Umutsuz ve çaresiz bir gezegenin hikayesi: ‘Dünyalar Savaşı’

Umutsuz ve çaresiz bir gezegenin hikayesi: ‘Dünyalar Savaşı’

Kitapta geçen bir diyaloğa göre Marslılar ve insanlar arasındaki bu savaş “insanlarla karıncalar arasındaki bir savaştan daha fazlası değil”dir. Makinelerle yapılan savaş tasvirleri Birinci Dünya Savaşı’ndan önce yazılmış olmasından kaynaklı oldukça şaşırtıcıdır. Zehirli gaz kullanımı ve uçakların savaşlarda kullanılabileceği iddiasıyla görülmemiş bir savaş tasviri yapan yazara, “zamanın ötesinden gelen yazar” denilmesinin yerinde bir yakıştırma olduğu anlaşılıyor. Marslıların istilası karşısında Dünya en karanlık çağını yaşamaktadır, bakalım insan ırkı zafer kazanıp dünyayı aydınlığa kavuşturabilecek midir?

Rojda Bakan

Mars, yüzyıllar boyunca bilim kurgu romanlarında, film ve dizilerde, hatta şarkılarda da savaş yıldızı olarak ele alınmıştır. Bilim kurgunun atası olarak anılan ve “zamanın ötesinden gelen yazar” olarak tanımlanan H. G. Wells’in ilk defa 1897’de yayınlanan Dünyalar Savaşı eseri gezegenlerinin kötü koşulları sebebiyle Marslılar tarafından istila edilen gezegenimizin hikayesini anlatıyor. Eser, ilk yayınlanışının 120. yılında Aralık 2017’de İthaki Yayınları tarafından Ali Kaftan çevirisiyle Türkçeye kazandırıldı. Kitaba Arthur C. Clarke’ın açıklayıcı, tartıştırıcı güzel bir önsözüyle başlıyoruz.

Yazar kitabının başında Marslılar için insanların nasıl aşağı varlıklar olabileceğini söylerken bir taraftan da insanların hayvanlara ve kendilerinden aşağı gördükleri ırklara ne kadar acımasız davrandıklarının göz ardı edilmemesi gerektiğinden söz ediyor. Yani iğneyi biraz da biz insanlara batırıyor. Bunu ifade ederken kullandığı cümle etkileyicidir: “Sanki biz merhamet havarileri miyiz ki, Marslılar da aynı ruhla savaştılar diye yakınabilelim?”

Dünya üzerinde var olan “dünya dışı” bir tehdit istihbaratıyla ortalık kaynamaktadır. Olaylara tanıklık eden isimsiz anlatıcı ve ünlü astronom Ogilvy’nin Mars’ı incelemeleri sırasında meydana gelen patlamalar sonrasında çalkalanmaya başlamış, basının eline geçen bir fotoğraf bile zafer sarhoşluğuna sebep olmuştur. Bir gece gökyüzünden İngiltere’nin güneyine düşen silindirler herkeste bir merak ve korkuya sebep olmuştur. Dünya Marslılar tarafından istila edilmeye başlamıştır ve insan ırkı tehlike altındadır. Marslıların katliamıyla yüz yüze kalan insanlar çareyi onlara karşılık vermekte bulurlar ve bu güce karşı direnmeye çalışırlar. Görüntüleri karşısında dehşete kapıldıkları Marslılar üstün teknolojik bir güce sahiptirler. Öyle ki insanlık bu güç karşısında gezegeni üzerindeki hükümdarlığını kaybetme noktasına gelmiştir.

Kitabın önsözünü yazan Arthur C. Clarke, Wells’in “Canlı bir Marslı ile hiç karşılaşmamış olan biri onun görüntüsünün o tuhaf korkunçluğunu asla anlayamaz… İlk karşılaşmada bile nefret ve dehşete boğulmuştum.” ifadesi ile Lewis’in Perelandra eserinde kahramanın canavarla karşılaşmasında, onun birazcık bile korkunç olmadığını fark ettiği pasajı karşılaştırıyor. Marslıları ve onlarla karşılaşan insanların tepkilerini betimlerken “yabancı olan her şeyin korkunç olduğu” algısı yarattığını belirtiyor.

Wells, insanların bu tablo karşısında kapıldığı dehşetin ve hayatta kalmaya dair ümitsizliğinin karanlık bir portresini çiziyor. Kitapta geçen bir diyaloğa göre Marslılar ve insanlar arasındaki bu savaş “insanlarla karıncalar arasındaki bir savaştan daha fazlası değil”dir. Makinelerle yapılan savaş tasvirleri Birinci Dünya Savaşı’ndan önce yazılmış olmasından kaynaklı oldukça şaşırtıcıdır. Zehirli gaz kullanımı ve uçakların savaşlarda kullanılabileceği iddiasıyla görülmemiş bir savaş tasviri yapan yazara, “zamanın ötesinden gelen yazar” denilmesinin yerinde bir yakıştırma olduğu anlaşılıyor. Marslıların istilası karşısında Dünya en karanlık çağını yaşamaktadır, bakalım insan ırkı zafer kazanıp dünyayı aydınlığa kavuşturabilecek midir?


KÜNYE: H. G. Wells, Dünyalar Savaşı, Çeviri: Ali Kaftan, İthaki Yayınları, Aralık 2017, 207 sayfa

DAHA FAZLA