Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili kitap severler, haftanın yeni çıkan kitaplarından sizler için derledik. Keyifli okumalar dileriz.

UYKUDAKİ UYANIYOR-H.G. WELLS KİTAPLIĞI - HERBERT GEORGE WELLS

H. G. Wells’in ilk kez 1899 yılında tefrika olarak, 1910 yılında ise değişiklikler yaparak okura sunduğu Uykudaki Uyanıyor, iki asırlık uykusunun ardından 2100’lü yıllarda gözünü açtığında dünyanın en önemli insanı olduğunu fark eden birinin bu gerçekle mücadelesini konu alıyor.

Bir Victoria dönemi insanı olarak yattığı uykusundan distopik bir gelecekte dünyanın hâkimi olarak uyanan Graham’in karar vermesi gereken şey basittir: Uyanmasıyla başlayan devrimin sonunda gücünü halkla mı yoksa hâkim kuvvetle mi paylaşacaktır?

Modern edebiyatta distopyanın ilk örneklerinden biri olan kitapta Wells, günümüzde yüzleşmek zorunda olduğumuz kapitalist iştahı ve akabinde gelen kontrolsüz makineleşmeyi büyük bir öngörüyle anlatıyor.

Yazarın külliyatında ahlakçılığın izlerinin görülmeye başlandığı ilk eser olarak kabul edilen Uykudaki Uyanıyor’da sosyalizmden devrime ihanete, halkın bilinçli olarak fakirleştirilmesinden seçkinlerin tüm teknoloji ve zevk kaynaklarına hâkim olmasına dek pek çok fikir karşı karşıya geliyor.

“Esas bilimkurgu klasiklerinin en önemlilerinden biri. Uykudaki Uyanıyor’un asıl başarısı insani değerleri yansıtabilmesinde. Kitapta güzel yeni dünyaya dair hayallerimizden çok uzakta olan toplumsal gerçeklikler anlatılıyor olsa da onu aslında bir klasik haline getiren on dokuzuncu yüzyıldaki Viktoryacılığın o siyah-beyaz kavramlarını temel alması. Bu eser ‘Genç Wells’in ütopik olmayan kitapları arasında en iyisi.”

- Galaxy Science Fiction

Orson Scott Card’ın önsözüyle

Henri Lanos’un resimleriyle... 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Uykudaki Uyanıyor-H.G. Wells Kitaplığı, Yazar: Herbert George Wells, Çevirmen: Cihan Karamancı, İthaki Yayınları, 2020, 296 Sayfa

İKİNCİ HAYAT: KAÇMAK-KOVULMAK-DÖNMEK ÜZERİNE DENEMELER - NURDAN GÜRBİLEK

Her yazarın içinde az ya da çok bir yer yaratma, bütün yerleri geride bırakıp yazıya yerleşme isteği vardır. Bir yazınsal vatan: Bu taşlı toprağı ben yarattım, bu geniş bozkırı, bu yeşil tepeleri, bu zirveleri karla kaplı dağı ben yarattım. Dağda yanan ateş, ateşin başında toplanmış insanlar, insanların dinlediği hikâyeler benim eserim. Ama sadece bir yazı olanağından değil, bir yaşam olanağından da söz eden bir yazarın yazınsal yurda rahatça yerleşmesini beklemek safdillik olurdu.”

İkinci Hayat’ta “yer duygusu” üzerine düşünüyor Nurdan Gürbilek. Bir yandan “yer”e, “yurt”a, “ev”e edebiyatın, bazen sinemanın açtığı kapılardan giriyor; kökenlere ve başlangıçlara, kaçanlara ve dönenlere, eve ve sırlarına yakından bakıyor. Diğer yandan anlatı, üslup ve dili bu ana eksen etrafında değerlendiriyor; “dilsel vatan” ve sınırları üzerine düşünüyor.

Bazı sorular eşliğinde: Kapısını başkalarına sımsıkı kapatmış bir kompartmana, bir özel sığınağa, bir kişisel hücreye mi dönüşecek ev, yoksa o koruyucu hücreyi geniş bir ortaklık zemininde yeniden tanımlayabilecek miyiz? Etrafına kalın duvarlar çekmiş bir “coğrafya kaderdir”e mi sürükleniyoruz, yoksa daha geniş bir yurt tanımına ulaşabilecek miyiz? 

Bugün evin hayatımızın merkezine oturduğu bir dünyada bizi evin gerçek ve mecazi, olumlu ve olumsuz anlamları üzerine düşünmeye çağıran deneme ve fragmanlardan oluşuyor İkinci Hayat. 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: İkinci Hayat: Kaçmak-Kovulmak-Dönmek Üzerine Denemeler, Yazar: Nurdan Gürbilek, Metis Yayıncılık, 2020, 208 Sayfa

YAPAY ZEKA YERİMİZİ ALACAK MI? - SHELLY FAN

Hep kitap’tan yenilikçi, bilgilendirici, çığır açıcı yepyeni bir dizi: Önemli Sorular! Bu kitaplar, hayatlarımızda ve bugünün dünyasında büyük etkisi olan temel meselelere yepyeni bir pencereden bakıyor. Eşsiz görsel tasarımı ve katmanlı metin yapısıyla karmaşık konuları anlamamızı kolaylaştırıyor. Geriye sadece önemli soruların ardındaki tartışmaların derinliklerine inmek kalıyor.

Son altmış yılda makinelere hissetmeyi, öğrenmeyi, mantık yürütmeyi ve harekete geçmeyi öğreten bir teknoloji olan yapay zekâ alanında pek çok şaşırtıcı gelişme yaşandı. İnsansı robotlar ve sürücüsüz araçlar dünyayla kurduğumuz ilişkide radikal bir değişimin sinyallerini verirken, sosyal medyadan Netflix’e yapay zekâ evlerimize girdi bile.

Yapay zekânın gerçekliğe hâkim olacağı bir eşikte miyiz? Bu gelişen alanın etik kuralları pratikte ne kadar geçerli olacak? İnsanlar yapay zekânın gerisinde mi kalacak? Bu ilham verici kitapta hepimizi ilgilendiren o ikilem tartışılıyor: Yapay zekâ toplumu ve insanlığı daha iyi bir geleceğe mi taşıyacak yoksa sonsuz gücüyle tüm gezegene hâkim olduğu bir distopyaya doğru mu ilerliyoruz? 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Yapay Zeka Yerimizi Alacak mı?, Yazar: Shelly Fan, Çevirmen: İpek Güneş Çıgay, Hep Kitap, 144 Sayfa

İSTANBUL’DAN ANADOLU’YA RUMLARIN YEMEK KÜLTÜRÜ - SULA BOZİS

Sula Bozis, Rumların (özel dini günler ya da gündelik hayat içindeki) yemek kültüründen, sofra geleneklerinden ve mutfak alışkanlıklarından bahsediyor. Ayrıca Trakya, Karadeniz, Kapadokya gibi bölgelerde, İstanbul ve İzmir gibi kentlerde yeme-içme kültürüne yaptıkları katkıların, işlettikleri lokantaların, toplumsal hayata kazandırdıkları zenginliklerin ayrıntılı bir dökümünü yapıyor.

İstanbul’dan Anadolu’ya Rumların Yemek Kültürü, her kültürün başka kültürleri beslediğini de unutmayarak kentler, mesire yerleri, sokaklar, meyhaneler, sokak satıcıları arasında gezinip renkler, kokular ve tatlar arasında kaybolmak isteyenler için birebir. 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: İstanbul’dan Anadolu’ya Rumların Yemek Kültürü, Yazar: Sula Bozis, Yapı Kredi Yayınları, 2020, 440 Sayfa

BAY PIEKIELNY ADINDA BİRİ - FRANÇOIS HENRI DESERABLE

Kendi hayat hikâyesini kaleme aldığı Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı’da Romain Gary, komşusu Bay Piekielny’ye küçükken verdiği bir sözden bahseder: Gelecekte, bu dünyanın ileri gelenleriyle tanıştığında, “Wilno’da, Büyük Pohulanka Sokağı 16 numarada, Bay Piekielny adında biri yaşardı,” diyecektir. Verdiği bu sözü Romain Gary unutmayacaktır. Annesinin kehanetlerinin izinde ve ötesinde tek bir hayata birden fazla hayatı sığdırmayı başardığında, her fırsatta, “Bay Piekielny adında biri yaşardı,” diye biten bu cümleyi tekrar eder.

Romain Gary’yi nasıl tanıtmalı? Yazar, diplomat, savaş uçağı pilotu, yönetmen; sinema dünyasının ikonik yüzü, kısa saçlı güzel Jean Seberg’in eşi; aynı kişiye birden fazla kez verilmeyen prestijli edebiyat ödülü Goncourt’u bir kez kendi adıyla bir kez de Émile Ajar mahlasıyla olmak üzere iki sefer almayı başaran Fransız.

Romain Gary’nin ölümünden yıllar sonra, Vilnius’ta kaybolan yazar François-Henri Désérable, tesadüfen Romain Gary’nin çocukken yaşadığı evin önünde bulur kendini. Gary’nin Bay Piekielny’ye verdiği sözü hatırlar ve şu sorular zihnini meşgul etmeye başlar: Bay Piekielny adında biri gerçekten yaşadı mı?  Romain Gary, söylediği gibi, Kennedy’ye, de Gaulle’e, Kraliçe Elizabeth’e ve daha pek çok kişiye bu meşhur cümleyi söyledi mi? Asıl olanın peşine düşen yazar, gerçekle hayalin iç içe geçtiği bu romanda hangisinin nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir hikâyenin ve sıra dışı yaşamların kapılarını aralar. 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Bay Piekielny Adında Biri, Yazar: François Henri Deserable, Çevirmen: Aylin Yeğin, Can Yayınları, 2020, 240 Sayfa

DAHA FAZLA