Yemen'de iktidarı ele geçiren Husiler kimdir?

Arap Yarımadası'nın en yoksul ülkesi Yemen'de, Şii Husiler iktidara el koydu. 'Arap Baharı'ndaki iktidar değişimlerini 'devrim' diye selamlayan Batı medyası Husilerin iktidara gelmesini 'darbe' diyerek haberleştiriyor. Peki kimdir bu Husiler?

(İleri - Dış Haberler) Husiler'in uzun süredir iç karışıklığın sürdüğü Yemen'de iktidara el koyması, gözleri İran yanlısı bu gruba çevirdi. Husiler ya da Ensar Allah (Allah'ın takipçileri) diye bilinen grup, Yemen'deki Şii Zeyidi grupları içinde en büyük olanı... Şii mezhebinin Zeyidi ya da Zaidi diye bilinen koluna mensup olan grubun inancı 'beş İmamcılar' ya da 'beşçiler' diye de tarif ediliyor. 

1992'de 'İnançlı Gençlik' adıyla ortaya çıkan Husi hareketi, kurucusu Muhammed el-Husi'nin adıyla anılıyor. Suriye'deki Esad yönetimi, İran ve Lübnan Hizbullah'ı ile yakın ilişkileri bulunan grup Suudi yanlısı Sünni iktidarın bulunduğu Yemen'de, Şiiler arasında hızla örgütlendi. 1994-95 yılları itibariyle grubun yaz kamplarına 15 - 20 bin civarında genç katılıyordu.

2003'te Irak'ın ABD tarafından işgali üzerine anti-Amerikan ve anti-İsrail bir kampanya yürüten grubun yükselişi daha da hız kazandı. Hükümet Husilere karşı önlemler almaya başladı ve 800 'İnançlı Gençlik' üyesi tutuklandı. Sünni Başkan Ali Abdullah Salih hareketin liderlerinden Hüseyin el-Husi'yi başkent Sana'da görüşmeye çağırsa da Husi bu teklifi reddetti. Salih, Hüseyin el-Husi'yi tutuklatmak için hükümet güçlerin gönderdi, el-Husi çıkan çatışmada öldürüldü. Hükümetle Hutsiler arasındaki çatışmalar 2010'da imzalanan ateşkese kadar sürdü.

KRİZ NASIL BAŞLADI?
'Arap Baharı' sırasında 2011'de Yemen'de başlayan ayaklanmaya da katılan Husiler, güç kazanmayı sürdürdü. 2014 yılı itibariyle grubun önemli bir kısmı silahlı olan 100 ila 120 bin arası takipçisi bulunuyordu. Husiler, Zeyidi nüfusun yoğun yaşadığı Kuzey Yemen'de yerel otorite haline geldi. El Kaide'nin Yemen koluyla giridiği çatışmalardan da zaferle çıkan Husiler, 2014 Ağustosu'nda devlet başkanı Mansur Hadi'den ('Arap Baharı' sonrasında göreve gelmişti) Yemen'deki farklı inançları daha iyi temsil eden bir hükümet kurulmasını, benzinin ucuzlatılmasını ve yoksullardan alınan vergilerin kaldırılmasını istedi. Ekonomik taleplerle Sünni yoksulların da desteğini kazanan Husiler, bundan sonra başkentte hükümet binaları önünde oturma eylemleri başlattı ve şehrin havaalanına giden ana yolunu trafiğe kapattı. Eylül ayında Hadi, hükümeti dağıtmaya ve benzin fiyatlarını yüzde 30 kadar indirmeye razı oldu ama Husiler bu kazanımları yetersiz bularak eylemlere devam etti. Bir hafta sonra Sana'da güvenlik güçleri sivil eylemcilerin üzerine ateş açtı. Bunun üzerine Eylül ayında Husiler ve hükümet güçleri arasında çatışmalar başladı. 

6 ŞUBAT'TA İKTİDARI ALDILAR
Hükümet binalarını işgal eden Husi isyancılarla Yemen yönetimi arasında BM gözetiminde birkaç kez görüşme gerçekleştirildi ve dönem dönem ateşkesler imzalansa da çatışmalar hiçbir zaman sona ermedi. Ayrılıkçı ayrılıkçı Hiraak el Cenubiler'in de desteğini kazanan Husiler, 2015'in Ocak ayında Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ile Başbakan Halid Mahfuz Bahhah liderliğindeki hükümeti istifaya zorladı. 6 Şubat 2015 itibariyle de yönetime el koyduğunu ilan eden Husiler, 'Devrim Komiteleri' 551 kişilik yeni bir parlamento kurmakla yetkilendirildiğini belirtti. Husiler ayrıca geçici hükümet görevini üstlenecek beş kişilik bir başkanlık konseyinin kurulduğunu da duyurdu. 

BATI BASINI: YEMEN DARBESİ
'Arap Baharı' sırasında 2011'de Yemen'de gerçekleşen ayaklanmaları, 'Yemen Devrimi' olarak nitelendiren Batı medyası Husilerin iktidara gelişini ise 'Yemen Darbesi' olarak adlandırmayı tercih etti. Oysa 2011'de Ali Abdullah Salih'in istifasıyla sonuçlanan ayaklanmalarla, Husilerin iktidarı ele geçirmesi arasında yöntem açısından fazla bir fark bulunmuyor. Husilerin, Suriye'deki Esad yönetimi, İran ve Lübnan Hizbullah'ı ile olumlu ilişkileri Batı'nın bakış açısındaki farkı yaratıyor.  

DIŞ TEPKİLER
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf, Husiler'in iktidarı ele geçirmesini 'darbe' olarak nitelendirdi. Türkiye'de Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yaparak “gelişmelerden kaygılandığını” belirtti.