Tutuklu 9 öğrenci için sosyal medyada etkinlik: "Üniversite tutuklanamaz!"
Sosyal medyada 9 öğrencinin serbest bırakılması için bir hashtag etkinliği yapıldı. Kullanıcılar “#ÜniversiteTutuklanamaz” hashtagi altında tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
14-02-2021 23:07

İleri Haber
Boğaziçi protestolarında gözaltına alınıp hukuksuzca tutuklanan 9 üniversiteli öğrenci için bir sosyal medya etkinliği yapıldı. Twitter kullanıcıları, “#ÜniversiteTutuklanamaz” etiketi altında, 9 öğrencinin serbest bırakılmasını istedi.
Daha önce aynı partiden milletvekili aday adayı olan Melih Bulu’nun, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına karşı yapılan protestolar nedeniyle 11 öğrenci tutuklanmış, bu öğrencilerden Beyza Buldağ ile Muhammed Ünal serbest bırakılmıştı. Anıl Akyüz, Şilan Delibalta, Necmettin Erdem, Ömer Şengel, Akın Karakuş, Koral Hacıbeyoğlu, Doğu Demirtaş ve Selahattin Can Uğuzeş’in ise tutuklulukları sürüyor.
Bugün sosyal medyada 9 öğrencinin serbest bırakılması için bir hashtag etkinliği yapıldı. Kullanıcılar “#ÜniversiteTutuklanamaz” hashtagi altında tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
Kayyum korkudan arkasına saklandığı koltuğundan inene, tutuklu tüm arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşana kadar susmayacağız.
— Öğrenci Sendikası (@OgrenciSen_) February 14, 2021
Beyza ve Muhammet yanımızda, sıra tüm arkadaşlarımızda!#ÜniversiteTutuklanamaz pic.twitter.com/Fm1A0pP1un
İLGİLİ HABERLER
İktidarın 'sosyal medyayı bitirme' teklifi Meclis'te kabul edildi
İktidarın geçen hafta Meclis Komisyonu’na getirdiği sosyal medya düzenlemesi Genel Kurul’da kabul edildi.
29-07-2020 07:36

İleri Haber
İktidarın geçen hafta Meclis Komisyonu’na getirdiği sosyal medya düzenlemesi sabah saatlerine kadar Genel Kurul’da görüşüldü. Uzmanların sosyal medyaya müdahale olarak değerlendirdiği yasa teklifi, muhalefetin karşı çıkmasına rağmen TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Yasaya göre, günde 1 milyondan fazla kullanıcısı olan Twitter, Facebook gibi şirketler Türkiye'de temsilcilik açacak. Temsilcilik açmayanlara, para cezasından reklam yasağına uzanan ve bant daraltılması ile sonuçlanabilecek kademeli yaptırımlar uygulanacak.
İleri Hatırlatıyor
48 SAAT İÇİNDE CEVAP ZORUNLULUĞU
Kişilik hakları ihlal edilenler, uygunsuz içeriğin kaldırılması ya da erişimin engellenmesi için sosyal medya temsilcisine başvuracak.
Temsilci, başvuruya en geç 48 saat içinde olumlu ya da olumsuz cevap vermek zorunda.
Şikayetlerle ilgili olarak 6 ayda bir rapor yayınlamak da temsilciliğin görevleri arasında.
Cevap yükümlülüğünü yerine getirmeyenlere 5 milyon lira, rapor vermeyenlere 10 milyon lira idari para cezası uygulanacak.
Mahkeme kararına rağmen, 24 saat içinde uygunsuz içerikleri kaldırmayan sosyal ağlar, doğacak zarardan sorumlu olacak.
‘UNUTULMA HAKKI’ GELİYOR
Sosyal medya yasasıyla unutulma hakkı da getiriliyor.
Kişilerin isminin geçtiği ve "kişilik haklarına saldırı" olarak nitelendirdiği paylaşımlar arama motorlarında görülmeyecek.
TELEFONDA ‘PORT’ KAYDI TUTULACAK
Cep telefonunda internet kullanımına ilişkin bir düzenleme de yapıldı.
Cep telefonlarında artık IP bilgisinin yanı sıra PORT kaydı da yer alacak. Aynı IP adresi ile internete giren kullanıcılara ait ayrı ayrı bilgi tutulacak.
--------------------------------------------------------------------
226 Sıra Sayılı İnternet Ortamındaki Yayınların Düzenlemesi Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif’in görüşmelerinden önce muhalefet, teklifin Anayasa’ya aykırılığına ilişkin itirazda bulunarak, teklifin Adalet Komisyonu’na geri gönderilmesini talep etti. Meclis Divanı ise bu yetkinin kendilerinde olmadığını öne sürdü. Usule ilişkin yapılan oylamayla Meclis Divanı’nın kararı kabul edildi.
AKP SIRALARINDA 8 KİŞİ
Öte yandan teklifin tümüne dari görüşmeler sırasında, parti grupları adına söz alan hatipler kürsüden konuşmalarını gerçekleştirdi. Bu sırada AKP sıralarında sadece 8 vekilin olduğu görüldü. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç da kürsüden bu duruma dikkat çekerek "Halkımız bunu görsün, duysun. Bunlar sonra gelip oy kullanacaklar" dedi.
TEKLİFİN TAMAMI ÜZERİNE YAPILAN GÖRÜŞMELER TAMAMLANDI
Gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmaların ardından teklifin tamamı üzerine yapılan görüşmeler sonlandı. Birleşime 20 dakika ara verildi. Öte yandan görüşmeler sürerken sosyal medya kullanıcıları da "#SansürYasasınaDurDe" etiketiyle teklife tepkilerini dile getirdi.
'AHMET HAMDİ NASIL YELİZ OLDUYSA, TAVUK DA HOROZ OLABİLİR'
Birinci bölümün görüşmeleri sırasında söz alan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal, AKP İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alarak sarf ettiği sözlere atıfta bulundu.
Köksal, “Ahmet Hamdi nasıl Yeliz olduysa, tavuk da horoz olabilir" dedi.
Çamlı, 'Yeliz' ismi ile yaptığı canlı yayınla tanınıyor.
İleri Hatırlatıyor
BARIŞ ATAY: 'YOK ÖYLE 'AMAN ALİ RIZA BEY AĞZIMIZIN TADI BOZULMASIN TARZI MUHALEFET'
Görüşmelerde söz alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay ise iktidara, “Yok öyle ‘aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı bozulmasın tarzı muhalefet. Nasıl konuşuyorsanız, öyle cevap alacaksınız. Ne tondan söylüyorsanız, öyle karşılık göreceksiniz. Dişe diş, göze göz, bilek bileğe; değil iki milletvekili, yaptıklarınızı görecek iki göz, karşınızda duracak iki yürek, sizinle mücadele edecek iki bilek kalsak, bu mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz ve gideceksiniz” şeklinde seslendi.
AHMET HAMDİ ÇAMLI'DAN KADIN DÜŞMANI İFADELERE DEVAM
CHP'li Burcu Köksal'ın sözlerine yanıt veren AKP'li Ahmet Hamdi Çamlı, kadın düşmanlığına devam etti. Çamlı, "Burcu Hanım ile eşit değiliz" dedi.
Çamlı'ya kürsüden yanıt veren Köksal ise "Yeliz olarak mı konuşuyor Ahmet Hamdi Çamlı olarak mı? Kadınlara hakaret eden birinin milletvekili olduğu ülkede bir tavuk aslan kesilebilir" şeklinde konuştu.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, dekan ve öğretim görevlileri dahil 27 kişi akraba çıktı
Üniversitelerdeki akraba kayırmacılığı sık sık Türkiye gündeminde yerini alırken bir haber de İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nden geldi. Üniversitede görevli rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasında 27 kişi birbiriyle akraba çıktı.
25-02-2021 09:36

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasındaki 27 kişi birbiriyle akraba çıktı. CHP Milletvekili Mahir Polat “Binlerce vatandaşımız sınavlarda alın teri dökerken bu kadrolara birileri sınavsız geliyor. Kul hakkından bahsedenler, eş dost atamaları için kul hakkı yiyor” dedi.
Başak Kaya'nın Sözcü'de yer alan haberine göre, Polat'ın TBMM'ye verdiği soru önergesine Rektör Prof. Saffet Köse şu cevabı gönderdi:
"Şube müdürlüğünden daha üst görev niteliğinde bulunan kadrolardan 16'sının şube müdürlüğü kadrolarına sınavsız olarak atamasının yapıldığı; rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasından tespit edilebilen 27 kişinin birbiri arasında akrabalık bağı bulunduğu görülmüştür."
GSÜ akademisyenlerinden ortak bildiri: 'Fransız akademisyenlere dil sınavı dayatmasından vazgeçin!'
YÖK'ün Galatasaray Üniversitesi'nin Fransız akademisyenlerine “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmesine karşı bir bildiri yayınlayan GSÜ akademisyenleri ''Karardan bir an önce dönülsün'' dedi.
23-02-2021 14:12

İleri Haber
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmiş ve Türkçe sınavını geçemeyen akademisyenlere çalışma ve oturma izni verilmeyeceğini açıklamıştı. “Mütekabiliyet Esası”na dayandırılan karara tepki gösteren GSÜ akademisyenleri, bir bildiri yayınlayarak ‘’Fransız akademisyenlere yönelik dil sınavı dayatmasından vazgeçilmelidir’’ dedi.
Fransa’da hükümetin, “siyasal İslam”a karşı mücadele kapsamında yabancı ülkelerin gönderdikleri imamlar yoluyla ülkedeki camiler üzerinde kurdukları nüfuzu kırmak için yaptığı yasal düzenleme sonrası YÖK, GSÜ’de çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirdi. YÖK’ün tepki toplayan bu kararına karşı bugün Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, üniversite önünde bir açıklama yaptı.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorlukların, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilediğinin ve öğrencilerin akademik yaşamının sekteye uğradığının vurgulandığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
‘GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ FRANSIZ AKADEMİSYENLERE YÖNELİK DİL SINAVI DAYATMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR’
Bizler, çeyrek asırdır dayanışma içinde omuz omuza çalışan Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, 1992’de iki hükümet tarafından imzalanan çift taraflı bir anlaşma ile belgelenmiş Fransa-Türkiye dostluğunun sembolü olan Galatasaray Üniversitesi’nin birer parçasıyız. Üniversitenin kuruluşundan bu yana, öğrencilerimize çok kültürlü ve çift dilli bir eğitim vermeyi sürdürmekteyiz. Ancak öğrencilerimizin bu eğitime erişim hakkı, uygulamaya konan son kararlarla ellerinden alınmaktadır.
Çalışma koşullarımız Covid-19 pandemisinin yol açtığı sağlık krizi nedeniyle zaten belirgin biçimde bozulmuşken, bu sağlık krizine “ikamet” başlığı altında yeni bir kriz eklenmiştir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına, Türkiye’de ikamet edebilmek için B2 düzeyinde Türkçe bildiklerini belgelemek zorunda oldukları gayriresmî bir biçimde bildirilmiştir. Oysa bu koşul, oturma izinlerinin yenilenmesi sırasında kendilerine belirtilmemiştir. Sonuç olarak, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının çoğunun oturma izinleri 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmemiştir.
‘AKADEMİSYENLERİN KAMPÜSTE EĞİTİM VERMESİ YASAKLANDI’
Bu durumun, söz konusu akademisyenlerin profesyonel ve gündelik hayatları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Kampüste eğitim vermeleri yasaklanmış, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale gelmiştir.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorluklar, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilemiş ve öğrencilerimizin akademik yaşamını sekteye uğratmakla kalmamış, gelecekleri üzerinde de bir belirsizlik yaratmıştır.
‘BU KARAR HANGİ YASAL BELGELERE DAYANIYOR?’
Bu nedenle,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin bir anda akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini üzüntüyle karşılamakta ve bu kararın hangi yasal belgelere dayandığını merak etmekteyiz. Dile getirildiği şekilde bir mütekabiliyet söz konusuysa eğer, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasının varlığı unutulmuş demektir. Kaldı ki bu anlaşma, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlemektedir.
-Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin öğretim elemanlarının sağlaması beklenen yeni koşullarla ilgili olarak, B2 düzeyinde Türkçe zorunluluğunun yarattığı sorunların altını çizmek isteriz: zaten çok yüksek olan B2 seviyesi, verilen eğitimin Fransızca olduğu göz önünde bulundurulduğunda bir zorunluluk arz etmemektedir ve bu koşulun, gelecekte Türkiye’de eğitim vermeyi düşünen ya da sınırlı bir süre için Türkiye’ye gelecek olan akademisyenler üzerinde caydırıcı bir etkisi olacağı açıktır.
-Söz konusu durumun, Türkiye’nin tek frankofon yüksek öğretim kurumu olan üniversitemizde Fransızca öğretim seviyesinin düşmesi ile sonuçlanacağını da belirtmek isteriz.
‘KARARDAN BİR AN ÖNCE GERİ DÖNÜLSÜN’
Bizler,
-Tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını,
-İkamet izninin verilmesini belli bir seviyede Türkçe bilme koşuluna bağlayan karardan bir an önce geri dönülmesini,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının Türkiye’deki durumunu yasal hale getiren ve öğrencilere karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini mümkün kılan ikamet belgelerinin ivedilikle teslim edilmesini talep etmekteyiz.
‘AKADEMİK VE KÜLTÜREL KURUMLAR POLİTİK GERİLİMLERE ALET EDİLMEMELİ’
Dayanışma içindeki Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, hatırlatmak isteriz ki:
-Bu durum, temel bir hak olan öğrenim hakkını tehdit etmektedir; söz konusu olan bir mütekabiliyet esasına göre davranmaksa bile, bu esas, temel hak ve özgürlüklere uygulanamaz.
-Yüz yıllara dayanan eğitim geleneğiyle köklü bir kurum olan Galatasaray, Türkiye ve Fransa halkları arasındaki tarihî dostluğun bir sembolü olmayı sürdürmektedir.
-Hiçbir akademik ve kültürel kurum politik gerilimlere alet edilmemeli, aksine bu kurumlar, her zaman ulaşmayı arzuladığımız barış ve dostluğun araçları olarak görülmelidir.
Öğrenci dayanışmalarından Boğaziçi için kampanya: 'Bundan Sonrası Hepimizde'
Öğrenciler, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
22-02-2021 19:27

İleri Haber
Ankara ve İstanbul öğrenci dayanışmaları, yaptıkları açıklamalarla "Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası’nı başlattıklarını duyurdu. Açıklamada, “Üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız. Üniversiteler bizim, gelecek bizim, Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!” denildi.
Ankara Öğrenci Dayanışması ve İstanbul Öğrenci Dayanışması bugün eşzamanlı olarak yapılan açıklamalarla, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
Yapılan açıklama şöyle:
Açık açık söylüyoruz: Üniversitelerdeki tüm rektörler birer kayyumdur. Ve üniversitenin bütün bileşenleri demokratik yollarla söz sahibi olmadıkça bu durum baki kalacaktır. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanması üniversitelerimizi özgürleştirmek adına başlayan direnişimize bir kıvılcım olmuştur. Akademiye takılan kelepçelerin üniversite kapılarımıza da somut olarak takılmasıyla üniversitelerimizi özgürleştirme istediğimiz yeniden, kuvvetlice ortaya çıkmıştır. Evet, mesele yalnızca Boğaziçi’nin meselesi değildir.
Mesele meşru olmayan bir atamadan da ötesidir. Mesele, sarayın, öğrencilerin tüm kimlikleriyle ve renkleriyle var olabilecekleri, toplum yararına özgürce bilim üretebilecekleri alanlar olması gereken üniversiteleri sistemin çarklarına uydurarak sindirmeye çalışmasıdır. Mesele, yaşamlarımızı baskı ve şiddetle kuşatma altına alan iktidara karşı üniversitelerimizi ve hayatlarımızı savunmaktır. Mesele, sosyal medyadan arkadaşlarımızı hedef gösterip tutuklanmalarına destek olan ana muhalefetin bizleri uzaklaştırmaya çalıştığı sokak siyasetine yeni bir soluk getirmek, düzen içerisinde öğütülmeye çalışılan gençliğin haklı politik özgürlük mücadelesinde sönmeyen bir kıvılcım olmaktır. Mesele, yağmacıları ve katliamcıları durdurabilmek için yan yana, omuz omuza mücadele edip şehir şehir, kampüs kampüs geleceğimizi savunmaktır.
Kayyum rektörün atanmasıyla başlayan protesto sürecinde sessiz kalmayan-kabul etmeyen her kesime yönelik başlatılan karalama ve linç kampanyası hiçbir karşılık bulmamış, aksine, bizlerin haklılığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanmasıyla başlayan Boğaziçi Direnişi süresince birçok üniversitede dayanışmalar kurulmuş, var olan dayanışmalar güçlenmiştir.
Bizler iktidarın ve yandaş medyanın bizlere dönük tüm saldırılarına cevabımızı kurduğumuz dayanışmalar ve sürdürdüğümüz kararlı mücadele ile veriyoruz.
Çünkü bizler, yandaşlarla kuşatılmış bir akademi, siyasi iktidarın arka bahçesi hâline getirilmiş kampüsler istemiyoruz.
Bizler, hocalarımızın ihraç edilmesini, topluluklarımızın kapatılmasını istemiyoruz.
Bizler, müşteri olmak da, sermeyenin boyunduruğu altına girmiş, ranta açılmış üniversiteler de istemiyoruz.
Bizler, hem çalışıp hem okumak zorunda kalıp işte ve kampüste sömürülmek, KYK borçlarına mahkûm olmak istemiyoruz.
Bizler, belediyelere kayyum atayan ve Kürt halkının iradesini yok sayan bu işgalci zihniyeti istemiyoruz. Bizler, direnen işçileri coplayan, 8 Mart’ta kadınların önüne set çeken polisi kampüslerimizde istemiyoruz.
Bizler, söz, yetki ve kararın üniversite bileşenlerinde olduğu demokratik üniversiteler ve özgür yaşamlar istiyoruz.
Taleplerimiz gücünü haklılığından, üniversite üniversite örgütlenen, büyüyen dayanışmalardan alıyor. LGBTİ+’ları nefret söylemleriyle hedef göstererek direnişe saldıranlara karşı gökkuşağını kuşanmalı, sesimizi, "Öyle mi Alay Komutanı" diye haykıran madencilerin sesine katmalı, kadın iradesini savunmalıyız. Bizler üniversite dayanışmaları olarak düşmanımızın bir, mücadelemizin de ortak olduğu bilinciyle tutuklu bulunan/ev hapsindeki arkadaşlarımızın serbest bırakılması ve üniversitelerimizdeki tüm kayyumların istifa etmesi için üniversite dayanışmaları olarak bir kampanya başlatıyoruz.
Başlattığımız, "Bundan Sonrası Hepimizde” kampanyası için yüreği Boğaziçi Direnişi’yle atanlara sesleniyoruz: Bugün Melih Bulu sadece bir’dir, bugün her bir üniversite iktidarın antidemokratik politikalarının bir görünümü olan kayyumlarla kuşatılmıştır. Bugün Boğaziçi kayyum atanan ne ilk ne de son üniversite olmuştur. Bunun bilinciyle üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız.
Üniversiteler bizim, gelecek bizim.
Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!
Boğaziçi protestolarına destek veren 35 DEÜ öğrencisine uzaklaştırma cezası!
Kayyum rektöre karşı başlayan Boğaziçi protestolarına destek veren 35 Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisine bir hafta uzaklaştırma cezası verildi.
22-02-2021 13:25

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Melih Bulu'nun kayyum rektör atanması sonrası başlayan protestolara destek veren Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerine uzaklaştırma cezası verildi. 35 öğrenciye verilen bir haftalık uzaklaştırma cezasına karşı açıklama yapan öğrenciler, ''Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz'' dedi.
Verilen cezada, “Eyleminizin YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan 'YÖK personelinin, kurum içinde ya da dışında, şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak' suçu ile örtüştüğü anlaşıldığından, 1 hafta uzaklaştırma cezası ile tecziye edilmeniz uygun görülmüştür" ifadeleri yer aldı.
Birgün’den Berkay Sağol’un haberine göre öğrencilere verilen cezalara tepki gösteren Avukat Semih Taşcan ise şunları dile getirdi:
''Eylemlere katılan öğrencilerin arasından slogan atan ve pankart taşıyan öğrencilere bu cezalar verildi. Ancak yapılan eylemlerde YÖK personeli olarak belirtilen Melih Bulu'nun şerefine veya haysiyetine karşı bir söylem yok. Öğrenciler tamamen anayasal haklarını kullandılar. Bu yüzden cezanın iptali için İzmir İdare Mahkemesi'ne dava açacağız.''
'BİZE DİZ ÇÖKTÜREMEYECEKSİNİZ'
Dokuz Eylül Dayanışması'nın Twitter hesabından yapılan paylaşımda ise "DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi. Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz" ifadeleri yer aldı.
DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi.
— Dokuz Eylül Dayanışması (@deudayanismasi) February 22, 2021
Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz.#BoğaziçiDireniyor#BundanSonrasıHepimizde pic.twitter.com/a1bJ1eGrhg
İstanbul'da 2 öğrenci ev baskınıyla gözaltına alındı
Öğrenci Kolektifleri, İstanbul'da 2 öğrencinin ev baskınıyla gözaltına alındığını duyurdu.
21-02-2021 20:08

Öğrenci Kolektifleri üyesi 2 öğrenci, İstanbul'da polis tarafından yapılan ev baskınıyla gözaltına alındı.
Öğrenci Kolektifleri'nin Twitter hesabından yapılan paylaşımda, "Baskılar, gözaltılar bizi yıldıramaz! İstanbul'da polis hiçbir gerekçe göstermeksizin ev baskını yaparak iki Kolektifçi'yi gözaltına aldı" ifadeleri kullanıldı.
Baskılar, gözaltılar bizi yıldıramaz!
— Öğrenci Kolektifleri (@kolektifler) February 21, 2021
İstanbul'da polis hiçbir gerekçe göstermeksizin ev baskı yaparak iki Kolektifçi'yi gözaltına aldı.#BoğaziçiDireniyor pic.twitter.com/Ersg4T10UB
Boğaziçi Üniversitesi'ndeki kafeteryada yangın
Çıkış nedeni henüz belirlenemeyen yangının söndürülmesinin ardından soğutma çalışmaları başladı.
20-02-2021 10:04

Boğaziçi Üniversitesi’nin Rumeli Hisarüstü’nde bulunan kampüsündeki bir kafede saat 04.30 sıralarında yangın çıktı. Yangın, itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle yaklaşık bir saatte söndürüldü
Çıkış nedeni henüz belirlenemeyen yangın, binanın ahşap olması nedeniyle kısa sürede büyüdü. İhbar üzerine, olay yerine çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Yaklaşık bir saatte söndürülen yangında daha sonra soğutma çalışması yapıldı. Yangın sonucu kafe kullanılamaz hale geldi.
Olayla ilgili soruşma başlatılırken, yangının çıkış nedeni yapılacak incelemelerin ardından belirlenecek.