Tutuklu 3'üncü havalimanı işçileri serbest bırakıldı
3. Havalimanı inşaatında insanlık dışı çalışma koşullarına karşı başlattıkları eylemlerde tutuklanan işçilerin ilk duruşması sona erdi. 31 işçiden 30'u tahliye edildi.
06-12-2018 08:19

İleri Haber
3. Havalimanı inşaatında 'Köle değiliz' diyerek başlattıkları eylemler sonrası gözaltına alınıp tutuklanan inşaat işçilerinin ilk duruşması Gaziosmanpaşa Adliyesi 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Tutuklu 25 işçi ve 5 sendika yöneticisinin adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. İşçilere yurt dışına çıkma yasağı da konuldu. Tutuklu işçilerden Serhat Bilici ise başka bir davadan, başka bir ilde tutuklu olduğu ve SEGBİS'le ifadesi alınamadığı gerekçesiyle tahliye edilmedi. Bir sonraki duruşma 20 Mart 2019'a ertelendi.
GÜNCELLEME 07.00
Aralarında TİP üyesi Yusuf Yılmaz ve Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut'un da olduğu 30 işçi serbest bırakıldı.
İnşaat işçilerinin mücadelesini karıncaların file karşı verdiği mücadeleye benzeten Karabulut, "Belki o fil tek tek karıncaları ezebilir ama o karıncalar birleştiğinde aynı 14 Eylül'de olduğu gibi o fili alt edebiliyor" dedi.
CANLI BLOG | 3. havalimanı işçileri Silivri Cezaevi’nden serbest bırakılıyor #HavalimanıİşçileriYargılıyorhttps://t.co/RVamTy3wRO pic.twitter.com/Kegi0IBHxb
— İleri Haber (@ilerihaber) December 6, 2018
İşçilerin serbest bırakılmasının ardından açıklama yapan TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, "Arkadaşlarımızı aldık, tabi ki mutluyuz ama 3-4 aylık bir süre haksız hukuksuz biçimde işçi arkadaşlarımızı tutukladılar. Sanıyorum sabrımızı sınıyorlar, Ben sabrımızı sınamamalarını öneriyorum. Gecenin saat 4'ünde, -4 derece soğukta arkadaşlarımızı bekleyen bir ateş var yüreğimizde... Bu ateş onları yakacak" dedi.
CANLI BLOG | 3. havalimanı işçilerinin ilk grubunun serbest bırakılmasının ardından TİP Genel Başkanı Erkan Baş açıklama yapıyor #HavalimanıİşçileriYargılıyor https://t.co/XOornCIjEG pic.twitter.com/tWAS6XTfBA
— İleri Haber (@ilerihaber) December 6, 2018
GÜNCELLEME 22.30
Tutuklu işçilerden 30'u adli kontrol talebiyle tahliye edildi. Serhat Bilici, duruşmaya katılamadığı ve farklı bir dosyadan da tutukluluk kararı olduğu gerekçesiyle tahliye edilmedi.
Bir sonraki duruşma 20 Mart 2019'a ertelendi.
GÜNCELLEME 22.09
Avukat savunmalarının sona ermesinin ardından kararın açıklanması bekleniyor.
GÜNCELLEME 21.45
Avukat Ekin Güneş Saygılı cezaevlerindeki durumlardan bahsederek, müvekkillerinden bazılarının yerde yattığını, bazılarının da sağlık sorunları olduğunu belirtti. Çoğunun aile geçindirdiğini vurguladı. İddianamenin herkesi mağdur ettiğini söyledi.
GÜNCELLEME 21.28
Avukat Kazım Bayraktar savunmasını yapıyor:
"Tüm suçlamalar bir çuvala konulmuş. Sanki İGA müvekkillerimiz için 'Hepsini tutuklayın' demiş de tutuklanmış gibiler. Sermayenin kendisine vermiş olduğu yeleği ateşe atan işçiler suçlu değildir. Suçlamalar rastgele işçilerin ve sendikacıların üzerine atılmış. Tutukluların yakınları 'Ceza alırlar mı?' diye soruyorlar. Diyecek bir şey bulamıyorum çünkü tarihte bu suçlardan tutuklanan kimse yok. Yakınlara diyorum ki 'Gözdağını yeterli buldularsa bırakırlar'."
GÜNCELLEME 21.02
Avukatlar müvekkilleri hakkında tahliye ve beraat taleplerini gerekçeleriyle beyan etmeye devam ediyorlar
GÜNCELLEME 20.25
Duruşmaya verilen aranın ardından avukat savunmalarına geçildi. İlk savunmayı yapan Avukat Ahmet Baran Çelik:
"Bu işçiler insani koşullarda çalışmak ve emeklerinin karşılığını alabilmek için usulüne uygun bir şekilde taleplerde bulundular. Ama adli ve idari birimler tarafından onlara çok farklı cevaplar verildi. İşkence boyutunda muamelelerle gözaltına alındılar."
Avukat Çelik'in ardından savunma yapan Avukat Tamer Doğan ise şunları söyledi.
"Anlatılması gerekenleri sendikacı ve işçi arkadaşlar anlattılar. Dosyadaki absürd bir durumdan örnek vermek istiyorum: Yusuf, Yunus ve Anıl Deniz bir gün sonra işçilerin olmadığı bir alanda gözaltına alınıyorlar. Yani suçlanan dört maddeyi yapmış olamazlar. Absürt durumlardan biri de müvekkillerimizden Mehmet Celal Demir'in eylemler sırasında kaldırımda çekirdek yerken fotoğrafı olması. Ben müvekkillerimden çoğunun 8 gün şantiyede su akmadığı için gölette yıkandığını biliyorum."
GÜNCELLEME 17.57
Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut duruşmada savunmasına başta Gebze'deki Viyadük şantiyesinde olmak üzere iş cinayetlerinde yaşamını yitiren tüm işçileri anarak başladı. İfadesine geçen Karabulut şunları söyledi:
DİSK Dev Yapı-İş Genel Başkanı olarak kölece çalışma koşullarına karşı mücadele vermek benim görevimdir. Bu görev bilinciyle orada bulundum. 3. havalimanı şantiyesine kaçak göçek değil, nizamiye kapısından sendika kimliğimi göstererek girdim.
Oraya 12.30 gibi vardım. Ben gittiğimde İGA ile toplantı başlamıştı. Ben kafeterya kısmına gittim oradaki arkadaşlardan bilgi aldım. Görüşme bitti orada İnşaat-İş'ten arkadaşlar vardı. Birlikte işçilere açıklama yaptık. Toplantıya girdiğimde kaymakam konuşuyordu. 'Ben bu bölgenin mülki amiriyim ama havalimanının mülki amiri İGA CEO'su Kadir Bey'dir. O ne derse o olur' diyordu. Bunu duyunca insan afallıyor. Bir mülki amir nasıl kendisini İGA Ceosunun altında görüyor?
'İŞÇİLER HAKKINI KULLANDI'
O konuşmadan sonra DİSK YK üyesi Kamber Saygılı'nın geldiğini öğrenince karşılamaya gittim. Orada GBT yapıldı ve yasak denilerek içeriye alınmadık. İşçiler anlaşmaya varılamadığı için direnişe devam kararı aldı. Bu da iş kanununda, İSİG yasasında ve anayasada işçilere tanınmış yasal haktır. İşçiler bu hakkını kullandı.
'PLASTİKLE DEMİRE VURMAK KAMU MALINA ZARAR VERMEKSE İŞÇİLER DEĞİL, BEN SUÇLUYUM'
Yetkililerle yapılan toplantıdan sonra işçilere yönelik konuşma yaptım. İşçilere kölece çalışma koşullarına karşı iş bırakma çağrısı yaptım. Konuşurken işçilerin bir kısmı alkışladı bir kısmı da plastik baretleri ile ses çıkarmak için demirlere vurdu. Buna 'kamu malına zarar' deniyor. Plastik madde demire zarar veriyorsa burada ben suçluyum çünkü işçiler beni desteklemek, ses çıkartmak için böyle yaptı.
'ŞANTİYEDEKİ KÖLECE ÇALIŞMA KOŞULLARINI SAĞIR SULTAN DUYMUŞ'
Mülki amirler ve patronlarla yapılan toplantıda 'işçilerin taleplerini araştıracağız' deniliyor. Araştıracağız demek bu talepleri yok saymaktır. Bu şantiyedeki kölece çalışma koşullarını sağır sultan duymuş, ne demek araştıracağız? İnsan öfkeleniyor.
Daha önce şubat aylarında da 3. havalimanı şantiyesinde büyük eylemler oldu. Eylemlerin ardından 'tamam sorunlar çözülecek' deniyor ama bir süre sonra sorunlar yeniden devam ediyor. Düşünün burada 36 bin işçi var ama giren çıkan işçi sayısı 250 bini buluyor. Giren kaçıyor. Bu nedenle sorunları araştıracağız demek talepleri görmezlikten gelmekti. Bunu biz de işçilerde gayet iyi biliyordu.
İşçilere konuşma yaptıktan sonra şantiyeye DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK YK üyesi Kanber Saygılı'nın ziyarete geldiğini ama içeri alınmadıklarını öğrendim onları almak için nizamiyeye gittim ancak bu sefer kolluk güçleri beni de dışarıya çıkarttı.
'ÖRGÜTLENMENİN KENDİSİ SUÇ OLARAK GÖRÜLMEKTEDİR'
Whatsapp gruplarında yer aldım. Zaten sendikalar olarak bu grupları bir örgütlenme aracı olarak kullanırız. Bu bir suç değildir. Bu bir suçsa sendikal örgütlenmenin kendisi suç olarak görülmektedir.
'ÜRETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZ DIŞINDA BAŞKA BİR SİLAHIMIZ YOKTUR'
Yaptığım hiçbir şeyi reddetmiyorum. İşçilere anayasadan, uluslararası hukuktan doğan iş bırakma çağrısı yaptım ve bunun nasıl örgütlenmesi gerektiğini anlattım. Sözümüz dışında, üretimden gelen gücümüz dışında başka bir silahımız da yoktur."
GÜNCELLEME 17.17
İnşaat-İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Özkan Özkanlı ifade veriyor:
"Sendikacılık görevim İGA'nın güvenlik güçleri tarafından engellemeye çalışıldı. Saat 9-10 arası 3. görüşme gerçekleşti. Kadri Samsunlu, yemekhanede yemek yiyerek göstermelik bir şov yaptı. İşçiler kızdı, taleplerimizin karşılanmasını istiyoruz dediler. Sonra işçileri kışkırttılar, biz ne olduğunu anlamadan arbede yaşandı, gözaltılar oldu. O öfkeli kitleyi durdurduktan sonra bilinmeyen numaralardan İGA yöneticilerinden tehdit içerikli telefonlar almaya başladık. Sonra koğuşlar basıldı, gözaltına alındık. Gece kampta kalmamızın sebebi ise görüşmelerin uzaması. Gozaltında avukatlarımızla görüşemedik. Usulsüz uygulamalar yapıldı."
GÜNCELLEME 15.00
Verilen aranın ardından Ramazan Gözel'in sorgusuna geçildi. Gözel eyleme katılma nedenini şöyle anlattı:
"Katılma nedenim kuzenimin yaşadığı iş kazasına öfke duymam. Raporlu olduğum için ücretimi kestiler bunlara tepki duyduğum için katıldım" Şiddet suçlamalarını kabul etmeyen Gözel "Ayağımda terlik vardı asker de biliyor şortluydum. O dediklerini nasıl yapabilirim anlayamadım" dedi.
İşçilerden Mustafa Atay'ın savunmasına geçildi. Atay, "Üniversite öğrencisiyim yıllardır harçlığımı çıkarmak için inşaatta çalışırım. O sabah servise binmek için çıktım ama işin iptal olduğunu söylediler. Eylem vardı. Yeniden döndüm yatakhaneye ama içeriye gaz bombası atıldı. Ben de telleri keserek dışarı çıktım. Ki iddianame özensizce hazırlanmış, bu bile belli değil. Sonra gaz müdahalesi bitince arkadaşlarımla birlikte yatakhaneye geldim. Hiç bir şeye karışmadım" dedi.
Tutuklu işçilerden Deniz Aslan'ın savunmasına geçildi, Suçlamaları reddeden Aslan, İGA yönetiminin kendisini 'vatan haini' diye suçlayarak tehdit ettiğini anlattı.
Diğer tutuklu işçi Murat Altıntaş da savunmasında havalimanı koşullarından bahsederek suçlamaları kabul etmediğini anlattı. "Taşeron firmalar yetkilerini kötü kullandılar. Mesela 2 ay geçmeden işten çıkamıyordunuz, kendileri çıkış vermezse havalimanında başka bir yerde iş bulamıyorsunuz" dedi
GÜNCELLEME 13.30
Mahkemenin beraat talebini reddetmesinin ardından işçilerin savunmalarına geçildi. Savunması alınan işçi Teyip Kırğın "Siverek'ten bizi 2500 lira diyerek getirdiler 1800 lira verdiler. İşten ayrılmak istedim fakat ekim sonuna kadar çalışmak zorundasın dediler. Yanımda arkadaşımı elektrik çarptı hakkında tutanak bile tutulmadı" dedi.
Serviste yaşanan sorunları, ağır çalışma koşulları ve fazla mesailerini anlatan Kırğın eyleme katılma sebeplerinin bunlar olduğunu söyledi.
Hakim Kırğın'ın savunmasını "Bunları İş Mahkemesi'nde anlat" diyerek kesti. Duruşmaya ara verildi.
GÜNCELLEME 13.10
Hakim yargılamadan beraat talebini reddetti, işçilerin savunmasına geçiliyor.
GÜNCELLEME 13.08
Salondaki Jandarma teğmenlerden biri silahını göstererek işçileri tehdit etti. Avukatların itirazı üzerine Jandarma teğmen salondan çıkarıldı.
GÜNCELLEME 12.55
Sorgular öncesi söz alan avukatlardan Kazım Bayraktar, dosyanın suç üretmek için oluşturulduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bu iddianame patron devlet ittifakının ifadesidir. Patronla onun ofisinde yapılan görüşmeye bile yanında devlet gücüyle geliyor. O görüşmelerde işçilerin talepleri de iddianamede yer almıyor. Kamunun baskı gücünü de yanına alarak görüşmeye gelen Kadri Samsunlu (patron) talepleri dikkate alarak sorunu çözmek yerine bizim bu görüşmeye gelmemiz bile lütuftur diyor. İddianame sendikacıların orada olmasını suç olarak koyuyor. Bir iddianamede sendikacılık bu şekilde tanımlanır mı?"
Av. Songül Beydilli de iddianamenin hukuki nitelik taşımadığını belirterek "Bu iddianame hukuki belge değildir, çünkü olayı ters yüz etmiştir. Hak kulanımı suç teşkil etmez, iddianeme hak kullanımını suç haline getirmiştir" dedi. Beytilli, "Toplumsal ihtiyaç değerlendirmesinde işçinin sağlığı mı patronun karı mı daha önemli olacak?" iye sordu.
Av Mürsel Önder ise işçilerin gözaltı ve tutuklanma sürecindeki hukuksuzluklara dikkat çekti. Jandarmanın kırdığı kapıların işçiler yapmış gibi gösterildiğini söyleyen Önder "İddiname evlere şenlik. Mantık içler acısı. Savcı adeta sözcüklerle kavga etmiş. Neymiş çalışma şartı bahaneymiş, neymiş sözde sendikacıymış. Merak ediyorum niye yoksullardan bu kadar nefret ediyorsunuz? Savcı bir gün empati için o yatakhanelerde kalamazdı" dedi.
GÜNCELLEME 12.04
Dev Yapı- İş Genel Sekreteri Özgür Karabulut'un savunmasına geçildi.
Karabulut, "DİSK Dev Yapı İş Genel Başkanı ve inşaat işçisiyim. Bir çocuğum var, biri de bir hafta sonra doğacak" diyerek sözlerine başladı.
GÜNCELLEME 11.40
Avukatlar, iddianamenin değerlendirilmesini yaparak derhal beraat kararında bulunmak üzere söz aldılar
GÜNCELLEME 11.22
Mahkeme heyeti geri adım attı, basın emekçilerinin hepsi salona alınıyor.
GÜNCELLEME 11.03
İşçilerin kimlik tespitlerinin yapılmasına başlandı. Basın emekçileri 'İçeri sadece 5 basın mensubu alınacak' kararına tepki gösterip içeri girmedi. 'Ya hep beraber gireceğiz ya da girmeyeceğiz' diyorlar.
GÜNCELLEME 10.59
Tutuklu işçiler salona alınmaya başlandı. Avukatlar, sanıkların kelepçeyle salona alınmasına itiraz etti. Tutuklu işçilerin kelepçeleri, işçiler salona girdikten sonra çıkartılıyor. Hala kelepçelerin çıkartılmasına devam ediliyor.
GÜNCELLEME 10.55
Jandarma izleyicilerin önüne etten duvar ördü. Ailelerden biri "Bize perde mi çekiyorsunuz, öyleyse bizi dışarı çıkarın" deyince komutan, "Tutuklular gelince açacağız" dedi.
GÜNCELLEME 10.43
Avukatlar, aileler ve milletvekilleri salona alındı.
İnsani şartlarda çalışma talepleri yüzünden tutuklanan işçilerin bir isteği de yemeklerin düzeltilmesiydi şimdi mahkeme salonuna dönüştürülen yemekhanede yargılanacaklar. Film sahnesi olsa “kör göze parmak olmuş” diye eleştirilir. Öyle bir absürtlük. #HavalimanİşçileriYargılıyor pic.twitter.com/w84Hu9Wt9T
— Barış Atay (@barisatay) December 5, 2018
GÜNCELLEME 10.34
Avukatlar duruşma salonuna alınmaya başlandı.
GÜNCELLEME 10.21
Yemekhane duruşma salonuna dönüştürüldü. Avukatlar, milletvekilleri ve aileler içeri alınmak üzere yemekhane önünde bekliyor.
Biz işçilerin kanını içiyorsunuz diyorduk, onlar çiğ çiğ yemeye karar vermişler!
— Erkan BAŞ (@erkbas) December 5, 2018
3. Havalimanı işçilerinin duruşması adliyenin çatı katındaki yemekhanesinde yapılıyor.#HavalimanİşçileriYargılıyor
GÜNCELLEME 10.07
Basın açıklamasının ardından duruşmaya geçilirken, duruşma salonuna yalnızca milletvekilleri ve tutuklu işçi ailelerinden 1'er kişi alındı. Polis, basının ve izleyicilerin duruşmaya girmesini engelleyerek duruşmayı basına kapattı.
GÜNCELLEME 09.25
Duruşma öncesi 3. Havalimanı İşçileriyle Dayanışma Platformu tarafından düzenlenen basın açıklamasına milletvekilleri Erkan Baş, Barış Atay, Oya Ersoy, Ali Şeker, Kani Beko, Sezgin Tanrıkulu,Filiz Kerestecioğlu, Gamze İlgezdi, İlhan Cihaner, Levent Tüzel, Canan Kaftancıoğlu ve Onur Hamzaoğlu da katıldı. Tutuklu işçilerin ailelerinin konuşmalarının ardından basın açıklaması okundu ve işçilerin 17 talebi tekrar sıralandı.
Aralarında DEV- Yapı İş Genel Sekreteri Özgür Karabulut ve Türkiye İşçi Partisi Yusuf Yılmaz'ın da bulunduğu 31 tutuklu işçinin 09.30'da başlayacak duruşmasına siyasi parti ve sendikalar katılım çağrısı yaptı.
3.Havalimanı İşçilerinin Haklı Talepleri Yargılanamaz!
— 3.HL İşçileriyle Dayanışma (@3HLdayanismasi) December 3, 2018
İşçileri Değil,
İş Cinayetlerini İşleyen Patronları ve Denetimleri Yapmayanları Yargılayın! pic.twitter.com/q06m7ItvKZ
İLGİLİ HABERLER
İşçilerin kararlılığı sonuç verdi; eylemleri zafere ulaştı
Gaziantep'te Boyar Kimya ve Flament Tekstil işçileri patronun yüzde 10'luk zam önerisine iş bırakarak tepki gösterdi ve ücretlerine yüzde 26'lık zam yapıldı.
15-02-2019 18:42

Antep'te patronlarının yüzde 10'luk zam önerisine iş bırakarak karşılık veren Boyar Kimya ve Flament Tekstil işçilerinin eylemleri başarıyla sonuçlandı ve maaşlarına yüzde 26'lık zam yapıldı.Sendika üyesi olmayan işçilerin birleşerek yaptığı eylemden başarılı sonuç alan işçiler “Biz istedik ve aldık. Ama daha iyisi için mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Gaziantep 2.Organize Sanayi Bölgesi'nde yer alan ve 450 işçi çalıştıran Boyar Kimya fabrikası yönetimi geçtiğimiz hafta işçilere yüzde 10 zam teklifi yapmış ve AGİ ile birlikte 2035 lira vereceğini söylemişti. Ancak bu teklifi işçiler kabul etmeyerek üretimi durdurma kararı aldı.
3-11 vardiyasının dışarı çıkmasıyla birlikte gece gelen vardiyanın iş başı yapmamasıyla patron fabrikaya gelerek işçilerden 1 hafta süre istediğini söylemişti.
'HAKKIMIZ OLANI İSTEDİK VE ALDIK'
1 haftalık süreçte "çalışmak isteyen çalışsın istemeyen de ismini yazdırıp çıksın" diyen ve işçileri polis zoruyla fabrika bahçesinden attıran patron yeni zam oranının yüzde 26 olduğunu duyurdu. Bu yeni zama göre 1850 lira alan işçilerin ücretleri 2300 liraya, 1750 lira alan işçilerin ücretleri 2200 liraya çıktı.
Boyar Kimya işçileri “Eylemimiz sonuç verdi. Eğer zammı açıklamasaydı tekrar dışarı çıkacaktık. Biz hakkımız olanı istedik ve aldık” dedi. Yapılan zammın yine de ihtiyacı karşılamayacağını belirten bir işçi, “Bu para yine yetmez çünkü enflasyon yükseldi. Ben 3 çocuk okutuyorum, ikisi üniversitede biri lisede. Yine de kötünün iyisi oldu” dedi.
2.OSB'de yer alan Flamet Tekstil işçileri de düşük zam dayatmasına karşı eylem yaparak yüzde 10'luk zam önerisinin artmaması halinde greve gideceklerini duyurmuştu. 5 gün sonra patron yeni zam oranının yüzde 26 olduğunu söyledi.
Çalışanların eskiden 1600-1800 lira arasında ücret aldığını söyleyen bir Flament Tekstil işçisi “Birliğimiz etkili oldu. Maaşlarımıza yüzde 26 zam yapıldı. Ama buna rağmen duruma iyi diyemeyiz. Eskiden devamsızlık yapmazsan aylık 200 lira ekstra para veriyorlardı. Son yapılan zamla birlikte onu kaldırdılar. 1600 lira üzerinden zam alan adam için primin kalkması çok kötü oldu. Bu para yine yetmez. Geçinmek çok zor” diye konuştu.
BİNLERCE İŞÇİ İŞ BIRAKTI
Evrensel'in haberine göre; 2019 yılı için asgari ücrete yapılan yüzde 26.5 zam açıklandığından bu yana ücretlerin asgari ücretten fazla olduğu fabrikalarda işçiler işyerlerinin yapacağı zammı bekliyordu.
Antep OSB'de tekstil ve halı dokuma fabrikalarında Ocak ayının ücetlerinin ödenmeye başlandığı gün olan 7 Şubat'tan bu yana pek çok fabrika'da kısa süreli iş bırakma eylemleri yapıldı.
Şireci, Gürteks, Boyar ve Flament Tekstil gibi işyerleri başta olmak üzere, bir çok fabrikada binlerce işçi işyerlerinin azgari ücrete yapılan zam oranının çok altında verilen zamlara karşı iş bırakma eylemleri gerçekleştirdi.
'İŞÇİYE NE HÜKÜMETTEN HAYIR VAR NE PATRONDAN'
Asgari ücrete yapılan zamla aynı oranda zam yapılmasını talep eden işçilerin iş bırakma eylemleri sonucu bazı fabrikalarda işçilerin taleplerine yakın düzeltmeler yapıldı.
Evrensel'e konuşan işçiler “İşçiye ne hükümetten hayır var ne de patrondan. Bu işin tek yolu var, o da işçinin birlik olması” ifadelerini kullandı.
3 aydır ücretleri ödenmeyen 7 işçi intihara kalkıştı
Belediye hizmet binası inşaatında taşeron firmaya bağlı olarak çalışan ve 3 aydır ücretlerini alamayan 7 işçi, çatıya çıkarak intihar girişiminde bulundu.
15-02-2019 18:38

İzmir'in Torbalı ilçesindeki, belediye hizmet binası inşaatında taşeron firmaya bağlı olarak çalışan ve 3 aydır ücretlerini alamayan 7 işçi, çatıya çıkarak intihar girişiminde bulundu. Yanlarına kimseyi yaklaştırmayan işçiler, araya giren çalışma arkadaşlarının bir saatlik çabası sonucunda ikna olarak çatıdan indi.
İzmir'in Torbalı ilçesindeki Muratbey Mahallesi'nde yer alan Torbalı Belediyesi yeni hizmet binası inşaatında taşeron firmaya bağlı çelik montaj, asma tavan, sıva ve boya-badana işlerinde çalışan toplam 60 işçiye iddiaya göre 1 ile 3 ay arasında değişen sürelerde ücretleri ödenmedi. Kişi başı toplam 3 bin ile 25 bin lira arasında alacağı olan işçilerden 7'si bugün çalıştıkları dört katlı inşaatın tepesine çıkıp, intihar girişiminde bulundu.
Maaşları ödenmediği için evlerine ekmek götüremediklerini belirten işçiler, taşeron firma yetkilileri ve belediyeye tepki gösterdi. Diğer işçilerin durumu bildirmesiyle olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Zaman zaman inşaattan sarkan işçileri polis ikna edemeyince, aşağıdaki diğer işçiler devreye girdi. İşçiler, çatıdaki arkadaşlarını cep telefonu ile arayarak yaklaşık 1 saat ikna etmeye çalıştı. Görüşmelerin sonunda ikna olan 7 işçi, bulundukları yerden indi.
'AYNI DURUMDA OLAN 60 İŞÇİYİZ, EKMEK ALACAK PARAMIZ YOK'
Aşağıdaki çelik montaj işçilerinden Hüseyin Küçük, her gün Menemen'den Torbalı'ya çalışmak için gittiklerini belirterek, "Daha önce de alacaklarımız ödenmedi. Şimdi yine mağdur edildik. Sadece binanın tepesine çıkan 7 arkadaşımız değil. Aynı durumda olan toplam 60 işçiyiz. Ekmek alacak paramız yok" dedi.
'İNŞAATIN TEPESİNE ÇIKAN ARKADAŞLARIMIZ GİBİ BİZ DE MAĞDURUZ'
İşçi temsilcilerinden Şiho Erekli de "Aynı zamanda inşaatta asma tavan işçisi olarak görev yapıyorum. 3 aydır yevmiyelerimizi alamıyoruz. Bizleri ne arayan ne de soran var. Otomobilimi satıp, bazı işçilerin parasını cebimden ödedim. Ama mağduriyetim giderilmedi. İnşaatın tepesine çıkan arkadaşlarımız gibi biz de mağduruz" diye konuştu. (DHA)
'İşsizlik önümüzdeki dönemde memleketi yakıp kavuracak başlıca konudur'
Doç. Dr. M. Hakan Koçak, seçim öncesinde başlatılan tanzim satışı kampanyasını ve ekonomik krizin yurttaşlara etkisini İleri'ye değerlendirdi. Tanzim satışı kampanyasının neden seçimlere kadar olduğunun teşhir edilmesi gerektiğini vurgulayan Koçak, işsizliğin önümüzdeki dönemde memleketi yakıp kavuracak başlıca konu olduğunu dile getirdi.
15-02-2019 17:59

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen akademisyen ve yazar Doç. Dr. M. Hakan Koçak, AKP'nin yanlış ekonomi politikaları sebebiyle günden güne kendini daha da fazla gösteren ekonomik krize ilişkin İleri Haber'e konuştu.
Tanzim satışların krizin yoksulları vurduğunun itirafı olduğunu söyleyen Koçak, tanzim satışı kampanyasının neden seçimlere kadar olduğunun da teşhir edilmesi gerektiğini vurguladı ve işsizliğin önümüzdeki dönemde memleketi yakıp kavuracak başlıca konu olduğunu dile getirdi.
"Tanzim satışlar AKP açısından krizin varlığının ve yoksulları vurduğunun itirafıdır" diyen Koçak, "Gerçekte devletin sürdürmesi gereken sosyal politika işlevlerini yalnız ve ancak seçimlerde oya dönüştürmek, destekçi kazanmak için patronaj ilişkileri ağı içinde hayata geçirmek bir AKP klasiğidir ve yine böyle olmuştur. Muhafazakar neo-liberalizmin alameti farikası tam da budur. Emekçiler için yoksulluk getiren ekonomik politikaları uygularken görünmez olmak; bu politikaların mağduru olan kesimlerin karşısına ise yardım dağıtan özne (parti, belediye, saray, başkan vb.) olarak çıkıp çaresizliği sömürmek şimdiye dek bu iktidarı ayakta tutan oyundur" dedi.
'KAMPANYANIN NEDEN SEÇİMLERE KADAR OLDUĞU TEŞHİR EDİLMELİ'
Fikir olarak tanzim satışların, üretici-tüketici arasındaki aracıları kaldırarak, kooperatif mantığı içinde hayata geçirilmesi öngörülen bir seçenek olarak her zaman solun politikaları içinde yer aldığını söyleyen Hakan Koçak, "Genelde yurttaşlara ama öncelikle alım gücü en düşük olanlarına ucuz (ya da karşılıksız) gıda temini solun savunduğu, imkan bulduğunda uyguladığı bir fikirdir. Dolayısıyla solun tanzim satışların bu niteliğini vurgulaması, AKP'nin bu noktaya gelmek durumunda kalmasını teşhir etmesi uygun olacaktır. Öte yandan bu kampanyanın neden yalnızca seçimlere yönelik ve seçimlere kadar olduğu da sorulmalı, teşhir edilmelidir" ifadelerini kullandı.
'İŞSİZLİK ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE MEMLEKETİ YAKIP KAVURACAK BAŞLICA KONUDUR'
"Krizin içinde olduğumuzun tüm göstergeleri, başta işsizlik olmak üzere, var zaten. İşsizlik zaten AKP iktidarının sosyal politikalarının yumuşak karnıydı, bu meselede performansları zayıftı" diyen Koçak, "Hem dünyada kapitalizmin derinleştirdiği ve yaygınlaştırdığı sistemsel-yapısal işsizlik hem de rejimin yarattığı neo-liberal yıkımın yükselttiği işsizlik önümüzdeki dönemde memleketi yakıp kavuracak başlıca konudur" dedi.
'HAYATİ ÖNEME SAHİP İŞSİZLİK FONLARI YAĞMA EDİLMEKTEDİR'
İktidarın zor aygıtı için istihdam ettiği veya etmeyi planladığı kesimler dışında işsizliğe ilişkin hiçbir sahici önlemi veya önerisi olmadığını söyleyen Hakan Koçak, "Toplum yararına çalışma, İŞKUR işleri, stajyerlik vb. gibi işsizliği yönetme/sömürme eksenli mekanizmalar dışında sunacağı bir çözüm yoktur. Zaten bundan öte çözümler sermayenin alanını daraltacağından yönelmesi de mümkün değildir. Öte yandan tam da bu aşamada hayati öneme sahip işsizlik fonları yağma edilmektedir" şeklinde konuştu.
'DİSK'İN GELİŞTİRDİĞİ ÖNERİLER DİKKATE ALINMALIDIR'
İşsizlik fonlarına ilişkin ise Koçak şunları söyledi: İşsizler için can suyu olabilecek bu muazzam kaynağın büyük bölümünün sermayeye, daha az bir bölümünün de seçimlere yönelik AKP propagandası niteliğinde geçici istihdam faaliyetlerine aktarılması karşısındaki sendikal ve siyasal tepkinin zayıflığı ise hayret vericidir. İşsizlik ve krizin etkilerinin azaltılması konusunda geçtiğimiz aylarda DİSK'in geliştirdiği öneriler dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir.
'EMEKÇİNİN VE AİLESİNİN SOSYAL HARCAMALARI SÖZ KONUSU BİLE EDİLEMEMEKTEDİR'
Asgari ücretin 2020 TL olmasına ilişkin ise "Bu asgari ücret elbette yeterli değildir" diyen Koçak, "Türk-İş Ocak 2019'da dört kişilik ailenin açlık sınırını 2008 TL olarak belirlemiştir. Asgari ücret yalnızca bunu karşılasa ve haneye bir asgari ücret daha girse; bu da -kentsel alanda- kira, şu anda çok yükselmiş elektrik-su-doğalgaz vb. ye ve çocuk giderlerine yetemeyecek noktadadır. Emekçinin ve ailesinin sosyal, kültürel vb. harcamaları ise söz konusu bile edilememektedir" ifadelerini kullandı.
Silikozis hastasına 'yoğurt ye geçer' demişler!
1 Ocak günü hayatını kaybeden silikozis hastası işçiye işyeri doktoru 'yoğurt ye geçer' demiş.
15-02-2019 09:04

1 Ocak 2019'da kot kumlama işçilerinin yakalandığı silikozis hastalığı nedeniyle Mehmet Ali Bilgiç isimli bir işçi yaşamını yitirmişti.
İleri Hatırlatıyor
Mehmet Ali Bilgiç isimli işçi 10 yıllık tedavinin ardından, 1 Ocak 2019'da hayatını kaybetmişti. Bingöl’ün Karlıova ilçesinde yaşayan silikozis hastası 37 yaşındaki Mehmet Ali Bilgiç’in memleketindeki pek çok kişi gibi 2002 yılında İstanbul’a giderek ‘merdiven altı’ olarak tabir edilen kot kumlama atölyelerinde 2 yıl boyunca çalıştığı belirtilmişti.
Cumhuriyet'ten Barış Önal'ın haberine göre, Mehmet Ali Bilgiç'in ağabeyi Ekrem Bilgiç, “Kardeşim hastalandıktan 7 yıl sonra malulen emekli edildi, sadece 3 yıl maaş alabildi. Maaşı tedavisine bile yetmiyordu” dedi. Bilgiç, daha önce iki kuzeninin aynı hastalık nedeniyle öldüğünü, iki akrabasının da silikozis hastası olduğunu söyledi. Bilgiç’in ölümü, Karlıova’da silikozisten 19. ölüm olarak kayıtlara geçti.
Temiz Giysi Derneği Başkanı ve silikozis hastası Abdülhalim Demir de kot taşlama işçilerinin kaderlerine bırakıldığını söyleyerek “Kot taşlamada çalışan işçiler için yasa çıkarıldı. Ancak genç yaşta insanları emekli edip kendi kaderlerine bırakmak doğru değil. Devletin bütün işçileri rehabilite edip hayata dahil etmesi gerekirdi” dedi.
Mehmet Bekir Başak 2007’de 10 yıl çalıştığı kot taşlama işi nedeniyle silikozise yakalandı. Birlikte çalıştığı 40 kişiden 8’ini hastalık yüzünden yitirdiğini vurgulayan Başak, 4 yıl önce akciğer ameliyatı oldu. Günde 23 ilaç kullanmak zorunda. Başak, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Sürekli buhar makinesine bağlı yaşıyorum. Makinenin fiyatı 15 bin lira. Bunun 12 bin lirasını devlet karşıladı. Günde 23 ilaç kullanıyorum. Evde gidebileceğim her yerde solunum cihazı var. Dışarıya zaten çıkamıyorum. Çalıştığım atölyede tahliye bacası kapalıydı. Tozu biriktirip 3 defa kullanıyorlardı. Normalde 1 defa kullanılıyor. 1 defa kullanılsaydı insanlar hasta olmazdı. İş güvenlik önlemleri yetersiz. İşyeri doktorunun yanına gittiğimizde tedavi etmeden ağrı kesici ve öksürük şurubu verip gönderiyordu. Atölyenin anlaştığı hastaneye gidiyorduk ‘üşütmüşsünüz’ diyorlardı ya da ‘yoğurt ye, bir şeyiniz yok iyisiniz’ diyorlardı.”
Geçinemediği için intihar eden bir işçi daha hayatını kaybetti
Samsun'da geçinemediği için çalıştığı işyerinin 3. katından atlayarak intihar eden işçi hayatını kaybetti.
14-02-2019 22:58

Samsun'da geçinemediği için işyerinin bulunduğu iş merkezinin 3'üncü katından atlayan 36 yaşındaki Dursun İ. isimli işçi hayatını kaybetti.
Samsun'un İlkadım ilçesindeki Anakent İş Merkezi'nde saat 17.00 sıralarında meydana gelen iş cinayetinde iddiaya göre çevresine borcu nedeniyle bunalıma giren işçi Dursun İ., dükkanını bulunduğu iş merkezinin 3'üncü katına çıkarak intihar etti.
DHA'nın haberine göre ağır yaralanan Dursun İ., esnaf arkadaşlarının ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerince Gazi Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Dursun İ. yapılan bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Konak Belediyesi’nde talepler kabul edildi: Sendika zam oranını işçilere soracak
Konak Belediyesi bürokratları ile Genel-İş arasında yapılan görüşmede, sendikanın zam oranı dışındaki tüm talepleri kabul edildi.
14-02-2019 18:27

DİSK/Genel-İş İzmir 5 No'lu Şube'nin kararıyla Konak Belediyesi'ne bugün asılması planlanan grev kararı, yapılacak görüşmeden dolayı ertelendi. Sendika ile belediye bürokratları arasındaki görüşmede belediye yönetimi sosyal haklardaki artışla birlikte yüzde 31-32 oranında zam önerdi. Ayrıca KHK ile şirket bünyesine geçen işçilerin de asgari ücret zammından faydalanması talebi kabul edildi. İlk defa paso, çocuk ve kreş yardımı maddeleri de kabul edildi. Sendika yönetimi zam oranını işçilere sorarak son kararını açıklayacak.
PEKTAŞ SORUMLULUK ALMAK İSTEMİYOR
Sendika ile Konak Belediyesine ait Merbel Şirketi arasından devam eden yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde masada anlaşma sağlanamamış, bugün grev ilanını asma kararı alınmıştı. Grev kararının asılmasına az bir süre kala, belediye bürokratları sendikacıları bir kez daha görüşmeye çağırdı.
Yerel seçimlere sayılı günler kala yaşanan toplu iş sözleşmesindeki uyuşmazlığının sebebi, bir daha aday gösterilmeyen mevcut başkan Sema Pektaş ve yönetiminin sorumluluk almak istememesi. Pektaş, sözleşmenin yeni belediye yönetimiyle yapılmasını istiyor.
YA ANLAŞMA SAĞLANACAK YA GREVE ÇIKILACAK
Evrensel’in haberine göre sendika ile belediye bürokratları arasında 5 aydır süren görüşmelerde 13 maddede uzlaşılamamıştı. Sendika, enflasyonun üzerinde ücret artışı, paso ve diğer ekonomik maddelerde artış ve KHK ile şirket bünyesine geçen işçilerin de asgari ücret artışından faydalanmasını talep ediyor. 1300’e yakın işçinin yarıya yakını kadro düzenlenmesiyle birlikte şirket bünyesine geçmişti. 25 Şubat'a kadar ya anlaşma sağlanması ya da işçilerin greve çıkması gerekiyor.
BİRÇOK BELEDİYE HİZMETİ ETKİLENECEK
Greve çıkılması durumunda Konak Belediyesi’nde hizmetler önemli bir oranda aksayacak. Merbel işçileri, çöp toplama ve nakil işleri, fen işleri, büro hizmetleri, park ve bahçe hizmetleri, temizlik işleri gibi çeşitli faaliyet kollarında hizmet veriyor.