Zapatist kadınlardan ‘Enternasyonal Kadın Buluşması’na çağrı

Zapatist kadınlardan ‘Enternasyonal Kadın Buluşması’na çağrı

Zapatistalı kadınlar, ilki geçtiğimiz sene düzenlenen “Enternasyonal Kadın Buluşması”nın ikincisi için davet yayınlayarak "Gündemimizdeki tek konu kadına şiddet" dedi.

Zapatist kadınlar,  ilki geçtiğimiz sene düzenlenen “Enternasyonal Kadın Buluşması”nın ikincisi için davet yayınladı. Aralık ayında yapılacak buluşmaya katılım çağrısında bulunan Zapatista kadınları, “Gündemimizde tek bir konu var: Kadına şiddet” dedi.

Zapatist kadınlar,  ilki geçtiğimiz sene düzenlenen “Enternasyonal Kadın Buluşması”nın ikincisi için davet yayınladı. 26-29 Aralık tarihleri arasında yapılacak olan buluşmaya dünyanın her yerinden çok sayıda kadının katılması bekleniyor.

Gazete Karınca'dan Evren Toprak'ın çevirdiği ve Zapatist kadınların İspanyolca yayınladıkları çağrı metninde şunlar ifade edildi:

'KADIN OLDUĞUMUZ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜK'

“Tüm dünyada mücadele veren kadınlara, Mücadeleci kız kardeş, compañera, kadın;

Seni olduğumuz kadınlar gibi selamlıyoruz, yerli ve Zapatistalar olarak. Muhtemelen İlk Buluşmamızı hatırlıyorsundur, yaşamamız gerektiği konusunda bir anlaşma yapmıştık. Her yaştan ve toplumsal konumdan kadının öldürülmesinin ve kaybedilmesinin sürdüğünü elbet görüyoruz. Kadın olduğumuz için öldürüldük ve kaybedildik, ve sonra bunun bizim hatamız olduğu ve giyinişimiz, yürüyüşümüz, belli saatlerde belli yerlerde dışarıda olmamız nedeniyle bu şeylerin gerçekleşiyor olduğu söylendi. Kötü hükümette hem erkekler hem de kadınlar hiç dışarı çıkmamız gerektiğini ima edecek saçmalıklar buyurdu. Bu zihniyete göre kadınlar evine kapatılmalı, dışarı çıkmamalı, eğitim görmemeli, çalışmamalı, keyif almamalı ve özgür olmamalı.

Kapitalist ve ataerkil sistemin kadın olarak doğduğumuz için bizi suçlu ilan eden ve şiddete, ölüme veya kaybedilmeye mahkum eden bir hakim gibi olduğunu açıkça görebiliyoruz.

'ÖLMENİN BİZİM HATAMIZ OLDUĞUNU SÖYLEMEK İSTİYORLAR'

Kız kardeş ve compañera, bunu kelimelere dökmek çok zor; bu adlandırılamayacak kadar büyük bir kötülük. Şimdi ona “femicide” (kadın cinayeti) veya başka bir şey diyorlar, fakat isim hiçbir şeyi değiştirmiyor, ölümler ve kaybedilmeler artmaya devam ediyor. Ve sonra katillerimiz ceza almadığında ve sadece kötü bahtımızın kurbanları olduğumuzu veya daha da kötüsü, belayı aradığımızı söylediklerinde tekrardan etkin bir şekilde öldürülmeyelim ve kaybedilmeyelim diye ailelerimiz, arkadaşlarımız ve yakınlarımız mücadele etmek zorunda kalıyor.

Kız kardeş, compañera, bu aşırı derece aptallık. Ayrımcılığa karşı evde, okulda, işte ve toplu taşımada hem tanıdıklarımıza hem de tanımadıklarımıza karşı ayrımcılık karşıtı mücadele ediyoruz ve üstüne üstlük buna bizim sebep olduğumuzu, ölmenin bizim hatamız olduğunu söylemek istiyorlar. Hayır, biz ölmüyoruz, biz tecavüze uğruyoruz, öldürülüyoruz, kesiliyoruz ve kaybediliyoruz. Bizi suçlayan herkes cinsiyetçi ve kadınlar dahi cinsiyetçi düşünce sergileyebilir.

Compañera, kız kardeş, İlk Buluşma’da yaşamak için bir anlaşma yaptığımız düşünülürse, şimdi bu anlaşmayı yerine getirmek için neler yaptığımızı veya yapmadığımızı değerlendirmek zorundayız.

‘GÜNDEMİMİZDE TEK BİR KONU VAR: KADINA ŞİDDET’

Bu nedenle, Mücadeleci Kadınlar’ın İkinci Enternasyonal Buluşması için çağrı yapıyoruz; gündemimizde tek bir konu var: Kadına şiddet. Bu konuyu iki şekilde ele almak istiyoruz: Şiddeti kınamak ve katliamı durdurmak için neler yapacağımızı tartışmak. Bu yüzden, kız kardeş, compañera, öfkemizi hep beraber ifade edebilelim ve tüm dünyada başımıza neler geldiğini açıkça beyan edebilelim diye seni bizimle buluşmaya davet ediyoruz.

Biz bunun önemli olduğunu düşünüyoruz, çünkü acımızı dağıtmaya çabaladıklarını görüyoruz: Bir yerde tecavüze uğrayan bir kadından, başka bir yerde darp edilen bir kadından, ötede kaybedilen bir kadından, berikinde öldürülen bir kadından bahsediyorlar. Bunu, başka bir yerdeki herhangi bir kadının sorunu olduğunu, böyle bir şeyin bizim başımıza gelmeyeceğini, sorunun ciddi olmadığını ve kötü hükümetlerin sorunu çözeceğini düşünelim diye yapıyorlar.

'BİR CAM KIRIĞI VEYA YAZILAMA BİR KADININ HAYATINDAN ÖNEMLİ'

Fakat bu doğru değil. Bizim ya da bize yakın birinin başına gelecek; bu ciddi bir sorun, çok ciddi bir sorun ve kötü hükümetler beyanlar açıklamak ve suçluları bulacakları konusunda ısrarcı olmak dışında başka hiçbir şey yapmayacak. Ama suçlu derken katilleri, tecavüzcüleri veya kaçıranları kastetmiyorlar; öfkeyle camları kıran ve heykellere yazılama yapan kadınları kastediyorlar. İşte ataerkil kapitalist sistem böyle işliyor kız kardeş, compañera: Bir cam kırığı veya duvardaki bir yazılama bir kadının hayatından daha önemli. Bu böyle devam edemez.

‘SESSİZ, İTAATKAR VE USLU DURMAYACAĞIZ’

Size yıllar önceki bir dönemi, ayaklanmamızdan ve kayıtsızlığa karşı savaştan öncesini, buradaki plantasyonlarda bir tavuğun bir kadından değerli olduğu zamanları anlatmak istiyoruz. İnanması zor mu? İşte zamanında öyleydi, plantasyon sahiplerinin kendilerine söyledikleri de buydu. Şimdiyse kırık bir cam ve yazılama yapılmış bir duvar nedeniyle sarsılıp dehşete kapılarak biz kadınlar hakkında çok daha kötü şeyler söylüyorlar. Hakikat şu; sadece tecavüze uğramıyoruz, öldürülmüyoruz ve kaybedilmiyoruz -bunların yaşandığı doğru-, aynı zamanda hiçbir şey yanlış değilmişcesine sessiz, itaatkar ve uslu durmayacağız.

Öyle mütemadiyen saldırıya uğradık ki bu durum sistem için iyi bir ticari iş haline gelmiş görünüyor: Daha fazla kadın öldürüldükçe, tecavüze uğradıkça, darp edildikçe veya kaybedildikçe daha çok kâr üretildi. Belki de bu yüzden kadına dönük savaşı durdurmuyorlar. Tüm dünyada her gün daha fazla kadının öldürülmesini veya kaybedilmesini ve sistemin sadece banka hesaplarına dikkatini vererek sakince ve memnuniyetle ilerlemesini açıklamanın başka bir yolu yok.

'ŞİDDET KAPİTALİSTLER İÇİN KAR'

Yaşarsak, suistimal edilmezsek ve gaddarca davranılmazsak ticari işler ziyanla sonuçlanacak olabilir mi? Görünüşe göre büyük kapitalistlerin kârının dünyada gaddarca davranılan kadınların sayısıyla artıp artmadığını, darp edilen, kaybedilen ve öldürülen kadınların sayısıyla onların milyonlarca dolarının, eurosunun veya başka bir kurdaki parasının denk düşüp düşmediğini incelemek zorundayız. Bunu şu nedenle söylüyoruz; çünkü sistemin sadece kâr marjını ne etkiliyorsa onu umursadığını çok iyi biliyoruz. Ayrıca sistemin savaş ve yıkımdan kâr elde ettiğini de biliyoruz. O yüzden ölümlerimizin ve acını çektiğimiz şiddetin kapitalistler için kâr edilebilir olduğunu ve yaşamlarımızın, özgürlüğümüzün ve huzurumuzun sisteme parasal kayıp olarak yansıdığını biliyoruz.

‘ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ KAZANMAK İÇİN BURADAYIZ’

Bu nedenle gelmenizi ve ihbar etmenizi istiyoruz. Bunu bir hakim veya bir polis memuru veya bir gazeteci için değil, sizi başka bir kadın, diğer kadınlar ve mücadeleci birçok kadın duysun diye istiyoruz. Böylece compañera, kız kardeş, acın tek başına sadece sana ait olmayacak, diğer ızdırapla birleşecek ve bu ızdıraptan doğan sadece büyük ve derin bir acı değil, aynı zamanda tohum işlevi görecek öfke olacak. Buralarda söylediğimiz üzere, eğer bu tohum örgütlenme ile ekilip biçilirse, böylelikle acı ve öfke direniş ve ayaklanmaya dönüşebilir, bununla birlikte kişisel olarak etkilenip etkilenmeyeceğimizi görmek için durmayı bırakıp, önce bize karşı şiddeti durdurmak, ardından kadınlar olarak özgürlüğümüzü kazanmak için bir şeyler yaparız.

Kadınlar, köylü kadınlar, yerli kadınlar ve Zapatistalar olarak bizim deneyimimiz budur. Barışı, özgürlüğü ve adaleti bize kimse vermeyecek. Mücadele etmek zorundayız kız kardeş ve compañera, özgürlüğümüzü kazanmak ve onu nihai Hükümdardan zorla almak için mücadele etmeliyiz.

Bu nedenle, kadına yönelik şiddete odaklanmamızın sadece onu kınamamız için değil, aynı zamanda bu suçları önlemek için ne yapmakta olduğumuzu, ne yapmış olduğumuzu ve ne yapabileceğimizi söyleyebilmemiz için olduğunu belirtiyoruz.

Kadınlar olarak mücadelenin birçok yöntem ve biçimine sahip olduğumuzu biliyoruz, çünkü sizi İlk Buluşma’da gördük ve dinledik. Bazılarının kendi yönteminin en iyisi olduğunu, diğerlerinin yöntemlerinin işe yaramaz ve yanlış olduğunu düşündüğünü biliyoruz. Herhangi bir anlaşma ile sonuçlanmasa dahi bu şeyleri müzakere etmek iyidir.

Fakat Zapatist kadınlar olarak bizim gördüğümüz sorun şu: Kimin kimden daha feminist olup olmadığını tartışmak ve müzakere etmek için hayatta olmamız gerekli. Ve gerçek şu ki bizler öldürülüyoruz ve kaybediliyoruz.

Bu yüzden bu buluşmaya davet tek bir konu hakkında: Kadına karşı şiddet ve iki ayrı kısmı; kınama ve bize karşı olan bu savaşı nasıl durduracağımıza dair öneriler. Hepimizin aynı yöntemle mücadele vereceği yönünde bir anlaşmaya varamayacağımızdır; herkesin kendi yöntemleri, gündemleri ve coğrafyaları olduğunu biliyoruz. Fakat mücadelenin farklı biçimlerini dinlemek, bizim için neyin işe yarayabileceği ve yaramayacağına bakarak mücadelelerimizi şekillendirecek fikirler sunabilir.

‘ŞİMDİ ÇIĞLIK ATMA ZAMANI’

Sistem acımızı, çaresizliğimizi, endişemizi ve etkisizliğimizi çığlıklarla sınırlandırmamızı tercih ederdi. İşte şimdi birlikte çığlık atma zamanı, fakat öfkeyle ve kızgınlıkla. Ve her birimiz kendi başına, dağılmış ve yalnız değil – ki böyle öldürüyorlar, kaybediyorlar ve bize tecavüz ediyorlar -, aksine kendi zamanımızdan, mekânımızdan ve yöntemlerimizden gelip buluşarak birlikteyiz.

Compañera ve kız kardeş, ya sadece acıdan çığlık atmayı öğrenmek yerine yeni bir dünyayı hayata getirecek çığlığı atmak için yöntemi, mekânı ve zamanı keşfedebilseydik? Bir düşün kız kardeş, compañera, vaziyet o kadar kötü ki hayatta kalmak için yeni bir dünya yaratmak zorundayız. Sistem gerçekte işte bu kadar kötü, yaşamak için kökünü kazımak zorundayız – biraz tamir etmemeli, yeni bir görünüm kazandırmamalı veya biraz daha düşünceli ve daha az kötücül olmamasını talep etmemeliyiz. Hayır. Yok etmek, kaybetmek ve geride hiçbir şeyi, külleri dahi kalmayacak şekilde öldürmek zorundayız. Biz durumu işte böyle görüyoruz compañera ve kız kardeş, ya sistem ya da biz. Ve kuralları biz değil sistem koydu.

Sizleri 26 Aralık 2019’daki başlayan bu buluşmaya davet edip, 27 Aralık, 28 Aralık ve son günü olan 29 Aralık’ta kalmaya çağırıyoruz.”

DAHA FAZLA