Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Bu hafta da vitrinimizi okunası kitaplarla donattık. İstanbul Tüyap Kitap Fuarı başlamışken vitrinimizi incelemeyi ihmal etmeyin. Kitap dolu bir hafta diliyoruz

- BİZİMLE KONUŞAN ÖYKÜLER - KOLEKTİF

Genel kabul gören bir anlayışa göre büyük yazar olmanın başlıca koşullarından biri dünyaya/insanlara/olaylara farklı bir gözle bakmak ve bu farklı bakışa estetik bir ifade/biçim kazandırmaktır. Kısa öykü de bu türden bir ustalığı sergilemede en elverişli “araçlardan” biridir çünkü fazlalığa/yapaylığa gelmez o, üstelik ince işçilik gerektirir.

Elinizdeki kitap hepsi de İngiliz dilinde yazılmış, ama kullandıkları üslup, anıldıkları edebi tür, milliyet ve art alan bakımından değişiklik gösteren yazarların kaleminden çıkma ve de yukarıda belirttiğimiz ölçütü fazlasıyla karşılayan öykülerden oluşuyor, özcesi bizimle konuşan öykülerden… Derlemede yer alan yazarları “hakkıyla” temsil ettiğini düşündüğümüz bu “tipik” öykülerin okurun iç dünyasında izi uzun süre silinmeyecek bir etki yaratacağına inanıyoruz… 

Künye: Bizimle Konuşan Öyküler, Kolektif, Çev: Erdal Yüzak, Dipnot Yayınları, 2017.

- EKMEK VE ATEŞ DÜŞLERİ - NANCY KRICORIAN

Yazarın, 2003 yılında yayımlanan ikinci romanı Ekmek ve Ateş Düşleri, Ani Silver adındaki yarı Ermeni yarı Yahudi olan Amerikalı bir üniversite öğrencisinin bir değişim programıyla Paris’te geçirdiği bir yılı anlatıyor. Hikâye her ne kadar 1982-83 yıllarında geçse de, anlatı geçmişe sık sık dönerek, bizi Ani’nin sorunlarının köklerine götürüyor.

Ani’nin Yahudi olan babasının ölümüyle, Yahudilikle herhangi bir bağı kalmaz ve de küçük yaşta annesiyle beraber ninesi ve dedesinin, bir Ermeni kasabası olarak tarif edilebilecek Watertown’daki evine yerleşir. Bu ev, bir Amerikalıya göre aşırı muhafazakar sayılabilecek kurallarla doludur, zira Ani’nin ninesi ve dedesi 1915’ten sonra ABD’ye göçmüş iki Anadoluludur. Ayrıca evin üzerine eski memlekete dair konuşulması yasak mevzular da çökünce, Ani için Ermenilik reddedilen bir kimliğe dönüşür. Ancak yapayalnız geçen Noel arifesinde, Paris sokaklarında karşısına çıkan eski bir dost, reddettiği kimliğini ve bir parçası olmaya çalıştığı toplumsal üst sınıfı sorgulamasının ve geçmişi kurcalamasının önünü açar.

Ekmek ve Ateş Düşleri, üst sınıf bir Amerikalı olmaya çalışırken rastlantılar sonucu hayatı değişen genç bir kızın aşk acısı, kimlik bunalımı, aile ilişkileri ve depresyon gibi sorunlarına çoğu zaman mizah dolu bir bakışla yaklaşan çok güçlü bir roman.

Künye: Ekmek ve Ateş Düşleri, Nancy Kricorian, Çev: Yeşim Burul, Aras Yayıncılık, 2017.

- ATMACANIN A'SI - HELEN MACDONALD

"Ben ölü sülünü tutan çakıra (atmayaca) bakarken, onun vahşi gözleri de benimkilere kenetleniyor. Büyülenmiş gibiyim. Ne hissetmeyi beklediğimi bilemiyorum. Kana susamışlık? Vahşet? Hayır. Öyle bir şey yok. Her yerimde içine daldığım böğürtlenlerden kalma diken çizikleri, kalbimde adını koyamadığım bir sızı var. Havada parıltılı bir sis. Kuru. Pudra gibi. Çakıra, sülüne, çakıra bakıyorum. Ve her şey değişiyor. Çakır artık şiddet ve ölümü temsil eden bir şey değil. Bir çocuk olmuş. Bu beni derinden sarsıyor. Yalnızca bir çocuk. Kim olduğunu, ne için yaratıldığını yeni öğrenmiş bir çakır yavrusu. Eğiliyorum ve bilinçsizce, çocuğunun akşam yemeğini yemesine yardım eden bir anne gibi, ben de çakırla birlikte sülünün tüylerini yolmaya başlıyorum. Çakır için. Yemeye başladığında da topuklarımın üstüne oturup izliyorum, yemesini izliyorum. Tüyler havalanıyor, çalılardan aşağı uçuşup örümcek ağlarıyla dikenli dallara takılıyor. Mabel’ın parmaklarında parlayan kanlar pıhtılaşarak kuruyor. Zaman geçiyor. Kutsayan bir güneş ışığı. Deve dikenlerini savuran bir rüzgâr gelip geçiyor. Sessizce ağlamaya başlıyorum. Yanaklarımdan aşağı yaşlar süzülüyor. Sülün için, çakır için, babam ve onca sabrı için, bir çitin yanında durup kuşların gelmesini bekleyen o küçük kız için."

Künye: Atmacanın A'sı, Helen Macdonald, Çev: Kıvanç Güney, Monokl Kitap, 2017.

- TÜTÜNCÜ ÇIRAĞI - ROBERT SEETHALER

1937 yazının son günleri... Göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan on yedi yaşındaki Franz, annesinin isteğiyle “eski bir tanıdık” olan tütün mamulleri satıcısı Otto Trsnjek’in yanına, Viyana’ya gider. Böylece hem bir meslek edinecek hem de Viyana gibi bir yerde daha iyi bir gelecek kurabilecektir.

Genç Franz bir yandan mesleğin inceliklerini öğrenirken bir yandan da dükkâna uğrayan ünlü tiryakilerle tanışır. Bu müşterilerden biri olan Profesör Sigmund Freud ile dostluk kuran Franz, Anezka adlı gizemli bir kıza âşık olduktan sonra profesörle görüşmeyi daha da sıklaştırır.

Ancak o günlerde Viyana’ya gelen bir tek Franz değildir; gamalı haçlar, Führer posterleri, Gestapo da gelip yerleşmiştir Viyana’nın kalbine. Sersemletici bir aşkın pençesindeki Franz, içinde yaşadığı toplumun, siyasetin kısacası etrafındaki her şeyin dönüşümünü geç de olsa fark etmeye başladığında artık dönülmez bir yola girmiştir hayat.

Dünya edebiyatının son yıllardaki en dikkat çeken isimlerinden Robert Seethaler’in bu incelikle örülmüş, yürek burkan romanını Oktay Değirmenci Almanca aslından çevirdi.

Künye: Tütüncü Çırağı, Robert Seethaler,  Çev: Oktay Değirmenci, Jaguar Kitap, 2017.

- EKİM RUS DEVRİMİNİN HİKAYESİ - CHINA MIEVILLE

Rusya’nın Rus olma halinde insanın başını sıkça döndüren bir şey vardır. Ülkenin tarihini özellikle Rus olmayanlarla ama bazen de Ruslarla tartıştığınızda, tartışma tekrar ve tekrar, romantikleştirilen bir temele, bazılarının indirgenemez varsaydığı bir anımsamaya, merkezindeki kara kutuyla, anlatılamaz olan o Rus maneviyatına sapar. Sadece emsalsiz şekilde üzücü değil, açıklamaların emsaliz şekilde idrak edilemez, kaçamak açıklamalar oluşu da cabasıdır: Çok acı çeken Rusya; Küçük Ana Rusya...

Rusya, Virginia Woolf’un Orlando’da ifade ettiği gibi, “günbatımlarının daha uzun, gün ağarmalarının daha ani olduğu ve cümlelerin, en iyi şekilde nasıl sonlandırılacağı hakkında duyulan şüphe yüzünden, yarım bırakıldığı bir yerdir.”

Elinizdeki kitapta China Miéville, ideolojik mücadelelere uzak durarak, devrimci olayların baş döndürücü gerçekliğini keşfe çıkıyor. Bir rahibin ateist oğlundan, Rus devriminin edebi hikâyesi...

Künye: Ekim Rus Devriminin Hikayesi, China Mieville, Çev: Saim Özen, Ayrıntı Yayınları 2017.

- TOLKIEN - HUMPHREY  CARPENTER

‘Yazar kurguladığı dünyanın tanrısıdır’ lafı doğruysa eğer, Yazar J.R.R. Tolkien bu ulu makamı kesinlikle hak eder. Orta Dünya’yı kurgulayıp farklı halklar yerleştirmekle kalmadı, Her kavme ayrı bir lisan ve o lisana gerçek bir tarih yarattı.

Künye: Tolkien, Humphrey Carpenter, Çev: Çiğdem Erkal İpek, İş Bankası Kültür Yayınları, 2017.

- MASKENİN DÜŞTÜĞÜ YER - YANKI ENKİ

Hem insan hem de hayvan olanın, ölümsüz olup da ölmek isteyenin, her zaman evsiz ve yabancı olanın, sürgün edilenin, gömülüp de geri dönenin, yok edilmek istenip de edilemeyenin, akla mantığa sığmayanın, gölgelerde gizlenenin ve bilinmeyenin edebiyatı olan korku edebiyatı, uygarlığın huzursuzluğunu, benliğimizin çıkmazlarını yansıtır.

Yankı Enki, Maskenin Düştüğü Yer'deki eleştirel denemelerinde, modernlik ile gotik romanın paralelliğini ele alarak uygarlık ve barbarlık, kültür ve doğa gibi müphem tanım kümeleri ile korku edebiyatının zaman, mekân ve kahramanları arasında nasıl bir ilişki kurulabileceğini tartışıyor.

Korku edebiyatı bir kaçış edebiyatı değil, kaçtıklarımıza dönüş edebiyatıdır.

Künye: Maskenin Düştüğü Yer, Yankı Enki, İthaki Yayınları, 2017.

DAHA FAZLA