Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

“Vitrin”imiz bu hafta beğeneceğinizi umduğumuz edebiyat kitaplarından oluşuyor. Kitap dolu bir hafta dileğiyle.

ANILAR PARAMPARÇA /BÜTÜN YAPITLARI 10 – SUAT DERVİŞ

Tefrikalarda kalmış yüzlerce yazısı arasından titizlikle seçilen metinlerde ilk kez Suat Derviş kendi hayatını anlatıyor. Refah içinde başlayan bir hayatın değişimi, ailenin bilinmeyen tarihçesi, saklanan sırlar ve unutturulmaya çalışılan gerçekler…

Gazete yahut dergi ciltleri arasında, birbirine, bir bütün olmaya belki de hasret metinler nihayet yan yana. 1939’da Son Posta’da tefrika edildiği günden bugüne hiçbir kaynakta adı geçmeyen Berlin hatıratından Sovyetler yazılarına, iki-üç sefer niyetlenip ancak çocukluk yıllarını yazabildiği hayat hikâyesinden ömrünce yapılmış röportajlardan seçmelere Suat Derviş’in yaşadıkları yazdıklarıyla gün yüzüne çıkıyor. Suat Derviş’in kardeşi Ruhi Dervişoğlu’nun oğlu Bülend İsmail Dervişoğlu’nun kaleme aldığı “Derviş Ailesi Tarihi” de bu kitap sayesinde okurla buluşuyor.

 “Suat Derviş bu defa paramparça, bölük pörçük de olsa anılarıyla, hayatıyla kendi kaleminden çıkmış şekliyle karşınızda. Her zamanki gibi onu yok sayan, unutturmak isteyen, başarılarının ve emeğinin üstüne bir perde-i nisyan çekmeye yeltenenlere kendinden emin, güçlü ve mağrur bakıyor.”

-Serdar Soydan- (Tanıtım bülteninden)


KÜNYE: Anılar Paramparça – Bütün Yapıtları 10, Suat Derviş, İthaki Yayınları, 2017, 344 sayfa.

BÜYÜCÜNÜN KIZI – SPENCER HOLST

Zebraların Hikâyecisi projemizin “Kedilerin Dili”nden sonraki ikinci cildini, “Büyücünün Kızı”nı elinizde tutuyorsunuz. Bu kitap, ilkinden biraz ayrılarak büyülerle, mucize ve kehanetlerle örülü. Dünya barışının Noel annelerince sağlandığı, hayallerin suçtan sayılmadığı, galibiyetin yenilerek alındığı hayli enteresan bir dünya.

 Holst’un öykülerinde, okuyan zihin, hayal gücünün kıvrık dönemeçlerinde takla atıyor, kurgusal klişeler tepetaklak oluyor. İşte tam bu vaziyetteyken İskoç viskisinin, ayna ve gerçek itirafların anlatılmamış hikâyelerini, gangsterlerle yaşamaya başlayan küçük kızın başına neler geldiğini, yazarın dedesi hakkında bilinmeyen hakikati ve Hans Christian Andersen’in başrolü kaptığı masalı dinleyeceksiniz. (Tanıtım Bülteninden)


KÜNYE: Büyücünün Kızı – Zebraların Hikâyecesi 2, Spencer Holst, Çeviri: İrem Uzunhasanoğlu, Dedalus Yayınları, 2017, 208 sayfa.

 

SÜPERBEN – ALGAN SEZGİNTÜREDİ

Tüm Türkiye’de elektrikler bir anda kesildi. Ülke saatler boyunca karanlıkta kaldı. Taze emekli Cengiz o meşum günü küçük bir kasabada idrak etti. Eşiyle... Komşularla... Nur Abla’yla, İshak Asımoğlu’yla, Hacı Veysel’le.

Süperkahraman olmak için bütün şartlar uygundu. Ama dur, dur bir dakika...

Hep aynı şey, Cengiz. Düşün, taşın, gevezelik yap. Abuk sabuk şeyler düşüneceğine önce bir bak bakalım, Süpermen misin sahiden? Değil mi? Alt tarafı yerden havalandın daha.

Algan Sezgintüredi Vonnegut’u rehber ediniyor, Asimov’u, Le Guin’i, Wells’i sofraya oturtuyor, zamanın, geleceğin, geçmişin imkanlarını dille sorguluyor.

Sicim teorisi, paralel evrenler, kara delikler, klonlama, yapay zekadan sonraki adım, bilinç yaratma ve sonunda o bilince sahip makineler. Schrödinger'in kedisi, omega bulutsusu, at nalı Nebulası, yedi kız kardeş. Süperben, çağın soru ve sorunlarına kafa tutan taze bir roman, bir Türkçe şölen. "Okunması zevkli, dili ahenkli, ritmi hem çok şevkli hem de pek cenkli, nazarlık mavisi renkli bir eser. Bayıldım." -Sezgin Kaymaz-

 “Şüphesiz sağlığına kavuşmak için doktor emriyle düzenli yürümeye başlayan orta yaşlı bir adamın süper kahraman olması sık rastlanan bir olay değil. Süperben de insanın karşısına sıklıkla çıkabilecek bir roman değil. Hem de bunu her yerden süper kahramanlarla zombilerin fışkırdığı bir dünyada onlardan bahsederek başarıyor. Bir edebi tür olarak bilimkurgu bir sayfiye kasabasına yerleşseydi ne olurdu? İşlek kalemini polisiye romanlarından tanıdığımız Algan Sezgintüredi, Süperben’de dünyanın delirmiş haline ironiyi sakınmadan ama gizleyemediği bir şefkatle kafa yoruyor.” -Özgür Mumcu- (Tanıtım Bülteninden)


KÜNYE: Süperben, Algan Sezgintüredi, April Yayınları, 2017, 224 sayfa.

 

VAROLUŞÇULAR KAHVESİ/ÖZGÜRLÜK, VAROLUŞ VE KAYISI KOKTEYLLERİ – SARAH BAKEWELL 

 Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü’nü kazanan, “Nasıl Yaşanır ya da Bir Soruda Montaigne'in Hayatı”nın yazarındanParis, 1933. Üç genç arkadaş, Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Raymond Aron, Montparnasse’ta bir barda kayısı kokteyllerini yudumlarken, Aron içkisini göstererek, “Bu kokteyl üzerinden felsefe yapabilirsin!” der.

Sartre, bu ilham verici andan yola çıkarak, yaşam –aşk ve tutku, özgürlük ve varoluş, kafeler ve garsonlar, dostluk ve devrim ateşi– hakkındaki kendi sıra dışı felsefesini yaratacaktır. Bu felsefe, Paris’te büyük bir heyecan dalgası yaratıp dünyayı kasıp kavuracak, 1968 öğrenci ayaklanmalarından sivil haklar mücadelesine kadar birçok toplumsal harekete damgasını vuracaktır. 

Varoluşçular Kahvesi çağdaş varoluşçuluğun hikâyesini insanlar, zihinler ve fikirler arasında kurulan tutkulu bir ilişki olarak anlatıyor. Sarah Bakewell hayat hikâyeleri ile düşünceleri harmanlayarak, bizleri yaşama dair olduğu kadar yaşamları değiştiren, neyiz ve nasıl yaşamalıyız gibi önemli soruları ele alan bir felsefenin kalbine götürüyor. (Tanıtım Bülteninden)


KÜNYE: Varoluşçular Kahvesi – Özgürlük, Varoluş ve Kayısı Kokteylleri, Sarah Bakewell, Çeviri: Emre Gözgü, Domingo Yayınları, 2017, 440 sayfa.

UYANAN GÜZEL – JALE SANCAK

Vahide kırklı yaşlarının sonlarında, terzilik yaparak hayatını kazanan bir kadındır. Geçmişte büyük sorunlar yaşadığı yatalak babası ve taptığı yeğeniyle birlikte yaşamaktadır. Aşk hayatını çoktan askıya almış olan Vahide’nin dünyası, sokak çalgıcısı Adrian’la yolları kesişince değişir. Bosna savaşı sırasında bombalanan pazaryerinde tek bacağını kaybetmiş olan Adrian’ın en büyük hayali protez bir bacaktır ve bunun için para biriktirmeye çalışmaktadır. Ancak şehirde bir şeyler çok ters gitmektedir. Yeşil alanların yok edilerek yerlerine alışveriş merkezleri yapılması, kentsel dönüşüm adı altında tarihi ve doğal dokunun tahrip edilmesi tansiyonu yükseltmiş, gençleri sokaklara dökmüştür. Betonlaşan şehirde aşırı sıcaklar ile fırtınalar iç içe geçmiştir. Üstüne bir de sokak çalgıcılarına yasak gelince iyice ruhsuzlaşan şehirde Adrian’ın yapacağı bir şey kalmamıştır. Uyanan Güzel bütün olumsuzluklara rağmen sevgiye inananların, dünyayı yaşanılır bir yer haline getirmek için çabalayanların ete kemiğe büründüğü sımsıcak, umut dolu bir roman. (Tanıtım Bülteninden)


KÜNYE: Uyanan Güzel, Jale Sancak, Hep Kitap, 2017, 184 sayfa.

DAHA FAZLA