Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili ileri kitap okurları, geçtiğimiz haftalarda basımı yapılan ve raflarda yerini alan kitaplar arasından sizler için en uygun olabileceğini düşündüğümüz altı kitap derledik. Umarız beğenirsiniz. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.

BEN SENIN ZENCIN DEĞILIM - JAMES BALDWIN

"Amerika'da zencinin hikâyesi

Amerika'nın hikâyesidir.

Hoş bir hikâye değildir."

Malcolm X, Martin Luther King Jr. ve Medgar Evers. Amerika'daki siyahi mücadelenin üç sembol ismi. Üçü de 40 yaşını görmeden öldürüldüler… Birbirinden farklı yöntem ve üsluplarla Amerika'daki ırkçılığa karşı mücadele eden bu üç "siyah adam"ın ortak arkadaşıydı James Baldwin. Yazdığı eserler haricinde yaşantısında da insan hakları savunucusu kimliğiyle tanınan James Baldwin'in kaleminden ABD'deki "ırkçılığa" karşı bir başkaldırı metni BBen Senin Zencin Değilim.

James Baldwin'in tamamlayamadığı Remember This House adlı romanına ait notlar, diğer belge ve tanıklıkları bir araya getirip derleyen Raoul Peck'in, aynı adla sinemaya da uyarladığı Ben Senin Zencin Değilim, Baldwin'in birçoğu kendi hayatından anlarla yıllardır değişmeyen Amerika'daki ‘zenci'nin hikâyesini anlatıyor.

"Dünyada herhangi bir beyaz adam ‘bana ya özgürlük ya ölüm verin,' deyince bütün beyaz dünya alkışlıyor. Siyah bir adam tamamen, kelimesi kelimesine aynı şeyi söyleyince, suçlu olduğuna hükmediliyor ve suçlu muamelesi görüyor ve bu pis zenciden örnek oluşturmak için mümkün olan her şey yapılıyor ki bir daha onun gibisi çıkmasın."

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE:Ben Senin Zencin Değilim, Yazar:James Baldwin, Çevirmen:Sevin Okyay, Kırmızı Kedi, 2020, 144 Sayfa

 

KIZLARIN SUSKUNLUĞU - PAT BARKER

Npr, Washington Post, Financial Times ve The Economıst’e Göre Yılın En İyi Kitaplarından.

Onu görmeden önce sesini duydum: Çığlığı surlarımızın içinde yankılanıyordu. Tanımak için onu görmenize gerek yoktu, şanı savaşacağı yerlere önceden gelirdi: Yüce ve zeki Akhilleus, tanrılara benzeyen Akhilleus… Ondan bahsederken bu isimlerin hiçbirini kullanmazdık. “Kasap” derdik biz ona.

Beni kendi şehrimden, tahtımdan kopardığı gün eski hayatıma dair her şey ardımda kaldı. Troya’yı almak üzere yola çıkmış bir ordunun kölesi, kardeşlerimi ve kocamı öldürmüş Akhilleus’un odalığıydım artık. Kim olduğunu önemsemediği bir ganimettim onun için, fazlası değil.

Neyi mi önemserdi peki? Şanını… çünkü pazarlık böyle yapılmıştı, hilekâr tanrıların ona verdiği söz buydu: Troya surları altında erken bir ölüme karşılık ebedi şan ve şeref. Ve ölümü yakındı, bunu biliyordu.

Ama bu hikâye savaşın nasıl şanlı olduğunu, erkeklerin ne kadar cesurca çarpıştığını anlatmayacak, o defalarca yapıldı. Hayır, bu tarihte unutulmaya zorlananların hikâyesi. Yine de unutulmayacağız, yıllar sonra bile anneler çocuklarına Troya şarkılarını söyleyecek, biz de onların rüyalarından eksik olmayacağız… kâbuslarından da.

Kızların Suskunluğu’nda Pat Barker, Troya Savaşı’nı Akhilleus, Odysseus ve Agamemnon gibi intikam peşindeki erkeklerin değil, onların gölgesinde kalan bir kadın olan Briseis’in gözünden anlatıyor ve İlyada destanına yepyeni bir bakış açısı getiriyor.

“Kızların Suskunluğu savaşa ve ardında bıraktıklarına dair şahane, başkaldıran ve tüyler ürperten bir roman. Tek kelimeyle muazzam.”

Diana Gabaldon

“Neredeyse Homeros'un yazdıkları kadar görkemli. Meşhur olaylar ve mitolojik isimler bu kitapta büyülü biçimde yeniden hayat buluyor. Dokunaklı ve usta işi bir roman.”

The Economist

“Kızların Suskunluğu, zekâ yüklü bir roman.”

Kirkus

“Bu kitap daha doğru bir zamanda yazılamazdı. Barker, kadınların gündelik dilini yansıtmakta gerçek bir usta.” 

Publishers Weekly

“Man Booker ödüllü Pat Barker’dan İlyada üzerine zarafet dolu bir roman. Bu kitaba dair her şey çok inandırıcı. Ne kadar tavsiye etsek az.”

Booklist

“Ben, Kirke muazzam bir feminist anlatıydı, Kızların Suskunluğu ise her parçasıyla bambaşka bir seviyede. Pat Barker’ın külliyatındaki Damızlık Kızın Öyküsü ânı bu.”

Sam Baker

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE:Kızların Suskunluğu, Yazar:Pat Barker, Çevirmen: Seda Çıngay, İthaki Yayınları, 2020, 320 Sayfa

 

PIRI - KAYIP DENIZLER ÜZERINE BIR ANIMSAMA - FARUK DUMAN

Yapı Kredi Yayınları, Faruk Duman kitaplarını yayımlamayı sürdürüyor. 2003 yılında Pîrî ile romana yönelen Duman, bu alandaki yetkinliğini yıllar içinde göstermişti. Yazarın ilk romanı Pîrî şimdi YKY kapağıyla okuruna ulaşıyor.

Pîrî’de Osmanlı Paşası Yusuf’un, komutasındaki gemiyle görevlendirildiği bir kuşatmaya giderken, Karanlık Deniz’de yaptığı gerçeküstü yolculuk anlatılıyor. Masalsı, fantastik atmosferiyle dikkati çeken roman Yusuf’un dışında üç kişinin daha çevresinde dönüyor: Seyyid, Azat, Seferis. Bir eski zaman teknesinde dört kişinin gerçek-düş ilişkileriyle gelişen romanda Yusuf’un bilinci, annesiyle ve ilk aşkıyla, denizle, uzaklarla, haritalarla, kayıp noktalarla, karanlıklarla sarmalanıyor. Efsunlu bir atmosfer içinde süzülen tekne, buğulu denizlerde, sonsuzluğun sessizliğinde dolaşıp Çıplak Kadınlar Adası’nda demir atıyor.

 “Çocukluğumun puslu zamanlarından sıyrılıp da denizler enginine açıldığımda anladım ki, ben meğer, gözlerimin önünde uzayıp giden denizi, hayal edermişim.”

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Piri - Kayıp Denizler Üzerine Bir Anımsama, Yazar:Faruk Duman, Yapı Kredi Yayınları, 2020, 128 Sayfa

 

E.M. FORSTER’DA HÜMANIZMIN TEHLIKELERI - FREDERICK C. CREWS

20. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya koyduğu eserleriyle İngiliz edebiyatına başkalık getiren, sınıfsal duruşun altında yatan aşağılayıcı bakışı romanlarının merkezine koyan, bunu bir tür ters açı yaratarak empatiyle sonuçlandırmayı düşünen, romantizmi de metinlerinin sac ayaklarından biri gibi gören E.M. Forster (Edward Morgan Forster); gelenekle modernizmin çatışmasının zirvede olduğu bir dönemde yaşamış ve yazmıştır. Eserlerinde, modernizmin krizini ve ikiyüzlülüğünü hissedilir kılmış, orta sınıftan bir ailenin çocuğu olduğu için, -üst sınıfla altsınıf arasında yer aldığından- nesnel bakış avantajını kullanmış, sınıfsal gözlemlerini doğru bir perspektiften yansıtabilmiş büyük bir edebiyatçıdır Forster. Mükemmel kurgulanmış entrikalar içinde gezinirken, her sınıftan her karaktere benzer bir mesafeden bakmayı da düstur edinmiş, ayrıntıları es geçmeyen ve bu ayrıntılardan devasa bir resim çıkarmayı başaran tarzıyla öncü özelliklere de sahip bir isim olmuştur.

Frederick C. Crews, Hümanizmin Tehlikeleri’nde E.M. Forster'ın romanlarını En Uzun Yolculuk, Meleklerin Uğramadığı Yer, Manzaralı Oda. Howards End ve Hindistan'a Bir Geçit - on dokuzuncu yüzyıl liberalizmi ve hümanizmi çerçevesinde analiz ediyor. Forster'ın ailesinin, eğitim geçmişinin, dini/politik mirasının ve “Bloomsbury Grubu” ile olan ilişkisinin izini süren Crews, yazarın “hümanizmin tehlikeleri”ni kabul etmesiyle artan melankolisini gözler önüne seriyor. Romancılığının yazarı, cinsel eşitlik, kendini ifade etme, sosyal sorumluluk gibi moda sloganlardan uzaklaştırdığını söylüyor; mizaç ve şefkatiyle insanlık durumuna ironiyle bakan devasa yazarlar arasına yerleştiriyor Forster’ı.

“Forster’ın bir hümanist, kendi inancını bu dünyada sınayan ve bireysel insani düsturları her şeyin ölçütü diye tayin eden bir adam olarak sahiplendiği o bütünlüklü konumunu düşünüyorum ben. Teorik bakımdan Forster, kariyeri boyunca bu konuma sadık kalır, fakat bir roman sanatçısı olarak kendini gitgide bu konumun negatif tarafına çekilmiş bulur. Forster’ın sanatsal gelişiminin, hümanizmin yapısında var olan ironileri ve düş kırıklıklarını aşamalı biçimde benimsemesiyle koşut gittiği şeklindeki çıkarsamayla durmadan karşı karşıya geleceğiz. Hümanizmin tehlikelerini kabullenme, Forster’ın romanlarında var olan anlamın başlıca mihenktaşı haline gelir ve nihayetinde baskın bir tema olarak gün yüzüne çıkar aslında. İlgilendiğimiz gerçek mesele bu fenomendir ve çeşitli açılardan göz gezdireceğiz ona. Gelgelelim ilkin, Forster’ın hümanizmini eksiksiz biçimde tanımlamalı ve tarihsel kaynaklarını tespit etmeliyiz.”

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE:E.M. Forster’da Hümanizmin Tehlikeleri, Yazar:Frederick C. Crews, Çevirmen: A. Kadir Gülen, Nota Bene Yayınları, 2020, 216 Sayfa

 

YAPAY ZEKA ÇAĞI - BYRON REESE

100.000 yıl önce ateşi kontrol altına aldık, böylece dile uzanan yola girdik.

10.000 yıl önce tarımı geliştirdik, böylece yerleşik hayata geçip şehirler kurduk ve toprak savaşlarına giriştik.

5000 yıl önce tekerleği ve yazıyı icat ettik, böylece ulus devlet anlayışını geliştirdik.

Şimdi ise yükselen teknolojiyle birlikte yeni ve dördüncü bir çağın, yapay zekâ çağının başlangıcındayız. Fakat buraya birdenbire gelmedik. Byron Reese insanlığın yapay zekâ çağına uzanan bu çok uzun ve meşakkatli geçmişini incelemekle başlıyor; insanlık adına kazandığımız bütün savaşlardan ve geçtiğimiz bütün yollardan sonra nihayet bugüne, bilgisayarların ve makinelerin yüzyılına geliyor.

Yapay zekâ ve robotik bilimi, tarihin bu dönüm noktasındaki yol göstericilerimiz ve bilimin bu yükselen yıldızlarına sormamız gereken çok fazla soru var: Bizler, insan olarak birer makine miyiz? Bilgisayarlar herhangi bir şey hissedebilir mi? Bilinç kazanmaları mümkün mü? Eğer bilinçlenirlerse, bu bizi bir insan-robot savaşına yönlendirir mi? Peki ya etiğin bütün bunlar üzerindeki etkisi nedir? Tarihi arka plandan mühendislikteki son gelişmelere, felsefeden sinema ve dizi sektöründeki yansımasına kadar yapay zekânın yolculuğu Yapay Zekâ Çağı'nda sizi bekliyor.

"Yapay Zekâ Çağı sadece yapay zekânın yükselişinin bizim için ne anlama geldiğini tartışmakla kalmıyor, aynı zamanda okurları önyargılarına meydan okumaya zorluyor. Ve tüm bunları hem eğlenceli hem de ilgi çekici bir şekilde yapmayı başarıyor."

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE:Yapay Zeka Çağı, Yazar:Byron Reese, Çevirmen:Mihriban Doğan, Say Yayınları, 2020, 360 Sayfa

 

YAZMA ÜZERINE SOHBETLER - URSULA K. LE GUIN

Kurmaca, şiir ve kurmacadışına odaklanan üç ayrı söyleşiden oluşan bu sohbetlerde, yazmanın zorluk ve ödüllerini, inceliklerini ve püf noktalarını tartışıyor Ursula K. Le Guin. Bunu yaparken de, hem yazar olarak birikiminden hem de "yaşanan bilgelik" haline gelmiş tecrübelerinden bekleneceği üzere pek çok konuya değiniyor. Yazma zanaatının teknik detaylarından dilin ahlaki meseleleri yansıtma ve kullanma biçimlerine, yazının ritminden şiirin müziğine, yayıncılık piyasasından kadın yazarların edebi kanondan dışlanmasına, "öteki"nin perspektifinden yazmaktan siyaset, bilim ve doğaya uzanan geniş bir yelpaze bu.

"İyi bir söyleşinin hiç bitmemesini istersiniz," diyor Le Guin. Nitekim yazarın kendi eserlerinin yanı sıra, etkilendiği ve ilham aldığı bazı eserlerden alınan pasajlarla da zenginleştirilmiş olan bu sohbetlerin tadı okurun damağında kalıyor. Hayranlarına Le Guin'i daha iyi tanıma fırsatı sunan bu kitabın, yazarı henüz tanımayanlar için de güzel bir tanışma vesilesi olacağını umuyoruz.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE:Yazma Üzerine Sohbetler, Yazar:Ursula K. Le Guin, Çevirmen:Özde Duygu Gürkan, Metis Yayıncılık, 2020, 128 Sayfa

DAHA FAZLA