Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Değerli İleri Kitap takipçileri, kitapseverler... Haftanın yeni çıkan kitapları arasından sizler için derledik. Beğeneceğinizi umar, keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.

 

ARSEN LÜPEN: KİBAR HIRSIZ - MAURICE LEBLANC

"Bazen neden herkesin hırsızlık gibi rahat bir mesleği seçmediğini soruyorum kendi kendime. Biraz beceriniz varsa, dikkatli de olursanız, en hoş mesleklerden biri. Bir aile babası işi… Öylesine rahat ki… Neredeyse sıkıcı."

Onu her zaman aynı yüzle, aynı kılık kıyafet içinde göremezsiniz. İçine girdiği ortamlarda her zaman dolambaçlı bir oyun var. Terk ettiği yerlerde ya bir şeyler eksik kalıyor ya da gizlenen gerçekler açığa çıkıyor. Bir kontrol edin isterseniz, cebinizdeki saat hâlâ yerinde mi? Onu yakaladığınızı sanabilirsiniz ama dikkatli olun, belki de kendisi yakalanmak istemiştir. Birçok ismi var ama en bilinenini duymuşsunuzdur herhalde. Karşınızda, kibar hırsız, Arsen Lüpen! 

Maurice Leblanc'ın kaleme aldığı, yaratılışının üstünden yüz yılı aşkın zaman geçmesine rağmen hâlâ ilgiyle okunan, hem tiyatro oyunu, hem dizi hem de sinema filmi olarak birçok defa uyarlanan, ilk öyküsü 1905 yılında yayımlanan bu muzip karakterin dokuz öyküsünün bulunduğu Arsen Lüpen, Kibar Hırsız'da hapishane kaçışları da var, değerli bir gerdanlık da, denizaltı planları da, siyah bir inci de. Hatta Herlock Sholmès adında, ünlü bir İngiliz dedektifle bile karşılaşabilirsiniz burada. Tabii geç kalmazsa.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Arsen Lüpen - Kibar Hırsız, Yazar: Maurice Leblanc, Çevirmen: S. İpek Ortaer Montanari, İthaki Yayınları, 2021, 200 Sayfa

 

HAKİM'İN YOLCULUĞU-2: TÜRKİYE'DEN YUNANİSTAN'A - FABIEN TOULME

Daha iyi bir yaşam uğruna geri dönüşü olmayan bir adım atmak...

Fabien Toulmé'nin gerçek kişilerden ve yaşanmış olaylardan esin alarak üç ciltlik bir seriye dönüştürdüğü Hakim'in Yolculuğu, göçmenlere yardım eli uzatanlara ve dünyanın daha insani bir yer olmasına katkıda bulunanlara ithaf edilmiş etkileyici bir grafik roman.

Sanatçının, uzun araştırmalar ve yıllara yayılan ikili görüşmeleri sonucu şekillenen anlatısı, Suriye'deki savaş nedeniyle sahip olduğu her şeyi geride bırakıp, yeni ve daha ''yaşanabilir'' bir hayat kurmak için yollara düşen kendi hâlinde bir bahçıvanın mücadelesine tanıklık ettiriyor. Yazar, genç adamın Şam'ın güney banliyösünden başlayarak Lübnan, Ürdün, Türkiye, Yunanistan, Makedonya, Sırbistan, Macaristan, Avusturya ve İsviçre üzerinden Fransa'nın Aix-en-Provence şehrine uzanan zorlu ve zorunlu yolculuğunu odağına alıyor.

''Mültecilik yoluna, geri dönüşü olmayan bir adım atıyorduk...''

İnsanlığı unutmuş bir dünyada insan olmanın nasıl bir şey olduğuna dair çarpıcı bir bakış sunan Hakim'in Yolculuğu'nun ikinci cildi, Hakim'in iki yılı aşan Türkiye izlenimlerini ve yasadışı yollarla Türkiye'den Yunanistan'a kaçışını sayfalarına taşıyor. Evlendikten sonra bir süre Antalya'da yaşayan Hakim, yeni iş fırsatları kovalamak için çok geçmeden İstanbul'a taşınır. Burada oğlu Hadi'yi kucağına alan genç adam, işportacılıktan inşaat işçiliğine, farklı işkollarında dikiş tutturmaya çalışır. İnişli çıkışlı günlerin ardından, karısı Najmeh'yi ailesiyle birlikte Fransa'ya yolcu eder. Resmî evraklar tamamlanır tamamlanmaz kendisi de Hadi'yle arkalarından gidecektir. Oysa hayalleri bürokratik engellere takılır. Fransa'ya uzanan yolların kapanması nedeniyle İstanbul'da oğluyla bir başına kalır. Tam da o sıralarda, babasının bombardıman sonucu öldüğü haberini alır. Hayatı her yönüyle altüst olan Hakim'in artık çok geç olmadan bir karar vermesi gereklidir. Ya Türkiye'de kalacak ve kaderine boyun eğecektir ya da gözünü karartıp yasadışı yollarla Avrupa'ya gidecektir...

Desen okurları için serinin ilk iki halkasının en önemli özelliklerinden biri, Türkiye'den bolca kareler içermesi. Mağaza tabelalarından şehirlerin sembol yapılarına ve hatta evlerin mobilyalarına kadar incelikle verilen detaylar, Fabien Toulmé'nin çizer olarak hikâyeyi aktarmadaki ustalığını gözler önüne seriyor. Hakim'in 2013'ün Mart ayında Amman üzerinden uçakla Antalya'ya gelmesiyle başlayan Türkiye serüveni; sırasıyla Temmuz 2013'te İstanbul ve Ağustos 2015'te İzmir'i de kapsayan bir güzergâhta, trajikomik durumlar eşliğinde veriliyor.

Yaşanmış bir hikâyeye dayanmasından ötürü hem bir belgesel hem de merak uyandırıcı bir haber röportaj niteliği taşıyan Hakim'in Yolculuğu, usta bir çizer ve hikâye anlatıcısı olan Toulmé'nin güçlü görselleriyle müthiş bir sinematografik anlatım sergiliyor.

''Konforlu ve dertsiz bir yaşamdan cehenneme nasıl böyle hızla geçmiştik? Hangi koşulların üst üste gelmesiyle hayatını tehlikeye atarak ülkesinden kaçan bir zavallıya dönüşmüştüm.''

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Hakim'in Yolculuğu - 2 Türkiye'den Yunanistan'a, Yazar: Fabien Toulme, Çevirmen: Damla Kellecioğlu, Desen Yayınları, 2021, 264 Sayfa

 

MARKSİZM Mİ VAROLUŞÇULUK MU? - GYÖRGY LUKACS

İdealizm ile varoluşçuluk arasında nasıl bir süreklilik vardır? Maddeci materyalizm ile idealizm arasındaki karşıtlık varoluşçu felsefede kendini nasıl gösterir? Varoluşçuluk burjuva felsefesinin bunalımına bir çözüm olarak mı ortaya çıktı? Varoluşçuluğun faşizm ile olan ilişkisi nasıl ele alınmalı? Varoluşçu ahlak felsefesinin çelişkileri nelerdir? Emperyalist aşamada idealizm hangi felsefi temellerle “kurtarılmaya” çalışıldı? Varoluşçuluğun maddeci bilgi kuramına ve diyalektiğe karşı gösterdiği direnişin burjuva ideolojisi ile bağlantısı nedir? Marksizm, öznellik ve nesnellik arasındaki ilişkiyi nasıl çözüme kavuşturdu ve bunun ne gibi tarihsel etkileri oldu? Varoluşçuluğun soyut ve öznel özgürlük anlayışı burjuva felsefesiyle nasıl iç içe geçti?

20. yüzyılın önemli Marksist düşünürlerinden György Lukács, Türkçede ilk kez yayınlanan bu yapıtında varoluşçuluğun Marksist bir çözümlemesini gerçekleştiriyor, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yükselen varoluşçu düşüncenin felsefi ve politik bağlamlarını irdeliyor.

Diyalektik maddecilik ile varoluşçuluk arasında yaşanan tartışmaları gelip geçici bir parlama olmaktan ziyade köklü ve felsefi geçmişi olan bir karşılaşma olarak ele alan yazar, varoluşçuluğun önde gelen temsilcilerinden Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Merleau-Ponty’yi derinlemesine inceliyor. Lukács, bu yazarların aralarındaki farklılık ve ortaklıkları, Heidegger, Schopenhauer, Nietzsche ve Kierkegaard’dan devraldıkları görüşleri, bu felsefenin karşısına Hegel’den Marx’a uzanan diyalektik maddeciliği koyarak tartışıyor.

Lukács’ın varoluşçuluğa yönelik temel eleştirilerini dile getirdiği bu kitap, okurları felsefe tarihine, felsefenin güncel politik yansımalarına ve tartışmaların yürütüldüğü tarihsel, toplumsal bağlama dair düşünmeye davet ediyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Marksizm mi Varoluşçuluk mu?, Yazar: György Lukacs, Çevirmen: Mehmet Sert, Yordam Kitap, 2021, 224 Sayfa

 

SONUN BACAKLARI - MAKBULE ARAS EİVAZİ

Makbule Aras Eivazi'nin 18 öyküden oluşan ilk öykü kitabı Sonun Bacakları, gündelik yaşamın, serin öğlen uykularının, yön değiştiren rüzgârların tekinsiz ikliminde geziniyor. Gizlenmiş kederlerle, sokakta, evde, balkonda kalan izlerle, her şeye hakkı olanlarla değil de hakkına ancak bir oyalı tülbent düşenlerle buluşturuyor bizi. Makbule Aras Eivazi, bir başka bakış, bir fısıltı daha var diyor ve onun diliyle kuruyor öykülerini.

"İnsan neyi kaybedeceğini, nasıl kaybedeceğini bilir mi? Belki de bunun bir önemi yok. Asıl mesele şu ki insan, hiç yalnız kaybetmiyordu ve bunu çok geç anlıyordu. İki kişilik bir yükü tek başına sırtlanmanın mümkün olmadığını da. İnsan ne çok şeyi sonradan anlıyordu. Ve belki de bu, çok daha iyiydi. Her şeyi anlaya anlaya yaşamak mümkün değildir belki de. Anlamak, bazı duyguları yok ediyordu."

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Sonun Bacakları, Yazar: Makbule Aras Eivazi, Yapı Kredi Yayınları, 2021, 120 Sayfa

 

2666 - ROBERTO BOLANO

Meksikalı entelektüellerin güçle ilişkisi bilinen hikâyedir. Hepsi aynıdır demiyorum. Kayda değer istisnalar var. Güce teslim olanların kötü niyetli olduklarını da söylemiyorum. Hatta tamamen teslim olduklarını bile iddia etmiyorum. Sadece bir iş deyip geçebiliriz ama devlet için çalışmaktan bahsediyoruz. Avrupa'da entelektüeller yayınevleri veya gazeteler için çalışır, karıları onlara bakar veya aileleri zengindir ve kendilerine aylık ödenek bağlatmıştır veya işçidirler ya da suçludurlar ve yaptıkları işten dürüstçe para kazanırlar. Meksika'da, ve bu söylediğim Arjantin hariç bütün Latin Amerika için de geçerli, entelektüeller devlet için çalışır.
 
2666'yı meydana getiren birbirinden bağımsız okunabilecek beş roman ortak unsurlar içerdiği gibi ortak bir amaca da hizmet eder. Romancılardan akademisyenlere, mahkûmlardan spor yazarlarına, öğrencilerden savaş suçlularına uzanan karakterlerin yolları ABD-Meksika sınırındaki, kadın cinayetleriyle ün salan meşum bir şehirde kesişir…
 
Yaşamının son yıllarında inşa ettiği 2666, Roberto Bolaño'nun belki de en iddialı yapıtı.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: 2666, Yazar: Roberto Bolano, Çevirmen: Zeynep Heyzen Ateş, Can Yayınları, 2021, 1192 Sayfa

 

ŞEHİR HASTANELERİ: ALTI KAVAL ÜSTÜ ŞİŞHANE - ÖZGÜR ERBAŞ

Elinizdeki kitap, sermayenin sağlık hizmetini herkes için bir hak olmaktan çıkarıp paraya tahvil etme amacı doğrultusunda gerçekleştirdiği saldırıların geldiği en son aşamayı, şehir hastanelerinin öyküsünü anlatıyor.

Yazar, bu hastaneler hakkında gözlerden uzak tutulan bilgileri ve verileri eleştirel gözle bir araya getiriyor; bu projelerin altlığı olan kamu-özel ortaklığı finansman modelini şehir hastaneleri olgusu üzerinden panoramik bir yaklaşımla tartışıyor. Toplumun geniş kesimlerinin çıkarlarını umursamayan bir avuç azgın “müteşebbis” ile onların iktidardaki hamilerinin ikbal çarklarının sürgit dönmesini sağlayacak “hinliklerden” biri olan şehir hastanelerinin nasıl tesis edildiğine, bu tür akçeli işlerin “bizde nasıl döndüğüne” açıklık getiriyor. Okur, şehir hastaneleri sürecini takip ederken devlet ve sermaye aktörlerinin 1980'lerden günümüze kamu yararını ortadan kaldıran bu şebekeyi nasıl ilmek ilmek ördüklerine tanık oluyor.

Kitap, bu iç karartıcı tabloyu değiştirme yönünde verilen mücadeleleri ve bu mücadelelerin esinlediği umudu da okurdan esirgemiyor ama; bu konuda kazanılanları, ele geçenleri, elden kaçanları ibretlik bir envanter olarak önümüze koyuyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Şehir Hastaneleri - Altı Kaval Üstü Şişhane, Yazar: Özgür Erbaş, Dipnot Yayınları, 2021, 204 Sayfa


HAYATIMIN ROLÜ - MAITE CARRANZA

Hayatının rolü için erkenden büyümek zorunda kalanların hikâyesi...

Katalan edebiyatının ödüllü yazarlarından Maite Carranza, ekonomik darboğaza giren bir ailenin yaşadıklarını bir gencin gözünden anlattığı romanıyla ilk kez Günışığı Kitaplığı'nda. Olivia, oyuncu annesinin bunalıma girmesi ve hastaneye kaldırılmasıyla, olan bitenden habersiz küçük kardeşi Tim'i oyalamak ve hayata yeniden tutunmak için bir film oyunu kurgular. Yeni taşındıkları mahallede onları yeni renkler, yüzleşmeler, kimlikler ve roller beklemektedir. "Hepimizin başına gelebilir" duygusundan "Hayat sürprizlerle doludur" duygusuna usta işi bir kurguyla sürükleyen roman, her yaştan okura "tanıdık" gelecek ve umudu yüceltecek nitelikte. Aile içinde rollerin değişmesi, erken yaşta ağır sorumluluklar üstlenmek, yoksullukla baş etmek gibi zorlu süreçleri naif bir üslupla kaleme alan yazardan etkileyici bir kitap.

Oyuncu annesi ve küçük kardeşi Tim'le yaşayan Olivia, borçları yüzünden bankanın kapıya dayandığını öğrenir. Annesi işsiz kalmış ve elde avuçtakiler hızla tükenince de ciddi bunalıma girmiştir. Yoksullaşan ailenin yükü, on iki yaşındaki Olivia'nın omuzlarındadır artık. Bir yandan, küçük Tim'i oyalamak için kurduğu oyunu sürdürürken, bir yandan da hastaneye kaldırılan annesinin iyileşmesi için çırpınır. Yoksul bir mahallede edindikleri yeni çevreye ve okula ayak uydurmaya çalışan iki kardeş, beklenmedik arkadaşlıklarla, güç veren insanlarla sarmalanırlar…

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Hayatımın Rolü, Yazar: Maite Carranza, Çevirmen: Saliha Nilüfer, Günışığı Kitaplığı, 2021, 200 Sayfa

DAHA FAZLA