Unutacak olana övgüler

Unutacak olana övgüler

Unutma Beni Apartmanı, kutsal aile kavramı ile hesaplaşırken aşkı, toplumsal ilişkileri, yalnızlığı, çalkantılarla geçen yakın Türkiye siyasi tarihini de mercek altına alıyor.

Şilan Geçgel

Bir arkadaş sohbetinde, yeni çıkan kitap rafları arasında ya da bir sosyal medya paylaşımında Nermin Yıldırım’a denk gelmişliğim çoktur. Ancak nedense elime kitabını alacak iç sesi, bir Ankara- İstanbul yolculuğunda buldum. Yazarın, yağmurlu ve kasvetli bir otogar telaşında merhaba demek için seçilebilecek en doğru kitabını elimde tuttuğumu ise anlamam uzun sürmedi. Unutma Beni Apartmanı’nın sayfalarını çevirirken kendimi gri Ankara havası ile bayat otogar çayı arasında bir yere, parçalı bulutlu bir ruh haline hazırladım.

Yola, yersiz, yurtsuz ve köksüz oluşa duyulan derin tutku bir yana; kavuşmaya, yere, yurda ve elbette kök salmaya olan güçlü istek daha baskın gelmiş olacak ki, kendimi hızlıca Süreyya ile kavgaya tutuşurken buldum. Süreyya kim mi? Unutma Beni Apartmanı’nın en köksüzü.

Edebiyatın yola, yolculuğa ve vedalara yüklediği büyülü anlamdan olsa gerek, Türkiyeli okur için, Süreyya hem çok tanıdık hem çok yabancı bir ana karakter. Tam da bu yüzden, Süreyya, sevmek için bağrımıza basmakla, çok kızıp, kavga etme isteği ile yanıp tutuşacağımız bir dosttan farksız.

Süreyya kırk üç yaşında, yazdığı şeyleri bir başkasına satarak; bir başkasını günden güne ünlü bir yazar haline getirerek yaşamını kazanıyor. Sabah dokuz, akşam beş gibi bir mesai değil onunki. Kimliği gizli, yüzü gizli, yazdığı her kelime onun değil bir başkasının hanesine ekleniyor; bilgisayar başında kayda düştüğü her şey usul usul yeni kitaplara doğru akıyor. Süreyya, o kitapları yazan fikir, ruh, kalem ama kitapların değdiği hayatlar, imza için bir başkasına koşuyor. Kod adı N.Y.

Annesi ve babasını tanımadan, babaannesi tarafından büyütülmüş; sonra bir gün “ben annen, Mesude” diyen bir sesle ayaklarının altından yer kaymış gibi hisseden Süreyya… Yıllar yılı sığındığı yalnızlığa ve köksüzlüğe övgüler dizerek inşa ettiği biricik hayatı, kumdan bir kale gibi, tek bir telefonla yerle bir olmuş Süreyya.

Birine bağlanırsa terkedileceğine, severse kıymetinin bilmeyeceğine, kendine ait bir yer bulursa oradan kovulacağına öyle inanmışlar var ki; onlar için bağlanmak, sevmek ve hatta kök salmak bile delilik. Öyle ya modern insanın bundan büyük derdi mi var?  Ya bağlanırsa, severse, bir yere kök salmak isterse...

Unutma Beni Apartmanı, Nermin Yıldırım’ın 2011 senesinde Doğan Kitap tarafından yayımlanan ilk romanı. Yazar, kutsal aile kavramı ile hesaplaşırken aşkı, toplumsal ilişkileri, yalnızlığı, çalkantılarla geçen yakın Türkiye siyasi tarihini de mercek altına alıyor.

Gücünü, güçlü bir gözlem yeteneğinden alan bu roman, sanki en çok unutulmaktan deli gibi korksa da, unutulma ihtimallerine karşı “bana hiçbir şey olmaz” diyerek yalnızlığı kucaklayacak olanlara sesleniyor.

Künye: Unutma Beni Apartmanı, Nermin Yıldırım, Hep Kitap Yayınları, Ocak 2022, 419 sayfa

DAHA FAZLA