da uzun zamandır konu dışı kalmaya devam ediyor. Koskoca bir sosyal alan bütünüyle gerçek verilere dayanılmadan ilerliyor.
Geçtiğimiz hafta ilgili bakan her ay yaptığı rutin açıklamayı bir daha yaptı. Vurgu hep aynı, engellileri de kapsayan “mükemmel bir sosyal yardım modelimiz var”, adı son derece havalı “bütünleşik hizmet modeli”.
Bu isme bakınca çok işe yarar bir şey sanabilirsiniz ama değil. Yine de bakan bunu her seferinde bir daha bu sistemi övüyor da övüyor, çünkü gerçekleri örtmek için böyle bazı “mış gibi” kavramlar gerekli.
Buradaki bütünleşmeden kast edilen teknolojiye geçiş, yani eskiden bakanlıktan bakanlığa yazı gönderilerek yapılan işler artık internet üzerinden tek tuşla yapılabiliyor. Yoksa engelli yurttaşların toplumla bütünleşebildiği falan yok, büyük çoğunluğu evlerinde hapis hayatı yaşıyor.
Konuyla ilgili açıklamasına şöyle başlıyor bakan; “Bakıma ihtiyacı olan engelli bireylerin aileleri yanında desteklenmeleri öncelikli hedeflerimizdendir.” Neden aile yanı öncelikli hedef, niye engelli bireylerin bağımsız bir yaşama kavuşması hedeflenmiyor diye sorabilirsiniz. Sormayın, çünkü bir cevap alamazsınız, bu hükümet için bir cümlenin içinde aile geçiyorsa o iş tamamdır.
Açıklama devam ediyor; “Bu kapsamda en önemli hizmet modellerimizden biri olan evde bakım yardımı ile bakıma ihtiyaç duyan ağır engelli yakını olan ve bakımını üstlendiği için çalışamayan vatandaşlarımızı destekliyoruz.” Sonra bakıma muhtaç engelli yakınının bakımını üstlenen hak sahibi başına aylık 2.354 TL ödeme yapıldığını hatırlatıyor bakan. Bu ay 540 bin vatandaşın Evde Bakım Yardımı’ndan yararlanacağını söylüyor. Nedense bakan her ay çıkıyor, biz bu ay da bu kadar ödeme yaptık diye bu yardımı sürekli bir daha vurguluyor. Çünkü milyar milyar konuşmalar yapılınca işler çok yolunday-“mış” gibi görünüyor. Ayrıca “biz gidersek bu maaşınızı da kesecekler” diye sürekli korkuttukları kesimin sürekli elde tutulması gerekiyor.
Bahsi geçen 5 milyon engelliden sadece %10 kadarının bakımına ödenen bu 2.354 TL desteğini alabilmenin koşulları var, engelli bireyi “ağır engelli” şeklinde tanımlayan bir raporu olacak, ailenin geliri kişi başına asgari ücretin 1/3’ü olan 1706 TL’yi geçmeyecek. Malı mülkü olmayacak, hiçbir başka gelir elde etmeyecek, örneğin bu bütünleşik model öyle bir şey ki, oldu da bir prim, ek ödeme falan aldınız hesabınıza yattı. Hemen evinize bir kâğıt geliyor, şu kadar fazla kazanmışsın maaşını kesiyorum, açlık sınırına yaklaşmışsın aman ha hemen önceki yaptığım ödemeleri de bana geri öde, al bu da icra emri nereden bulursan bu öde diyor. Senin giderin nedir, engelli bireyin aylık ne kadar masrafı var diye soran yok, sadece gelire dayalı bir model.
Peki hal böyleyken bu maaş aslında neye tekabül ediyor, buna da bakalım. Örneğin 2015 yılında bu maaş 830 TL iken o günkü kurdan 305 dolara denk geliyor, 2020’de maaş 1457 TL’ye çıktığında kur yükseldiği için maaş ancak 187 dolar ediyor.
Beş yıl önce maaş asgari ücretle hemen hemen aynı düzeydeyken bugün bu maaş asgari ücretin ancak yarısına denk geliyor. Yine o dönemler açlık sınırı 1350 TL ve bu maaş bu miktarın %61’i iken, bugün yani 2022’deki maaş açlık sınırının ancak %47’sine tekabül ediyor. Önümüzdeki yıl daha da düşeceğini şimdiden görmek gayet mümkün çünkü enflasyon aldı başını gidiyor.
Yani özetle toplam geliri zaten açlık sınırının altında olan engelli ailesine yine o sınırın altında kalacağı bir yaşam öneriliyor. Kader yüzüne güler bir sebeple onun üstüne çıkarsa da hemen maaş kesilip yeniden açlık sınırının altına inmesi itinayla sağlanıyor.
Peki bütün bu sayılar ve oranlar böyleyken engelli bir bireyin masrafları ne oluyor, elbette ülkedeki herkes gibi hem kurdan hem enflasyondan yoğun biçimde etkilenerek artıyor. Üstelik bu konuda yapılmış bir çalışmaya göre engelli bir bireyin sıradan bir hayatı yaşarken üstlendiği maliyet, ihtiyaç duyacağı özel ekipman, cihaz ya da eğitim, bakım gibi destekler hariç herhangi bir vatandaşa göre %20’ye yakın daha yüksek.
Ülkemizdeki engelli sayısını aile bireylerini de dahil ederek bir çerçeveye alırsanız, kardeşler yeğenler birer de kapı komşusu deseniz ülke nüfusunun yarısını geçersiniz, parti kursa iktidara gelir. Hadi bırakalım partiyi, bunca insan kendi hayatlarını ellerine alıp açlık sınırının üstüne çıkan, insanca bir bağımsız yaşamı kurmak için bunca yıldır bu yaklaşımı değiştirme konusunda neden etkili olamıyor derseniz, uzun yazılar okunmuyor, onu da haftaya yazalım.