Vitrin: Yeni çıkanlar

Vitrin: Yeni çıkanlar

Sevgili kitap okurları, İleri Kitap ekibi olarak bu hafta da yeni çıkan kitaplardan sizler için derledik. Keyifli okumalar ve iyi pazarlar dileriz.

KİLDEN AYAKLAR - TERRY PRATCHETT

İpucu kelimesi beş harflidir fakat harfler kimbilir nerededir!

Kült yazar Sör Terry Pratchett'ın kaleme aldığı ''Diskdünya'' serisinin ilk kez Türkçeye çevrilen yeni kitabı Kilden Ayaklar, baştan sona macera, kovalamaca, gizem ve elbette mizah dolu; o pek zeki, çokbilmiş ünlü dedektifin serüvenlerine biraz selam biraz hiciv ekleyen, kusursuz bir ''katil kim'' romanı.

Dünya çapında 85 milyonun üzerinde satan külliyatın on dokuzuncu halkası olan bu polisiye kitap, ''Bekçiler'' alt serisinin de üçüncü serüveni.

''Diskdünya'' evreninin en sevilen karakterlerinden Şehir Bekçileri Kumandanı Sör Samuel Vimes ve ekibinin yeni maceralarını sayfalarına taşıyan Kilden Ayaklar, kusursuz olay örgüsü ve son âna kadar gizemini koruyan sürükleyici hikâyesi ile Pratchett'ın dehâsına bir kez daha hayran bırakıyor.


Diskdünya, Ankh-Morpork, kalabalık mahalleler, kirli sokaklar; tepişen zenginlerin ayakları altında ezilen fakir ama gururlu insanlar... Ve sonbaharın son günlerinde şehrin üzerine çöken ağır sisin, bu kez hakiki bir sebebi var...

Lord Vetinari gözlerini çok yavaşça kırptı.
''Ah, Sör Samuel,'' dedi, ''ama kime güvenebilirsin ki?..''

Kimseye. Hiç kimseye. Şehrin tartışmasız hükümdarı Havelock Vetinari, ani ve kaçınılmaz şekilde ölümle yüz yüze geliyor; zira biri ya da birileri, canını almak için bu kez zehir yolunu seçiyor. Elbette tüm gözler derhâl Kumandan Sam Vimes ve ekibine kayıyor, çünkü onlar uzun zamandır, kanunu ellerinde sıkı sıkıya tutuyor...

Fakat bu kez işleri hepten zor, çünkü işin içinde onlarca numune, yüzlerce İpucu, binlerce soru işareti var... Bir de golemler. Çünkü Diskdünya'nın bu -nispeten- yeni sakinleri, fantastik edebiyatla bilimkurguyu bir araya getirircesine ''robotik'' bir duruş sergiliyor!

Eşitlik, adalet, hak ve özgürlükler gibi, toplumsal düzen ve yargıyı temsil eden kavramlara eğilirken bile alabildiğine komik olmayı başarabilen Kilden Ayaklar, Terry Pratchett'ın olağanüstü mizahi dehasından beslenen esprili anlatımıyla, okurlarını Ankh-Morpork sokaklarında amansız bir kovalamacaya düşürüyor.

Niran Elçi'nin pürüzsüz Türkçesi ve Delidolu'nun özenli baskısıyla Türkiye'deki okurlarının karşısına ilk kez çıkan bu esrarengiz roman; havada aslı kalan soruları, en çetrefilli polisiye filmleri aratmayan yöntemlerle çözüyor, Diskdünya'nın fantastik evrenine âdeta adalet dağıtıyor.

Vimes neşesizce sırıttı. Durum gerçekten gizemliydi ve o, gizemlerden hoşlanmazdı. Gizemlerin, bir an önce çözmezseniz büyümek gibi bir alışkanlığı vardı. Gizemler bölünerek çoğalırdı...

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kilden Ayaklar, Yazar: Terry Pratchett, Çevirmen: Niran Elçi, DeliDolu Yayınları, 2020, 384 Sayfa

TÜRKİYE’DE FEMİNİST YÖNTEM – KOLEKTİF

Feminist yöntem diye bir şeyden söz etmek mümkün müdür? Söylenegeldiği gibi feminist araştırma sadece “kadınlar tarafından, kadınlar hakkında, kadınlar için, kadınlarla birlikte” mi yapılır, yapılmalıdır? Peki, “Batılı” bağlamlarda üretilmiş kavram ve tartışmalar Türkiye’de yapılan feminist araştırmalar için gerekli ve yeterli çerçeveyi sağlayabilir mi?

Bu sorulardan yola çıkan derlemenin birinci kısmında 1980’lerden itibaren feminist yöntem tartışmaları sırasında oluşturulmuş temel kavramları açan metinlere yer veriliyor. İkinci kısımda ise, kuram ve yöntem birlikteliğinin sosyal dünyaya ilişkin bir dert ile buluştuğu durumların sahada ne gibi farklı yaklaşımlara yol açabildiği gösteriliyor.

“Bu kitabın feminist yöntem sorunsalına en önemli katkısı kuşkusuz araştırmacı konumu ile ilgili tartışmalara getirdiği yeni bakış açıları. Yazarlar yalnızca araştırmacının nötr kalması gerektiği mitini yıkmıyor, kalınmadığında ortaya çıkan çeşitli sorulara ve bunlar üzerinden yapılabilecek çalışmalara da işaret ediyorlar. Nötr olma kaygısından kurtulan araştırmacıların bir anda bilimlerle alakalı birkaç miti birden nasıl yıkabildiklerinin tüm güzelliğiyle sergilendiğini görüyoruz: araştırmacının üstün bilgiye sahip olmama halini, avantajlı araştırmacı var mıdır sorusunun fakirliğini, kadın gibi, hayvan gibi, çocuk gibi, araştırma gibi verili sınıflamaların birçok yerde düşünmeye destek yerine köstek olduğunu, ve belki de en önemlisi araştırma yapıyor olma halinin ne kadar verimli olduğunu…”

- Nükhet Sirman - 

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Türkiye'de Feminist Yöntem, Yazar: Kolektif, Metis Yayıncılık, 2020, 344 Sayfa

KÖTÜ KALP - ASLI TOHUMCU

“Her şeyi hatırlıyorum merak etme. Bir gecede işsiz kaldığını hatırlıyorum. Bir gecede dostu düşmanı tanıdığını hatırlıyorum.

Meydanlarda sadece işimi ve öğrencilerimi geri istiyorum diye ses ederken azgın suçlular gibi yaka paça götürüldüğünü hatırlıyorum.

Kanında duş alacağını söyleyenler göğüslerini gere gere dolaşırken intihar ettiğini hatırlıyorum.”

Takım elbiseleriyle iyi halden yararlanıp serbest kalan tecavüzcüler, emekçilerin haklarını gasp eden işverenler, ağaçları rahat bırakmayan
rektörler, otobüslerde bacaklarını yayarak oturan yolcular, zorba adamlar ve nicesi. Neden hepsi o çatallı, boğuk sesi duyuyordu? Neden
o ses ısrarla peşlerindeydi ve onlara akılalmaz şeyler yapıyordu?

Aslı Tohumcu, bizi yine toplumun cerahat noktalarına götürüyor.

Benzersiz bir roman kahramanıyla tanıştırırken, yüzleşmesi zor gerçeklerle baş başa bırakıyor.

Kötü Kalp, adaleti hak edip de alamamışların, intikam isteyenlerin muamma yüklü romanı.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Kötü Kalp, Yazar: Aslı Tohumcu, İletişim Yayıncılık, 2020, 236 Sayfa

MÜZİK SOSYOLOJİSİ-KURAMSAL BİR GİRİŞ - GÜNEŞ AYAS

Bir müziğin bir başka müzikle, eserin icracıyla, icracının dinleyiciyle, dinleyicinin çevresiyle ilişkisi nedir? Müzikal beğeni ve müzikte anlam nasıl ortaya çıkar? Bu ve benzeri sorular söz konusu olduğu zaman, müzik sosyolojisi bülbülü eti için öldürme riskini göze alan bir disiplin. Ancak nelerin hazmedilip hazmedilemeyeceğini gösteren bir reçete olarak değerlendirilmesi de mümkün.

Müzik sosyolojisine yön veren temel kuram ve yaklaşımları ayrıntılarıyla, güncel eğilimleri de takip ederek sunan ve konuyla ilgili Türkçe literatürü eleştirel bir değerlendirmeye tâbi tutan elinizdeki çalışmanın hem alanında önemli bir boşluğu dolduracağını hem de müzikseverler tarafından ilgiyle okunacağını düşünüyoruz.

“Sanatla sosyoloji arasında çoğu zaman mesafeli ve gergin bir ilişki gözlemlenebilir. Sanatseverler sosyologların sorgulayan, temellendirmeye çalışan ve sanat gibi ‘yüce’ bir faaliyeti ‘gökyüzünden yeryüzüne’ indiren eşitleyici yaklaşımından rahatsız olurlar. Bir an olsun dünya işlerinden kopup muhteşem bir müziğe kendini bırakmak varken, bu müziğin toplumsal bağlamı üzerine kafa yormaya ne lüzum vardır? Birçok müzisyenin, müzik tutkununun ve müzikoloğun gözünde müzik sosyolojisi ilginç, kimi zaman zekice gözlemler içeren ama özünde rahatsız edici bir şeydir. Müziğin daha iyi anlaşılmasına ve hissedilmesine hizmet etmediği gibi, müzik icra etme ve dinlemenin ‘irrasyonel’ alanında dolayımsız bir şekilde yaşanan hazzı da mahveder. Meseleye böyle bakanlar için müzik sosyolojisi, adeta sanata karşı saygısızlıkla eşanlamlıdır…”

Konu başlıkları:

Kutsal Sanat Miti ve Müzik Sosyolojisi
Müzik ve Toplum İlişkisi: İndirgemeci Olmayan Bir Yaklaşım
Müzikte Anlam: Sosyolojik Bir Perspektif
Etnosentrizm, Oryantalist Söylemler ve Müzik
Max Weber ve Müzik Sosyolojisinin Doğuşu
“Yanlış ve “Doğru” Müzik: Adorno ve Müzik Sosyolojisi
Müzik Beğenisi ve Beğeni Hiyerarşileri
Popüler Müzik ve Sosyoloji
Birlikte Yapılan Bir İş Olarak Müzik
Müzik Gelenekleri: Süreklilik ve Değişim
Türkiye’de Müzik Sosyolojisi.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Müzik Sosyolojisi-Kuramsal Bir Giriş, Yazar: Güneş Ayas, İthaki Yayınları, 2020, 352 Sayfa

SÜPER-ERKEK - ALFRED JARRY

Sanatlarda ve felsefede 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl, modern ile modernist arasındaki köprüyü ya da kopuşu işaretleyecek olsak, kuşkusuz bunun mimarı ya da dinamitçisi Alfred Jarry olurdu. Nitekim Rimbaud’nun “Mutlak modern olunmalı” sözünü her yönüyle üstlenmiştir o. Avangardlar, Fütürizm, Kübizm, Dada, Sürrealizm, varoluşçuluk, vahşet tiyatrosu, absürd tiyatro, Oulipo, hepsi bir şekilde Jarry’den ve ’Patafizik edebiyatından beslenir.

1902’de yüzyıl dönemecinde yayımlanan Süper-Erkek’te Jarry bugün de bilim ve teknolojiyle güncelliğini koruyan ­“insanın kendini aşması” fikrinden yola çıkıyor. Ama bu fikrin felsefi ve bilimsel yönüyle yetinmiyor, erotik bağlama da taşıyor onu. Jarry bu unutulmaz “modern roman”da, insanın kendini aşarak sonsuzluğa uzanma potansiyelini açığa çıkaran aşk ve “aşk yapma” fiilini hem mekanik hem de şiirsel haliyle işliyor.

(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE: Süper-Erkek, Yazar: Alfred Jarry, Çevirmen: Haldun Bayrı, Notos Yayınevi, 2020

DAHA FAZLA