Yaşarken Yazılamayan #tarih

Yaşarken Yazılamayan #tarih

#tarih dergisi son sayısında Che kapağı ile çıktı. Bundan önce diğer dergilerde olduğunda gördüğümüz gibi özellikle solcu, ilerici kesimde bu tür kapaklar heyecan yaratıyor. Birçok kişi ya dergiyi alıyor ya da derginin kapağını paylaşıyor. Yalnız Türkiye’de dergicilik onu çıkartanlardan ve derginin gelişim sürecinden bağımsız olarak ele alındığı için Che’nin fotoğrafının bu dergide ne işi var sorusu kimsenin aklına gelmiyor. Aklına gelenler de ya tümden reddediyor ya da özensiz bir eleştiri yazıp geçiyor. Bu yaklaşımı kırmak da bize kalıyor.

NTV Tarih dergisi 2013 Temmuz ayında Gezi Olaylarını anlattığı bir “fevkalade nüsha” hazırlar. Bu fevkalade nüshayı “Yaşarken yazılan tarih” olarak okuyucularına sunmaya hazırlanan NTV Tarih yayın yönetmeni Gürsel Göncü sunuş yazısında sayının amacını şöyle açıklar: “amacımız yaşarken yazılan tarihi, yaşandığı dönemde yansıtmak ve geleceğe kalacak tarihi malzemeye katkı sağlamak”. Sonra NTV Tarih’in bu sayısı yayınlanmadan dergi kapatılır. Gürsel Göncü sadece okurlarından güç alarak derginin yoluna devam edeceğini açıklar ve #tarih böyle kurulur.

#tarih kurulduğu günden on dokuzuncu sayısına kadar bağımsız olarak çalışır. Bu arada aralarında “Kürtler”, “Bir Varmış Bir Yokmuş: Ermeniler”, “Devletin Eli Hep Basının Üzerindeydi”, “Velev ki Hemcinsini Sevdin”, 2015 Diyarbakır patlamasının da yer aldığı “Provakasyon”, Je Suis Charlie destek imzası ile “Tanrı Böyle Buyurmadı”, “Yeni Osmanlı Kafası”, “İktidarın Zirvesinden Tarihin Çöplüğüne” kapaklarıyla yayınlanır. Daha sonra #tarih 19.sayısında daha fazla dayanamayacağını söyleyerek kapanacağını açıklar. Bir süre geçer ve #tarih Kafa Grup Yayıncılık adına Candaş Tolga Işık tarafından satın alınır ve tekrar yayın hayatına döndüğünü açıklar.

#tarih Candaş Tolga Işık tarafından alındıktan sonra şu başlıklar ile çıkar: “İslam Adına Müslüman Katli”, “Anadolu Rönesansı”, “Gavur Atalarımız”, “Ayasofya”, Osmanlıların Dini yapılara Karşı Mücadelesi: Devletin İçindeki İllet”, “Osmanlılardan 12 Eylül’e Devlet İçindeki Büyük Tasfiyeler: Bugün Git Yarın Gelme”, “II. Abdülhamit’in Taht Oyunları”, “Avrupa’ya Barış Seferi Sultan Abdülaziz”, “Bir Millet Gibi Kardeşçesine”, “Atatürk Silinemez”, “Mustafa Kemal”, “Padişahın Casusları”, “Che Guevera” ve “Yaşarken yazılan tarih ikinci özel sayı: 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Geçmişten Günümüze Askeri Müdahaleler Tarihi - Silahsız Kuvvetlerin Direnişi”.

Özellikle Silahsız Kuvvetlerin Direnişi sayısı #tarih dergisini anlamak açısından önemlidir. Burada Gürsel Göncü giriş yazısında “Biz güncel hadiselerin geçmişteki öncüllerini çeşitli yönleriyle yansıtan bir popüler tarih dergisiyiz. Toplumsal hareketlerin siyasi değil, tarihsel çerçevesini çizmeye çalışıyoruz” sözünü hatırlatsa da 15 Temmuz Darbe girişimini yukarıda belirttiği gibi siyasi olmasa bile (Ne demekse?) tarihsel çerçevesini çizmek bir yana dursun konuyla ilgili fotoğraf ve kısa yorumlardan başka bir şey yoktur özel sayıda. Hatta yaşarken yazılan tarih II sunum yazısında yirminci yüzyılda gerçekleşen darbelerin ağır krize bağlı olarak bir yönetim krizi ve sokak eylemlerinin yükselmesi sonrası olduğunu 15 Temmuz’un ise “herhangi bir meşruiyet sorunu olmayan” bir hükümete karşı yapıldığını söylüyor. Gürsel Göncü bu özel sayının giriş yazısında yazdığı gibi “Kandırılarak çeşitli günahlara ortak oldukları için kendisini kötü hisseden” insanlardan olmamak için biraz geç kalmışa benziyor. Şimdi kendisini kötü hissetmiyorsa bile ileride hissedecektir.

#tarih dergisinin imtiyaz sahibi Candaş Tolga Işık Posta gazetesinde yazıyor ve şu an piyasadaki birçok derginin de sahibi. Kafa, Fitbol, #tarih, Diri Ozanlar Derneği (kapatıldı). Bu dört derginin de imtiyaz sahibi Candaş Tolga Işık. Peki Che, Mustafa Kemal ve Nazım güzellemelerini #tarih dergisinde, Süleyman Seba ve endüstrileşmemiş futbol güzellemesini fitbol dergisinde, Fidel Castro, Cemal Süreya, Can Yücel, Nazım Hikmet, Kazım Koyuncu, Cerattepe Direnişindeki Havva ana, Madımak’ta katledilenler, Özgecan Aslan, Hrant Dink ve bunun gibi birçok devrimci ve aydını Kafa dergisine taşıyan Candaş Tolga, Posta gazetesindeki köşesinde ne yazıyor? En çok bilinen yazısı 2011 yılında yazdığı ve sonradan özür dilediği Çanak Anten Terörü yazısıdır. Bu yazısında Candaş Tolga Işık Doğu ve Güneydoğu’da Çanak antenlerin fazla olmasından dolayı Kürtlerin sadece Roj TV’yi değil porno kanalları da rahatlıkla izleyebildiğini ve bunun yarattığı etkiden dolayı tecavüzlerin, tacizlerin arttığını ve bu çanak anten terörüne karşı ses çıkartılması gerektiğini anlatmıştı. O zaman yazılarında büyük bir şekilde Recep Tayyip Erdoğan hayranlığı sergileyen Candaş Tolga Işık şimdi CHP’yi eleştiren Atatürk’ü öven, dış politikadaki hamlelere arka çıkan ve yer yer de AKP’nin eski ayarlarına dönmesi gerektiğini söyleyen birisi haline geldi. Türkiye için önemli olan konularda tamamen iktidar yanlısı hareket eden ama Türkiye’de AKP’nin bitiremeyeceği dinamiklerin kültür alanındaki hakimiyetini kabul eden bir yayıncı çizgisi izliyor. Türkiye’de kültür alanındaki egemen unsurların hala daha laik, cumhuriyetçi ve aydın kişilerin birikimlerinden beslendiği bilen yalnız sansüre uğramamak ya da kârını artırabilmek için buradaki dengeyi kendi köşe yazıları ile Gürsel Göncü’nün sunuş yazıları arasında kuran bir yayıncılık çizgisi.

Tarih’in muzip bir tarafı vardır. #tarih’te yazan tarihçiler elbette daha iyi bilir. Tarih zamanla gülümseyerek çıplak bırakandır. Yeteri kadar süre geçmiş olay ve olgular bir yerden sonra bütün çıplaklığı ile ortada dururlar. Örneğin yaşarken yazılan tarih ikinci sayısında demokrasinin tekbirlerle, imamlarla kurtarıldığını #tarih’te gösterdikten sonra Candaş Tolga’nın diğer bir imtiyaz sahibi olduğu Diri Ozanlar Derneği dergisinin kurana hakaretten dolayı demokrasiyi kurtardığını söylediği kesimler tarafından hedef haline getirilerek kapatılması. Candaş Tolga Işık dergideki yazarı sahiplenmek bir yana yayın kurulunun haberi olmadan şiirin girildiğini söylüyor ve dergiyi direkt kapatma kararı alıyor. #tarih de NTV Tarih olarak kaçtığı yağmurdan Candaş Tolga Işık’ın dolusuna yakalanarak kurtuluyor. Aynı yanlış iki defa yapılmaz. Özellikle tarih bilenler yanlışlardan ders çıkartırlar. Yarın bu insanlar yine eşitlik, özgürlük talebinde sokakları doldurduğunda, yaşarken yazılan tarih III diye bir dosya hazırladığınızda, sizce Candaş Tolga Işık bunun arkasında durabilecek mi? Durabildi mi? Sayfalarınızda demokrasiyi koruduğunu söylediğiniz insanlar tarafından hedef haline getirilmediniz mi?

“Bazen tarihin toplumsal amacı pek belirgin değildir. Kapsamlı yorumların ya da güncel meselelerin dikenlerine takılmaktan kaçınarak, uzak sorunlar üzerine kanıt toplamak için araştırmalar yürüten ve bilgiye sadece bilgi olsun diye ulaşmakta ısrar eden akademisyenler mevcuttur. Bunların günümüz şahsiyetsiz turizmi ile ortak bir noktaları vardır. Geçmişe, sorunlardan kaçılacak bir yabancı ülke gibi bakarlar: öylesine arınmış ki kölelerin çalıştığı bir plantasyon bile tam bir zevk alınacak köşe. Her ikisi de hiçbir müdahaleyle karşılaşmadan bir gelir elde ederler ve karşılığında toplumsal sisteme tehdit oluşturmazlar.”1

Toplumsal sisteme tehdit oluşturmadan tarihi anlatabilmek büyük başarı (!) Özellikle Türkiye’de tarih ve dergicilik alanlarının şimdiki özgün durumundan kaynaklanan hem hegemon kültürden beslenmek hem de bu kültürü yaratanlara açılmış bir savaşı destekleyen taraf olarak tarih anlatmak daha da zor. Bir yandan cumhuriyeti tasfiye edenlere destek olacak bir yandan da cumhuriyeti kuranları kapağa taşıyacaksınız, bir yandan tekbir çekenleri dergiye koyacak bir yandan da Che’yi kapağınıza taşıyacaksınız. Bir yandan Madımak’ta katledilenleri anacak bir yandan da Madımak’ı yakanların avukatlarını bakan yapan partiyi ve onun politikalarını destekleyeceksiniz.

Tüm bu çelişkilerle yoluna devam eden bir tarih dergisi #tarih. Peki, nereye kadar?

(1) Thompson Paul 1990, Geçmişin Sesi (Çev: Şehnaz Layıkel); İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları

DAHA FAZLA