Yön Dergisi çıktı: Yolumuz ve Yön'ümüz açık olsun!
İlk sayısı yayınlanan Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi Yön'ün Genel Yayın Yönetmeni Can Soyer ile yaptığımız söyleşiyi okurlarımızla paylaşıyoruz.
11-03-2017 12:06

Yön Dergisi’nin ilk sayısı yayınlandı. Öncesinde bir bildiri ile çıkışını duyuran Yön nasıl doğdu?
Can Soyer: Esasında bir dergi yayınlamak fikri İleri Haber bünyesinde yürüttüğümüz çalışma sırasında ortaya çıktı. İleri Haber’de temel hedefimiz, nitelikli habercilik yanında, sol düşüncenin ortak ve kolektif bir tartışma zemininde bir araya gelmesi idi. Nitekim kısa süre içinde Türkiye’nin birçok aydın, bilim insanı ve sanatçısının katkı koyduğu bir yayın organı haline geldi İleri. Ancak özellikle köşe yazılarında somutlanan ve Türkiye’nin sorunlarına dair yaratıcı ve cesur katkılar barındıran zenginliğin daha derinlemesine ve uzun soluklu biçimde ele alınabileceği başka bir platforma ihtiyacımız olduğunu düşündük. Bunun yolu da basılı bir yayın, bir dergi çıkarmak olarak göründü. Herhangi bir dergi değil, açtığı tartışmalarla kalıcılaşacak, arşivlerde tutulacak, tekrar tekrar okunacak, referans kaynağı haline gelecek bir dergi yayınlamaktı amacımız. İnternet ortamının hızı ve tüketiciliği düşünüldüğünde de bunun basılı bir yayın olması gerektiği fikri güçlendi. Bunun üzerine birçok dostumuzla niyetimizi paylaştık ve kolektif bir tartışma ve fikir alışverişi sürecinin sonunda 40’ı aşkın imzayla Yön Bildirisi, ardından da Yön Dergisi yayınlandı.
Yön Dergisi’ni “Türkiye’nin içinde bulunduğu karanlıktan çıkışın yönünü arayan, emekten ve aydınlanmadan yana bir kolektif çabanın ertelenemez olduğu ihtiyacını karşılamak üzere aydınların, sanatçıların ve bilim insanlarının bir araya geldiği bir kolektif çaba” olarak tarif ediyorsunuz. Türkiye’nin toplumsal tarihinin belki de en kritik dönemlerinden birinde böyle bir ihtiyacı karşılama hedefi çok iddialı bir hedef değil mi? Saptadığınız bu ihtiyacı ve hedefinizi biraz anlatabilir misiniz?
Can Soyer: Türkiye hemen her bakımdan son derece kritik bir uğraktan geçiyor. Bu sadece gündelik olarak deneyimlediğimiz hissiyatın sonucu değil, aynı zamanda konjonktürün ve siyasal süreçlerin çözümlemesinden çıkan bir sonuç. 15 yıllık AKP iktidarının eriştiği bugünkü aşamada, Türkiye’de cumhuriyet rejiminin elde kalmış son kırıntılarının da yok edilmek üzere olduğunu söylemek zorundayız. Kuşkusuz bu bir anda olmadı, ardımızda 15 yıllık AKP iktidarı, ondan öncesinde de ülkemizin sermaye sınıfının çıkarları gereği adım adım uçuruma itildiği uzun bir tarih var. Bugünkü durumu bu bütünlük olmadan, tarihsel bağlarını ve nedenlerini ortaya koymadan anlamak da değiştirmek de mümkün değil. Yön Dergisi, bu bütünlüğü gözden kaçırmayan, ama asıl olarak bugünün koşul ve gündemlerine yoğunlaşan bir mücadelenin parçası olmaya çabalayacak. Bugünkü koşullara ve gündemlere baktığımızda ise, ihtiyaç duyduğumuz mücadelenin eşitlikçi, özgürlükçü, halkçı ve laik bir kulvardan akmak zorunda olduğunu, kısacası bu kanalları bünyesinde doğal olarak barındıran solun kitlesel ölçekteki çıkışına ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Öte yandan, bu ölçüde kapsamlı ve zorlu bir görevi solun o ya da bu kulvarının tek başına sırtlanmasını beklemenin pek gerçekçi olmadığı ortada. Bu, sadece “güçsüzlük”le ilgili bir konu da değil. Bir bütün olarak sol düşüncenin tartışması, çözümlemesi, ulaştığı sonuçları formüle edip pratiğe nakletmesi gereken sorunlarla karşı karşıyayız. “Ortak mücadele” ve “kolektif çaba” vurgularımızın altında da bu saptamalar yatıyor. Bütün bunlar karşısında benzer kaygılara ve beklentilere sahip olan aydınların, bilim insanlarının, sanatçıların yan yana gelmesi, beraberce tartışıp beraberce üretmesi en faydalı ve sonuç alıcı yöntemdir. Bunun çok kolay olmayacağının da çok hızlı gerçekleşmeyeceğinin de farkındayız. Ancak daha fazla vakit kaybetmek yerine ilerlemeye başlamak, ilk adımları atmak gerekiyor. Bu açılardan düşündüğümüzde Yön Dergisi’nin kendisine biçtiği misyon fazla mı iddialı? Elbette iddialı, ama iddialı olduğu ölçüde mütevazı da.
Yön Dergisi’nin isminin tarihsel bir karşılığı var, biliyorsunuz. Derginizin geçmişte Türkiye düşünce dünyasına büyük katkıları olduğu bilinen Yön ile ilişkisini nasıl kuruyorsunuz? Eski Yön’ün devamı mısınız? Neden Yön ismini tercih ettiniz?
Can Soyer: Yön Dergisi’ni bir fikir olarak konuşmaya başladığımız andan itibaren, adımızın 1961’de yayına başlayan Yön ile birlikte anılacağını biliyorduk. Oysa derginin adını Yön olarak seçmemizdeki asıl neden Türkiye’nin ve solun bir yöne ihtiyaç duyduğu saptamasıydı. Bu anlamda 1961 Yön’ünün devamı olmadığımızı söyleyebilirim, ama bu ilişkilendirmeden hiç rahatsız olmadığımızı da eklemem gerekir. Doğan Avcıoğlu yönetiminde yayınlanan ve Türkiye’nin ilerici mücadele tarihinde müstesna bir yeri olan Yön, kuşkusuz, son derece saygın ve öğretici bir mirastır bizim için. Üstelik 1961 Yön’ü günümüz açısından çok ihtiyaç duyduğumuz bir çabanın örneğini sergiliyor. O da solun farklı kulvarlarının birlikte üretip tartışabildiği bir platform olması. Tarihe baktığımızda 1960’ların sonları ve 1970’lerde sol hareket içinde gelişmiş neredeyse tüm kulvarların Yön Dergisi’ndeki tartışmalara ve taraflaşmalara uzanan referansları olduğunu görebiliriz. Bugünden bakıldığında Yön, Doğan Avcıoğlu ve onun siyasal yönelimleri ile özdeşlemiş gibi algılansa da (ki, bu daha sonra yayınlanan Devrim Dergisi için daha doğru bir değerlendirmedir) Behice Boran, Sadun Aren gibi solun farklı kulvarlarında yer alan isimlerin de Yön’e katkı koyduklarını, dönemin meşhur tartışmalarını Yön sayfalarında yürüttüklerini görüyoruz. Yani 1961 Yön’ünün solun daha sonraki çıkışına yataklık ettiği, farklı sol kulvarların Yön’deki tartışmalarda olgunlaştığı ve bir tayf gibi dışarı taştığı biliniyor. 2017 Yön’ü de solda benzer bir üretkenliğe ve çıkışa yataklık edebilirse kendisini hayli başarılı sayacaktır.
Türkiye’de süreli yayın-dergi çıkarmanın zorlukları bir gerçek olarak karşımızda dururken, Yön Dergisi’nin uzun ömürlü olacağına dair inancınızın kaynağı nedir? Neye-kime güveniyorsunuz? Türkiye’de yayıncılık faaliyetinin zorluklarını da göz önüne aldığınızda, dağıtım ve devamlılık açısında beklentileriniz nelerdir?
Can Soyer: Bu soruya teknik bir yanıt vermeme gerek yok. Bir dergiyi sürdürülebilir kılmanın iki ayağı var: İçerik ve okur. Güvenilecek tek şey de bunlardır. İçeriğin olabildiğince güçlü, yaratıcı ve cesur olması, bunun okurla buluşması ve içerik ile okurların etkileşiminin üst düzeyde tutulması. Biz bu açılardan kendimize ve okurlarımıza güveniyoruz. Yön’ün sürekliliği konusundaki güvenimizin başka hiçbir dayanağı yok. Ne sermayemiz var, ne de devasa imkanlarımız. Bu yüzden, özellikle de başlarda, kimi sorunlarla karşılaşma ihtimalimiz yadsınamaz. Örneğin, dağıtım ağımız henüz beklentilerimizi karşılayacak düzeyde değil. Ama daha şimdiden tüm Türkiye’ye yayılan bir ağ oluşturmak için gerekli adımları attık. Çok kısa bir süre içinde Yön’e ulaşmakta zorluk yaşayan okurumuz kalmayacağını umuyoruz. İçeriğimizi güçlendirmeyi ve okurlarımızla buluşmayı başardığımız sürece küçük sorunların hızlıca aşılacağını, Yön’ü devamlılığının sağlanacağını biliyoruz.
Yön Dergisi’nin, Türkiye’nin entelektüel birikiminin farklı düzlemlerinde yer alan bir çok aydının desteğiyle çıktığını biliyoruz. Bu çeşitlilik, ulaşılmak istenen hedef için bir handikap oluşturmuyor mu? Olası bir kapsayıcılık kaygısının sınırlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Can Soyer: Tam aksine. Mevcut sorunlarımızın ve önümüzdeki görevlerin ancak böylesi bir kolektif çabayla aşılabileceğine inanıyoruz. O yüzden, bizim vurgumuz çeşitlilikten ziyade ortak mücadele, kolektif üretim gibi sözcükler yönünde. Bunun ötesinde, solun evrensel değer ve ilkelerini sahiplenen, Türkiye’nin kurtuluşu için bir sol çıkışa ihtiyacı olduğunu düşünen, eşitlikçi, özgürlükçü, laik bir cumhuriyet için mücadele eden herkes bu çabanın doğal parçasıdır bizim açımızdan.
Mevcut destekçilerinizin dışında bir genişleme-kapsayıcılık hedefiniz var mı?
Can Soyer: Yukarıdaki soruya verdiğim yanıt zaten bunu ima ediyordu. Yön imzacı listesinde görülen bir ilk birikime dayanarak yola çıktı. Ancak ne sayımızın bu kadar olduğunu ne de bu sayının yeterli olduğunu düşünüyoruz. Yön Bildirisi’ne imza atarak dergiye desteğini ifade eden isimlerin artırılması bundan sonraki hedeflerimizden. İkinci sayıda imzacı listemizi çok daha genişletmiş olacağımızı umuyoruz.
Yön Dergisi’nin Türkiye’deki sol hareket ile ilişkisini nasıl tarif ediyorsunuz? Herhangi bir angajmanı var mı?
Can Soyer: Yön, bir büyük aile gibi düşünürsek Türkiye solunun parçasıdır elbette. Yön’e imzasıyla destek veren, yazılarıyla katkı koyan herkes, öyle ya da böyle sol düşüncenin ve hareketin yetiştirdiği kişiler. Ve yine Yön Dergisi çerçevesinde bir araya gelmiş isimler arasında o ya da bu örgütlü yapının içinde olanlar da var olmayanlar da. Ancak Yön Dergisi’nin herhangi bir siyasi grup ya da odak ile angajmanı yok. Olmaması da gerekir. Zira siyasi grupların hemen hepsinin zaten kendi yayın organları var ve düşüncelerini bu yayınlar aracılığıyla dile getirip yaymaktalar. Bunlara bir yenisini eklemek değil niyetimiz. Bunların ötesine geçecek bir buluşma zemini, bir yayın platformu yaratmak asıl amacımız. Kendi içinde farklılıklar da barındıran bu kadar insan bir siyasi yapının ihtiyaçlarını karşılamak için değil, solun bütününe hizmet etmek için bir araya geldi. Böylesi bir buluşmanın son derece erdemli ve örnek bir davranış olduğunu da söylemeden geçmek istemem.
İLGİLİ HABERLER
YÖN Dergisi dijital ortamda yayınlandı
"Kriz fırsatı: Faşizme geçiş" başlığıyla hazırlanan Yön'ün Eylül sayısı internet ortamında yayınlandı.
21-09-2018 16:32

Türkiye'de yaşanan krize dönük değerlendirmeler ve önümüzdeki politik sürecin analizinin yapıldığı yazılardan oluşan Yön Dergisi'nin 16. sayısı dijital olarak yayınlandı.
Derginin bu sayıdaki yazarları arasında, Berkay Akbudak, Can Soyer, Çağdaş Gökbel, Ebru Pektaş, Emre Gürcanlı, Emre Tansu Keten, Evrim Sayın, Gökçesu Özgül, Gül Köksal, Güngör Evren, Hazal Bakan, İlke Bereketli, Metin Çulhaoğlu, Murat Büyükyılmaz, Nazır Kapusuz ve Soner Bahadır bulunuyor.
Derginin dijital haline http://yondergi.org/eylul adresinden ulaşılabilir.
KAĞIT KRİZİ BASILI YAYINA ENGEL OLDU
Öte yandan, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle kağıt fiyatlarının yükselmesi YÖN dergisinin basılı olarak yayınlanmasını da olumsuz etkiledi. Derginin Twitter hesabından bir açıklama yapılarak, eylül sayısının basılı olarak çıkarılamayacağı ve okurları bekletmemek için dijital olarak ücretsiz yayınlanacağı belirtilmişti.
Okurlarımıza bilgilendirme: Ekonomideki yıkım ve kur krizinin kağıt fiyatlarına etkisi, Yön'ün Eylül sayısını yayınlamamıza engel oldu. Okurlarımızı daha fazla bekletmemek için Eylül sayımızı web sitemizden erişime sunacağız. Destekleri için tüm okurlarımıza teşekkür ederiz.
— Yön Dergisi (@yondergi) September 21, 2018
NHKE Bornova'da Yön söyleşileri devam ediyor
NHKE Bornova'da Yön Dergisi ve İleri Haber yazarı Metin Çulhaoğlu'nun katılımıyla söyleşi gerçekleştirilecek.
14-06-2017 18:46

Nazım Hikmet Kültürevi Bornova'da Yön Dergisi ve İleri Haber yazarı Metin Çulhaoğlu'nun katılımıyla söyleşi düzenlenecek.
"15-16 Haziran Direnişi ışığında; İşçi Mücadelesi ve Türkiye'de Mücadele Dinamikleri" başlığıyla düzenlenecek söyleşi 17 Haziran Cumartesi günü saat 18.00' da gerçekleştirilecek.
Yön dergisinin 3'üncü sayısı çıktı!
Yön dergisinin 3'üncü sayısı "Diriliş: Cumhuriyet" kapağıyla çıktı.
09-05-2017 19:15

Yayın hayatına mart ayında başlayan aylık siyaset ve kültür dergisi Yön'ün 3'üncü sayısı çıktı. "Diriliş: Cumhuriyet" kapağıyla çıkan derginin bu ayki sayısında, Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. İzzettin Önder ve Prof. Dr. Taner Timur ve daha birçok değerli ismin yazıları ve söyleşileri yer aldı.
DİRİLİŞ: CUMHURİYET
16 Nisan'daki başkanlık referandumunun ardından yaşanan gelişmelere odaklanılan gündem bölümünde; Yön Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Can Soyer'in "Cumhuriyet ve ötesi: Bedenini arayan dirim" ve HAYIR ve Ötesi Koordinasyon Kurulu Üyesi Doğan Ergün'ün "Çalınmaya çalışılan HAYIR’ın hikayesi: Zafer de gelecek de HAYIR’cıların" başlıklı yazısı yer aldı.
Prof. Dr. Korkut Boratav'ın sermaye sınıf ile AKP iktdarı arasındaki ilişkiye değindiği "Türkiye burjuvazisi ve AKP" başlıklı yazısıyla devam eden gündem bölümünde ayrıca Erkin Özalp'ın "Solun CHP sorunu: Hiç bitmeyecek mi?", Cüneyt Göksu'nun Venezuela'da yaşanan gelişmeleri ele aldığı "Devam eden hesaplaşma: Venezuela neden yeniden krizde?" ve Serhan Kayır'ın çevirisiyle Grégory Bekhtari'nin 'Boyun Eğmeyen Fransa' hareketine ilişkin "Boyun Eğmeyen Fransa’nın anlamı" başlıklı yazısı yer aldı.
"16 NİSAN VE CUMHURİYETÇİLİK"
"16 Nisan ve Cumhuriyetçilik" olarak belirlenen derginin dosya bölümünde ise Emre Deveci'nin giriş yazısının ardından Prof. Dr. Taner Timur ile "Sonuç Erdoğan ve AKP için gerçek bir yenilgidir" başlığında gerçekleştirilen söyleşi yer aldı.
Prof. Dr. İzzettin Önder'in "Cumhuriyet’ten küresel savrulmaya" ve Metin Çulhaoğlu'nun "Referandum sonrası Türkiye: Saflaşma, Kutuplaşma ve Cepheleşme" başlıklı yazılarıyla katkı koyduğu dosya bölümünde ayrıca Onur Hamzaoğlu ve Merdan Yanardağ yuvarlak masa sohbetinde bir araya gelerek "Cumhuriyet, Marksizm ve Türkiye" başlıklı bir tartışma gerçekleştirdi.
"ŞEHRİN DİJİTAL EMEKÇİLERİ, BİRLEŞİN!"
Kültür-sanat bölümünde ise yazar Irmak Zileli ile son romanı "Gölgesinde" üzerine bir söyleşi ve yönetmen Berkay Akbudak'ın İtalyan 'Yeni Gerçekçilik' akımına ilişkin "Mussolini faşizmi sonrasında İtalyan sinemasının yönü" başlıklı yazısı yer aldı.
Yunus Başaran'ın çevirisiyle Kurt Iveson'un "Şehrin dijital emekçileri, birleşin!" başlıklı makalesinin yer aldığı yaşam bölümünde ayrıca Ebru Pektaş'ın "Materyalist çerçevede beden" ve Çağdaş Oklap'ın "Ütopya ile distopya arasında salınan dünyada devrimci olmak: Hakikatı söyleme cesareti" başlıklı yazıları yer aldı.
NHKM ve FKF ortak panel düzenledi: 'Köprüden Önce Sol Çıkış'
Ankara’da, Nazım Hikmet Kültür Merkezi ve Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun ortaklaşa gerçekleştirdiği Köprüden Önce Sol Çıkış isimli bir panel yapıldı. Panele konuşmacı olarak Yön Bildirgesi imzacılarından Korkut Boratav ve Metin Çulhaoğlu’nun yanı sıra Yön Dergisi Yazı İşleri Müdürü Erçin Fırat katıldı.
26-03-2017 18:11

Yön Dergisi’nin yayın hayatına başlaması üzerine düzenlenen, ‘’ Köprüden Önce Sol Çıkış’’ isimli panelde derginin toplumsal yeri ve referandum süreci konuşuldu.
Etkinlikte ilk sözü memleket nereye gidiyor sorusu üzerine alan Korkut Boratav, bu sorunun kesin bir cevabının olmadığını belirtti. Boratav, Türkiye'nin ‘Evet’ veya ‘Hayır’ deme seçeneğiyle karşı karşıya geldiğini ve ortada birkaç blok bulunduğunu söyledi.
'HALK SINIFLARINDA SOSYALİST SOL ÖN PLANDA'
Cumhuriyetçi blokta cumhuriyeti benimsemiş tutkulu bir çekirdek olduğunu söyleyen Boratav, bu blokun milliyetçi bir kanadı olduğunu ve bu kanadın anti-komünizmle özdeşleştiğini vurguladı. Boratav bu kanadın büyük toprak sahiplerinin etkin olduğu dönemde örgütlendiğini belirtti. Cumhuriyetçi sol kanada da değinen Boratav, bunun en önemli örneğinin Ecevit dönemindeki CHP'de görüldüğünü belirtti. 70'ler döneminde CHP'nin ekonomik ve sosyal platformunu halk sınıflarına kaydırdığını söyleyen Boratav, CHP'nin cumhuriyetçi sol bir siyaset izlediğini vurguladı. Boratav parlamenter demokraside Cumhuriyetçi solun , halk sınıflarında sosyalist solun ön planda olduğunu belirtti.
Cumhuriyetçi solun öksüz kalmasıyla kitle tabanının sosyalistlere yöneldiğini ifade eden Boratav, ana kavganın şu anda islamcı çekirdekle olduğunu ve mücadelenin bunun etrafında verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
'KÜRT İLLERİNDE SANDIĞA GİDİŞLERİ ENGELLEMEYE ÇALIŞABİLİRLER'
Konuşmacılardan Metin Çulhaoğlu, ne ‘Evetin’ ne de ‘Hayırın’ kesin olduğunu belirtirken, çok rahat bir ‘Hayır’ çıkacağı kanaatinde olmadığını, koşullara bakıldığında ‘Hayır’ ihtimalinin biraz daha güçlü olduğunu belirtti. Çulhaoğlu , AKP'nin kendi zaferini kesin görmediği takdirde farklı senaryoları olacağını, ‘Hayır’ çıkma ihtimalinin yüksek olduğu Kürt illerinde sandığa gidişleri engelleyecek yaptırımlar uygulayabileceğini vurguladı.
Türkiye'de %51 ‘Hayır’ çıkması durumunda siyasi kompozisyonda ciddi kaymalar olabileceğini belirten Çulhaoğlu, vatandaşın siyasi tercihlerinde kayma yaşanabildiğini söyledi. Referandumda ‘Hayır’ çıkması durumunda sosyalistlerin görevlerinin olumlu anlamda artacağını söyleyen Çulhaoğlu , ‘Hayır’ çıkması durumunda tercih anlamında kırılma olacağını ve sosyalistlerin mesaj verme şansının artacağını belirtti.
‘ÖNEMLİ BİR ALAN AÇILMIŞ DURUMDA…’
Son olarak sözü alan, Erçin Fırat Yön Dergisi’nin yola çıktığı yerin tarihi bir anlamda soldan yazmak olduğunu, cumhuriyetin sahipsiz kaldığı günümüzde cumhuriyete sahip çıkmak olduğunu söyledi. Türkiye solunun birikiminin küçümsenecek bir birikim olmadığını belirten Fırat, yeni kuşağın hareketinin de küçümsenecek bir dinamik olmadığını fakat bu hareketliliğin biraz içeriksiz olduğunu vurguladı. Çıkış amaçlarının buraya oturduğunu söyleyen Fırat, derginin güncel meselelerle ilgili söz söyleyeceğini belirtti. Fırat önlerinde önemli bir alanın açılmış durumda olduğunu, solun buna yön verip hareketlendirmek için bir fırsata çevireceğini söyledi.
Yön Dergisi yayına başlıyor: Yürümek, yürekten gülerekten yürümek...
Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi Yön Mart ayında yayın hayatına başlıyor. Kamuoyuna duyurusu yapılan Yön Bildirisi ile yola çıkan Yön, Türkiye’nin önde gelen aydınlarını, bilim insanlarını ve sanatçılarını buluşturuyor. Yön bildirisi aralarında Korkut Boratav, Onur Hamzaoğlu, İzzettin Önder, Tülin Öngen, Mustafa Sönmez, Barış Pirhasan, Barış Atay, Onur Behramoğlu, Hayri Erdoğan, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Haluk Yurtsever gibi isimlerinde yer aldığı 40’ı aşkın isim tarafından imzalandı.
24-02-2017 21:18

Türkiye’nin düşünce dünyası yeni bir dergiye merhaba diyor. Yön Dergisi bugün yayınladığı açıklama ile Mart ayında okurlarıyla buluşacağını duyurdu.
Aylık Siyaset ve Kültür Dergisi Yön, bir bildiri ile dünyanın ve Türkiye’nin sorunlarına yaklaşımını ortaya koydu. 40’dan fazla ismin imzaladığı bildiride dünyanın “savaşlar, toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesi, gerici ve faşizan eğilimlerin yükselişi, kültür, sanat ve bilim alanlarının piyasalaşması, doğanın ve kentsel yaşam alanlarının sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda tahrip edilmesi ile derinleşen bir uygarlık krizi” yaşamakta olduğu dile getirilirken, “AKP/Saray Rejimi eliyle bir cehenneme dönüştürülen ülkemizde de durum farklı değildir” sözlerine yer veriliyor.
Bildiri, başta laiklik olmak üzere, laiklik olmak üzere, aydınlanmacılık, kamuculuk gibi birçok ilerici değerin kök salmasına olanak sağlayan Cumhuriyet rejiminin, yıllar içinde Türkiye sermaye sınıfının sömürü ve kar hırsına kurban edildiğini ileri sürerek, “AKP’nin iktidar olmasından bu yana, söz konusu aşınma neredeyse nihayete varmış, Türkiye’de laiklik ve cumhuriyet rejimi ortadan kalkmanın eşiğine gelmiştir” saptamasında bulunuyor.
AKP/Saray Rejimine karşı en büyük direncin Gezi Direnişi’nde olduğu gibi, toplumun kendisinden geldiğini ve gelmeye devam ettiğini vurgulayan bildiri, Yön Dergisi’nin misyonunu “ülkemizin içinde bulunduğu karanlıktan çıkışın yönünü arayan, emekten ve aydınlanmadan yana bir kolektif çaba ertelenemez bir ihtiyaca dönüşmüştür. Yön Dergisi, bu ihtiyacı karşılamak için bir araya gelen aydınlarımızın, sanatçılarımızın, bilim insanlarımızın katkılarıyla yayın hayatına başlıyor” sözleriyle tanımlıyor.
YÖN DERGİSİ İMZACILARI
Yön bildirisine Türkiye’nin önde gelen ve saygın isimlerinden çok sayıda aydın, bilim insanı ve sanatçı imza atmış bulunuyor. Kamuoyuna iletilen bugünkü açıklamaya göre Yön bildirisine imza veren isimler şunlar:
Ahmet Cemal, Doç. Dr. Alper Dizdar, Barış Atay, Barış Pirhasan, Can Soyer, Dr. Canan Kaftancıoğlu, Doç. Dr. Candan Badem, Defne Bülbül, Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım, Doğan Ergün, Ebru Pektaş, Efkan Bolaç, Doç. Dr. Emre Gürcanlı, Erçin Fırat, Erkin Özalp, Yrd. Doç. Dr. Evren Haspolat, Hakan Gülseven, Yrd. Doç. Dr. Hakan Güneş, Doç. Dr. Hakan Koçak, Haluk Yurtsever, Hayri Erdoğan, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, İbrahim Eke, Yrd. Doç. Dr. İlke Bereketli, Prof. Dr. İzge Günal, Prof. Dr. İzzettin Önder, Kaya Özkaracalar, Prof. Dr. Korkut Boratav, Levent Turhan Gümüş, Metin Çulhaoğlu, Mustafa Sönmez, Necdet Saraç, Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu, Onur Behramoğlu, Onur Emre, Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Onur Orhan, Özgür Urfa, Rıfat Doğan, Sami Menteş, Prof. Dr. Tülin Öngen, Zozan Baran.
PEN Duygu Asena ödülü Prof. Dr. Ayşe Buğra'ya verildi
Türkiye edebiyatının önemli kalemlerinden Duygu Asena anısına verilen PEN Duygu Asena Ödülü, Erdoğan'ın hedef gösterdiği Prof. Dr. Ayşe Buğra'ya verildi.
22-02-2021 12:00

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ndeki kayyum rektör protestolarına ilişkin olarak isim vermeden, "Osman Kavala denilen, adeta Soros'un temsilcisi olan kişinin karısı da provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır" sözleriyle hedef gösterdiği Prof. Dr. Ayşe Buğra, PEN Duygu Asena Ödülü'ne layık görüldü.
Türkiye edebiyatının önemli kalemlerinden Duygu Asena anısına verilen PEN Duygu Asena Ödülü'ne ilişkin yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"PEN Yazarlar Derneği her yıl iki ödül verir. Bunlardan ilki kadın hareketinin öncülerinden ve en duyarlı kalemlerinden, genç yaşta yitirdiğimiz Sevgili Duygu Asena adına düzenlenen PEN Ödülü, diğeri ise o yılın şiir bildirisini hazırlayacak olan, edebiyatımızı varlığıyla, eserleriyle zenginleştirmiş bir şaire verilen PEN Şiir Ödülü’dür.
2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü, varlığıyla, çalışmalarıyla, kitaplarıyla, duruşuyla, eğitimci ve bilim insanı kimliğiyle örnek oluşturan Prof. Dr. Ayşe Buğra’ya sevgi ve saygıyla sunuyoruz. Ayşe Buğra Dünya Bilimler Akademisi’nin 2015 Sosyal Bilimler Ödülü’nü kazanmış dünya çapında bir bilginimizdir.
Üniversite kavramının içinin her geçen gün daha da boşaltıldığı, ülkemiz eğitim sisteminde çağdaş ve evrensel değerlerden uzaklaşıldığı, her alanda olduğu gibi akademik bağımsızlığın da baskı ve tehdit altında olduğu, Cumhuriyet ilkelerinden ödün verildiği, karşı devrim adımlarının uygulanmaya çalışıldığı bir dönemden geçmekteyiz.
'AYŞE BUĞRA YAŞADIĞI TÜM GÜÇLÜKLERE KARŞIN KENDİNİ ÖĞRENCİLERİNE ADAMIŞTIR'
Bu dönemde, dünya bilim camiasında en saygın yeri olan, eserleri dünyanın birçok üniversitesinde kaynak olarak kullanılan Ayşe Buğra yaşadığı tüm güçlüklere, engellere karşın kendini öğrencilerine adamayı, eğitim vermeyi sürdürmüştür. Adliye koridorlarında uzun sürmüş eziyet sürecinin tanıklığını ve adalet arayışını sürdürürken, haksızlıklara baş eğmemenin de örneğini vermiştir. Yine bu dönemde siyasi otoritenin hakaret, iftira ve tehditlerine uğramış, hedef gösterilmiş, aşağılanmaya çalışılmıştır. Kişilik haklarına saldırılmış, hem bir Cumhuriyet Aydını hem de kadın olarak kendisine bedel ödetilmek istenmiştir. Ayşe Buğra bu saldırılar, bu hoyratlık karşısında her zamanki sağduyulu, alçak gönüllü duruşunu bozmamış, tepkisini “memleketim için üzüldüm” diye göstererek insanlık, vicdan ve terbiye dersi vermiştir.
Biz PEN Yazarlar Derneği olarak Ayşe Buğra’nın üzüntüsüne katılıyor, ancak kadın olmanın, bilim insanı olmanın onurunu, tüm kadınlar için, kadın özgürlüğü için taşıyan ve bunun ülkeyi de, düşünceyi de özgürleştireceğini bilen onun gibi bir Cumhuriyet Kadınımız olduğu için sonsuz bir sevinç duyuyoruz. 2021 PEN Duygu Asena Ödülü’nü kabul ettiği için kendisine teşekkür ediyoruz."
Müzisyen Serpil Barlas hayatını kaybetti
Müzisyen Serpil Barlas, Beşiktaş'taki evinde kalp yetmezliği sebebiyle yaşamını yitirdi.
21-02-2021 11:08

Pop müziğin önemli isimlerinden Serpil Barlas hayatını kaybetti.
Barlas'ın dün gece saat 23.00 sularında, Beşiktaş'taki evinde akşam yemeğinin ardından kalp yetmezliğinden hayatını kaybettiği öğrenildi.
Serpil Barlas'ın cenazesi, 22 Şubat Pazartesi günü Feriköy Mezarlığı'nda anneannesi Macide Balkış'ın bulunduğu aile kabristanına defnedilecek.
SERPİL BARLAS KİMDİR?
Solist Aysel İpar ve Kazım Polat'ın kızı olan Serpil Barlas, 1957 yılında İstanbul'da doğdu.
1960'lı yıllarda şehir tiyatrolarında oyunculuğa başladı ve döneminin ünlü orkestralarında solistlik yaptı.
1970 yılında Altın Ses Yarışması'nda Nilüfer'in ardından ikinci oldu.
1976-1978 yılları arasında 45'lik plaklar yayımladı, "Oldu Olanlar" adlı parçası popülerlik kazandı.
1978'de Eurovision Şarkı Yarışması Türkiye finaline "Yaşamaya Bak" isimli şarkıyla katıldı.
1978'de ABD'ye yerleşri ve 15 yıl bu ülkede ikamet etti.
1993 yılında Türkiye'ye dönüşünden sonra AIDS ile mücadelede öncü rol oynadı.
Müzisyen Uğur Dikmen'in desteğiyle "Benim Adım İnsan", "Sahipsiz Çocuklar" ve "Bosna" albümlerini yayımladı.
Flash TV'de 1998-2001 yılları arasında "Serpil Barlas'la Kurdele" adlı televizyon programını hazırlayıp sundu.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın ‘Yaşamak İçin Sosyalizm’ kitabı çıktı!
Erkan Baş’ın kapitalizmi ve güncel sorunları irdelediği kitabı Yaşamak İçin Sosyalizm, raflarda yerini aldı.
20-02-2021 11:51

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili ve bilim tarihçisi Erkan Baş’ın İleri Kitaplığı’ndan çıkan Yaşamak İçin Sosyalizm kitabı okurlarıyla buluştu. Marksizmin 150 yılı aşkın teorik birikimine yaslanarak güncel sorunları irdeleyen eser, “Yaşadığımız Çağ”, “Gereksinim Olarak Sosyalizm”, “Bugünü Kazanmak” ve “Hep Birlikte” başlıklı bölümlerden oluşuyor. Kitabın sonunda ise “Kişisel Öyküm” başlığıyla, Erkan Baş’ın özellikle siyaset, kültür ve bilimle tanışma sürecini anlattığı bir söyleşi yer alıyor.
Daha önce pek çok kitap ve dergide makaleleri yayımlanan Erkan Baş’ın kişisel ilk kitabı olan “Yaşamak İçin Sosyalizm”, kapitalizmle güncel ve köklü bir hesaplaşmaya girerken, sosyalistlerin güncel sorunlara getirdiği çözümleri sade ve özlü diliyle ifade ediyor.
Kültür Bakanlığı personeli kadroya geçemeden emekli oluyor: Sözleşmeli sayısı 6,5 kat arttı
Nuri Ersoy'un Sezgin Tanrıkulu'nun soru önergesine verdiği yanıtla, bakanlık bünyesindeki sözleşmeli personel sayısının 10 yılda 6,5 kat arttığı ortaya çıktı.
19-02-2021 12:36

İleri Haber
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesine gelen yanıta göre, bakanlıktaki toplam personelin beşte birinden fazlası sözleşmeli. 53 sözleşmeli personelin kadroya geçemeden emekli olduğunun ortaya çıktığı önergeye verilen cevapta, bakanlığa yapılan yandaş atamaları sorusu ise yanıtsız bırakıldı.
Sezgin Tanrıkulu, verdiği soru önergesinde bakanlık merkez ve taşra teşkilatlarında çalışan sözleşmeli ve kadrolu personel sayısını, KPSS ile kaç kişinin alındığını sordu. Bakan Ersoy’un önergeye verdiği yanıta göre, bakanlık bünyesinde toplamda 10 bin 424 kadrolu, 1892 sözleşmeli personel bulunuyor.
SÖZLEŞMELİ PERSONEL SAYISI 10 YILDA 6,5 KAT ARTTI
Personel alımlarında sözleşmelilere ağırlık verildiğinin anlaşıldığı yanıta göre, bakanlıkta 2010 yılında 9 bin 75 personel varken, bu sayı 2020 yılında sadece 10 bin 424’e çıktı. Sözleşmeli personel sayısı ise 10 yılda 6,5 kat arttı. 2010 yılında 290 olan sözleşmesi personel sayısı 1982’ye ulaştı. Ayrıca sözleşmeliler arasında 10 yılda 53 sözleşmeli personelin kadro göremeden emekli olduğu anlaşıldı.
Bakanlıkta yapılan atamaların da açıklandığı yanıtta, 4 Şubat 2020 tarihi itibarıyla Bakanlığın Özel Kalem Müdürü, Basın Müşaviri, Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine 9 personel atandığı bilgisi yer aldı. Ataması yapılan üst düzey personel sayısı ise 48’i buldu.
YANDAŞ ATAMALARINI YANITLAMADI
Nuri Ersoy'a ''İstisnai kadro ile ataması yapılanlar arasında bakanların, milletvekillerinin ya da AKP üst düzey yöneticililerinin 3. dereceye kadar akrabalık bağı olan yakınları var mı?'' ve ''Bakanlığınızın üst düzey yönetici kadrolarına 2010-2020 yılları arasında atananların içinde milletvekillerinin ya da AKP üst düzey yöneticililerinin 3. dereceye kadar akrabalık bağı olan yakınları var mı?'' sorularının da yöneltildiği önergeye verilen yanıtta, bu soruların cevaplanmaması ise dikkat çekti.
252 müzisyenden Boğaziçi'nde kayyum rektör istemeyen öğrencilere destek
Aralarında Zeynep Casalini, Ezhel, Edip Akbayram, Hayko Cepkin gibi isimlerin de yer aldığı 252 müzisyen, Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyum rektör istemeyen öğrencilere destek metni yayınladı.
18-02-2021 08:15

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Melih Bulu'nun rektör olarak atanması ardından başlayan protestolardaki hukuksuz tutuklama ve gözaltılara karşı bir ses de müzisyenlerden geldi. Aralarında Zülfü Livaneli, Şevval Sam, Cem Adrian, Fuat Ergin, Jehan Barbur, Gökhan Özoğuz, Mor ve Ötesi gibi isimlerin de bulunduğu 252 müzisyen, "Özerk ve demokratik üniversitenin savunucusu olacağız" diyerek Boğaziçi Üniversitesi direnişine destek verdiklerini açıkladı.
“Hayatın her alanında özgürlükleri ve evrensel insan haklarını savunan, her türden ayrımcılığa karşı duran müzik ve sahne emekçileriyiz” diyen müzisyenler, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine desteklerini açıkladı. Müzisyenler açıklamalarında, “Siyasi otorite, elini üniversitelerden, akademisyenlerden ve değerli öğrencilerden derhal çekmelidir” denildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
'SİYASİ OTORİTE ELİNİ AKADEMİSYENLERDEN VE ÖĞRENCİLERDEN ÇEKMELİ'
“Biz aşağıda imzası bulunan müzisyenler; Hayatın her alanında özgürlükleri ve evrensel insan haklarını savunan, her türden ayrımcılığa karşı duran müzik ve sahne emekçileriyiz. Bu anlamda; özerk üniversiteleri, demokratik değerlere bağlı akademisyenleri ve uğradıkları haksızlıklara karşı anayasa ile güvenceye alınmış 'haklı' itirazlarını dile getiren değerli öğrencileri sahipleniyoruz. Hiçbir siyasi gücün, her ne sebeple olursa olsun üniversiteleri, akademisyenleri ve öğrencileri ötekileştirdiği, kendi fikrince dizayn etmeye çalıştığı yöntemlerini kabul etmiyoruz.
Siyasi otorite, elini üniversitelerden, akademisyenlerden ve değerli öğrencilerden derhal çekmelidir. Tüm kamuoyuna bildiririz ki: Başta Boğaziçi Üniversiteliler olmak üzere baskılara direnen tüm üniversitelilerin yanında duracak ve; “Özerk ve Demokratik Üniversite”nin her zaman savunucusu olacağız! Saygılarımızla ."
İMZACILAR
Adamlar, Ahmet Güvenç, Ahmet Özgül, Akın Eldes, Ali Ağrı, Ali Asker, Ali Kocatepe, Alper Yılmaz, Anıl Eraslan, Anıl Şallıel, Arel Koray Nalbant (Vera), Arif Sağ, Aslı Gökyokuş, Atila Taş, Attila Atasoy, Aydın Karabulut, Aydın Yagan, Aykut Gürel, Aylin Aslım, Aysun Kocatepe, Aysun Sökmen, Ayşe Tütüncü, Ayşenur Kolivar, Aytekin Ataş, Baba Zula, Babetna, Bahr, Banu Kanıbelli, Banu Kırbağ, Barış Ertürk, Batu Mutlugil, Belkıs Akkale, Bengü Berker, Berke Açabey (Yol Project), Birol Topaloğlu, Birsen Tezer, Bora Duran, Burhan Hasdemir, Burhan Şeşen (Gündoğarken), Bülent Ortaçgil, Bülent Şakrak, Cahit Berkay, Can Güngör, Canberk Karademir (Vera), Cem Adrian, Cem Akgün, Cem Aksel, Cem Öget, Cengiz Baltepe, Cenk Erdoğan, Cenk Ünnü (Pentagram), Ceyda Özbaşarel, Ceyhun Demir, Ceylan Ertem, Çağatay Çoker, Çağıl Kaya, Çağrı Erdem, Çamur, Defjen, Demet Sağıroğlu, Dengin Ceyhan, Deniz Ağan, Deniz Güngören, Deniz Özbey, Akyüz (Vega), Deniz Yılmaz, Derya Köroğlu, Diler Özer, Doğan Canku, Doğan Duru (Redd), Doruk Okuyucu, Duman, Dünyacan Yılmaz (Vera), Edip Akbayram, Ediz Hafızoğlu, Ege, Elif Çağlar Muslu, Emrah Karaca, Emre Tankal, Erdal Erzincan, Erdal Güney, Erdem Göymen, Erdoğan Emir, Erkan Oğur, Erkut Demiroyan, Eskiz, Esra Kayıkçı, Esra Üçcan, Evrim Özşuca, Ezel Akay (Mozaik), Ezgi Aktan, Ezginin Günlüğü, Ezhel, Feridun Düzağaç, Fırat Taniş, Flört, Fuat Ergin, Gaye Su Akyol, Gevende, Gökhan Özoğuz (Athena), Gökhan Şeşen (Gündoğarken), Gözde Öney, Gulê Mayêra, Gülce Duru, Güntaç Özdemir, Gürtuğ Gök, Güvenç Dağüstün, Hakan Özoğuz (Athena), Hakan Vreskala, Hakkı Erkal Öztürk, Hami Barutçu, Hayko Cepkin, Helak, Helin Erenler, Hikmet Akçiçek, Hivda Gökel, Hüseyin Güneş, Hüseyin Kurtulmaz, Hüseyin Turan, Hüsnü Arkan, Ilgıt Dağüstün, İlkay Akkaya, İlknur Yakupoğlu, Jehan Barbur, Kaan Öztürk, Kadri Karagöz, Kalben, Kemal Kahraman, Kemal Küçükbakkal, Keremcem, Kutsal Evcimen, Kül, Lalalar, Leman Sam, Levent Bursalı, Mahmut Çınar, Masis Aram Gözbek, Mavi, Maviş Güneşer, Mazlum Çimen, Mehmet Demirdelen, Mehmet Gümüş, Mehtap Meral, Melek, Melis Danişmend, Melis Sökmen, Meriç Demirkol, Merih Aşkın, Mert Alkaya (Bulutsuzluk Özlemi), Mertcan Bilgin, Mertol Şalt, Merve Salgar, Metin Kahraman, Moğollar, mor ve ötesi, Mozaik, Muammer Ketencoğlu, Muharrem Temiz, Murat İlkan (Pentagram), Musa Baki, Musa Eroğlu, Mustafa Özaslan, Mustafa Şarbak (Vera), Mücahit Göker, Müge Çakarlı, Nadir Göktürk, Nejat Yavaşoğulları (Bulutsuzluk Özlemi), Nida Ateş, Nihal Saruhanlı, Nilipek, Nisan Ak, Niyazi Koyuncu, Nur Yoldaş, Nurettin Güleç, Nusaibin, Ogün Sanlısoy, Oğuz Aksaç, Onok Bozkurt, Onur Akın, Onur Çalışkan, Onur Yusufoğlu, Orçun Açabey (Yol Project), Orçun Sünear (Sattas), Ozan Çoban, Ozan Erkan, Ozan Tügen, Ozan Yagan, Özge Fışkın, Özlem Olgun, Özün Usta, Pamela Spence, Peyk, Redd, Sabahat Akkiraz, Sadık Gürbüz, Sait Bakşi, Saki Çimen, Saruhan Erim (Mozaik), Sedef Erçetin, Selçuk Balcı, Selda Öztürk, Selen Gülün, Serdar Keskin, Serhat Ersöz, Serhat Raşa, Sevinç Eratalay, She Past Away, Sıla Gençoğlu, Sıla Gerbağa, Sibel Köse, Sibil, Silver Kesici, Simge Pınar, Sinan Altıparmak, Siney Yılmaz, Son Feci Bisiklet, Soner Olgun, Suavi, Şanışer, Şehrazat, Şenay Lambaoğlu, Şevket Akıncı, Şevval Sam, Tamer Temel, Taner Öngür, Tarkan Gözübüyük (Pentagram), Tarık Aslan, Tevfik Fikret Tufan, Timuçin Gürer (Mozaik), Tolga Çandar, Tolga Sağ, Tolga Tüzün, Tuna Kiremitçi, Tuncer Duman, Turgut Alp Bekoğlu, Ufuk Beydemir, Ülkü Aybala Sunat , Ümit Olgun ve Paryalar, Vedat Sakman, Vedat Yıldırım, Volkan İncüvez, Volkan Yagan, Yaren Eren Budak, Yasemin Mori, Yaşar, Yaşar Kurt, Yeşim Salkım, Yılmaz Sütçü, Yonca Lodi, Yusuf Deniz, Zeki Açabey (Yol Project), Zeynep Casalini, Zeynep Kılıç, Zeynep Özyılmazel, Zülfü Livaneli.”
Uçan Süpürge’nin Onur, Başarı ve Genç Cadı ödüllerinin sahipleri açıklandı
Festivalin her yıl sinemadaki kadın emeğinin altını çizmek ve yeni kuşak kadın sinemacıları cesaretlendirmek üzere verdiği ödüller 27 Mayıs’ta düzenlenecek açılış töreninde sahiplerine takdim edilecek.
16-02-2021 10:22

Uçan Süpürge Vakfı tarafından bu yıl 24’üncüsü düzenlenecek olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde, Onur Ödülleri Nur Sürer ve Zuhal Olcay’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülleri Ayta Sözeri, Demet Evgar, Ekin Fil ve Gülin Üstün’e, Genç Cadı Ödülü ise Ahsen Eroğlu’na verilecek.
Araftan Çıkmak temasıyla sinemaseverlerle buluşacak olan festival, bu yıl 27 Mayıs-3 Haziran tarihleri arasında izleyicileriyle hem sanal hem de gerçek mekânlarda buluşmayı hedefliyor.
Festivalin her yıl sinemadaki kadın emeğinin altını çizmek ve yeni kuşak kadın sinemacıları cesaretlendirmek üzere verdiği ödüller 27 Mayıs’ta düzenlenecek açılış töreninde sahiplerine takdim edilecek.
ONUR ÖDÜLLERİ
Festivalin Onur Ödülleri’ne Nur Sürer ve Zuhal Olcay’a layık görüldü.
Nur Sürer’e ödül şu nedenle verilecek:
40 yılı aşan kariyerinde, senaryoların, yönetmenlerin sınırlarını kırarak, bizi sarsan, toplumsal kabulleri zorlayan, kadın karakterleri perdeye taşıyan, ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, ‘Uçurtmayı Vurmasınlar‘, ‘Ayna‘, ‘Yılanların Öcü‘ gibi filmlerle, klasik Yeşilçam sineması ile bugünün sineması arasında sağlam bir köprü kuran, sinema emekçilerinin çalışma koşullarının iyileşmesi için de mücadele vermesi.
Zuhal Olcay’a ise ödül şu nedenle takdim edilecek:
Tiyatro sahnesinden asla vazgeçmeyen, ‘Küçük Bir Öykü Bu‘, ‘İyisin‘, ‘Ankara’da Âşık Olmak‘ gibi ortak hafızamızda yer eden şarkılarını söylediği albümler çıkaran, rol aldığı filmlerde kadınlığı, ilişkileri, arkadaşlıkları, evlilikleri, ev içi köleliği ve toplumsal cinsiyeti yeniden düşündüren, hayatın ortasından ya da kıyısından kadınları cesaretle karşımıza getiren çok yönlü sanatçı kişiliği.
BİLGE OLGAÇ BAŞARI ÖDÜLLERİ
Türkiye sinemasının farklı cephelerinde emek veren kadınların başarılarını kutlamak amacıyla, erkek egemen sinemanın ilk kadın yönetmenlerinden Bilge Olgaç anısına verilen Bilge Olgaç Başarı Ödülleri bu yıl dört isim arasında paylaştırılacak.
- Genç kuşak müzisyenler arasından öne çıkan, Proudpilot grubuyla adını duyuran, Kaygı, Körfez, Evde Yok, Cadı Üçlemesi 15+, Hayaletler filmlerinin müziklerinin bestecisi Ekin Fil,
- 17 yaşında tiyatro sahnesine adım attıktan sonra hem tiyatroda, hem televizyonda, hem de Beyza’nın Kadınları, Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok, Sofra Sırları gibi filmlerle, kurucusu olduğu Tiyatro Pangar’da metinler sahneleyen ve yine kurucusu olduğu Hata Yapım Atölyesi’nde eğitmenlik yapan Demet Evgar,
- Sinemaya müzik sahnesinden geçiş yaparak Aile Arasında dâhil pek çok filmde ve dizide oynayan oyuncu, şarkıcı, insan hakları ve LGBTİ+ aktivisti Ayta Sözeri,
- Son 20 yıldır yapımcılık başta olmak üzere, satış, pazarlama gibi farklı alanlarda Türkiye sinemasına emek veren ve Türkiyeli bağımsız sinemacıların uluslararası platformlarda tanınmasını sağlayan İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar yöneticisi Gülin Üstün.
GENÇ CADI ÖDÜLÜ AHSEN EROĞLU'YA
Genç kadın oyuncuları yüreklendirmek, sinema yolculuklarını destekleyerek bu alandaki üretimlerine dikkat çekmek ve Türkiye sinemasında kadınlara yönelik güçlü, olumlu kadın rollerinin yazılmasını teşvik etmek amacıyla 2009 yılından bu yana verilen Genç Cadı Ödülü ise Ahsen Eroğlu’ya verilecek.
Festivalin 2013 yılında ilk kez verdiği; kendi alanında “uğraşına” bir ömür vermiş kadınları selamladığı Tema Ödülü ise önümüzdeki günlerde açıklanacak.