Üniversitelere 'fuhuş evleri' diyen Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında dava açıldı
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmanın ardından Ebubekir Sofuoğlu hakkında ''halkın bir kesimini aşağılamak'' suçlamasıyla dava açıldı.
09-02-2021 14:53

İleri Haber
Katıldığı televizyon programında üniversiteler için "Neredeyse fuhuş evleri" ifadesini kullanan Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında ''halkın bir kesimini aşağılamak'' suçlamasıyla dava açıldı.
AKP'ye yakınlığı ile bilinen gerici Akit TV'de “Derin Kutu” adlı programa katılan ve geçmiş dönemde AKP'den milletvekilliği aday adayı olan Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun üniversiteler için kullandığı "Neredeyse fuhuş evleri" sözlerine tepkiler çığ gibi büyüdü. Öğrenci Sendikası Sakarya Meclisi ve Eğitim-Sen Sakarya Şubesi tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulan Sofuoğlu hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından inceleme başlatılmıştı.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü soruşturmada Sofuoğlu, TCK 216/2. maddesi kapsamında "Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak" suçlamasıyla, 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak.
SAKARYA'DA İFADE VERDİ
Ebubekir Sofuoğlu'nun katıldığı TV programındaki konuşma kayıtları incelenmiş ve yapılan hukuki değerlendirmede suç unsuru tespit edilerek, soruşturma başlatılmıştı. Başsavcılık Sofuoğlu'nun ifadesinin alınması için çağrıda bulundu. Pandemi nedeniyle İstanbul'a çağrılmayan Sofuoğlu'nun, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nda talimatla ifade verdiği öğrenildi.
İLGİLİ HABERLER
Üniversitelere 'fuhuş evleri' diyen Ebubekir Sofuoğlu'na bir tepki de Sinop Kadın Platformu'ndan
Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun üniversiteler hakkındaki ''fuhuş evleri'' benzetmesine tepki gösteren Sinop Kadın Platformu, ''YÖK ve üniversite sessiz kalmamalı, basit bir soruşturma ile bu vahim olayın üzeri örtülmemelidir'' dedi.
18-12-2020 13:15

İleri Haber
AKP'ye yakınlığı ile bilinen gerici Akit TV'de katıldığı programda üniversiteler için "Neredeyse fuhuş evleri" diyen Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'na bir tepki de Sinop Kadın Platformu'ndan geldi. Yazılı bir açıklama yapan Platform, ''Eril zihniyete sahip; her fırsatta kadına, çocuğa, kadınların tercihlerine, yaşam şekillerine dil uzatan her kim olursa olsun teşhir etmekten vazgeçmeyeceğiz!'' dedi.
Sinop Kadın Platformu'nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
'SOFUOĞLU DERHAL GÖREVDEN ALINMALI'
''Sakarya Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu; Akit TV canlı yayında, üniversiteler için "fuhuş evleri" ifadesini kullandı. Proseför unvanı ile görev yapan, bulduğu her fırsatta kadına, çocuğa dair skandal sözler dile getiren bu kişinin derhal akademisyenlikle tüm ilişiği kesilmelidir.
Bu zihniyete sahip bir öğretim görevlisinin öğrencilerine nasıl bir eğitim vereceği ve onları nasıl bir mobbinge maruz bırakacağı düşündürücüdür. Eril zihniyete sahip, her fırsatta kadına, çocuğa, kadınların tercihlerine, yaşam şekillerine dil uzatan her kim olursa olsun teşhir etmekten vazgeçmeyeceğiz!
Kendi bakış açısının çarpıklığı ile üniversiteleri tanımlayan profesörün sözleri hakkında YÖK ve üniversite sessiz kalmamalı, basit bir soruşturma ile bu vahim olayın üzeri örtülmemelidir.
Sinop Kadın Platformu olarak; erk dili, erk zihniyeti ile kadını, çocuğu hedef alan herkesin karşısındayız. Akademisyen unvanını taşımayı hak etmeyen Ebubekir Sofuoğlu seni teşhir ediyoruz. Bu kişi derhal görevden alınmalıdır.''
NE OLMUŞTU?
Akit TV'de “Derin Kutu” adlı programa Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu konuşmacı olarak katıldı. Z kuşağını eleştiren Sofuoğlu, üniversitede derslere katılımın düşük olduğunu söyledi.
Geçmiş dönemde AKP'den milletvekilliği aday adayı olan Sofuoğlu, konuşmasının devamında üniversiteler için, "Sayın Cumhurbaşkanımız da vurguladı. Neredeyse fuhuş evleri" dedi.
Sofuoğlu'nun sözleri üzerine programın diğer konukları, "Hocam yapmayın. Biraz ağır oldu” şeklinde karşılık verdi. Uyarılara tepki gösteren Sofuoğlu, "Gelin ben sizi gezdireyim. Siz nerede yaşıyorsunuz” ifadesini kullandı.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, üniversiteler için skandal ifadeler kullanan Ebubekir Sofuoğlu hakkında, gelen tepkilerin ardından, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak" suçundan re'sen soruşturma başlattı.
Tepkilerin ardından, video kayıtlarına rağmen söylemediği bir cümle yüzünden kendisinden özür dilemesini beklendiğini öne süren Ebubekir Sofuoğlu, “Üniversiteler fuhuş yuvası, nerede dedim, bana cümlesini gösterin, ben bunu nerede söyledim. Gösteremeyeceksiniz, kullanmadım çünkü…” dedi.
Üniversitelere 'fuhuş evleri' diyen Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında işlem başlatılıyor
Gerici Akit TV'de katıldığı bir programda üniversiteler için 'fuhuş evleri' diyen Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu hakkında işlem başlatılıyor.
17-12-2020 09:23

AKP'ye yakınlığı ile bilinen gerici Akit TV'de “Derin Kutu” adlı programa katlan Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun üniversiteler için kullandığı "Neredeyse fuhuş evleri" sözlerine tepkiler çığ gibi büyüdü.
Geçmiş dönemde AKP'den milletvekilliği aday adayı olan Sofuoğlu, konuşmasının devamında üniversiteler için, "Sayın Cumhurbaşkanımız da vurguladı. Neredeyse fuhuş evleri" demişti.
Konuya ilişkin sosyal medya hesabından açıklama yapan Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan, “Üniversitemiz Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun ulusal bir kanalda yapmış olduğu açıklamaların kabul edilmesi ve hoş görülmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Söz konusu konuşma ile ilgili gerekli işlemler yapılacaktır” dedi.
Üniversitemiz Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu'nun ulusal bir kanalda yapmış olduğu açıklamaların kabul edilmesi ve hoş görülmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Söz konusu konuşma ile ilgili gerekli işlemler yapılacaktır. @sakaryauni
— Fatih Savasan (@FatihSavasan) December 16, 2020
Judith Butler’dan Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders: ‘Bir gün LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’
Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders veren Judith Butler, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasını eleştirerek ‘’Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
25-02-2021 15:17

Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Gönüllüleri tarafından kurulan Phil-free açık derslere başladı. Serinin Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ortaklığında 24 Şubat tarihinde yapılan dersini feminist felsefe, kuir kuram, siyaset felsefesi ve etik dallarına katkı sağlamış bir filozof ve felsefe profesörü olan Judith Butler verdi.
Konuşmasında Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasının örgütlenme özgürlüğünün engeli olduğunu söyleyen Butler, ‘’Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
‘BURADA OLMAKTAN ONUR DUYUYORUM’
Etkinlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından yaşananlar anlatıldı. Ardından söz alan Judith Butler konuşmasına, “Burada olmaktan ve direnişinizin bir parçası olmaktan onur duyuyorum. Geçtiğimiz haftalarda ne kadar çok uluslararası örgüt ve medyanın bu konuda yazdığını görmek çok sevindirici” diyerek başladı. Butler, konuşmasında Barış İçin Akademisyenler'in tutuklanması ve sürgün edilmesi, akademik özgürlük mücadelesinin önemi, ulus aşırı otoriter stratejilere karşı ittifakların önemi, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü'nün kapatılması, LGBTİ+'lara otoriter rejimlerin saldırıları ve LGBTİ+ mücadelesinin öneminden bahsetti.
'BİR GÜN O KULÜP TEKRAR AÇILACAK VE BEN DE ZİYARET EDECEĞİM'
Boğaziçi direnişi ve Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması hakkında da konuşan Butler, ’’Öğrenci örgütlerinin sergilerini gösterme, politik fikirlerini sergileme konusunda hakları var. Özgürce örgütlenebilmek ve kamusal tartışmalara katılabilmek sizin temel hak ve özgürlüğüdür. Bu fikirler, gösterdikleriniz birilerini rahatsız edebilir ancak bu rahatsızlık öğrenmek için önemli bir şans. Üniversitelerdeki birçok şey dersler dışında gerçekleşiyor. Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması örgütlenme özgürlüğünün engelidir. Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim.''
'LGBTQI'LERE SALDIRILAR OTORİTER REJİMLERİN NORMLARINA DÖNÜŞÜYOR'
Kaos GL’de yer alan habere göre, Butler derse şu sözlerle devam etti:
''LGBTQİ’lere saldırılar otoriter rejimlerin normlarına dönüşüyor. Otoriter bir rejimde yaşadığınızın işareti, LGBTQI’lere saldırılardır. Trump transların itibarlarına saldırdı. Mücadele ettikleri yasal statülerini almaya kalktı. Polonya ve Macaristan’da LGBTQİ’lerin kazanılmış haklarını geri almaya çalışıyorlar. Bu durumu Rusya’da da görüyoruz. Brezilya’da benzer bir durumu görüyoruz. Translar çok yoğun bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Bu suçlara karşı durması gereken devlet ya başka yere bakıyor ya da katillerin ta kendisidir.’’
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, dekan ve öğretim görevlileri dahil 27 kişi akraba çıktı
Üniversitelerdeki akraba kayırmacılığı sık sık Türkiye gündeminde yerini alırken bir haber de İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nden geldi. Üniversitede görevli rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasında 27 kişi birbiriyle akraba çıktı.
25-02-2021 09:36

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasındaki 27 kişi birbiriyle akraba çıktı. CHP Milletvekili Mahir Polat “Binlerce vatandaşımız sınavlarda alın teri dökerken bu kadrolara birileri sınavsız geliyor. Kul hakkından bahsedenler, eş dost atamaları için kul hakkı yiyor” dedi.
Başak Kaya'nın Sözcü'de yer alan haberine göre, Polat'ın TBMM'ye verdiği soru önergesine Rektör Prof. Saffet Köse şu cevabı gönderdi:
"Şube müdürlüğünden daha üst görev niteliğinde bulunan kadrolardan 16'sının şube müdürlüğü kadrolarına sınavsız olarak atamasının yapıldığı; rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasından tespit edilebilen 27 kişinin birbiri arasında akrabalık bağı bulunduğu görülmüştür."
GSÜ akademisyenlerinden ortak bildiri: 'Fransız akademisyenlere dil sınavı dayatmasından vazgeçin!'
YÖK'ün Galatasaray Üniversitesi'nin Fransız akademisyenlerine “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmesine karşı bir bildiri yayınlayan GSÜ akademisyenleri ''Karardan bir an önce dönülsün'' dedi.
23-02-2021 14:12

İleri Haber
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmiş ve Türkçe sınavını geçemeyen akademisyenlere çalışma ve oturma izni verilmeyeceğini açıklamıştı. “Mütekabiliyet Esası”na dayandırılan karara tepki gösteren GSÜ akademisyenleri, bir bildiri yayınlayarak ‘’Fransız akademisyenlere yönelik dil sınavı dayatmasından vazgeçilmelidir’’ dedi.
Fransa’da hükümetin, “siyasal İslam”a karşı mücadele kapsamında yabancı ülkelerin gönderdikleri imamlar yoluyla ülkedeki camiler üzerinde kurdukları nüfuzu kırmak için yaptığı yasal düzenleme sonrası YÖK, GSÜ’de çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirdi. YÖK’ün tepki toplayan bu kararına karşı bugün Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, üniversite önünde bir açıklama yaptı.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorlukların, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilediğinin ve öğrencilerin akademik yaşamının sekteye uğradığının vurgulandığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
‘GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ FRANSIZ AKADEMİSYENLERE YÖNELİK DİL SINAVI DAYATMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR’
Bizler, çeyrek asırdır dayanışma içinde omuz omuza çalışan Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, 1992’de iki hükümet tarafından imzalanan çift taraflı bir anlaşma ile belgelenmiş Fransa-Türkiye dostluğunun sembolü olan Galatasaray Üniversitesi’nin birer parçasıyız. Üniversitenin kuruluşundan bu yana, öğrencilerimize çok kültürlü ve çift dilli bir eğitim vermeyi sürdürmekteyiz. Ancak öğrencilerimizin bu eğitime erişim hakkı, uygulamaya konan son kararlarla ellerinden alınmaktadır.
Çalışma koşullarımız Covid-19 pandemisinin yol açtığı sağlık krizi nedeniyle zaten belirgin biçimde bozulmuşken, bu sağlık krizine “ikamet” başlığı altında yeni bir kriz eklenmiştir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına, Türkiye’de ikamet edebilmek için B2 düzeyinde Türkçe bildiklerini belgelemek zorunda oldukları gayriresmî bir biçimde bildirilmiştir. Oysa bu koşul, oturma izinlerinin yenilenmesi sırasında kendilerine belirtilmemiştir. Sonuç olarak, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının çoğunun oturma izinleri 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmemiştir.
‘AKADEMİSYENLERİN KAMPÜSTE EĞİTİM VERMESİ YASAKLANDI’
Bu durumun, söz konusu akademisyenlerin profesyonel ve gündelik hayatları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Kampüste eğitim vermeleri yasaklanmış, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale gelmiştir.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorluklar, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilemiş ve öğrencilerimizin akademik yaşamını sekteye uğratmakla kalmamış, gelecekleri üzerinde de bir belirsizlik yaratmıştır.
‘BU KARAR HANGİ YASAL BELGELERE DAYANIYOR?’
Bu nedenle,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin bir anda akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini üzüntüyle karşılamakta ve bu kararın hangi yasal belgelere dayandığını merak etmekteyiz. Dile getirildiği şekilde bir mütekabiliyet söz konusuysa eğer, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasının varlığı unutulmuş demektir. Kaldı ki bu anlaşma, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlemektedir.
-Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin öğretim elemanlarının sağlaması beklenen yeni koşullarla ilgili olarak, B2 düzeyinde Türkçe zorunluluğunun yarattığı sorunların altını çizmek isteriz: zaten çok yüksek olan B2 seviyesi, verilen eğitimin Fransızca olduğu göz önünde bulundurulduğunda bir zorunluluk arz etmemektedir ve bu koşulun, gelecekte Türkiye’de eğitim vermeyi düşünen ya da sınırlı bir süre için Türkiye’ye gelecek olan akademisyenler üzerinde caydırıcı bir etkisi olacağı açıktır.
-Söz konusu durumun, Türkiye’nin tek frankofon yüksek öğretim kurumu olan üniversitemizde Fransızca öğretim seviyesinin düşmesi ile sonuçlanacağını da belirtmek isteriz.
‘KARARDAN BİR AN ÖNCE GERİ DÖNÜLSÜN’
Bizler,
-Tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını,
-İkamet izninin verilmesini belli bir seviyede Türkçe bilme koşuluna bağlayan karardan bir an önce geri dönülmesini,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının Türkiye’deki durumunu yasal hale getiren ve öğrencilere karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini mümkün kılan ikamet belgelerinin ivedilikle teslim edilmesini talep etmekteyiz.
‘AKADEMİK VE KÜLTÜREL KURUMLAR POLİTİK GERİLİMLERE ALET EDİLMEMELİ’
Dayanışma içindeki Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, hatırlatmak isteriz ki:
-Bu durum, temel bir hak olan öğrenim hakkını tehdit etmektedir; söz konusu olan bir mütekabiliyet esasına göre davranmaksa bile, bu esas, temel hak ve özgürlüklere uygulanamaz.
-Yüz yıllara dayanan eğitim geleneğiyle köklü bir kurum olan Galatasaray, Türkiye ve Fransa halkları arasındaki tarihî dostluğun bir sembolü olmayı sürdürmektedir.
-Hiçbir akademik ve kültürel kurum politik gerilimlere alet edilmemeli, aksine bu kurumlar, her zaman ulaşmayı arzuladığımız barış ve dostluğun araçları olarak görülmelidir.
Öğrenci dayanışmalarından Boğaziçi için kampanya: 'Bundan Sonrası Hepimizde'
Öğrenciler, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
22-02-2021 19:27

İleri Haber
Ankara ve İstanbul öğrenci dayanışmaları, yaptıkları açıklamalarla "Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası’nı başlattıklarını duyurdu. Açıklamada, “Üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız. Üniversiteler bizim, gelecek bizim, Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!” denildi.
Ankara Öğrenci Dayanışması ve İstanbul Öğrenci Dayanışması bugün eşzamanlı olarak yapılan açıklamalarla, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
Yapılan açıklama şöyle:
Açık açık söylüyoruz: Üniversitelerdeki tüm rektörler birer kayyumdur. Ve üniversitenin bütün bileşenleri demokratik yollarla söz sahibi olmadıkça bu durum baki kalacaktır. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanması üniversitelerimizi özgürleştirmek adına başlayan direnişimize bir kıvılcım olmuştur. Akademiye takılan kelepçelerin üniversite kapılarımıza da somut olarak takılmasıyla üniversitelerimizi özgürleştirme istediğimiz yeniden, kuvvetlice ortaya çıkmıştır. Evet, mesele yalnızca Boğaziçi’nin meselesi değildir.
Mesele meşru olmayan bir atamadan da ötesidir. Mesele, sarayın, öğrencilerin tüm kimlikleriyle ve renkleriyle var olabilecekleri, toplum yararına özgürce bilim üretebilecekleri alanlar olması gereken üniversiteleri sistemin çarklarına uydurarak sindirmeye çalışmasıdır. Mesele, yaşamlarımızı baskı ve şiddetle kuşatma altına alan iktidara karşı üniversitelerimizi ve hayatlarımızı savunmaktır. Mesele, sosyal medyadan arkadaşlarımızı hedef gösterip tutuklanmalarına destek olan ana muhalefetin bizleri uzaklaştırmaya çalıştığı sokak siyasetine yeni bir soluk getirmek, düzen içerisinde öğütülmeye çalışılan gençliğin haklı politik özgürlük mücadelesinde sönmeyen bir kıvılcım olmaktır. Mesele, yağmacıları ve katliamcıları durdurabilmek için yan yana, omuz omuza mücadele edip şehir şehir, kampüs kampüs geleceğimizi savunmaktır.
Kayyum rektörün atanmasıyla başlayan protesto sürecinde sessiz kalmayan-kabul etmeyen her kesime yönelik başlatılan karalama ve linç kampanyası hiçbir karşılık bulmamış, aksine, bizlerin haklılığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanmasıyla başlayan Boğaziçi Direnişi süresince birçok üniversitede dayanışmalar kurulmuş, var olan dayanışmalar güçlenmiştir.
Bizler iktidarın ve yandaş medyanın bizlere dönük tüm saldırılarına cevabımızı kurduğumuz dayanışmalar ve sürdürdüğümüz kararlı mücadele ile veriyoruz.
Çünkü bizler, yandaşlarla kuşatılmış bir akademi, siyasi iktidarın arka bahçesi hâline getirilmiş kampüsler istemiyoruz.
Bizler, hocalarımızın ihraç edilmesini, topluluklarımızın kapatılmasını istemiyoruz.
Bizler, müşteri olmak da, sermeyenin boyunduruğu altına girmiş, ranta açılmış üniversiteler de istemiyoruz.
Bizler, hem çalışıp hem okumak zorunda kalıp işte ve kampüste sömürülmek, KYK borçlarına mahkûm olmak istemiyoruz.
Bizler, belediyelere kayyum atayan ve Kürt halkının iradesini yok sayan bu işgalci zihniyeti istemiyoruz. Bizler, direnen işçileri coplayan, 8 Mart’ta kadınların önüne set çeken polisi kampüslerimizde istemiyoruz.
Bizler, söz, yetki ve kararın üniversite bileşenlerinde olduğu demokratik üniversiteler ve özgür yaşamlar istiyoruz.
Taleplerimiz gücünü haklılığından, üniversite üniversite örgütlenen, büyüyen dayanışmalardan alıyor. LGBTİ+’ları nefret söylemleriyle hedef göstererek direnişe saldıranlara karşı gökkuşağını kuşanmalı, sesimizi, "Öyle mi Alay Komutanı" diye haykıran madencilerin sesine katmalı, kadın iradesini savunmalıyız. Bizler üniversite dayanışmaları olarak düşmanımızın bir, mücadelemizin de ortak olduğu bilinciyle tutuklu bulunan/ev hapsindeki arkadaşlarımızın serbest bırakılması ve üniversitelerimizdeki tüm kayyumların istifa etmesi için üniversite dayanışmaları olarak bir kampanya başlatıyoruz.
Başlattığımız, "Bundan Sonrası Hepimizde” kampanyası için yüreği Boğaziçi Direnişi’yle atanlara sesleniyoruz: Bugün Melih Bulu sadece bir’dir, bugün her bir üniversite iktidarın antidemokratik politikalarının bir görünümü olan kayyumlarla kuşatılmıştır. Bugün Boğaziçi kayyum atanan ne ilk ne de son üniversite olmuştur. Bunun bilinciyle üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız.
Üniversiteler bizim, gelecek bizim.
Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!
Boğaziçi protestolarına destek veren 35 DEÜ öğrencisine uzaklaştırma cezası!
Kayyum rektöre karşı başlayan Boğaziçi protestolarına destek veren 35 Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisine bir hafta uzaklaştırma cezası verildi.
22-02-2021 13:25

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Melih Bulu'nun kayyum rektör atanması sonrası başlayan protestolara destek veren Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerine uzaklaştırma cezası verildi. 35 öğrenciye verilen bir haftalık uzaklaştırma cezasına karşı açıklama yapan öğrenciler, ''Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz'' dedi.
Verilen cezada, “Eyleminizin YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan 'YÖK personelinin, kurum içinde ya da dışında, şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak' suçu ile örtüştüğü anlaşıldığından, 1 hafta uzaklaştırma cezası ile tecziye edilmeniz uygun görülmüştür" ifadeleri yer aldı.
Birgün’den Berkay Sağol’un haberine göre öğrencilere verilen cezalara tepki gösteren Avukat Semih Taşcan ise şunları dile getirdi:
''Eylemlere katılan öğrencilerin arasından slogan atan ve pankart taşıyan öğrencilere bu cezalar verildi. Ancak yapılan eylemlerde YÖK personeli olarak belirtilen Melih Bulu'nun şerefine veya haysiyetine karşı bir söylem yok. Öğrenciler tamamen anayasal haklarını kullandılar. Bu yüzden cezanın iptali için İzmir İdare Mahkemesi'ne dava açacağız.''
'BİZE DİZ ÇÖKTÜREMEYECEKSİNİZ'
Dokuz Eylül Dayanışması'nın Twitter hesabından yapılan paylaşımda ise "DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi. Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz" ifadeleri yer aldı.
DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi.
— Dokuz Eylül Dayanışması (@deudayanismasi) February 22, 2021
Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz.#BoğaziçiDireniyor#BundanSonrasıHepimizde pic.twitter.com/a1bJ1eGrhg
İstanbul'da 2 öğrenci ev baskınıyla gözaltına alındı
Öğrenci Kolektifleri, İstanbul'da 2 öğrencinin ev baskınıyla gözaltına alındığını duyurdu.
21-02-2021 20:08

Öğrenci Kolektifleri üyesi 2 öğrenci, İstanbul'da polis tarafından yapılan ev baskınıyla gözaltına alındı.
Öğrenci Kolektifleri'nin Twitter hesabından yapılan paylaşımda, "Baskılar, gözaltılar bizi yıldıramaz! İstanbul'da polis hiçbir gerekçe göstermeksizin ev baskını yaparak iki Kolektifçi'yi gözaltına aldı" ifadeleri kullanıldı.
Baskılar, gözaltılar bizi yıldıramaz!
— Öğrenci Kolektifleri (@kolektifler) February 21, 2021
İstanbul'da polis hiçbir gerekçe göstermeksizin ev baskı yaparak iki Kolektifçi'yi gözaltına aldı.#BoğaziçiDireniyor pic.twitter.com/Ersg4T10UB