Kadın gazeteciler anlattı: Basın özgürlüğü olmazsa kadınların sözü de görünmez!
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde kadın gazeteciler Türkiye’deki basına dönük baskıları değerlendirdi.
Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü. 159 gazetecenin cezaevinde olduğu, çok sayıda muhalif gazete ve TV kanalının kapatıldığı Türkiye’de kadın gazeteciler medyadaki baskıyı Ekmek ve Gül'e anlattı.
‘KADINLAR HEM OKUYUCU HEM MEDYA ÇALIŞANI OLARAK ETKİLENİYOR’
Gazeteci Çiçek Tahaoğlu en çok kadınların çalıştığı basın kuruluşlarının kapatıldığını ve birçok kadın gazetecinin işsiz bırakıldığını belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’de ifade özgürlüğü lambur lumbur engellenen bir şey... Yani yüksek dozda bir engelleme ile karşı karşıyayız. En çok kadın çalışanı olan medya kuruluşları kapatıldı. Birçok kadın gazeteci işsiz kaldı. İfade özgürlüğü kısıtlanmaya başladığı zaman kadın gazetecilerin medya kuruluşlarında olmaması kadın sorunlarının dillendirilmesini engelliyor. Daha az kadın muhabir, daha az kadın perspektifi anlamına geliyor. Bu şekilde de kadın sorunlarının görünürlüğü azalıyor. Her zaman ilk kadınların özgürlüğü elinden alınır.”
Kadınların hem okuyucu olarak hem medya çalışanı olarak basın özgürlüğünün engellenmesinden etkilendiklerini hatırlatan Tahaoğlu, “ İlk önce ‘önemli’ görünen erkek meseleleri medyada yer buluyor. Onlara daha çok öncelik veriliyor. Kadınların sesini daha az duyuyoruz, en basitinden kadınlara mikrofon daha az uzatılıyor. İfade özgürlüğü bir korku iklimi ile engellendiği için kadınlar çekiniyor. Dolayısıyla bir şey söyleyecekleri varsa da onu söylemekten vazgeçiyorlar” diyor.
‘GEZİ’DEN SONRA MEDYADAN ÇIKARILANLAR YİNE KADINLAR OLDU’
Basında kadın sayısının azalması durumunda kadın haberlerine ilişkin çeşitliliğin de azaldığını ifade eden gazeteci Burcu Karakaş kadınların basında daha fazla istihdam edilmesi gerektiğine vurgu yaparak şunları anlattı:
“Özellikle Gezi eylemleri sonrasında medya kuruluşlarından çıkartılanlar yine biz kadınlar olduk. Son dönemde basın alanında en büyük işsizlikten de kadınlar etkilendi. Kadını konu alan haberlerde de toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin bilinç olması gerekiyor. Kadın sayısı azaldığı zaman medyanın söylemlerinin de etkilendiğini, kadın haberlerine ilişkin çeşitliliğin olmadığını görüyoruz. Kadınlara ya da eşcinsellere ilişkin haberler de göz ardı ediliyor. Basın özgürlüğünün engellenmesi kadınları bire bir etkiliyor. Ve bu en çok da kendisini haber söylemlerinde ve içeriklerinde hissettiriyor. Bunun belki de en önemli reçetesi olarak kadınlar basın alanında daha fazla istihdam edilmeli.”
‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN EN DİRENÇLİ SAVUNUCULARI KADIN GAZETECİLER’
Doç. Dr. Ceren Sözeri ise kadın gazetecilerin sosyal medyada sık sık tecavüz tehditlerine, cinsiyetçi küfürlere maruz kaldıklarını ifade ederek şunları anlattı:
“ Dünya Basın Özgürlüğü Günü dünyanın her yerinde insan haklarını, haber verme hakkını, editoryel bağımsızlığı savunmaya çalışan ve sayısı giderek artan şekilde bunun için bedel ödeyen gazetecilerin önemini hatırladığımız, onlara saygımızı sunduğumuz bir gün. Türkiye de basın özgürlüğü alanında ağır bedel ödeyen ülkelerden biri. Kadın gazetecilerse yıllardır erkek medya dünyasında seslerini duyurma mücadelesi verirken bugün buna bir de hapse atılma, soruşturma tehditleri eklendi. Toplumsal cinsiyet rollerinden gelen adaletsiz sorumlulukların yanı sıra omuzlarına bir de işsizlik yükü bindi. Aynı durumdaki erkek meslektaşlarından farklı olarak sosyal medyada sık sık tecavüz tehditlerine, cinsiyetçi küfürlere maruz kalıyorlar. Her türlü zorluğa rağmen yılmadan mücadele etmeye devam ediyorlar. Onların haber uğruna gösterdikleri cesaret, hapishaneden yolladıkları resimler ve el emeği çıkarttıkları gazete, azimli dayanışmaları geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Basın özgürlüğünün en dirençli savunucuları kadın gazeteciler, bugün onların neler yaşadığına daha yakından bakma, onları dinleme günü aynı zamanda. Her alanda olduğu gibi kadın gazeteciler özgür olmadan medya da özgür olmayacak.”
‘Kadın gazeteciler çoğu zaman lokomotif rolünde de olabiliyor’ diyen gazeteci Banu Güven kadınların basın özgürlüğü mücadelesinde önlerde yer aldıklarını belirterek “Basın özgürlüğü Türkiye’de hak edildiği gibi yaşanmıyor maalesef. Ama biz gazeteciler olanca gücümüzle ifade özgürlüğünü elimizde tutmak için mücadele ediyoruz. Türkiye’deki tüm baskılara rağmen tutuklu bulunan içerideki ve dışarıdaki gazetecilerin bu dönemde iyi bir sınav verdiğini düşünüyorum. Bağımsız web sitelerinin kadın çalışanları da büyük gayretler içerisinde cesaret verecek işler yaptı. Kadın gazeteciler çoğu zaman lokomotif rolünde de olabiliyor. Basın özgürlüğü mücadelesinin ön saflarında yer alıyor. Türkiye’de tüm baskılara rağmen Jinha gibi bir kadın ajansının kurulması da buna örnek…” dedi.
‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAZSA KADINA YÖNELİK ŞİDDET GÖZ ARDI EDİLİR’
Gazeteci Mehveş Evin de “Basın özgür olmazsa toplumun daha dezavantajlı kesimi olan kadınlar haber alma hakkına erişmekte zorlanır. Basın özgür olmazsa kadınların emeği, eşitliği, kadına yönelik şiddet göz ardı edilir” diye konuştu.