Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Bu hafta da vitrinimizin konuklarını özenle seçtik. Direnç dolu bir hafta ve keyifli okumalar diliyoruz.

İleri Kitap

- BEYAZ BÜYÜ - KȂĞIDIN ÇAĞI - LOTHAR MULLER

Üzerine yazı yazabilir, çizebilir, baskı yapabiliriz; onu yırtabilir, buruşturabilir ya da katlayabiliriz. Kâğıt büyülü bir cisim ve başka hiçbir şey modern dünyanın gelişimine onun kadar katkı sağlamadı, hatta insanı bu denli değiştirmedi. Kutsal kitaplardan iskambil kâğıdına, banknottan gazeteye, tuvalet kâğıdından hisse senedine, boş sayfalardan başyapıtlara her alanda, her sınıfın, her an hayatında.

Beyaz Büyü’de Lothar Müller, Çin’de doğan kâğıdın Mısır’dan Avrupa’ya nasıl geldiğini ve nasıl modern medeniyetin hammaddesine dönüştüğünü anlatıyor. Edebiyata hem şekil veren hem de esin kaynağı olan bu büyülü cismin, beyaz bir sayfaya dönüşene kadar geçtiği yolda kâğıt fabrikatörlerinden paçavra toplayıcılarına, mucitlerden edebiyatçılara, roman kahramanlarından devlet adamlarına dokunduğu insanlarla yeniden tanıştırıyor bizleri.

Edebiyat eleştirmeni ve gazeteci Lothar Müller, Süddeutsche Zeitung’un kültür eklerinin yazı işleri müdürü. Aynı zamanda Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nde onursal profesör. (Tanıtım Bülteni)

Beyaz Büyü - Kâğıdın Çağı, Lothar Müller, Çev: Sevinç Altınçekiç, KÜY, 2018.

- NASIL BİR ZAMANDA YAŞIYORUZ? - JACQUES RANCIERE

Filozof Jacques Rancière ile yayıncı ve aktivist Eric Hazan demokrasiyi, temsili sistemin demokrasi olup olmadığını ve “popülizm”i tartışıyor, “sınıf mücadelesi” ve “tahakküm” gibi kavramlara dönüyorlar. Tahakküme karşı son on yıl içinde dünyanın pek çok yerinde patlak vermiş olan halk hareketlerini, “isyanlar”ı başarılı ve başarısız yönleriyle ele alırken ufuklarında hep başka bir dünyanın nasıl mümkün olabileceği var: “Geleceği yaratan sadece şimdiki anlardır ve bugün için hayati mesele, eşitliksizlik yanlısı mantıklar tarafından önerilen algı, düşünce, yaşam ve ortaklık tarzlarına mesafe almayı sağlayan tüm ayrılık biçimlerini geliştirmektir. Onlara birbirleriyle karşılaşma ve bir eşitlik dünyasından fışkıran gücü yaratma imkânı vermek için çaba göstermektir.”

Başka bir demokrasiyi araştıran önemli bir röportaj… (Tanıtım Bülteni)

Nasıl Bir Zamanda Yaşıyoruz?, Jacques Ranciere, Çev: Murat Erşen, Metis Yayıncılık, 2018.

- CESUR YENİ DÜNYAYI ZİYARET - ALDOUS HUXLEY

Yirminci yüzyılda hem edebiyata hem de felsefeye büyük katkılar sağlayan, başta Cesur Yeni Dünya, Algının Kapıları ve Ada olmak üzere yazdığı elli kadar kitapla yalnızca çağını değil çağdaşlarını da derinden etkileyen, döneminin en önemli entelektüellerden İngiliz yazar Aldous Huxley, yedi kez de Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterildi. Başyapıtı Cesur Yeni Dünya’nın güncelliğini sorgulayan ve panoramasını çıkaran Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret, Huxley’nin kaynak eserinin bir sağlaması niteliğinde.

Cesur Yeni Dünya’dan yaklaşık otuz sene sonra yayımlanan eser, romandaki kehanetlerin ne ölçüde gerçekleştiğini mercek altına alıyor. Romanı yazarkenki öngörülerinin izini süren Huxley, dünyanın, tasavvur ettiği distopyaya çok daha büyük bir hızla dönüştüğü sonucuna varıyor.

Nüfus artışından uyuşturucu kullanımına kadar pek çok konuda fikirlerini belirten Huxley, bu kitabıyla birlikte Cesur Yeni Dünya’yı yeniden ele alırken bir diğer romanı Ada için de köprüler kuruyor. (Tanıtım Bülteni)

Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret, Aldous Huxley, Çev: Savaş Kılıç, İthaki Yayınları, 2018.

- ÖYKÜLERLE MİTOLOJİ - HERAKLES'TEN ÖRÜMCEK KADINA - HABİB BEKTAŞ

Öykülerle Mitoloji, her yaştan okurunu Anadolu’nun dört bir yanında yatan gizli efsaneleri, kahramanlık hikâyelerini, destanları ve masalları keşfe çağırıyor.

Mitoloji bilimini çocukların evrenine sokmayı başaran Habib Bektaş, bu kitabında, çok bilindik mitolojik hikâyeleri ve karakterleri paylaşmanın yanı sıra, özgün öykülere de imza atıyor.

Gazeteci babasının aldığı yazı dizisi görevi nedeniyle, elinde fotoğraf makinesiyle mitolojik öykülerin ve sıradışı kahramanların izini sürmeye koyulan Zeynep, Anadolu ve Ege’nin barındırdığı kültürel zenginliklerden âdeta büyülenir. Girit Adası'ndan Batı Karadeniz’e uzanan yolculuklarında gördükleri, dinledikleri ve keşfettikleri ona yepyeni bir serüvenin kapılarını aralar. Hayatta heyecan duyduğu şeylerin peşinde koşan babasının yolundan giderek, daha önce hiç bilmediği renkli bir dünyaya dalan Zeynep; Cevat Dede, Hikâye İzzet, Aiskhylos ve Ayşe Nine gibi farklı anlatıcıların dilinden dökülen öykülerle, Midas'ın, Poseidon'un, Örümcek Kadının ve daha nicelerinin var olduğu düşsel bir yolculuğa çıkar…

Öykülerle Mitoloji, Dünya’nın en güçlü adamı Herakles’ten, ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’a; tanrıların kralı Zeus’tan, ışığın ve sanatın tanrısı Apollon’a uzanan birbirinden ilginç mitolojik öykülere ve karakterlere değinerek tanrıları yeryüzüne indiriyor.

Dil cambazı Habib Bektaş, şiir ve masal geleneğinden beslenerek özgün bir roman kurgusu yarattığı bu çok renkli kitabında; kültüre, sanata, bilime ilham veren, hayal gücünü renklendirip, yaratıcılığı tetikleyen mitoloji bilimini günlük hayatımıza taşıyor. (Tanıtım Bülteni)

Öykülerle Mitoloji - Herakles'ten Örümcek Kadına, Habib Bektaş, Tudem Yayınları, 2018.

- METAL HAYATLAR - BERNA DURMAZ

“Pencereden bakıyoruz kedimle. Dışarısı bir dünya curcuna. Ne acelesi varsa, açılmış kabak çiçeği gibi, soyunmuş dökünmüş pirüpak sabah. Şehrin çocuğu, yaşlısı, çalışanı dökülmüş sokaklara... Gün başladı ya, durmayın evlerinizde. Doldurun sokakları, otobüsleri, binaları. Akın akabildiğiniz kadar oluk oluk. Delin, deşin, parçalayın yerin yüzünü. Derinine temel atıp, bıçak gibi saplayın toprağın karnına binalarınızı. Camlar, metaller giydirin üzerlerine ki ışısın... Bahçe zararlıları gibi kıymık kıymık, parça pinçik her gün, her saat, düzenli yiyip bitirin dünyayı. Bu yüzden bu sabahın erkeninde kalkmalar.”

Metal Hayatlar’da, modern dünyanın insan hayatını kabusa çevirişi; insanın mekanikleşip sistemin dönen çarklarından biri haline gelişi, kendine ve içinde bulunduğu topluma yabancılaşması anlatılıyor. Sert, eleştirel tonda anlatılmış, her biri ayrı tatlar bırakan derin, sarsıcı öyküler. Üzerine beton dökülmüş, metalle kaplanmış hayatlar... Berna Durmaz, günümüzün en özgün ve usta öykücülerinden... Şiirsel üslubu, baş döndürücü atmosferleriyle iz bırakan bir yazar. “Hayat” denilen aldatmacayı sorguluyor, sorgulatıyor. (Tanıtım Bülteni)

Metal Hayatlar, Berna Durmaz, İletişim Yayınevi, 2018.

- HİŞT! HİŞT! - FUAT SEVİMAY

Yaz tatilinde evde canı sıkılan kahramanımız, kitapların arasından birinin “Hişt! Hişt!” diye seslendiğini duyar. “Hişt! Hişt!” diye seslenen Sait Faik Abasıyanık’tan başkası değildir. Kahramanımız İstanbul’da güzel bir geziye de bu sayede çıkar. Gökçe İrten’in illüstrasyonlarını yaptığı kitap 7 yaş üstü çocuklara ediyor. (Tanıtım Bülteni)

Hişt! Hişt!, Fuat Sevimay, Hep Kitap, 2018.

- YENİ GELEN – RED, KURGU, ÜTOPYA DERGİSİ (EKİM SAYISI)

Piyasa edebiyatına karşı “Red, Kurgu, Ütopya” arayışıyla yola çıkan Yeni Gelen dergisi Ekim sayısında skandala dönüşen edebiyat ödüllerini Yunus Nadi Ödülleri özgülünde tartışmaya açıyor. Taylan Kara’nın araştırmalarıyla ortaya çıkardığı 2002 yılından beri şaşmayan bir düzenek bu yıl da işledi; 2002’den beri Yunus Nadi Ödülleri öykü ve roman dalında 15 yılda 14 kez Can yayınlarında yayınlanan kitaplara verildi. Bu yıl verilen ödül ise, piyasa ödüllerinin artık tam bir skandala dönüştüğünü gösterdi; öykü ödülü, roman ödülü jürisinde yer alan Yiğit Bener’in Can yayınlarınca yayınlanan kitabına verildi. Taylan Kara “Jürisinde Olduğu Yarışmada Ödül Almak: Bir Utanç Yazısı”nda bu skandalı sorgularken jüri üyelerinin ahlaki tutumunu eleştirdi. Taylan Kara, bir “torna tezgâhı tasarım yarışmasında” bile “Personel, değerlendirme kurulu üyeleri, 1. Derece yakınları katılamaz” şartı aranırken, Yunus Nadi edebiyat ödülünün bir jüri üyesine verilmesini “utanmazlığın normalleşmesi” olarak yorumladığı yazısını, “Utandırmak bir görevdir” diyerek şöyle sonlandırdı: “Onları utandırmamak bizim utancımızdır. Er ya da geç bir gün mutlaka… Mutlaka utanacaklar. Bu da bizim borcumuz olarak kayda geçsin.”

“Bilinç Araştırması Temel Sorunumuzdur” başlıklı yazısında Afşar Timuçin, felsefenin temel sorununu, bilinç, gerçeklik ilişkisini ele alıyor. Gerçek insanın gerçekliğin tutkulu araştırmacısı olduğunu vurgulayan yazara göre, “Önemli olan her şeyden önce dünyaya doğru bakmaktır ve yaşamı doğru kavramaktır. Felsefenin varoluş koşulları ve gelişim koşulları toplumsal dönüşümlerin koşullarında ve bu dönüşümleri hem yaratan hem kavrayan bilincin koşullarında gizlidir.” Bilincin en köklü araştırmacısı felsefenin insan sorunlarını tartışmaya açması ve çözüm araştırması da bu temelde olasıdır.

Hukuk felsefesi profesörü Hayrettin Ökçesiz’in “Frankfurt Deyişleri” ve yazarın bir tablosu, derginin arka kapağında yer alıyor. Ökçesiz, günümüz düzeninde halkın yerini bir cümleye sığdırmış: “Bu iktidar örgüsünde halk artık bir dolgu maddesidir.”

İSYANI SİMGELEYEN ATEŞİ SEV

Yeni Gelen’in bu sayısında, Almanya’dan köyüne döndüğü gün hayatını kaybeden ressam, eğitimci, çevirmen Aydın Karahasan’a yazılmış bir mektup var: “Yusuf Ziya Bahadınlı’dan Aydın Karahasan’a 75. Yaşgünü Mektubu.” 48 ile 58 Kuşağından iki aydını buluşturan mektupta Türkiye’nin aydınlanma çağının kültür sorunları, kitap ve dil sevgisinin güzelliği gündeme getiriliyor. Miraç Kavala, “Sadece Bir Yazar, Bir Düşünür Değil, Yaşam Bilgesidir Sami Gürel” yazısında Köy Enstitülerinden yetişen yazarın felsefe, estetik, sanat ve yaşama “akış felsefesinin” açıklayıcılığında nasıl baktığını araştırıyor. “Bir Kitap Bağımlısının Notları” bu sayıda “Tarih Kitapları Arasında” doğan düşünceleri tartışıyor. Tarihçi Cemal Kafadar’ın “Giriş”i olup “Sonuç”u olmayan kitabı ile Mark Twain’in Türkiye Seyahati kitabı Ulvi Özdemir’in eleştiri oklarından nasibini alıyor.

Turan Alptekin’in incelemesi “Karagöz’ ve ‘Hacivat’ Ad ve Kimlikleri Üzerine” ayrıntılı çözümlemeler getiriyor. Karagöz ve Hacivat’ın tarihsel ve toplumsal kişiliklerine ilişkin çarpıcı bilgiler veren yazının bu topraklardaki felsefi senteze ilişkin çıkardığı sonuçlar da düşündürücü. Ayşe Övür, “Bir Direniş Kadını: Suat Derviş”de bugünlerde daha çok okunan ve daha iyi anlaşılan romancının serüven yüklü yaşamını anlatıyor. Ayşe Kaygusuz Şimşek’in yaptığı söyleşide, Zerrin Taşpınar, yeni şiir kitabı “Kin ve Kibir’de Şiirle Tarihe Not Düşmek İstedim” diyor. Düzenin hegemonyasındaki günümüz edebiyat ortamına ilişkin gözlemler ve fırsatçı yazar tipolojisine yönelik eleştiriler getiren söyleşi, değiştirmek için örgütlenme ve mücadeleye vurgu yapıyor. Zerrin Taşpınar’dan alınmış Ateş şiirinin son dizeleri şöyle:

Ateşi sev diyor uzayıp giden ömrümün tanıklığı.

Evi yakmayan, eti yakmayan, isyanı simgeleyen

Ateşi sev…

Cafer Yıldırım bu sayıda da şair araştırmalarını sürdürüyor; “Bir Sentezin Şairi: Metin Cengiz”. Cengiz Kılçer “Spinozacılık Modası ya da ‘Erken Burjuva Felsefesi’” başlıklı yazısında Deleuze, Guattari, Althusser vb. Avrupa felsefecilerince Spinoza’nın yeniden keşfedilmesini sorgularken, Marx, Feuerbach ve Plehanov’un filozofla ilgili düşüncelerine yer veriyor. Fatıgül Balcı’nın öyküsünün adı, “Kötü Kitap”; ıssız bir otelde tesadüfen yazar olan birini anlatıyor. Tekdüze yaşamlarda tesadüflerin çizdiği zikzaklar genel gidişi pek değiştirmiyor.

KARANLIK ZAMANLARDA ŞARKI SÖYLEMEK

Yeni Gelen bu sayıyla plastik sanatlara da yer vermeye başladı. Meltem Tüzün, “Mühim Olan Ebatı mı, Hissettirdikleri mi?” başlıklı yazısında geçen ay düzenlenen Contemporary İstanbul Fuarı girişinde sergilenen Ahmet Güneştekin’in “Ölümsüzlük Odası” enstalasyonunu eleştiriyor. Piarı çok etkili yapılan ve devasa boyutlarıyla izleyiciyi etkisine alan yapıtın sanatçının iddialarıyla uyuşmadığını söyleyen Tüzün’e göre, geriye gösterişli bir şov ve “instegram fotoğraflarının arka planı” kaldı. Müslüm Kabadayı bir başka görsel sanat olayını ele aldığı yazısında “Mehmet Aksoy’un Heykellerinde Şamanlar ve Mitler”i araştırıyor. Ankara Erimtan Müzesinde açılan sergiden yola çıkarak sanatçının “Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının sentezi” niteliğindeki yapıtlarını yorumluyor. Yeni Gelen’in Ekim sayısının kapağında da “heykel sanatının ışık yontmak” olduğunu söyleyen Mehmet Aksoy’un bu sergideki Şahmeran heykeli yer alıyor. İbrahim Akel, “Mersin’den Bir Dünya Ressamı: Ahmet Yeşil” yazısıyla derginin görsel sanatlar bölümünü bütünlüyor.

Yeni Gelen’in Ekim sayısında sinemaya da iki yazıyla yer verilmiş. Yeşim Zuhal Yolcu, son günlerde çok okunan kitabın filmini “Fahrenheit 451: Toplumsal Belleği Silmek İçin Kitap Yakmak” yazısında inceliyor. B. Sadık Albayrak, “İntihar Eden Ülkenin Çocukları: Kelebekler”de, Tolga Karaçelik’in şaşırtıcılığıyla birbirine zıt yorumlara yol açan filmini, Türkiye tarihi ve halkıyla özdeşleştirerek ele alıyor.

Esra Ece Kuleci, “Türk Sinemasında Ayrılan Yollar Nereye Götürüyor?” başlıklı yazısında Haydar Ali Albayrak’ın geçen aylarda çıkan Türk Sinemasında Yol Ayrımı kitabını tanıtıyor.

Konstantinos Kavfis’in çok bilinen Şehir şiirinin Mahir Ergun’ca Yunanca aslından yeni bir çevirisine yer veren derginin bu sayısında şu şairlerin şiirleri var: Arzu K. Ayçiçek “Saati Barışa Kurun”, Ali Eşki “Uğraş”, “Sığını”, Cemal Öztürk “İyi Hâl Kâğıdı”, Evin Okçuoğlu “Kıvamında”, Mehmet Ercan “Farkında mısın?”

Yeni Gelen’in Genel Yayın Yönetmeni B. Sadık Albayrak’ın sunuş yazısının başlığı, “Karanlık Zamanlarda Şarkı Söylemek”. “İnsanlığın tarihi boyunca yarattığı olumlu değerleri özümseyip aşacak yeni bir ahlaka, felsefeye, bilime, sanata ve politikaya ihtiyacımız mutlaktır” diyen yazar sözlerini şöyle tamamlıyor: “Yeni Gelen, şarkısını size ulaştırmak, sizlerin şarkısını duymak için çıkıyor. Birlikte bilimin, sanatın, felsefenin ve politikanın insanlığı karanlık zamanlardan kurtaracak etkinliğine katkıda bulunmak için…”

(Tanıtım Bülteni)

DAHA FAZLA