Türkiye’de değişen iskan kavramı ve politikaları üzerine
İskan kurumunun geçmişi karanlık sayfalarla dolu, “hassas” ve tabu alanlardan olduğu için iskan hem bireysel hem de toplumsal olarak konuşulması zor konulardandır.
Nursel Çelen
Göç, tarihi insanlık kadar eski bir olan bir kavramdır. İnsanların ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel nedenlerden dolayı bulundukları yerlerden başka bir yere hareket etmesi olarak tanımlanabilir. Bu yer değişikliği basit bir mekân değişimi olmayıp aynı zamanda yerleşmeyi ve yerinden etmeyi de beraberinde getirmektedir. Bu durum ise göç olgusunun çok boyutlu bir şekilde değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.Tam da bu noktada hem iç hem de dış göç etkisindeki iskân kavramının yani insanın yerleşmesini konu alan araştırmalar önem kazanmaktadır. Şehircilik, nüfus ve göç çalışmaları alanında ülkemizdeki önemli akademisyenlerden biri olan Sema Erder’in Haziran 2018’de İletişim Yayınlarından Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye- Türkiye’de Değişen İskan Politikaları adlı son kitabı iskan konusunu yeniden tartışmaya açmaktadır.
Sema Erder, Bosnalı göçmen bir aileden gelmektedir. Göç ve göçmenlik konularına ilgisinin nedeni kuşkusuz ailesinin göçmen olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak bu ilginin yakın zamanlarda oluştuğunu ifade eder. Ailesinin hikayesini, köklerini ve geldikleri yerleri merak etmemenin ve bunun altında yatan nedenleri de sorgulamaktadır. Erder’in iskân konusuna yoğunlaşmasının nedeni ise 2006 yılında çıkarılan yeni iskân kanununun yıllar geçmesine rağmen 1934 yılında çıkarılan kanunundan pek de farklı olmamasındandır. Yani otoriter devlet anlayışının hala değişmediğini ve devam ettiğini söyler. İskanın Türkiye’de araştırılması ve tartışılmasının zor olduğunu, geçmişinin karanlık sayfalarla dolu “hassas” ve tabularının olduğunu ifade eder. Baskı ve yasakların olduğu bir ortamda ise gerçekliği araştırmanın ve tartışmanın gerçekten çok zorduğunun altını çizmektedir. Başlangıçta bu araştırmaya Prof. Dr. Ahmet İçduygu’nun daveti ile dâhil olmuştur.
Erder’in kitabı kesintilerle de olsa on yıllık bir araştırmanın ürünüdür. Kitap toplam beş temel bölümden oluşup Türkiye tarihini, iskân politikaları ve “zorunlu göç” üzerinden “toplum, devlet ve mekan” ilişkileriyle anlatmaya çalışmaktadır. Kronolojik olarak Osmanlı Dönemi’nden başlayarak günümüze kadar olan uzun bir dönemi kapsamaktadır. Birinci bölümde Osmanlı Dönemi’nde iskan kurumunun oluşumu, kurumsallaşması, işleyiş süreci ve toplumsal kesimleri nasıl etkilediğine değinilmektedir. İkinci ve üçüncü bölümde ise cumhuriyetin kuruluş dönemindeki iskan uygulamaları anlatılmaktadır. Bu dönemde Batı Anadolu’da ve Doğu Anadolu’a iki farklı deneyim yaşandığı için iki ayrı bölüm olarak ele alınmıştır. Dördüncü bölümde dış iskan olarak Balkan göçü irdelenmiş. Çalışmanın beşinci ve son bölümde ise iç iskan olarak 1950’lerden itibaren değişen iskân anlayışı değerlendirilmektedir.
Erder, “Yönetmek İçin Karıştırmaktan Yönetmek İçin Ayıklamaya: Osmanlı’da Değişen Sürgün ve İskân Uygulamalar” adlı birinci bölümde iskan kurumunun, geleneksel toplumların toprağa vermiş oldukları değerle birlikte düşülmesi gerektiğini vurguluyor. Bu toplumlarda toprak; iktidarın, gücün ve servetin tek kaynağıdır. Özel mülkiyetin olmadığı toplumlarda iskan kurumu, toprağın kullanım hakkını düzenleyen bir kurum olarak toprağı kimlerin, nasıl kullanacağını belirlemektedir. Osmanlı Dönemi’ndeki zorunlu yer değiştirmeleri topraktaki mülkiyet yapısı ve tarımsal üretimin sınıfsal analiziyle ilişkilendirmektedir.
Çalışmanın ikinci ve üçüncü bölümlerinde ise Cumhuriyet Dönemi’nde uygulanan iskan politikaları anlatılmaktadır. İskan kurumun araçsallığıyla birlikte Osmanlı’nın karıştırarak yönetme pozisyonundan ulus-devletin ayıklayarak yönetme pozisyonuna geçilmiştir. Bu dönemde iskan kurumu “yabancılara” farklı, ulus devletin asli unsuru olacaklara farklı politikalar uygulamaya başlamıştır. Bir anlamda imparatorluğun yerleştirme kurumu olmaktan çıkarak ulus devletin yerleştirme kurumuna dönüşmüştür. Erder, iskan kurumunun bu dönemde dış göçlerle gelenleri “şenlendirme” uygulamalarıyla, içeride başkaldıranları ise “sürgünlerle” yerleştirerek düzeni kurmaya devam ettiğini söylemektedir.
Dördüncü bölüm olan “İskan Kurumu ve Balkan Göçmenleri / Dış İskan” kısmında Balkan göçleri detaylı olarak incelenmiştir. Erder, Türkiye’nin dış göç ve iskan tarihinde Balkan göçünün önemli bir yere sahip olduğunu söyler. Cumhuriyet’n kuruluş yıllarında kurucu unsurlar olarak kabul edildiğinden onların göçüne ve yerleştirilmesine özel önem verilmiştir. Erder, bu bölümde Balkan göçünü Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Eski Yugoslavya olmak üzere dört ülke kaynaklı olarak ele almıştır. Ayrıca Balkan göçünü burada iskan kurumunun niteliksel olarak farklı uygulandığı üç dönemde incelemiştir. Bu dönemlerden birincisi, Balkan göçmenlerinin kurucu ya da “ev sahibi” olarak kabul edildiği 1923-1949 dönemi; ikincisi Balkan göçmenlerinin kurucu unsur olmaktan çıkarak “Dış Türkler” ve “muhacir” olarak algılandığı 1950-1989 dönemi; üçüncü dönem ise Balkan göçmenlerinin, “düzensiz göçmen” olarak kabul edilmeye başlandığı 1990 sonrası dönem olmuştur.
Çalışmanın beşinci ve son bölümünde ise, 1950’lerden bu yana değişen iskan anlayışı iç iskan uygulamaları bağlamında ele alınmaktadır. “Devlet-toprak-insan” ilişkilerini zorla düzenleyen geleneksel iskan kurumunun kendi yurttaşlarına uyguladığı “iç iskan” anlayışı anlatılmaya çalışılmıştır. 1934-2011 yılları arasında kırk beş kez değiştirilen 1934 İskân Kanunu, kurumsal olarak Dâhiliye Bakanlığı ile başlayan serüvenini tarımla ilgili kurumlarla devam ettirdikten sonra günümüzde de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve TOKİ’de varlık göstermektedir. Yani tarımsal üretimden inşaat faaliyetlerine doğru bir dönüşüm vardır. Özellikle 2000’li yıllarla birlikte “rant” ve “inşaat” odaklı yeni bir kentleşme sürecine geçilmesiyle iç iskân uygulamaları “toprak-insan” ilişkilerini düzenlemekten çıkarak “bayındırlık ve inşaat” faaliyetlerine dönüşmeye başlamıştır.
Sonuç olarak İskan Kurumu’nun/Kanunu’nun her dönemin “ruhuna uygun” olarak yeniden düzenlenip popülist siyasetin elinde yönetici grubun yararına çalışan dışlayıcı-sömürücü bir kurum olma özelliğini devam ettirmiştir.
KÜNYE: Zorla Yerleştirmeden Yerinden Etmeye: Türkiye’de Değişen İskân Politikaları, Sema Erder, İletişim Yayınları, 2018, 293 sayfa.