TTB: Etkili, güvenli ve nitelikli bir aşı hepimizin hakkıdır!
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını tüm hızıyla devam ederken aşı da birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’nin gündemine girdi. TTB de konuyla ilgili “COVID-19 Aşılarına Dair TTB Tutum Belgesi”ni yayınladı.
23-12-2020 13:12

İleri Haber
TTB’den yapılan açıklamada, “Etkililik, güvenlilik, kalite ile ilgili verileri şeffaf bir şekilde paylaşılmayan ve bağımsız bilimsel kurul tarafından değerlendirilmeyen hiçbir aşı toplumda yaygın uygulanmamalıdır” denildi.
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını tüm hızıyla devam ederken aşı da birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’nin gündemine girdi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) de konuyla ilgili “COVID-19 Aşılarına Dair TTB Tutum Belgesi”ni yayınladı. “COVID-19 pandemisinde de güvenli ve etkili aşılar ile yapılacak yaygın aşılamanın, salgını kontrol altına almaya katkı sağlayacağı açıktır” denilen belgede, herhangi bir tıbbi girişimde bulunabilmek için beklenen yararın olası zararlardan fazla olması gerektiği ifade edildi.
Geliştirilen Covid-19 aşılarına ilişkin değerlendirme yapabilmek için elde yeterli sayı ve nitelikte bilimsel bilgi olması gerektiği belirtilen belgede, yeterli nesnel kanıt olmaksızın yapılacak uygulamaların sadece pandemi sürecinde yürütülecek aşı çalışmalarını değil genel bağışıklama programı kapsamındaki çalışmaları da olumsuz etkileyeceği vurgulandı.
“Aşılama hizmetleri olmasına rağmen aşıyı kabul ya da reddetmede gecikme; aşı konusunda tereddüt olarak tanımlanmaktadır. Aşı konusunda tereddüde yol açan nedenlerin başında ise risk/yarar ikilemi bildirilmektedir. Bağışıklama çalışmalarının başarısı, uygulanan aşı programlarına duyulan güvene bağlıdır” diye devam eden açıklamada, bağışıklama programlarının sağladığı temel halk sağlığı yararlarının korunması şu şartlara bağlandı:
1. Nitelikli aşılama hizmetlerinin varlığına,
2. Aşıların yarar ve risklerinin anlaşılmış olmasına,
3. Karar süreçlerinin kanıta dayandırılmasına,
4. Aşılama hizmetlerinin toplumda yaygın ve adaletli olmasına,
5. Çocukların, ergenlerin, erişkinlerin korunmasına yönelik sorumluluk alınmasına ve
6. Aşılamaya yönelik engellerin aşılmasına bağlıdır.
Alınacak riski olabildiğince bilmek, öngörmek ve en aza indirmeye çalışmanın önemli olduğu vurgulanan açıklamanın devamında, aksi durumda toplumu hastalıktan korumaya çalışırken daha büyük zararların ortaya çıkabileceğinin altı çizildi.
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
Resmî Gazete’de, 18 Aralık 2020 tarihinde yayımlanan “Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, “Acil Kullanım Onayı”nı düzenlemekte olup madde 10/A, etkililik, güvenlilik ve kalite ile ilgili kapsamlı verilerin henüz SAĞLANAMADIĞI aşılar için bu veriler sağlanıncaya kadar Acil Kullanım Onayı (AKO) verilmesine ilişkindir. Bu düzenlemenin, Türkiye’de COVID-19 aşılarının uygulanmasına ilişkin mevzuat eksikliğini gidermek üzere yapıldığı ve birçok ülkede de bu tür düzenlemelerin olduğu belirtilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği ülkelerindeki “acil kullanım onayı” koşullarının başında acil kullanıma aday olan aşının/ilacın etkililik, güvenlilik ve kalite verilerinin tamamlanmış olması gelmektedir.
Bir aşının salgınlarda uygulanabilmesi için, en azından;
- Aşının Faz 1, Faz 2 ve Faz 3 çalışmaları sonucunda “güvenli” ve “etkili” olduğu kanıtlanmış olmalı,
- Aşı çalışmalarına ilişkin veriler, nitelikli bilimsel dergilerde yer almalı ve/veya bilimsel rapor olarak kamunun erişebileceği biçimde yayınlanmış olmalı,
- Aşı ile ilgili üretim sürecinin “kalite” güvencesi tamamlanmış olmalı ve süreç kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşılmalı,
- Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu aşıya “Acil Kullanım Onayı” vermek üzere, konularında yetkin farmakoloji, immünoloji, viroloji, mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanlarından oluşan ve hiçbir çıkar çatışması söz konusu olmayan bilim insanlarından oluşan bir kurul kurmalı,
- Karar süreci öncesinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından tüm bilgi ve veriler kamuoyuna açıklanmalıdır.
Sıralanan ölçütler, olası en az riski yaratacak evrensel ölçütlerdir.
Türkiye’ye getirileceği söylenen, gelebilecek olan ve ülkemizde üretilecek tüm aşıların bu ölçütleri taşıması şarttır. Pandemi ile mücadelenin en yaşamsal aracı olan aşıların ülkemizde uygulanma süreci, en küçük bir hatayı kaldırmayacak önemdedir.
Sağlık Bakanlığı’nı Türkiye’de uygulamayı planladığı aşılar için etkililik, güvenlilik, kalite değerlendirmesinde kullanılan tüm verileri bağımsız araştırmacılara da açmaya; karar verme mekanizmalarına bağımsız araştırmacı ve kurumları da katmaya çağırıyoruz.
Bu ölçütler kullanılmadan verilecek kararların toplum sağlığı açısından onarılmaz risklere ve aşılara yönelik güvensizliğe yol açacağını ve sonuç olarak şimdikinden daha kötü bir halk sağlığı sorunu yaratabileceğini; bunun sorumluluğunun sağlık çalışanlarında değil doğrudan Sağlık Bakanlığı’nda olacağını belirtmek isteriz.
Aşı, insanlığın müşterek bir değeridir. Diğer toplumsal müştereklerde olduğu gibi, aşıları da ticari grupların kısa vadeli çıkarlarından korumak için toplumsal bir bakış açısı gereklidir. Bu ortak değerin korunması için aşıya erişim, piyasa dinamiklerinden bağımsız ve sürekli olmalıdır. Aşıya erişim ücretsiz ve herkesin hakkı olmalıdır.
Etkili, güvenli ve nitelikli bir aşı hepimizin hakkıdır!
İLGİLİ HABERLER
TTB'den ışık açıp kapama eylemine çağrı: 'Bu bir uyarıdır'
İktidarın salgın yönetimi eleştirilirken, bu konuda en büyük beledi ödeyen yine sağlık emekçileri oluyor. Salgın sürecinin başından itibaren bu konuda uyarıları ve eylemlerini sürdüren TTB tarafından yapılan açıklamada, salgının tüm yıkıcı etkisi ile devam ettiği, her gün sağlıkçıların Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği vurgulandı.
11-11-2020 15:28

İleri Haber
TTB, çok sayıda sağlık emekçisinin salgında hayatını kaybetmesi nedeniyle 'Covid-19 Meslek Hastalığı Kabul Edilsin' kampanyası başlatıyor. Kampanya kapsamında “Sağlık Çalışanları Tükendikçe Karanlık Çöküyor" diyerek bugün itibariyla başlayıp 5 gün boyunca 21.00’da ışık açıp kapama eylemi gerçekleştirilecek.
Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını yaz aylarının ardından yeniden artışa geçerken, salgınla mücadelenin en ön saflarında olan sağlık emekçileri hayatını kaybetmeye devam ediyor. İktidarın salgın yönetimi eleştirilirken, bu konuda en büyük beledi ödeyen yine sağlık emekçileri oluyor.
Salgın sürecinin başından itibaren bu konuda uyarıları ve eylemlerini sürdüren Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yapılan açıklamada, salgının tüm yıkıcı etkisi ile devam ettiği, her gün sağlıkçıların Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiği vurgulandı.
“Salgına karşı yeterli önlem alınmaması, etkili bir mücadele yürütülmemesi ve salgınla mücadelenin yalnızca sağlık kurumları ve sağlık çalışanları üzerinden yapılması nedeniyle tükendik!” denilen açıklamada, “tükenmeden, ölmeden, emeğimizin hakkını alarak çalışabileceğimiz bir sağlık ortamı için” TTB Merkez Konseyi tarafından hazırlanan eylemlilik programının bugün başlatılacağı ifade edildi.
UYARI: 5 GÜN IŞIK AÇIP KAPAMA EYLEMİ
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"65 tabip odamızın imzası ile 'COVID-19 Meslek Hastalığı Kabul Edilsin' gazete ilanımız ile kamuoyuna bu talebimizi açıklıyoruz. ‘Pandeminin 8. Ay Raporu’ ile kara tabloyu basın ile paylaşarak, yönetemeyenlerin pandemiyi getirdiği aşamayı ve önerilerimizi bir kere daha açık bir şekilde kamuoyuna açıklayacağız. COVID-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için yasa taslağımızı da hazırladık. Tüm illerden sağlık çalışanlarının taleplerini de mektuplar ve videolar ile Sağlık Bakanlığı’na ileteceğiz.
Pandeminin başlangıcında her gün saat 21.00’da sağlık çalışanlarını alkışlayan ve sonrasında taleplerini görmezden gelenlere ‘Alkış değil haklarımızı istiyoruz’ demek için, ‘Sağlık Çalışanları Tükendikçe Karanlık Çöküyor’ diyerek bugün itibariyle başlayıp 5 gün boyunca 21.00’da ışık açıp kapama eylemi gerçekleştireceğiz. Bu ışıklar birer uyarıdır. Taleplerimizin karşılanmaması halinde eylemliliklerimizi yaygınlaştıracağımızın, ülkemizdeki 1 milyon 60 bin sağlık çalışanının göreve zorlanmış olacağının bilinmesini istiyoruz.
Tüm sağlık çalışanlarını ve halkımızı ortak ses çıkarmaya, tek yürek olmaya çağırıyoruz."
TTB'den deprem raporu: 'Sağlıkçı takviyesi gerekli'
İzmir’de, cuma günü merkez üssü Seferihisar olan 6.6’lık depremde can kaybı artarken, kentte depremin yarattığı kriz ortamı sürüyor. Konuyla ilgili Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan incelemeler sonucu Hızlı Değerlendirme Raporu hazırlandı.
02-11-2020 14:41

İleri Haber
TTB tarafından İzmir depremine dair hazırlanılan hızlı değerlendirme raporunda, bölgeye sağlıkçı takviyesi yapılması ve Covid-19 konusunda uyarılar yapıldı.
İzmir’de, cuma günü merkez üssü Seferihisar olan 6.6’lık depremde can kaybı artarken, kentte depremin yarattığı kriz ortamı sürüyor. Konuyla ilgili Türk Tabipleri Birliği tarafından yapılan incelemeler sonucu Hızlı Değerlendirme Raporu hazırlandı.
'SİYASAL UYGULAMALAR BİLİME AYKIRI'
Depremde yıkılan ve hasar gören binaların Bayraklı bölgesinde yoğunlaşmış olduğunun belirtildiği raporda, “yıkılan binaların İzmir’de belli bir bölgede olması bina denetimlerinin olmadığının izlerini taşımaktadır. Binalarda kullanılan uygunsuz inşaat malzemeleri ve taşıyıcı kolonlarına verilen hasarlar denetimsizliğin göstergeleridir. İmar barışı/affı vs. siyasal uygulamaların bilime ve doğaya aykırı olduğunu İzmir depreminde ne yazık ki çok acı şekilde bir kez daha karşımıza çıkmıştır. Yıkılan binalara ulaşım deprem anında yaşanan en büyük sorunlardan biri olmuştur. Binaların yapımı, denetimindeki yanlışlar ve nüfusa uygun olmayan ulaşım planları yaşanan ölüm ve yaralanmaların da birincil nedenleridir” denildi.
SAĞLIKÇI TAKVİYESİ VE COVİD-19 UYARISI
1 Kasım 2020 Pazar günü saat 22.00’ye kadar yapılan incelemeler sonucunda ortaya konulan tespitler şöyle:
- Depremin yaşandığı bölgede sağlık çalışanları yoğun olarak ikamet etmektedir. Bu nedenle sağlık çalışanı ve yakınlarından da çok sayıda yurttaş yaşamını yitirmiş ya da yaralanmıştır. Şu ana kadar bir tabip, bir diş hekimi, bir anestezi teknikeri ve bir hemşirenin hayatını kaybettiği teyit edilebilmiştir. Yine sağlık çalışanlarının birinci derece yakınlarından 9 kişi hayatını kaybetmiştir. Halen 3 diş hekimi ve 1 sağlık teknisyeninin enkaz altında olduğu bilinmektedir.
- Depremin yaşandığı bölgede çeşitli klinik, ASM, ilçe sağlık müdürlükleri de bulunmaktadır ve hepsi az ya da çok hasar görmüştür.
- Çevre illerden çok sayıda AFAD, UMKE ve sağlık ekibi bölgede çalışmaktadır. Herhangi bir hekim ya da sağlık çalışanına gereksinim olmadığı belirtilmiştir.
- Ancak yaşanılan travmanın bölgedeki sağlık çalışanlarını da etkilediği göz önüne alınarak yerlerini alabilecek ve/veya destek olacak sağlık çalışanları görevlendirilmelidir. Gerektiğinde TTB bu konuda görev almaya hazırdır.
- Covid-19 pandemisi nedeniyle deprem bölgesinde sağlık çalışmaları daha da zorlaşmıştır. Kurtarma alanlarında ve yaralı transportlarında fiziksel mesafe, maske ve hijyen kuralları gibi önlemler aksamaktadır. Bölgede sürekli ve yaygın testler acilen yoğun şekilde planlanmalı ve yapılmalıdır. Maske, hijyen malzemesi, koruyucu ekipmanların ücretsiz ulaşılabilir ve yeterli olması için her türlü önlem alınmalıdır.
- Deprem öncesi Covid-19 tanısı almış hastaların takibi aksamaktadır. Hasar görmüş ASM veTSM binalarına giriş yapılamamakta, takipli Covid-19 hastalarında sorun yaşanmaktadır. Koruyucu sağlık hizmetleri için öncelikli olmak üzere sağlık çalışanı takviyesi gereklidir. Depremzede sağlık çalışanlarının mağduriyetleri görmezden gelinerek sağlık hizmetlerini sunmaları beklenemez.
- Hastanelerde takip edilmekte olan Covid-19 tanılı hastaların panik anında servislerden dışarı çıktıkları bildirilmiştir. Tüm sağlık kurumlarındaki sağlık çalışanlarına hızla Covid-19 testi yapılmalıdır.
- Bölgede yeni salgınların önüne geçilmesi için isteyen tüm yurttaşlara İnfluenza aşısı da yapılmalıdır.
- Kentleşmede yeşil alanların gerekliliği yaşanılan depremde bir kez daha kendisini göstermiştir.
- İzmir’de yaklaşık 20 alanda çadırlar kurulmuş ve bu alanların en büyüğü Aşık Veysel Rekreasyon Merkezi’ndedir. Özellikle Aşık Veysel Rekreasyon Merkezi’ndeki çadır kent siyasi temsilciler tarafından yoğun şekilde ziyaret edilmekte ve salgında fiziksel mesafe kurallarına uyulmamaktadır. Bu durum çadır kentte yaşayan depremzedeler için ek risk oluşturmaktadır. Bu bölgenin bir ziyaret alanı değil yaşam alanı olduğu unutulmamalıdır. Çadır alanlarının bir kısmının girişinde HES kodu sorgulanırken bir kısmında sorgulanmamaktadır.
- Kurulmuş olan çadırlarda yağmur arklarının olmadığı görülmüştür. Çadırlar yağmur için uygun kurulmamıştır. Özellikle tabanları soğuk ve yağmur için uygun değildir. İlerleyen günlerin daha da soğuk ve yağışlı olacağı unutulmamalıdır. Çadır kentte duş alma imkânı yoktur.
- Yardım toplama ve dağıtma merkezleri de fiziksel mesafe kuralları için uygun değildir.
- Çeşitli derneklerin stantlar açtığı kendinden menkul gıda ve yardım malzemesi dağıttığı görülmüştür. Bu durum başta Covid-19 olmak üzere birçok hastalık için risk barındırmaktadır.
- Depremle ilgili toplum bilinçlendirme çalışmalarının; deprem öncesi, anı ve sonrası yapılacaklara ilişkin eylem planlarının etkin biçimde hazır olmadığı, görece daha dar bir bölgede yaşanmış son depremde de ne yazık ki bir kez daha görülmüştür.
Hekimler 4 ilin koronavirüs gerçeğini açıkladı: #RaporCovid19
İstanbul'da olası/kesin vaka sayısının 2 binin üzerinde, İzmir'de ise yaklaşık 700 civarı olduğu açıklandı.
30-03-2020 22:19

İleri Haber
TTB tarafından başlatılan çalışmayla İstanbul ve İzmir Tabip Odası başta olmak üzere, Covid-19 salgınıyla ilgili illerdeki durum #RaporCovid19 etiketi altında paylaşıldı.
İSTANBUL’DA OLASI/KESİN VAKA SAYISI 2 BİNİN ÜZERİNDE!
İstanbul Tabip Odası, açıkladığı raporda 30 Mart 2020 günü itibarı ile kennteki kamu hastanelerinde kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanısıyla yatırılarak izlenen/tedavi edilen hasta sayısının 2 binin üzerinde olduğunu duyurdu.
İstanbul Tabip Odası’nın raporunda yer alan tespitler şöyle:
1- 30 Mart 2020 günü itibarı ile İstanbul’daki kamu hastanelerinde kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanısıyla yatırılarak izlenen/tedavi edilen hasta sayısı 2 binin üzerindedir.
2- 30 Mart 2020 günü itibarı ile İstanbul’daki kamu hastanelerinde kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanısıyla yoğun bakım ünitelerine yatırılan vaka sayısı 2 yüzün üzerindedir.
3- Pandemi bu hızla devam ederse önümüzdeki günlerde/haftalarda İstanbul’daki kamu hastanelerinde ciddi yatak sıkıntısı yaşanabileceği görülmektedir.
4- Covid-19 hastalığının ilk ortaya çıkışından hastaların görülmeye başlamasına kadar geçen iki buçuk aylık süreçte İstanbul’daki kamu hastanelerinde ciddi bir hazırlık çalışması yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle hastaneler Covid-19 pandemisi sürecine büyük ölçüde hazırlıksız yakalanmıştır.
5- Hastanelerde görülen ve halen devam etmekte olan maske, önlük, eldiven, gözlük, vb kişisel koruyucu malzeme eksikliği bu hazırlıksızlık durumunu açık olarak göstermektedir.
6- Ancak “malzeme eksikliği” durumu tablonun sadece görünen yüzüdür; asıl problem organizasyon eksikliğidir.
7- Bu hazırlıksızlık ve Türkiye’de Covid-19 vakalarının tespitindeki gecikme, bu salgında en öncelikli risk grubunda yer alan hekimler, sağlık çalışanlarının enfekte olmasına yol açmış, bazı hastanelerde Covid-19’lu hastalarla temaslı hekimlerin bu süreçte de 24 saatlik nöbetler şeklinde çalıştırılması karşılaştıkları virüs yükünün artmasına yol açmış, neticede İstanbul’daki kamu hastanelerinde bugüne kadar enfekte olan hekim, sağlık çalışanı sayısı yüzü geçmiştir.
8- Durum böyle olmasına karşın Covid-19 hastasıyla korunmasız olarak temas eden, semptom gösteren hekimlere, sağlık çalışanlarına yapılması gereken testlerde ciddi eksiklikler yaşanmaktadır.
9- İstanbul’daki kamu hastanelerinin çoğunda pandemi planları tam olarak uygulan(a)mamakta, başta klinik dışı branşlardan görevlendirilenler olmak üzere hekimlere, sağlık çalışanlarına pandemi önlemleri çerçevesinde yeterli eğitim verilmemiştir.
10- Gerek hastalar gerekse Covid-19 hastalarıyla korunmasız olarak temas eden yüksek riskli sağlık çalışanları için önerilen hidroksiklorokinin temininde hastanelerde ciddi zorluklar yaşanmaktadır.
11- Covid-19 hastalarının karşılanması/muayenesi/yatışı/tedavisi için gerekli algoritma hala İstanbul’daki kamu hastanelerinin tümünde uygulan(a)mamaktadır.
12- Hastanelerin birçoğunda Covid-19 şüpheli hastalarla diğer hastaların temasını önleyecek triyaj sistemi ve kesin ya da şüpheli/olası Covid-19 tanılı hastaların diğer hastalardan ayrı servislerde yatırılması hala hastanelerin tümünde uygulan(a)mamaktadır.
13- MHRS sistemi eskisi gibi çalışmakta, yapılan çağrılara ve hasta sayılarında düşüşe rağmen birçok hastaneye ertelenebilir sağlık hizmeti talebiyle müracaatlar devam etmektedir.
14- Öte yandan, bu süreçte hastanelerde tıbbi hizmet gereksinimi devam eden hastalarla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılmaması da ciddi problemler yaratmaktadır.
15- Hastalardan istenen PCR test sonuçları hastayı takip eden hekime çok geç ulaşmakta, çoğu kez hekimler yazılı olarak bildirilmeyen sonuçlara ancak telefonla ulaşabilmekte, bu durum tedavilerde ciddi aksaklıklara yol açmaktadır.
16- PCR testlerinin gecikmesi ve yalancı negatifliğinin yüksek olması nedeniyle birçok hasta için özellikle akciğer BT sonucuna göre Covid-19 tedavisi başlanmakta, ancak bu hastalar resmi açıklamada yer almamaktadır.
17- “Hızlı Koronavirüs testi” konusunda toplumda yaratılan yanlış beklenti özellikle bazı hastanelere gereksiz başvurulara neden olmuştur.
İZMİR’DE OLASI/KESİN VAKA SAYISI YAKLAŞIK 700
İzmir Tabip Odası tarafından açıklanan raporda da son iki haftada kent genelinde kamu hastanelerinde (üniversite, Sağlık Bakanlığı ikinci ve üçüncü basamak hastaneleri) PCR testi pozitif ve klinik olarak şüpheli pozitif vakalar dâhil hasta sayısının 700 civarında olduğu duyuruldu. Yine bu süre içinde etkilenen hekim ve sağlık çalışanı sayısı da yaklaşık 75 olarak açıklanırken, bir ASM hemşiresinin yoğun bakımda tedavi edildiği belirtildi.
İzmir Tabip Odası’nın raporunda yer alan tespitler şöyle:
- Bu süreç büyük bir gizlilik içinde yürütülmekte, hekimler bile hastalarının test sonuçlarını öğrenmekte zorlanmaktadır.
- Kişisel koruyucu ekipman sayıları ve niteliklerinde eksiklik en çok bildirilen sorundur.
- ASM’lere bu ekipmanın daha geç ulaştırılması, bazı malzemelerin eksik ve yetersiz nitelikte olması Covid-19’dan etkilenen sağlık çalışanlarının sayısını artırmıştır.
- Yetkililerce açıklanan önlemler arasında hastaların ilk olarak ASM’ye gitmeleri söylenmiş bu da rutin olarak bebek ve gebe izlemi yapılan ASM’lerde sağlıklı kişilere hastalık bulaşma riskini artırmıştır.
- Son önlemler ile iş yükleri aşırı derecede artan ve zaten vekaletsiz izin hakkı bulunmayan aile hekimleri, izolasyon veya karantina nedeniyle çalışmadıkları günlerin ücretlerinden kesileceği endişesi yaşamaktadır.
- İşyeri hekimlerinin kronik hastalığı olan çalışanlara ancak iki gün rapor verebilmesi nedeniyle 14 gün rapor almak için aile hekimlerine başvuru çok artmıştır.
- Önce umreden gelenlerin, daha sonra da evde kalması gereken 65 yaş üstü kişilerin telefonla takip işi de aile hekimlerinin zamanlarının önemli bir kısmını almaktadır.
- İşyeri hekimleri kişisel koruyucu ekipmanların eksikliğinden yakınmaktadır. Aynı zamanda kronik hastalık öyküsü olan çalışanların çalıştırılmaya devam etmesi, ilk başlarda yurtdışı seyahat öyküsü olanlara bir önlem alınmaması da bildirilen sorunlar arasındadır.
- 112 hattının aynı zamanda son bir haftadır evde olan 65 yaş üstü vatandaşlara vefa hattı olarak kullanılması, bu hattın aşırı yoğunlaşmasına, hastaların hastanelere olan transferinde gecikmelere neden olmaktadır.
- Özel hastanelerin bazıları hekim ve sağlık çalışanlarını ücretsiz izine çıkarmaktadır.
- Özel sağlık kuruluşlarında çalışanlar ayrıca işten çıkarılma, ücretsiz izine gönderilme ve ücret alamama gibi kaygılar taşımaktadır.
- Kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerinin çoğunda pandemi planı uygulanmaya başlamış, pandemi poliklinik ve klinikleri ayrılmıştır.
- MHRS randevularında azaltmaya gidilse de bazı hastanelerde ertelenebilecek kontrol muayeneleri ve elektif ameliyatlar devam edebilmektedir.
- PCR testi yeterli sayıda yapılmamakta, özellikle temas şüphesi olabilecek hekimlere rutin olarak uygulanmamaktadır.
- Test sonuçlarının çok geç gelmesi bir diğer sorun olarak ifade edilmektedir.
- Testi pozitif ancak kliniği hafif hastaların ev dışında izolasyonu için mekanlar yaratılması istenmektedir.
- Pandemi klinik ve polikliniklerinde bazı hekimler 24 saatlik nöbetlerden ve bu süredeki eksik ekipmanla çalışmaktan şikâyet etmektedir.
- Bazı hastanelerde verilen yemeklerin nitelik ve niceliğinde sorunlar olduğu bildirilmektedir.
- Pandemi polikliniklerinde görev dağılımı yapılan, vardiya ile çalışılan bazı hastanelerde aa-aln dışı hekimlere yeterli eğitim verilmediği belirtilmektedir.
- Pandemi klinik ve polikliniklerinde görevli sağlık çalışanlarının ailelerine hastalık taşımaktan çekindiklerinden mesai saati sonrası dinlenebilecekleri, kalabilecekleri hastane dışında ücretsiz yerler ayarlanmasını istemektedir.
DİYARBAKIR'DA OLASI/KESİN VAKA SAYISI 170, ÖLÜ SAYISI 5
TTB'nin resmi Twitter hesabından Diyarbakır'daki duruma ilişkin tespitler ise şöyle açıklandı:
- Yaklaşık 150 hasta Covid teşhisi veya şüphesiyle yatıyor.
- 6 yoğun bakım hastası mevcut.
- Korona nedeniyle 5 yurttaş hayatını kaybetti.
Korona günlerinde DİYARBAKIR’da sağlık:
— TürkTabipleriBirliği (@ttborgtr) March 30, 2020
Yaklaşık 150 hasta Covid teşhisi veya şüphesiyle yatıyor.
6 yoğun bakım hastası mevcut. Korona nedeniyle 5 yurtaşımız hayatını kaybetti. #RaporCovid19
ADANA'DA OLASI/KESİN VAKA SAYISI 550
Adana'daki duruma ilişkin paylaşılan veriler ise şöyle:
- Yaklaşık 550 hasta Covid teşhisi veya şüphesiyle yatıyor.
- 63 yoğun bakım hastasından 15'i entübe. 2 si taburcu olmuş 4 hekim ve 12 sağlık çalışanı korona şüphesi ile takip edilmekte.
Korona günlerinde ADANA’da sağlık:
— TürkTabipleriBirliği (@ttborgtr) March 30, 2020
Yaklaşık 550 hasta Covid teşhisi veya şüphesiyle yatıyor.
63 yoğun bakım hastasından 15i entübe.
2 si taburcu olmuş 4 hekim ve 12 sağlık çalışanı korona şüphesi ile takip edilmekte. #RaporCovid19
TTB: Hastanelerde maske ve eldiven bitiyor, dezenfektan kalmayan yerler var
TTB Başkanı Adıyaman, "Sağlık merkezlerinde dezenfektan, eldiven ve maske verilmemiş yerler var. Önce hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hazırlıklı olmamız gerekirdi ama değiliz" ifadelerini kullandı.
17-03-2020 19:58

TTB Başkanı Sinan Adıyaman, sağlık personelinin ekipman sorunu bulunduğunu belirterek, “Ankara’nın en eski üniversite hastanelerinden birinde bir haftalık, maske, eldiven stoğu kalmış durumda. Dezenfektan kalmayan yerler var” diye konuştu.
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’na konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Sinan Adıyaman, dün (16 Mart) koronavirüs tespit edilen hasta sayısının belirtilenden yüksek olduğuna yönelik açıklamasından sonra bazı kesimlerden tepkiler geldiğini ancak Sağlık Bakanlığı’nın akşamki açıklamasının da bunu gösterdiğini kaydetti.
Sağlık personelinin korunmasının hem sağlık çalışanlarının birey olarak gözetilmesi hem de toplum sağlığı açısından büyük önemi olduğunu söyleyen Adıyaman’ın açıklamaları şöyle:
‘MALZEMELER ÇALINIYOR’
“Bunun için de ekipman gerekiyor. Sağlık Bakanı’na biz bunu söyledik. Maske sorunu değil sadece. Ankara’da en eski üniversite hastanelerinden birinde bir haftalık stok kalmış, maske ve eldiven. Dezenfektanın kalmadığı yerler var. Malzemeler çalınıyor hastanelerden. Bir arkadaşımızın annesinin başındaki dezenfektan, üstelik kendilerinin aldığı dezenfektan çalınmış. Bununla baş etmek için toplumsal duyarlılık gerekiyor. Başka illerden arkadaşlar arıyorlar. Sağlık merkezlerinde dezenfektan, eldiven ve maske verilmemiş yerler var. Önce hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hazırlıklı olmamız gerekirdi ama değiliz. Daha önce yazı gönderdik. Bir daha yazı gönderiyoruz Sağlık Bakanlığı’na. Aile sağlığı merkezlerinde, polikliniklerde, acillerde, maske, sterlik, dezenfektan ihtiyacı var, bunların giderilmesi gerekiyor. Biz sağlık personelini koruyamazsak, toplum sağlığı tehlikeye girer. Hekimler, hasta muayene ettikçe bu salgının büyümesine yol açar. Bu hastalığın şu anda tedavisi yok. Bulaşma zincirinin kırılması lazım. İnsanların birbirine yakın olmaması lazım. Bunun için de ekipmanların tam olması lazım. Dört bir yandan arkadaşlarımız arıyor. Ekipman yokluğundan şikayet ediyorlar.
‘TEST SAYISI ARTMALI’
Çok büyük sıkıntı var ekipman konusunda. Kolay giderilebilir aslında. Eksik yerler saptanır ve dağıtım yapılır. Eldiven, sterlik, filtreli maskeler var şu an var Türkiye’de. Hastanın ağzından alınacak numune sırasında bunu alacak olan hekimin mutlaka N-95 denilen filtreli maskeden takması gerekiyor. Çünkü bundan sonra artacak test sayısı. Salgının başından beri Türkiye’nin bütün illerinde yapılmasını ısrarla istiyorduk. Nihayet dün bakanlık açıklama yaptı. Bunun da takipçisi olacağız. Test sayısı daha da artmalı. Hekimlere de bu maskeler verilmeli. Test konusunda biraz geç kaldık ama test yapmaya karar verildi nihayet. Bu yüzden bir an önce malzeme eksiklerinin temin edilmesi, bol miktarda bulunması gerekiyor. Normal maske koruyamaz hekimi.
‘EKİPMAN GEREKİYOR’
Biz açıklama yapınca tepki gösterildi ama bakanlık da akşam paralel açıklamalar yaptı. Hasta sayısı uymuyordu ve bunu gündeme getirdik. Bakanlık, akşam bunun doğru olduğunu söyledi. Biz sahayı takip ediyoruz. Bakanlıkla maalesef çok yakın çalışamıyoruz ama biz elimizden geleni yapıyoruz. Biz gerekirse emekli personeli çağırın dedik. Gerekirse güvenlik soruşturması bekleyen sağlık personelinin yeniden çağrılmasını istedik. Ancak o noktada değiliz. Şu aşamada hekimden çok ekipmana ihtiyaç var.
‘HAMİLELER İDARİ İZİNLİ SAYILMALI’
Hamile sağlık çalışanları var. Onların mutlaka idari izinli sayılmaları gerekiyor. Beş yaşından küçük çocuğu olan sağlık çalışanı anne ve babalardan birinin de izinli sayılması gerekiyor. Yeteri kadar doktor var, o dönemde değiliz henüz. Bu bir savaş, düşmanı biliyoruz ama neler yapabileceğini tam olarak bilmiyoruz. Onun için sağlık çalışanları yalnız bırakılmamalı. Toplumun da söylenenleri doğru uygulaması gerekiyor. Hala görüyoruz ki bazı lokantalar açık. İçkili olup olmaması mühim değil. Sosyal izolasyon önemli. Bir metre mesafe olması lazım. Kafeler, kıraathaneler, barlar kapandı ama lokantalar açık. Bunların da kapanması lazım. Üç hafta kadar kapanması lazım. Devletin de buradaki çalışanlara ücret ödeneceği garantisini vermesi lazım.
‘HAVALANDIRMA YETERSİZ’
Hastaneler havalandırma sistemi olarak kabaca iki farklı yapıda inşa edilir. 1. Doğal Ventilasyonlu binalar. Bunlar bizim eski tip, penceresi açılan, hatta balkonu olan hastaneler. 2. Merkezi havalandırmalı binalar. Bunlarda pencereler açılamaz. Genellikle döner kapı ile girilen binalardır. Bu tür binalarda, bina içerisindeki hava ısıtılır/soğutulur ve tüm bina içerisinde sirküle edilir. Enfeksiyon kontrolü açısından bir odadaki bulaş etkeni (bakteri, virüs, mantar vb) merkezi havalandırma ile tüm binaya yayılabilir. Bu nedenle de bazı odaların ve bazı yoğun bakım yatakları, negatif ventilasyonlu “izolasyon odaları ” olarak inşa edilir. Mimari olarak, yoğun bakım ünitesi dışarıdan tek bir klinik gibi görülebilmesine rağmen, izole odalar yoğun bakım ünitesinin bir köşesinde, buradan izole ve ayrı bir antresi olan kapalı izolasyon odalarında, bulaşıcı hastalığı olan hastalar tedavi edilebilir. Buradaki hava negatif basınçlıdır ve emilen hava HEPA filtreden geçerek, ana hava dolaşımına katılır. Hemen yanında yer alan yoğun bakım tarafındaki yatak ve çevresi merkezi havalandırma ile drene olduğu için buraya bulaştırıcı hastalığı olan hasta yatırılamaz.
‘ŞEHİR HASTANELERİ MERKEZİ HAVALANDIRMA İLE YAPILDI’
Şimdi Türkiye’de son yıllarda yapılan özel hastane, şehir hastanesi gibi yapıların önemli bir kısmı, merkezi havalandırma ile yapılmıştır ve devasa binalarda sadece 2-3 izolasyon yatağına ancak bir COVID-19 hastası yatırılabilir. Diğer yoğun bakım yatakları kullanılamaz. Bu nedenle, COVID-19 salgını için yoğun bakım yatağı hesaplamasında bu mutlaka göz önüne alınmalıdır. Bu küçük ayrıntı nedeniyle, COVID-19 hastaları ancak, eski tip pencereli doğal ventilasyonlu hastane binalarında ister yoğun bakım olsun, ister servis takibi olsun yatırılabilir. Bu hastanelerin her bir odası izolasyon odasıdır. Bu nedenle de Ankara’da Zekai Tahir Burak Hastanesi ilk kafile için kullanılmıştır. Bu bilgi doğrultusunda sağlık sistemi ve yoğun bakım yatağı gereksinimi projeksiyonu yapılmalıdır.”
TÜİK'e göre ekonomik güven endeksi ocak ayında yükseldi
TÜİK, ocak ayına ilişkin ekonomik güven endeksini açıkladı. Açıklamada ekonomik güven endeksinin ocak ayında 1,6 oranında artarak 96,2 seviyesine yükseldiği belirtildi.
28-01-2021 10:36

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ocak ayına ilişkin ekonomik güven endeksini açıkladı.
TÜİK tarafından açıklanan verilere göre; ekonomik güven, tüketici ve hizmet sektörü güven endekslerinin desteğiyle ocak ayında yükseldi. Ekonomik güven endeksi 2020 Aralık ayında 94,7 iken, 2021 Ocak ayında yüzde 1,6 oranında artarak 96,2 değerini aldı.
Ekonomik güven endeksindeki artış, tüketici ve hizmet sektörü güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı.
Tüketici güven endeksi bir önceki aya göre 2021 Ocak ayında yüzde 4 oranında artarak 83,3 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 2,9 oranında artarak 101,9 değerini aldı.
Reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi yüzde 1,3 oranında azalarak 109 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 0,1 oranında azalarak 108,5 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 5,2 oranında azalarak 84,2 değerini aldı.
Türkiye, KKTC'ye 20 bin doz aşı daha gönderecek
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Türkiye KKTC'ye 20 bin doz Sinovac aşısı daha gönderecek.
28-01-2021 10:28

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile akşam saatlerinde telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Görüşmede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gönderilmesi planlanan ikinci parti Sinovac aşıları ele alındı. Telefon görüşmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığından açıklama yapıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile bugün akşam saatlerinde artan Covid-19 vakaları üzerine bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiştir. Görüşme sonrasında, Türkiye'den 20 bin doz Sinovac Covid 19 aşısının KKTC'ye yarın sabah itibariyle ambulans uçakla gönderilmesi konusunda mutabakata varılmıştır."
Türkiye Kömür İşletmeleri iki yılda 26 milyon lira zarar etti
TKİ, santrallere sözleşmeye aykırı kömür satışından iki yılda 26 milyon 708 bin TL kaybetti. Sayıştay, termik santrallerin, ortalama kalori değeri ücret ödeme sınırının altına düşen kömürlere ücret ödememesini ancak kömürün santralde kalmasını ise ''Kömür satışında uğranabilecek en yüksek kayıp'' olarak niteledi.
28-01-2021 10:26

Sayıştay denetçileri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlı olan Türkiye Kömür İşletmeleri'nin (TKİ), santrallere sözleşmeye aykırı kömür satışı sebebiyle iki yılda 26 milyon 708 bin TL kaybettiğini belirledi. Denetçiler, TKİ tarafından termik santrallere satışı yapılan kömürlerde baz kalori değeri altında ve prim kalorisi üst değerinin üzerinde kömür sevk edilmesinden dolayı hasılat kaybı oluştuğunu tespit etti.
Denetim raporunda yer alan bilgilere göre, TKİ, Ege Linyit İşletmeleri (ELİ), Garp Linyit İşletmeleri (GLİ) ve Çan Linyit işletmeleri (ÇLİ) Müdürlükleri bünyesinde üretimi yapılan kömürlerin önemli bir bölümünü aynı bölgede bulunan termik santrallere satıyor.
Birgün'den Nurcan Gökdemir'in haberine göre, işletmecilerle yapılan uzun vadeli sözleşmelerde kömür fiyatları, sevk edilen kömürün ortalama dönemsel kalori değerine göre baz fiyat, taban fiyat ve tavan fiyat arasında oluşturuluyor. Termik santrallerin satın aldıkları kömürün dönemsel ortalama kalori değerinin belli bir alt sınırına kadar düşmesi durumunda kömür fiyatı düşüyor, alt limitin de altına düşmesi durumunda ise sevk edilen kömüre ücret ödenmiyor. Kömürün baz kalori değerinin üzerine çıkılması durumunda da santraller ödeme yapmıyor. Yapılan incelemelerde bu nedenle termik santral işletmecisi lehine milyonlarca liralık kazanç oluşturduğu belirlendi.
HASILAT KAYBI İKİ KATINDAN FAZLA ARTTI
TKİ’nin Tunçbilek, Soma ve Çan termik santrallerine sevk ettiği ve kalori aşımı olan kömür dolayısıyla 2018’de 74 bin 632 ton karşılığı 402 bin 322 TL olan hasılat kaybı 2019’da iki katından fazla artışla 107 bin 876 ton karşılığı 839 bin 26 TL’ye çıktı.
Kurum ayrıca düşük kalorili kömürlerden tahsilat yapamadığı için de 2018’de 198 bin 619 ton karşılığı 10 milyon 517 bin 297 TL, 2019’da da 224 bin 810 ton kömür karşılığı 14 milyon 949 bin 828 TL kayıp yaşadı.
'KÖMÜR SATIŞINDA UĞRANABİLECEK EN YÜKSEK KAYIP'
Termik santraller, ortalama kalori değeri ücret ödeme sınırının altına düşen kömürlere ücret ödemiyor ancak kömür santralde kalıyor. Raporda bu durum, “TKİ tarafından bakıldığında kömür satışında uğranabilecek en yüksek kayıp anlamına gelmektedir” diye ifade edildi.
Sayıştay, kömürlerde belli bir kalite ortalamasının tutturulmasının, hasılat kaybına uğranmaması için önem taşıdığını belirtti. Bunun sağlanabilmesi için termik santrallere sevk edilecek kömürlerin kalite parametrelerinin yakından takip edilmesi ve yeterli şekilde harmanlanarak kalite değişimlerinin en aza indirilmesi gerektiği kaydedildi.
DSÖ: İnsanlık koronavirüse karşı savaşı kaybetmeyecek
DSÖ'nün koronavirüsle mücadelesinden sorumlu Maria Van Kerkhove, "İnsanlık, Covid-19 pandemisine karşı savaşı kaybetmeyecek" dedi.
28-01-2021 09:44

Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkıp dünyanın dört bir yanına yayılan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınında tablo her geçen gün daha da ağırlaşırken verilerin toparlandığı 'Worldmater' internet sitesine göre vaka sayısı 101 milyonu geçti.
AFP'ye salgında gelinen noktaya ilişkin açıklamalarda bulunan Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) koronavirüsle mücadelesinden sorumlu Maria Van Kerkhove, "İnsanlık, Covid-19 pandemisine karşı savaşı kaybetmeyecek, sonunda virüsü yenecek" dedi. Kerkhove, mutasyonların başarısızlık anlamına gelmediğine dikkat çekti.
Kerkhove, "Mutasyonlar savaşı kaybettiğimiz anlamına mı geliyor? Hayır. Hayatlarımız için savaşıyoruz. Varyantlar da dahil olmak üzere virüsle savaşıyoruz" dedi.
Dünya Sağlık Örgütü dün, İngiltere’de ortaya çıkan Koronavirüs'ün yeni mutasyonunun 70 ülkede, Güney Afrika’da ortaya çıkan mutasyonun ise 31 ülkede tespit edildiğini duyurdu.
Acun Karadağ tahliye edildi
Yüksel Direnişçisi Acun Karadağ tahliye edildi.
27-01-2021 20:03

Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde “İşimizi geri istiyoruz” eylemini sürdüren Acun Karadağ, Alev Şahin, Armağan Özbaş, Mahmut Konuk, Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt 13 Ağustos’ta evlerine düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı. Bugün görülen duruşmada Acun Karadağ hakkında tahliye kararı verildi.
DİSK, TBMM'yi göreve çağırdı: 'Asgari ücret en az 750 lira artırılabilir'
Partilerle yapılan görüşmelerde, DİSK’in konuya dair raporu sunularak, TBMM’de gerekli düzenlemelerin yapılması talebi dile getirildi.
27-01-2021 18:23

İleri Haber
İşçilerin talep ve ihtiyacından düşük belirlenen asgari ücretle ilgili DİSK, TBMM’yi göreve çağırarak, asgari ücretin yükseltilmesi için yasal düzenlemenin yapılmasını istedi. Konuyla ilgili Meclis’te grubu bulunan partilerle görüşmeye başlayan DİSK heyeti, HDP ve CHP’ye ziyaretlerde bulundu.
2021 yılı asgari ücret görüşmeleri sonrası patronlar ve hükümet emekçiyi yine açlığa mahkum etmiş ve asgari ücret brüt 3 bin 577 lira 50 kuruş, net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak belirlenmişti. Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını öncesi AKP iktidarının ekonomi politikaları sonucu derinleşen halkın krizi, salgınla birlikte daha da derinleşirken, belirlenen asgari ücret tepkilere neden olmuştu.
Konuyla ilgili Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) tarafından yapılan açıklamada, ücretin vergiden tamamen muaf tutulması ve asgari ücrete sağlanacak SGK prim desteğiyle asgari ücretin ve tüm işçilerin eline geçen nakit miktarının 750 lira artabileceği belirtildi.
Konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) de çağrı yapan DİSK, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması için grubu bulunan partilerle görüşeceğini duyurdu.
HDP VE CHP İLE GÖRÜŞÜLDÜ
Bu kapsamda DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Adnan Serdaroğlu ve DİSK Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çalışkan’ın yer aldığı heyet bugün görüşmelerde bulundu.
TBMM’de önce Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile sonrasında ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Merkezi’nde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüldü.
‘İŞÇİNİN ELİNE GEÇEN MİKTARIN YÜZDE 25 ARTIRILMASI MÜMKÜN’
Görüşmelerde DİSK’in konuya dair raporu sunularak, TBMM’de gerekli düzenlemelerin yapılması talebi dile getirildi. DİSK’in konuya dair raporunda özetle şu görüşlere yer verildi:
- 2021 yılı asgari ücreti Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından saptanmış olsa da TBMM tarafından yapılacak yasal değişiklikler ile asgari ücretlilerin ve tüm işçilerin eline geçen nakit miktarın en az 750 lira artırılması mümkündür.
- Asgari ücretin tümüyle vergiden muaf tutulması ve asgari ücrete sağlanacak SGK prim desteği ile asgari ücretli işçinin eline geçen miktarın yüzde 25’ten fazla artması mümkün olacaktır.
- TBMM’yi pandemi koşullarında asgari ücretle çalışan işçiler başta olmak üzere tüm işçilerin gelirinin iyileştirilmesi için harekete geçmeye ve gerekli yasal değişiklikleri yapmaya çağırıyoruz.