Zeybekçi İzmir'i konuştu: Rakımıza dokunma diyorlar
AKP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Nihat Zeybekçi, İzmir'le ilgili tepki çeken değerlendirmelerine devam ediyor. Zeybekçi İzmir halkının istekleri arasında, rakısına dokunulmaması olduğunu ileri sürdü.
03-12-2018 12:28

AKP'nin İzmir’den belediye başkan adayı olarak gösterdiği eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci İzmir üzerine değerlendirmeler yaptı.
Hürriyet’ten İpek Özbey’e konuşan Zeybekci, hayat tarzına müdahale edilmesinden endişe eden İzmirliler için ‘İzmir eğer ‘Endişe hissediyorum’ diyorsa, bunu çok ciddiye almak lazım’ dedi ve “Rakımıza dokunma… Eyvallah. Bugün insanların özgürce içkilerini içebildiklerini ben biliyorum” iddiasında bulundu. Zeybekci ayrıca, “Biz hep İzmir’i AK Partili yapmaya çalıştık, aslında AK Parti’yi İzmirli yapmalıyız ve ideolojik duvarın ötesine geçmeliyiz…” ifadelerini kullandı.
Röportajdan öne çıkan başlıklar şöyle:
ELEŞTİRİLEN CİNSİYETÇİ SÖYLEMİNE DEVAM ETTİ
“Mahallenin en güzel kızı, İzmir'i kim istemez” dediniz, cinsiyetçilikle eleştirildiniz…
“İzmir’i istiyor musunuz” diye sorduklarında içimden geldiği gibi, bütün samimiyetimle söyledim. Mahallenin en güzel kızı İzmir, kim ona yakın olmak, kim ona hizmetkâr olmak istemez ki! Bir de İzmir doğuştan çok güzel bir şehir. Özenilerek yaratılmış bir şehir. Doğal güzellikleri, iklimi, imkânları, tarihi, lokasyonuyla… Anadolu’nun en güzel şehri. Bunun gereği yapıldığı ve Anadolu’nun zenginliklerini de üzerine süs olarak taktığınız zaman dünyanın en güzel şehirlerinden biri olma potansiyeline sahip.
Kim istemez ki böyle bir şehre hizmetkâr olmak. Kim istemez ki bu şehrin kalbini çalmak? Benim oradaki söylemime bir kadın-erkek ilişkisi bağlamında bakmak bence büyük bir haksızlık, biraz da kısır bir bakış açısı olur. Söylemimiz gayet samimi, doğal. Bizim insanımızın ağzından çok kolaylıkla çıkabilecek bir söylem. Cinsiyetçi demek gerçekten haksızlık…
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığım röportajda “İzmir sadece CHP’nin değil, demokrasinin, çağdaşlığın, huzurun kalesidir. Bu yüzden bizi seçiyorlar” demişti... İzmirli’nin hayat tarzı endişesini anlıyor musunuz?
Ben şuna inanırım. Çoğunluk yanlışla ittifak etmez. Dolayısıyla çoğunluk “Ben böyle hissediyorum” diyorsa doğrudur. Orada olması gereken şey, samimi, açık, şeffaf, dobra olarak kendimizi anlatmak. İzmir eğer “Endişe hissediyorum” diyorsa, bunu çok ciddiye almak lazım. Bugün 16 yıldan beri iktidar olan bir parti, nerede, hangi hayat tarzı ya da inançla, özgürlükle ilgili negatif bir yaklaşımı olmuştur, bunu çok iyi anlatmamız lazım. Türkiye’de devrimcilik, özgürlük, liberallik, hoşgörü anlamında yaklaşımlara bakacak olursak, gerçek sosyal demokrat, özgürlükçü parti olarak AK Parti’yi rakipsiz görüyorum.
Bir noktaya geldiğimizde nasıl tahammülsüz hale gelebildiklerini CHP’nin bazı uygulamalarında görebildim bugüne kadar. Kılıçdaroğlu’nun bu söyleminde bile görüyorsunuz. Kendi kabiliyetsizliklerini siyasi bir sırçayla örtme girişiminden başka bir şey değil bu. Vatandaşımızın “Acaba” diye bir soru işareti varsa, bunu ciddiye almamız lazım, alacağız da…
'RAKIMIZA DOKUNMA DİYORLAR... EYVALLAH'
Daha önce anlatmaya çalıştınız mı?
Anlatma ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum. İnsanların yeme-içme alışkanlıklarıyla, kılık-kıyafetleri, eğitim ve söylem, her türlü ibadet özgürlükleriyle ilgili tereddüt oluşturacak bir şey görmüyorum. Bugün İzmir ile ilgili şunları duymuyor değilim: “Rakımıza dokunma”… Eyvallah. Bugün insanların özgürce içkilerini içebildiklerini ben biliyorum. AK Parti’deki arkadaşlarımız bugün içkisini içebilen, namazını da kılabilen, günü geldiğinde orucunu tutabilen bir hoş görü alanına sahiptir. Türkiye’nin bir özeti gibidir AK Parti. Demek ki biz anlatamamışız. İzmir’de bir anlatamama sorunumuz var. Özgürlükler şehridir, ilk hareketlerin başladığı yerdir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan ilk çok partili partinin kurulduğu, mitingini yaptığı yerdir.
Hizmet götürülmese sadece ideolojik nedenlerle üst üste seçim kazanmak mümkün müdür?
Bu bizim de hatamız. Kalkıp da başkasına suç atmamıza gerek yok. Demek ki anlatamadık. Hatalarımızdan biri belki şu: Belki İzmir’i AK Partili yapmaya çalıştık. AK Parti’yi İzmir’li yapmamız lazım. Zaten İzmirli. Bunu anlatmamız lazım. İdeolojik bir duvar örülmeye çalışıldı. Bizim İzmir’de ideolojik duvarın öteki tarafına geçmemiz lazım. Göreceksiniz, bu dönemde bunu mutlaka aşacağız.
İLGİLİ HABERLER
Erdoğan için kapatılan yoldan ambulansın geçmesine izin verilmedi
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bursa’ya gitmesi üzerine trafiğe kapatılan cadde üzerinde bulunan ambulans dakikalarca bekletildi, sürekli sirenleri çalmasına rağmen yol trafiğe açılmadı ve hasta uzunca bir süre hastaneye ulaştırılamadı.
16-02-2019 00:55
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gittiği her yerde olduğu gibi bugün Bursa'ya yaptığı ziyarette de tüm merkezi yollar trafiğe kapatıldı. Erdoğan için kapatılan Bursa Atatürk Caddesi üzerindeki ambulans, içinde hasta varken dakikalarca beklemek zorunda bırakıldı ve Bursa Devlet Hastanesi’ne ulaştırılamadı.
SÜREKLİ ÇALAN AMBULANS SİRENİNE RAĞMEN POLİS YOLU AÇMADI
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın cuma namazını Ulucamii’de kılmak istemesi üzerine saatlerce kapalı olan Atatürk Caddesi trafiği Cemal Nadir Caddesi’nden Bursa Devlet Hastanesi istikametine doğru yönlendirildi, bu nedenle kilometrelerce uzayan kuyruklar oluştu. Oluşan trafik sıkışıklığına giren ve acil hasta taşıyan bir ambulans, yurttaşların tepkilerine rağmen yolu açmayan trafik polisleri nedeniyle Bursa Devlet Hastanesi’ne dakikalarca ulaşamadı.
YURTTAŞLAR TEPKİ GÖSTERDİ
Bursa Muhalif’te yer alan habere göre ambulansın yolun açılması için sirenlerini çalıştırmasına rağmen yolu trafiğe açmayan polise yurttaşlardan tepki geldi. Onlarca yurttaşın araçlarından inerek polise tepki göstermesine rağmen verilen talimat gereği yolu açamayan polislerle halk arasında gerilim yaşandı.
Erdoğan: Yeni askerlik sistemi ‘6-9-12’ olarak belirlendi
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni askerlik sisteminde sürekli bedelli uygulanacağını belirterek ‘6-9-12’ sistemine geçileceğini açıkladı.
16-02-2019 00:40

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan askerlik süresiyle ilgili olarak belirli bir noktaya gelindiğini ancak son noktanın konmadığını aktardı.
Erdoğan, temel eğitimin üç ay olacağını söylerken yedek astsubaylık sistemine de geçileceğini kaydetti.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
"Askerlikte belli noktaya gelindi. Yeni askerlik sistemi çalışmalarında milletimizin askerlikten bağlarını koparmadan TSK’nın ihtiyacının karşılandığı, bunun yanında yükümlü her vatandaşın askerlik eğitimi kamuoyunda olumlu algı uyandıracak bir sistem oluşturmayı hedefledik. İş belli bir aşamaya geldi. Burada ‘2- 6-9-12’ demiştim ama bu ‘6-9-12’şeklinde belirlenmiş vaziyette. Bunların içerisinde er-erbaş durumu söz konusu. Yedek subaylık aynı şekilde söz konusu. Bunların yanında yedek astsubaylık da söz konusu. Bunlar olacak. Burada özellikle ihtiyaca göre bazı adımlar atılacak. Bedelli askerlik var, dövizle de var. Döviz neyse karşılığı Türk Lirası olacak. 12 ayı yedek subay olarak da gündeme getiriyoruz. Yedek subaylık olayını ciddi manada önemsiyoruz. Yetişmiş insandan TSK’da istifa etmemiz lazım. 12 olarak gözükse de bunun bir ayı zaten izin olarak geçiyor.
Burada üç ay temel eğitim var. Bunun yanında özellikle ücretler noktasında bu eğitim dönemi, belli bir ücret kendilerine ödenecek. Burada hassas bir şey var. Bedelli ve dövizli. Buradan elde ettiğimiz gelirle er-erbaş, astsubay, yedek subay, yedek astsubay, bütün bunların ücretleri belirleme noktasında çalışmalar yapıldı.
Personel kaynağı noktasında herhangi bir sıkıntıya girmeyeceğiz. Bedelli askerlikte bu planlamayla geçmiş oluyoruz. Dövizlide aynı şekilde önüne geçmiş oluyoruz. Bu sistem ne üzerine çalışacak? TSK’nın ihtiyacı nedir? Öngörülebilir olmak önemli. Süreklilik ifade edecek bu planlama. Eğitim ve mesleki gelişim ihtiyacı. Özellikle yeni askerlik sistemimizin sistem olarak alt başlıklarını oluşturuyor. Bedelli ve dövizde soru işareti kalmayacak. Sabit fiyat üzerinden gidecek. ‘Şu kadar avro’ mu dendi? Onun karşılığında TL ne ise bedelli askerliğe katkısı o olacak. Ama dediğim gibi ‘6-9-12.’Yükümlü erbaş-er. Yedek subay-yedek astsubay olacak. Bu şekilde yeni düzenlemeyi bitirmiş olacağız.”
Metris Cezaevi'nde yangın çıktı
İstanbul Metris Cezaevi'nde bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı.
15-02-2019 22:27

Edinilen bilgiye göre Cezaevi'nde akşam saat 21:00 saatlerinde bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı. Yangına cezaevi görevlileri ve itfaiye müdehale etti. Özel Harekat ve Çevik Kuvvet ekipleri ile içeriye ambulansların girdiği görüldü.
Alınan bilgilere göre cezaevinde hırsızlık suçundan tutuklu ve hükümlü mahkumların kaldığı koğuşta çıkan yangında ölü ve yaralı bulunmazken 27 kişinin dumandan ekilendiği söyleniyor.
Yangın söndürülürken 3 mahkum ve bir infaz ve koruma memuru hastaneye kaldırıldı.
BAŞSAVCILIKTAN AÇIKLAMA
Olaya ilişkin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yazılı açıklama yapıldı.
Ceza İnfaz Kurumu personeli ve Cezaevi Tabur Komutanlığı görevlilerince olaya süratle müdahale edildiği, itfaiye görevlileri ile birlikte yangının diğer koğuşlara sıçramadan söndürüldüğü vurgulanan açıklamada, "Dumandan etkilenen 3 tutuklu ile görevli bir infaz ve koruma memuru tedbir amaçlı olarak hastaneye sevk edilerek, sağlık kontrolleri gerçekleştirilmiştir. Cezaevinde İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü tarafından her türlü güvenlik önlemleri alınmıştır. Olaya ilişkin adli ve idari soruşturma başlatılmıştır." denildi.
Yangının çıkış sebebi hakkında henüz bilgi verilmedi.
Yavru köpeği diri diri yaktılar
Adana Kozan'da yavru bir köpek çalılıkların arasında sakladığı sırada diri diri yakıldı.
15-02-2019 21:51

Adana'nın Kozan ilçesinde yavru bir köpek saklandığı çalılıkların arasında kimliği belirlenemeyen kişi yada kişiler tarafından diri diri yakıldığı bilgisine ulaşıldı.
Edinilen bilgiye göre Tavşantepe Mahallesi Uyuzpınar mevkiinde yavru bir köpeği kovalayan çocuk grubu çalılıkların arasına kaçan köpeği çıkarmak istediler. İddiaya göre çocuklardan birinin çalılıkları ateşe vermedi sonrası alevlerin arasında kalan yavru köpek diri diri yandı. Çocukların ise olay sonrası kaçtığı belirtildi.
'HA BİR YAVRU KÖPEĞİ YAKMIŞSIN HA DA BİR İNSAN YAVRUSUNU'
Olayı fark eden vatandaş Mustafa Gelebek alevlerin oldukça büyük olduğunu ve müdehale edilmesinin imkansız olduğunu belirterek "Bu nasıl bir vicdan, ha bu yavru köpeği yakmışsın ha da bir insan yavrusunu yakmışsınız, bu olay gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Bu gece nasıl uyuyabileceğim onu düşünüyorum?" dedi.
Gelebek, "Akşam saatlerinde çocukları okuldan aldım eve dönerken burada bir ateş yandığını fark ettim. Yani normalde herhalde çalılıkları yakmışlar diye düşünmüştüm sonra dolmuşun burada durduğunu fark ettim ve arkadaşların bu tarafa doğru koşarak geldiğini görünce Allah korusun çocuklara filan mı bir şey oldu diye düşündüm. Sonra arabamı park ettim bende koştum. Arkadaşlarla hep beraber geldik ve burada bir köpek yavrusunun olduğunu gördük. İçimiz parçalandı, yardım etmeye çalıştık ama çok alevlenmişti yapabilecek bir şey yoktu. Elimizden bir şey gelmedi. Durum bu" şeklinde konuştu.
'NASIL BİR CANİLİK DİYE DÜŞÜNÜYORUM'
Gelebek konuşmasına şöyle devam etti: "Duyduğumuz kadarıyla çocuklar ateşi yakmışlar ve kaçmışlar. Benim duyduğum kadarıyla galiba çocuklar köpeği kovalamışlar, köpek çalılıkların içine saklanmış. O arada çocuklar çalılığı ateşe vermişler. İçimiz parçalandı. Bunlarda bir canlı. Bende iki çocuk babasıyım. Bu da bir canlı benim çocuklarımda canlı. Gerçekten bu görüntüyü gördükten sonra ben bu gece nasıl uyurum bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyor. Burada yoğun bir şekilde sokak köpekleri var buna da bir önlem alınması gerektiğini düşünüyorum. Ne kadar biz bir şey yapmaya çalışsak ta böyle olaylar meydana geliyor. Bu çocuklar nasıl bir şartlarda yetiştiriliyor da böyle olaylar meydana geliyor. Yani nasıl bir canilik diye düşünüyorum bu insanlar nasıl bir eğitim alıyorlar? Aile eğitimi mi okul eğitimi mi yani her şey göz önünde çocukların böyle bir şey yapmış olabileceklerine söyleyecek bir söz bulamıyoruz. Ha şurada yatan yavru bir köpek ya da bizim çocuklarımız yani bunlarında doğadaki diğer canlılardan bir farkı yok sonuçta. Yeni nesillere gerekli eğitimin verilmesi lazım. Bunlara bir çözüm bulmamız lazım. Biz öncelikle anne baba olarak çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz bunu düşünmemiz lazım."
Songül Tunçdemir ve Tarık Kaya tutuklandı
PSAKD Kartal eski Şube Başkanı Songül Tunçdemir ve Eğitim-Sen Malatya Şube Eş Başkanı Tarık Kaya çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
15-02-2019 20:07

İzel Sezer - @izelsezer
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Kartal eski Şube Başkanı Songül Tunçdemir ve Eğitim-Sen Malatya Şube Eş Başkanı Tarık Kaya, Malatya Adliyesi'nde çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.
PSAKD Kartal eski Şube Başkanı Songül Tunçdemir ve Eğitim-Sen Malatya Şube Eş Başkanı Tarık Kaya'nın, Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin denetimli serbestlik şartı ile serbest bırakılması kararına savcı itiraz etti. Savcının karara itiraz etmesinin ardından Tunçdemir ve Kaya tutuklandı.
ÖNCE DENETİMLİ SERBESTLİK, SONRA TUTUKLAMA
Üç gün önce İstanbul’da gözaltına alınan ve 2011 yılında 3 dönem PSAKD Malatya Şube Başkanı olan Songül Tunçdemir, Eğitim-Sen Malatya Şube Eş Başkanı Tarık Kaya, Arguvan PSAKD Şube Başkanı Ümit Adıgüzel ve HDP üyesi 11 kişi Malatya Adliyesi’ne sevk edildi.
Malatya Adliyesi savcılığında ifadeleri alınan Songül Tunçdemir, Tarık Kaya, İbrahim Erdoğan, Ekrem Bilgiç ve İbrahim Gökçek tutuklama talebi ile 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi. 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınan ifadelerinin ardından Songül Tunçdemir ve Tarık Kaya için ise denetimli serbestlik şartı ile serbest bırakılmasına karar verildi.
Songül Tunçdemir ve Tarık Kaya için 2. Ağır Ceza Mahkemesi hakimin verdiği denetimli serbestlik kararına itiraz eden savcı yeniden tutuklanma kararı çıkardı. Savcılığın verdiği kararın ardından Songül Tunçdemir ve Tarık Kaya tutuklandı.
PSAKD Arguvan Şube Başkanı Ümit Adıgüzel’in aralarında bulunduğu 10 kişi ise denetimli serbestlik şartı ile serbest bırakıldı.
'SONGÜL TUNÇDEMİR DEMOKRATİK ALANDAKİ ÇALIŞMALARINA HEP DEVAM ETTİ'
PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, konuya ilişkin İleri'ye verdiği demeçte Songül Tunçdemir'in tutuklanmasına ilişkin "PSAKD ve Eğitim-Sen'de yaptığı çalışmalar ve demokratik alanda sürdürdüğü mücadele sebebiye gözaltına alındı ve tutuklandı. Songül Tunçdemir dışında adli kontrol şartıyla serbest bırakılan arkadaşlarımız da var fakat savcılık Songül Tunçdemir'in denetimli serbestlik kararına itiraz etti. Bir üst mahkemece de tutuklandı" dedi.
Tunçdemir'in Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildiğini söyleyen Kaplan, Tunçdemir'in aynı zamanda tek başına yaşadığını ve geçimini de zor şartlar altında sürdürdüğünü; bu şartlara rağmen demokratik alandaki çalışmalarına hep devam ettiğini söyledi.
'MÜCADELE ETMEK İSTEYEN KİM VARSA HAYATLARINI CEHENNEME ÇEVİRMEK İÇİN ANT İÇMİŞ GİBİLER'
Gani Kaplan, tutuklamalara ilişkin "Özellikle 15 Temmuz'dan bu yana ülke yarı açık cezaevine çevrilmek istenmektedir. Öncesinde de bizler, kurumlarımıza, değerlerimize ve mücadelemize olan saldırıları biliyoruz. Bugünkü yaşam koşullarında mücadele etmek isteyen kim varsa hayatlarını cehenneme çevirmek için ant içmiş gibiler. Böylesi darbe zamanlarında bile görülmüş bir şey değildir. Fakat ne olursa olsun bizler demokratik alandaki mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
Bir aylık bebeğe annesinden çamaşır suyu ve jiletle işkence
Avcılar'da yaşayan Elif K. 1,5 yaşındaki kızına vücuduna çamaşır suyu enjekte ederek ve jiletle keserek işkence yaptığını itiraf etti.
15-02-2019 17:40

İstanbul Avcılar'da Elif K.'nin 1,5 yaşındaki kızı Eylül Miray'ın vücuduna şırıngayla çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte edip, jiletle vucudunun çeşitli yerlerini keserek işkence yaptığı ortaya çıktı.
Doktorların şüpheleri üzerine son 6 ayda 2 kez gözaltına alınıp suçunu inkar ettiği için serbest bırakılmış olan kadın, 1 hafta önce polis merkezine gelip suçunu itiraf etti. İtirafı üzerine tutuklanan 29 yaşındaki kadın ifadesinde "Kızıma bir türlü ısınamadım, ölmesi için yaptım." dedi.
12 yıllık evli Elif K. ve Eray K. çiftinin üçüncü çocukları olan Eylül Miray, çiftin diğer çocuklarına göre sürekli hastalanmaya başlamıştı. 1 aylıkken kulaklarından ve göbek deliğinden kan gelen bebeği babası doktorlara götürdü ancak Miray bebeğe teşhis konulamadı.
Bebeğin geçtiğimiz Ağustos ayında durumu ciddileşti. Henüz 9 aylık olan Miray bebek Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Pediatri Acil Servisi'ne kaldırıldı. Kafatası ve karnında çatlaklar, vücudunun belli yerlerinde çizikler ve morluklar gören doktor şüphelenerek durumu Fatih Emniyet Müdürlüğü ekiplerine bildirdi.
6 AYDA 2 KEZ GÖZALTINA ALINIP SERBEST BIRAKILDI
Savcılık tarafından "eziyet ve işkence" suçundan soruşturma başlatılan Elif K. gözaltına alınarak Avcılar Polis Merkezine teslim edildi. Buradaki ifadesinde suçlamayı kabul etmeyen kadın serbest bırakıldı.
Ancak Miray bebek, aynı şikayetler ile Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi'ne götürüldü. Anne Elif K. bir kez daha gözaltına alındı fakat yine serbest bırakıldı.
Bu sırada Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde bebeğin tedavisine devam eden bir doktor annenin odaya girmesini yasakladı. Kadının odaya giremediği süreçte bebeğin iyileşmeye başladığı görülünce şüpheler tekrar anne Elif K.'ya çevrildi.
YAVAŞ YAVAŞ ÖLMESİNİ İSTEMİŞ
Yakalanacağını farkeden kadın 9 Şubat günü Avcılar Polis Merkezi'ne teslim oldu.
Daha önceki suçlamaları kabul etmediğini ancak bebeğine işkence yaptığını söyleyen Elif K. bebeğin doğduğu günden bu yana şırınga ile çamaşır suyu ve sıvı sabun enjekte ettiğini, kafatası ve vücudunun çeşitli yerlerini jiletle kestiğini böylelikle yavaş yavaş ölmesini planladığını söyledi. Hatta bebeğin hastanede yattığı bir dönemde yine sıvı sabun enjekte ettiğini de söyledi.
Savcılığa sevk edilen kadın, buradaki ifadesinde de kızının doğduktan sonra solunum sıkıntısıyla 1 ay hastane de yattığını söyledi.
'KIZIMI SEVEMEDİM, ONA ISINAMADIM. İŞKENCE YAPMAYA KARAR VERDİM'
“Kızımı sevemedim, ona ısınamadım. İşkence yapmaya karar verdim. Bir aylıktan itibaren düzenli olarak şırınga iğnesi ile ağzının içine, burun içine, kulak içine, göbek deliğine batırarak vücudundan kan gelmesini sağladım. Sonrasında hastaneye götürüp tedavi ettirdim. Taburcu olup eve geldiğinde de aynı şekilde şırınga iğnesi ile vücudunun çeşitli yerlerini kanatarak, kafatasına, gözlerinin ortasına, bacaklarına, kollarına, göğüs kısmına jiletle kesikler atarak eziyet etmeye devam ettim. Hastanede tedavi gördüğü sırada tuvaletten şırıngaya doldurduğum sıvı sabunu damarından enjekte ettim. Evde de çamaşır suyunu yine şırıngayla damarından verdim. Bu süreç kızım bir aylıktan itibaren başladı. Hakkımda soruşturma açılmıştı ama ben inkar etmiştim. Eziyeti ailemdekiler uyuduğu sırada ya da görmedikleri anda yapıyordum." ifadelerini kullanan Elif K. şuan da 1,5 yaşında olan bebeğine sistematik olarak işkence ve eziyet yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Babası Eray K. ile yaşayan Miray bebek ise sağlığına kavuşmaya başladı.