Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Haftanın yeni çıkanlarından İleri Kitap okurları için hazırladığımız seçkiyi beğenmeniz umuduyla. Bol kitaplı bir hafta dileriz.

TOPLU YAZILAR - ABİDİN DİNO

“Abidin, gerçeküstücüler gibi, insanoğlu tarihinde, yazar, şair, ressam, mimar, müzikçi, sinemacı, tiyatrocu ayrımının silineceği bir günün geleceğine; bir insanın, yetenekleri doğrultusunda birçok işi birden severek yapacağına, o mutlu yeniden doğuş mitosuna inanırdı. Sanatın bir alanında derinleşmekle, birçok alanında at oynatmak arasında (eğer kişi o atı iyi oynatabiliyorsa); ne nitelik, ne de nicelik açısından bir ayrım görürdü.

Bu kitapta, İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Paris’te yazdığı yazıların hemen hemen toplamını bulacaksınız. Abidin’in, sanat, kültür, şiir, yazın, politika üzerine yarım yüzyıllık bir süreye yayılmış ve her biri sorumluluk bilinciyle yazılmış bu yazıları hiçbir konuda son sözü söylemiyor. Tam tersine, okuru düşünmeye ve tartışmaya çağırıyor.

Umarım, Abidin’in ‘yazarlığının keşfi’, genç kuşaklar tarafından kitapları gereğince okunarak, gerçekleşir. Böylece, resimleri mi bir yazarın fırçasından çıkmıştı, yoksa yazıları mı bir ressamın kaleminden çıkmış, gibi sorular da anlamını yitirir.”

KÜNYE: Toplu Yazılar, Abidin Dino, Derleyen:Turgut Çeviker, Everest Yayınları, 2018, 904 sayfa.

AMİRA’NIN KIZI – YERVANT SIRMAKEŞHANLIYAN (YERUHAN)

Bir Osmanlı kara mizahı: Amira'nın Kızı

Yervant Sırmakeşhanlıyan nam-ı diğer Yeruhan, Amira’nın Kızı’nda köhnemiş amiralık müessesinin artıklarından beslenen mirasyedilerin, vurguncuların, düzenbazların hikâyesini anlatıyor. “Güler misin ağlar mısın” tadında bir dünya burası. Yeruhan’ın kara mizahı da burada yatıyor. Natüralist edebiyatın çevresel şartlara verdiği önemi onun romanında da görüyoruz. Amira torunu Arşag’ın karakteri, düzenbaz pedagog Gosdanyan, vurguncu Partoğ Ağa ve cemaatin kasasından nemalanan Mergeryan’ın yanı başında şekilleniyor. Ancak bu anlatı bir kurgudan ibaret değil. Amiraların egemenlik ve çöküş dönemine canlı gözlerle tanıklık etmiş bir yazar Yeruhan. Bir dönem sona erer ve yerini yenisi alırken bu dönüşümün ahlaki yansımaları olup olmayacağını tartışmaya açan Amira’nın Kızı sadece Osmanlı Ermeni edebiyatına değil, Osmanlı modernleşmesine ilişkin de yeni bir tartışma alanı açacak. (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Amira’nın Kızı, Yervant Sırmakeşhanlıyan (Yeruhan); Çeviri: Tomas Terziyan, Aras Yayıncılık, 2018, 432 sayfa.

UYKUYAYATANLAR – DOROTHEE ELMİGER

Herkesin “tanıdık” ama “öteki” olduğu bir dünyada uyumaya devam!

Avrupa’nın orta yerinde, farklı meslek ve geçmişlere sahip bir grup insan bir evde buluşur. Aralarında, aidiyet kavramına ilişkin, derin ve bitimsiz bir sohbet başlar. İnsanın varoluşundan bu yana konuşulan konular, kimi zaman eski bir portreye, kimi zaman güncel bir habere, kimi zamansa mahalleye yeni taşınan yabancılara gelir. Ardı sıra akıp giden cümlelerin ucu hep aynı yere dokunur: İnsanın “ait olamama” sorunu. Peki, hiç susmadan konuşan bunca insanın, bir yere varabildiklerini kim iddia edebilir?

İsviçre edebiyatının gelecek vadeden isimlerinden biri olarak gösterilen ödüllü yazar Dorothee Elmiger, sonsuz bir döngüde akıp giden diyaloglardan oluşan bu kitabında, aidiyet, sınır ve kişisel özgürlük gibi kavramlara yeni bir bakış getiriyor.

“Uykuyayatanların, uyumak için öyle çok güvenli yerleri yoktu, yeniden çalışmaya hazır olabilmek adına birkaç saatliğine kiralık bir yere kıvrılıveriyorlardı. Kaçak varlıklar olarak adlandırılıyorlardı…” (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Uykuyayatanlar, Dorothee Elmiger, Çeviri: Olcay Mağden Ünal, Delidolu Yayınları, 2018, 144 sayfa.

BİR ÇOCUĞUN SAFLIĞIYLA – NAİM KANDEMİR

Naim Kandemir, “Bir Çocuğun Saflığıyla” adlı kitabında Samsun’dan başlayıp metropole uzanan, oradan da ülkenin toplumsal mücadelesine açılan hayat yolculuğundan kesitler anlatırken, “büyümeye” direnerek çocuk kalabilmek ve bunun için mücadele etmek üzerine kurulu bir anlatıyla çıkıyor okurun karşısına. Kitabı okuduğunuzda, asıl mücadelenin politik / toplumsal olandan önce, çocukluk mücadelesi; yani çıkara, iktidara ve sömürüye bulaşmamak, çocukluk dünyasını korumak için verilen mücadele olduğunu anlıyorsunuz. Bu mücadeleyi kaybedip çocukluğunu yitirenlerin, ne kadar “devrimci”, “kahraman” ve “önemli” kişiler sayılsalar da, aslında sahici olmadıklarını, karşı oldukları her şeyi kendi kişisel hayatlarında yaşattıklarını ve sonunda onlara benzeştiklerini…

Naim Kandemir, bizzat hayatın içinden süzülen ve yaşanmışlıklara dair öykülerinde başka bir yaşamdan bahsediyor; emek üzerine kurulu, başta kendisiyle mücadele edip kendisini değiştirmeyi öngören, büyüklenmeyi cahillik, büyümeyi kirlilik, insanlardan bir insan olmayı güzellik sayan, mücadelenin kendisi olmuş bir yaşamdan… Çocukluk insanın ana yurdudur. Ve tüm mücadeleler, öncelikle bu anayurdu kazanmak için verilmelidir. Naim Kandemir, bir çocuğun saflığıyla yaşayabilmek için yeniden başlamaya davet ediyor. 

“Gerçekten hayatı seven, her şeye rağmen hayattan umudunu kesmeyen, hayata sadakatini sürdüren, yaşama sevincini yitirmemiş, iyilik ve umut duygusunu ruhunda söndürmemiş insanların ihtiyaç duyacağı öyküler bunlar. Yazar bize temiz, insancıl, soylu, dürüst insanların hayatlarını inşa etmek ve böyle bir topluma gidecek yolun önünü açmak için bir çocuğun saflığıyla, bu kirli dünyada yeniden başlamak gerektiği çağrısını yapıyor.   

 Bu çağrı, bütün öykülerden çıkan sonucun manifestosuna dönüşüyor. Bu öyküler sadece günlük hayatın psikopatolojisinin ortaya konulmasın değil, aynı zamanda bu patolojinin de dahil olduğu günlük yaşamın bütününün devrimci bir aklın süzgecinden geçirilmişliğinin de öyküleri oluyor.” -Cengiz Türüdü-

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Bir Çocuğun Saflığıyla, Naim Türüdü, Notabene Yayınları, 2018, 240 sayfa.

BÜLBÜLÜN KORUSU – LUCY STRANGE

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında on iki yaşındaki 
Henrietta (Henry) babasının işi dolayısıyla ailesiyle birlikte 
Londra’dan taşraya, Umut Evi adı verilen gizemli, büyük bir eve taşınır. Henry’nin çok sevdiği kitap kahramanları dışında arkadaşı yoktur. Ailesi Henry’nin ağabeyi Robert’ın ölümünün etkisinde ve yas tutmaktadır. Annesi hastadır. Umut Evi onlar için yeni bir başlangıç olacaktır. Henry kendini burada giderek daha yalnız hissetmeye başlar. Bir gün evi çevreleyen karanlık ormanın derinliklerine kadar gider. Burada bir cadıya benzettiği, tuhaf ve gizemli bir kadınla karşılaşır. Söylentiye göre ormanda bir cadı yaşamaktadır! Annesinin de hastalığı ilerlemiştir yani Henry iyice yalnızlaşmıştır. Tekrar ormana gittiğinde bu kez “cadı”yla gerçekten tanışır, bu çok güzel ve iyi kalpli bir kadındır. Adı Moth’tur, eski bir hemşiredir. Babası ülke dışına çıkınca annesini tedavisi için doktora emanet eder. Henry sevdiği herkesi kaybetmek istemiyorsa doktorun maskesini düşürmek zorundadır. Henry, Moth’tan yardım ister. 

Akıcı bir anlatımı, sürükleyici bir kurgusu olan Bülbül Korusu’nun Gizemi Lucy Strange’in ilk romanı. Dokunaklı ve yer yer şiirsel anlatımı olan kitap 10 yaş üstü çocuklara hitap ediyor.  (Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Bülbülün Korusu, Lucy Strange, Çeviri: Bilge N. Zileli Alkım, Hep Kitap, 2018, 328 sayfa.

 

DAHA FAZLA