Zafer İlken yazdı I Korona virüsünün 'yararları'

Zafer İlken yazdı I Korona virüsünün 'yararları'

"Ancak her şeye rağmen, korona salgını sonrası kalacak dünyanın, sosyalizm uğruna çaba harcanacak yeni ve daha uygun bir dünya olacağını, tarihsel birikimin ve edinilmiş deneyimlerin ışığında bu kez kapitalizmin işinin çok daha zor olacağını düşünüyorum..."

Zafer İlken

Dünyanın yaşadığı bu büyük kabusun götürüleri ve yaşattığı kaygılar düşünüldüğünde yazının başlığı fazlaca ironik gözükebilir. Bu nedenle, durum tespitinde ve çözüm önerilerinde bulunan ve her gün yazılan yüzlerce yazı, rapor, deklarasyon ve yapılan açıklamaların bilimsel bilgi vermeye ve halk yararına yönelik olanlarına içtenlikle katıldığımı ifade edeyim. Özellikle iki gün önce ülkenin önde gelen sosyal bilimcilerinin açıkladığı kamulaştırma talepli 22 maddelik önlem paketi, sosyal devlete sahip olduğunu iddia eden bir ülkede yapılması gerekenleri tüm açıklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu nedenle ben, ülkemiz özelindeki bazı konulara virüsün yararlılığı bakış açısından değinmek istiyorum.

Bu ülkenin insanları iktidar tarafından yaklaşık on sekiz yıldır “bizleştirilmekte” ve “ötekileştirilmekte”dir. Son bir-iki yıldır ise iktidarın yılmaz destekçileri olan, yapılanların muhakkak bir nedeni olduğuna koşulsuz inanmış kimi insanlarda kıpırdanmalar başlamış ve bazen huzursuzluklarını pek incitmeden ama cesaretle dile getirebilme noktasına gelmişlerdi. Kendilerinin de kullanıldığını, sömürüldüğünü, ezildiğini, ülke kaynaklarının gereğince ve hakça kullanılmadığını hissetmeye başlamışlardı. Bu noktada korona virüsün ortaya çıkışı, bu kitlelerin yaşantılarında da maddi-manevi yaralar açmaya başlayınca ve hükümetin aldığı önlemlerin sunmaya çalıştığı hizmetlerin yetersizliği bu kesimlerin de bizzat yaşadığı olaylara dönüşünce, çıkan sesler biraz daha yükselir olmuştur. (IQ ortalaması 70 civarında olan, zır cahil veya din afyonu yutmuş kesimleri ve onları sonsuza dek kullanabilecek kişileri kastetmiyorum).

Bu bitmez gibi görünen iktidarın halkını ortadan ikiye böldüğü, iktidarca “bizden” olanlar diye içselleştirilenlerin aklı selim olanları da “ötekiler” gibi, işleri düştüklerinde devletten destek görmediklerini hissetmeye başladıklarında, yönetenler tarafından devamlı terslendiklerinde, azarlandıklarında, örselendiklerinde ötekilerle birlikte iyi geçinmenin, birbirlerinin dertlerine derman olmanın ve yüzlerini onlara dönmenin daha doğru olduğunu düşünmeye başladılar. Bu toplum yıllardır öyle bir cenderede yaşıyor ki, bu hükümetin azarlamayan, terslemeyen ve sorulara doğru-yanlış, güdümlü-güdümsüz, taraflı-tarafsız yanıtlar vermeye çalışan bir Sağlık Bakanına bile sempati duyar oldular. Korona virüsü salgını yüzünden halkın yaşadıkları o kadar sarsıcı oldu ki, AKP’nin içinde bulunduğu ve yaşatmaya çalıştığı dünya ile halkın gerçekleri arasındaki uçurum kapanılamaz ölçekte derinleşti.

İnsani kaygıları bir tarafa bırakan ve yıllardır uzmanlarının çırpınışlarına rağmen peyderpey sermayeye teslim edilen, üniversite hastanelerini mahveden sözüm ona sağlık sisteminin ne hale gelmiş olduğunu da korona virüsü sayesinde gördük. Sağlık emekçilerinin inanılmaz çabaları ve özverileri olmasa şu andaki durum çok daha ağır olurdu! Sanırım taşlar yerine oturunca bu sistem (diğer birçok yapı ile birlikte) yeniden ele alınacaktır.

Son dönemde okuduğum bazı yazılarda, küreselleşmenin hükmünün yakında kalmayacağı, kapitalist sistemin çökeceği ve sosyalizmin yükseleceği ana fikrinin, doğrudan dile getirilmese de bir temenni ve umut olarak satır aralarında hissettirildiğini algıladım. Ne yazık ki bu aşamada, bunun bir özlemin dile getirilmesinden öte bir anlamı olmadığı kanısındayım. Bir toplumsal sistem olarak kapitalizm, kendini koruma ve yaşatma güdüsü en fazla olanıdır; dolayısıyla varlığını sürdürebilmek için tüm yolları deneyecektir. Daha totaliter yapılar kurarak – belirli bir süre için de olsa – toplumsal kazanımları harcamak da bu yollardan biri olabilir. Bu durum ülkemiz özeli için de geçerlidir (hatta daha ağır bile olabilir). Korona virüs bahanesiyle olağanüstü hal isteyen iktidar dışı kesimleri ve halkımızı bu nedenle hayretle izliyorum. 15 Temmuz’u bahane ederek ilan edilen OHAL sürecinde, gerekçeyle ilgili ilgisiz konularda alınan kararları,  kanun hükmünde kararnamelerle - Meclisin ve sözde demokrasimizin askıya alınarak – yapılan faşizan uygulamaları hatırlamakta ve her fırsatta hatırlatmakta yarar var.

Ancak her şeye rağmen, korona salgını sonrası kalacak dünyanın, sosyalizm uğruna çaba harcanacak yeni ve daha uygun bir dünya olacağını, tarihsel birikimin ve edinilmiş deneyimlerin ışığında bu kez kapitalizmin işinin çok daha zor olacağını düşünüyorum.

Sağlıcakla …