Yarım kalan yazılar filozofu: Ulus Baker

Yarım kalan yazılar filozofu: Ulus Baker

Her şeyi anlamak zorunda değilsiniz, hissetmek daha önemli. Hüzün geriye kalandır. Biraz blues dinleyin benim için…

Ufuk Akkuş

Ulus Baker’in ölümünün ardından belli bir çevrede onun hayatına ve düşünce dünyasına ilişkin çok şey konuşuldu. Anlatılanlar, yazılanlar daha çok Baker’e ilişkin anekdotlar, kişisel gözlemler ve onun felsefe, sosyoloji, politika ve özelde de Spinoza felsefesi ile hemhal oluş hikayesine dair genel anlatılar olmuştur. Ulus’un hemen her yazısına sirayet eden yarım bırakma meselesi yaşamına da yansıdı. Malesef  hayatı da erkenden yarım bırakıp gitti (Her ölüm erken ölüm değil midir zaten?). Gerçi Baker’in ölümünün ardından akademyadaki çalışma arkadaşı Hasan Ünal Nalbantoğlu’nun değindiği  gibi Baker’in ölümü yavaş yavaş intihar biçiminde olmuştur. Baker’in ilgi alanlarının genişliği, displinlerarası alanı harmanlaması, konular ve kişiler arasında sürpriz bağlantılar kurma girişimi, ele aldığı konulardaki derinlikli ve geniş bakış açılarının araştırılmaya, geliştirilmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum. Bu çaba sadece Ulus Baker’in bakış açısını hissetmemizi sağlamakla kalmayacak aynı zamanda bizi düşünce dünyasında neşeli bir yolculuğa hazırlıyacaktır. Baker’in konuşma ve yazılarında vurguladığı gibi bu yolculukta her şeyi anlamak zorunda da değiliz. Hissetmek yeterli ve daha önemli. Anlama sonradan da gelebilir.

Baker bize sayısız makale, kitaplaşan doktora tezi ve arkadaşlarının Baker’in yazılarından derlediği kitaplar,  korotonomedya sitesindeki pek çok alana dokunan yazılar, çeşitli politik ve felsefe dergilerdeki yazılar ve Youtube'ta bir kısmı değişik üniversitelerde verdiği dersleri içeren sunumlarından oluşan hatırı sayılır bir külliyat bıraktı.

Bunlara son olarak Baker’in düşünce dünyasını değişik açılardan anlatan makalelerden oluşan bir derleme kitap da eklendi. Onur Eylül Kara’nın derlediği Ulus Baker’i Okumak (2015-2019) adlı kitap; Ulus Baker üzerine konuşmak, tartışmak için bir araya gelerek düzenli toplantılar yapan bir grup insanın değerli çabalarıyla oluştu. Değişik alanlardaki akademisyeneler ve düşün insanlarından oluşan bu grup üyelerinin her birinin Baker’in bir yazısına odaklanarak periyodik olarak kamuya açık bir şekilde sunum ve tartışma yapmasıyla oluşan üretimleri bu kitabı oluşturdu. Onur Eylül Kara’nın bir dostuna söylediği “Biz birbirimizi yeterince okumuyoruz.” sözünden kıvılcımlanan bu çalışma grubu ortaya Ulus Baker’in geniş perspektifli düşün dünyasının derinliklerinde gezinen bir derleme kitap ortaya çıkardı.  Kitaptaki makaleler; onun düşünce dünyasında önemli yer tutan Deleuze, Foucault,  Kant, Leibniz, Marx, Simmel, Spinoza, Tarde gibi toplum bilimci ve felsefecilerden imaj, medya, sinema, zaman, Marksizm ve  toplumsallık gibi alanlara dek pek çok konu hakkında Baker’in düşüncelerinden ve ilgi alanlarından yola çıkarak fikri takibin yanı sıra  açıklayıcı ve geliştirici yazılardan oluşuyor.

Baker’in yöntemi ve yordamı üzerine olan yazılarda onun bakışına ilişkin yorumlar sunulurken aynı zamanda nasıl düşünülür, nasıl yorum yapılır, nasıl felsefe yapılır gibi sorulara da yanıtlar verilmektedir. Baker’in medyaya karşı direnme odağı geliştirmek isteyen fikirleri de onun kanaatlar sosyolojisi yerine duygular sosyolojisi koyma önerisi içinde imaj meselesiyle birlikte değerlendirilmiştir. Sunuş kısmında da belirtildiği gibi  makalelerin çoğu Ulus Baker’in sosyolojiye getirdiği eleştirinin ve kazandırmayı denediği özgün bir bakış açısının en önemli bileşenlerini, yani kanaati, duyguyu ve imajı farklı bağlamlarla ve farklı kavramsal araçlarla okumaya, açmaya, anlamaya çalışıyor.

Baker, kanaatler toplumunda yaşadığımızı kabul ediyor ancak bu toplumun sadece kanaatlere bakılarak anlaşılabileceğini düşünmüyor. Çünkü kanaatler nihai bilişsel unsurlar değildir. Kanaatlerin ardında, kanaatler zemininde duygular vardır. Bireyleri kanaatlerine göre davranan rasyonel bireyler olarak görmeden önce duygulanan, arzulayan kolektif arzu ve duygu düzenlemelerine göre toplumsal davranışlar sergileyen varlıklar olarak görmeliyiz. Baker, böylece sosyolojiyi dönüştürmek ister. Spinoza’nın fikirler ve duygular hakkındaki sözleri ve Etika’daki duygular analizinden yola çıkarak  yeni bir duygular sosyolojisi inşa etmek ister. Onur Eylül Kara’nın önsözde belirttiği gibi Baker medya eleştirisini de kanaatler sosyolojisi dolayımıyla kurar. Burada kanaatlerle ele ele giden medyaya alternatiflerden ziyade onun doğrudan ya da dolaylı olarak kurduğu tahakkümlerden kaçış hatlarını soruşturan, bugünkü iletişim güzellemesinin karşısına düşünceyi ve olayı çıkaran, yani olayları yeniden kazanmanın yollarını düşünen bir çaba söz konusudur. Sadece medya eleştirisinde değil, Baker’in sevdiği deyimle onun dünyaya bakış açısı mefhumu Spinoza’nın etkisiyle biçimlenen duygular sosyolojisi yönünde gelişmiştir.

Ulus Baker düşünce evrenine girmek isteyenler  için son derece zevkli ve aydınlatıcı metinlerden oluşan bu derleme kitabın, bu konulardaki araştırma ve fikir üretme çabaları için de bir kılavuz görevi üstleneceğini düşünüyorum.

Künye: Ulus Baker’i Okumak (2015-2019), Onur Eylül Kara, İletişim Yayınları, 2021, 352 sayfa.

DAHA FAZLA