Vitrin: Yeni Çıkanlar

Vitrin: Yeni Çıkanlar

Haftanın öne çıkan kitapları arasından sizlere özel bir derleme yaptık. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.

Hazırlayan: Deniz Burak Bayrak

GRİZUNUN KOKUSUNU ALMAK – GEORGES DIDI-HUBERMAN

“Grizu renksiz ve kokusuz bir gaz olduğundan [...] eskiden maden kuyularına kafes içerisinde kuşlar indirilirdi. Kuşlar titremeye veya tüylerini kabartmaya koyulduğunda, tehlike ânının geldiği hissedilirdi − veya geldiğinin görüldüğü düşünülürdü. [...] Bu geleceği gören kuş tüylerini büyük bir dikkatle gözlemlemenin madencilerde kendi kendilerine ‘grizunun kokusunu alma’ becerisini geliştirmiş olması da olası.”
 
Didi-Huberman kitabın adına ilham olan bu anekdota şu soruyu iliştiriyor: “Felaketin geldiği nasıl görülür?” − başka bir deyişle, “tarihin grizusunun kokusu nasıl alınır?”  Kitabın ilk bölümlerinde yazar, Walter Benjamin’in tarih vizyonundan,  grizu patlamalarından, madende geçen filmlerden, 2012’de İspanya, Santa Cruz del Sil’de çalıştıkları madeni “işgal eden” madencilerden ve bu eyleme sanatıyla destek veren flamenko şarkıcısı Rocío Márquez’in seslendirdiği madenci şarkılarından bahsediyor; felaketler üzerine, imgeler ve imgelerin zamanla ilişkisi ışığında düşünüyor. Daha sonra ise, kendisine göre tarihin grizusunun kokusunu almayı başarmış bir filmin, Pier Paolo Pasolini’nin “çağdaş dünyanın −tarihsel, antropolojik, siyasi ve estetik− hali hakkındaki sarsıcı şiirsel-belgesel kurgusu” La Rabbia’nın [Öfke] kapsamlı bir analizini yapıyor. Bu analiz Pasolini’nin neden yirminci yüzyılın en önemli ve ayrıksı figürlerinden biri olduğunu bir kez daha gösteriyor.

KÜNYE: Grizunun Kokusunu Almak, Georges Didi-Huberman, çeviren: P. Burcu Yalım, Lemis Yayıncılık, 2022, 96 sayfa.

İŞTE BÖYLE OLDU – NATALIA GINZBURG

Bir pansiyonda yalnız başına yaşayan genç bir kadın, kendisinden yaşça büyük bir adamın cazibesine kapılır. Tanımadığı bu adama âşık olduğuna kendisini ikna eder. Evlenirler, çocuk sahibi olurlar. Ancak kocasının ilgisizliği çok geçmeden sadakatsizliğe dönüşecek ve kadın, kimsesizliğinin ve çaresizliğinin tek bir çözümü olabileceğini fark edecektir. Natalia Ginzburg, toplumun kayıtsızca azap çekmeye terk ettiği bir kadının çekmecedeki tabancaya uzanışının hikâyesini, öfkesini hiç gizlemeden ya da tatlandırmadan, oldukça yalın bir şekilde ifade ediyor: İşte Böyle Oldu. 

KÜNYE: İşte Böyle Oldu, Natalia Ginzburg, çeviren: Şemsa Gezgin, Can Yayınları, 2022, 104 sayfa.

RIGEL’İN GÖZLERİ – ROY JACOBSEN

Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen 2. Dünya Savaşı’nın Norveç toplumu üstüne etkilerini edebiyata aktaran ender yazarlardan. “Rigel’in Gözleri” Norveçli yazar Roy Jacobsen’in “Görünmeyenler”le (YKY, 2016) başlayıp “Beyaz Deniz” (YKY, 2019) ile devam eden üçlemesinin son kitabı.

Ingrid’in, ailesinin adını aldığı Barrøy Adası’ndan ayrılarak kızının babasını –İngiltere’nin bombaladığı Alman savaş esiri gemisi Rigel’den kurtulan Rus tutsak Alexander’ı– bulmak için çıktığı yolculuğun epik anlatısı.

Norveç’e özgü doğanın adeta bir kamera titizliğiyle kaydedildiği sinematografik bir roman olan “Rigel’in Gözleri”, masumiyet ve umuda dair etkileyici bir kitap.

KÜNYE: Rigel’in Gözleri, Roy Jacobsen, çeviren: Deniz Canefe, Yapı Kredi Yayınları, 2022, 176 sayfa.

ÇUKUR – HIROKO OYAMADA

Çağdaş Japon edebiyatının gelecek vaat eden yazarlarından Hiroko Oyamada’nın kaleminden hem Franz Kafka hem Komşum Totoro esintileri taşıyan Akutagawa ödüllü bir roman: Çukur.

Oyamada, geçici işini bırakarak tayini çıkan eşiyle taşraya taşınan Asa’nın hikâyesini anlatıyor. İşsizliğin hayatında açtığı boşluğu keşfederken bir tavşan deliğinden aşağıya yuvarlanan Asa, kendi yaşamını, yaşamında oynadığı rolü irdeliyor ve bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Gündelik hayatın kanıksanmış fakat rahatsız edici ayrıntılarıyla ince ince örülü Çukur, çocukluktan yaşlılığa, evden işe uzanan zorunlu rotalarda, özgünlüğe pek değer vermeyen bir dünyada sınırlarda bir kadının portresini çiziyor.

KÜNYE: Çukur, Hiroko Oyamada, çeviren: H. Can Erkin, Siren Yayınları, 2022, 96 sayfa.

BİR YERDEN KIRILIR – NURHAN ŞAHİNKAYA

Nurhan Şahinkaya Bir Yerden Kırılır’daki öykülerini epeyce uzun bir zaman içinde olgunlaştırdı. Öykülerin dili üstüne titrediği hemen belli oluyor. Anlatı biçimiyse onun ortaya çıkarmaya çalıştığı zengin öykü dünyasını kavrayacak biçimde oluşturulmuş.

Bu dünyada çok farklı kişiler var. Öykü kişilerinin çeşitliliğine bakınca, yaşananlar üstüne uzun uzun düşünülüp yakın gözlemler yapıldığı belli oluyor. Yaşadığımız şu hayattan bildiğimiz kişiler bize bambaşka yüzlerini gösteriyor. Yaşlıların sıradan hayatlarını zenginleştirmek için yaptığı küçük değişiklikler, ışıksız hayatlar içinde kendilerini değiştirmek isteyen kadınlar, gösterilerin ortasında kalan gençler, birbirinden farklı hayatlarda var olmaya çalışan insanlar. Sevgi, sevgisizlik, çaresizlik, çıkmaz sokağa savrulan ilişkiler, ayrıntıların içinden çıkmanın güçlüğü ve her öyküde farklı yaşantılar.

Bir Yerden Kırılır sabırla oluşturulmuş, dolayısıyla yavaş yavaş, derinliğine sızmaya çalışarak okunması gereken bir öykü kitabı.

KÜNYE: Bir Yerden Kırılır, Nurhan Şahinkaya, Notos Kitap, 2022, 176 sayfa.

TÜRKİYE’DE REFAH DEVLETİ VE SİYASET – ERDEM YÖRÜK

Aşağı yukarı kırk yıldır yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde de refah sistemleri dönüşüme uğradı. Kimi yazarlar bu dönüşümü birtakım yapısal değişkenlerin belirleyiciliği altında bildiğimiz refah devletinin ya bütünüyle ortadan kalkması ya da küçülmesiyle açıkladı.

Erdem Yörük’ün Türkiye’de Refah Devleti ve Siyaset kitabı ise istihdam temelli sosyal güvenlik politikalarından gelir temelli sosyal yardım politikalarına doğru bir geçişi tespit ediyor. Fakat bunu tespit ederken refah politikalarının anlamlandırılmasında taban siyasetini merkeze alan akademik geleneğe yaslanıyor. Dolayısıyla refah sistemlerinin dönüşümünü (yapısal unsurlara indirgemeden), enformel proletaryanın politik talepleri ile siyasi elitler arasındaki rekabeti dinamik bir ilişki olarak kurgulayarak anlamaya girişiyor. Bu yönüyle sosyal yardımların genişlemesinin politik anlamına dair daha derin bir kavrayış sunuyor.

Refah devletinin günümüzdeki biçimini detaylı verilerle anlamak isteyen okur için ufuk açıcı bir eser.

KÜNYE: Türkiye’de Refah Devleti ve Siyaset, Erdem Yörük, çeviren: Turgay Sivrikaya, İletişim Yayınları, 2022, 264 sayfa.

DÜNYANIN BÜYÜN İŞÇİLERİ – MARCEL VAN DER LINDEN

Bilindiği üzere Marx ve Engels Komünist Manifesto’yu, dünyanın bütün işçilerine seslenerek sonlandırır. Peki, bu ifadeyle tam olarak ne ima edilmeye çalışılmaktadır?

Küresel Emek Tarihi, işçilerin ve işçi hareketlerinin tecrübelerine yönelik tarihsel araştırmaların yetersiz kaldığı bir noktada devreye giren, nispeten yeni bir paradigmadır. Nitekim 1960’lı yıllara kadar başat olan geleneksel yaklaşım ve ardından kabul görmeye başlayan yeni tarihsel yaklaşımın eksiklikleri, bütün iyi niyetlerine rağmen emeği küresel bir bağlam içinde değerlendirememekti: Hane ekonomisi, belki de herhangi bir ücretsiz emek biçimi yeterince ele alınmıyordu ve mevcut bakış açısı da ziyadesiyle dardı.

1990’lı yıllara gelindiğinde Marcel van der Linden, emek tarihini monadolojik anlatılardan sıyırmak ve gerçekten dünyanın bütün işçilerinden söz etmek için kendi paradigması bağlamında makaleler yazmaya başladı. Bu kitap ise, van der Linden’in bir araya getirdiği bu makalelerden oluşmaktadır.

Tarihteki bütün tecrübeler emsalsizdir. Ancak van der Linden, birbirinden farklı mekânlara ve zamanlara dair türlü kaynaklardan bir izlek sunar ve dünyanın bütün işçileri dediğimizde yalnız sokaklarında bir heyulanın dolaştığı Avrupa’yı veya gelişmiş kapitalist ülkeleri değil, dünyadaki bütün emekçileri tahayyül edebilmemiz için bu oluşlar arasındaki paralellikleri de gösterir.

KÜNYE: Dünyanın Bütün İşçileri: Küresel Emek Tarihi Üzerine Makaleler, Marcel Van Der Linden, çeviren: Semih Gözen Esmer, Ayrıntı Yayınları, 2022, 480 sayfa.

YOLU KURTULUŞTAN GEÇEN KADINLAR – KOLEKTİF

Bu kitapta, Türkiye’de sosyalist hareketin yükseldiği ve 12 Eylül 1980 darbesi ile kesintiye uğrayarak gerilediği dönemlerde, kendilerinin ve halklarının kurtuluşu için mücadele ederken yolları Kurtuluş hareketi ile kesişmiş kadınların anlatımları var. Bu anlatımlar o günleri benzer biçimde yaşamış tüm devrimci kadınların da hikâyesidir.
Kadınlar politik bir hareketin içinde yer alırken neler hayal etmişti? O tarihsel dönem içindeki algıları neydi? O zor günleri yaşarken neler hissettiler ve nelerle karşılaştılar? Bunlar sonraki hayatlarını nasıl etkiledi? Yarım asır önceki politik ortam, örgütlenme biçim ve yapısı, karar verme süreçleri, yol ayrımları gibi tarihi süreçleri Kurtuluş içinde yaşamış kadınların anlatımlarıyla hatırlamaya çalışılıyor.
Kadınlar, fabrikalarda, mahallelerde, okullarda, derneklerde, sendikalarda, yayın organlarında, mahkemelerde, cezaevlerinde, karakol ve cezaevi kapılarında, hayatın daha birçok alanındaki siyasi mücadelenin içinde yer aldı. İlişki, sempatizan, militan, kadro gibi kategorilerle erkek yoldaşlarının yanı başında koştururken onların karısı, annesi, kızı, bacısı, yakını vb. olarak tanımlandılar. Yok sayılmaya çalışıldıkları her durumda bıkmadan, usanmadan mücadeleye devam ettiler. Bir yandan örgüt için çalışırken diğer yandan kendilerini ve yakınlarını hayatta tutabilmenin mücadelesini verdiler.
Tarihe kadınların gözünden ışık tutan Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar gelecekte politik çalışma yapacak kadınlar için farkındalık yaratacak nitelikte deneyler içeriyor.

KÜNYE: Yolu Kurtuluştan Geçen Kadınlar, Kolektif, Dipnot Yayınları, 2022, 712 sayfa.

MAHALLEYİ KURTARMANIN YOLLARI – ANIL MERT ÖZSOY

Yeni Mahalle sakinleri zor bir yaz geçiriyor. Depreme dayanıksız bulunduğu için kentsel dönüşüm kararı çıkarılan evlerini kısa bir süre içinde terk etmek zorundalar. Ekonomik kaygılara, kanunlardaki adaletsizliğin öfkesi karışıyor. Güneş de herkes kadar üzgün. Yazları gelmeye çok alıştığı bu mahalleden ayrılma fikri de kaygılandırıyor onu, anneannesi Zeliha ve onunla birlikte yaşayan dayısı Can’ın nereye taşınıp nasıl yaşayacaklarını bilememek de. Ancak eskiden gazeteci olan dayısı Can kolay kolay pes etmeye niyetli değil. Mahalledeki bütün nesilleri cesaretlendirecek, içinde bulundukları zorluğa hep birlikte bir çare bulmalarını sağlayacak bir fikri var. Dayanışmayla, ortak anılarla ve müzikle canlanan bir fikir.Genç okurlar için kaleme aldığı ikinci romanında, Anıl Mert Özsoy insanın barınma ve onurlu yaşam hakkına ilişkin dertli meselelerden birine dokunuyor. Zorlukların üstesinden gelmek için gereken cesareti ve umudu yaratıcılıkta, dayanışmada, geçmişin ve deneyimlerin öğrettiklerinde bulabileceğimizi hatırlatıyor.

KÜNYE: Mahalleyi Kurtarmanın Yolları, Anıl Mert Özsoy, resimleyen: Mert Tugen, Can Çocuk Yayınları, 2022, 104 sayfa.

İŞTE BENİM BÜYÜK BÜYÜKANNEM – CANSU ERKAN

Canımız anneanne ve babaannelerimiz, büyük büyükannelerimiz… El örgüsü yelekleri ve patikleriyle, birbirinden lezzetli yemekleriyle, antika mobilyaları, masalsı hatıraları ve daha nicesiyle yer edinirler gönlümüzde. Onlar daima bizim kahramanlarımız... Peki sizce bir büyük büyükanne yarışma birincisi olabilir mi? Ya da bir bastonla neler yapabilir? Cansu Erkan’ın eğlenceli kaleminden (büyük) büyükannelerimize adanmış sevgi dolu bir hikâye.

KÜNYE: İşte Benim Büyük Büyükannem, Cansu Erkan, Hep Kitap, 2022, 32 sayfa.

DAHA FAZLA