Tren rayları ve kabuk bağlı yaralar: Raydan Çıkan Trenler

Tren rayları ve kabuk bağlı yaralar: Raydan Çıkan Trenler

Yazar Ronsino, insan varoluşunun ardında yatan karanlık noktaları kurcalıyor. Dile getirilemeyenleri biriktirip/birleştirip bir resim çıkarıyor ortaya. Zekice kurguladığı kara-oyuna okuru da dahil ediyor; çarpıcı bir finale sürükleniyoruz adım adım. Raydan Çıkan Trenler, sıradan insanların kendilerine sakladıkları karanlık sırların romanı. Muallak bir hikâye, fakat tesirli. Büyülü bir dil, fakat gerçekçi…

Deniz Poyraz

Raydan Çıkan Trenler, Latin Amerika’nın önemli yazarları arasında gösterilen Hernán Ronsino’nun romanı. Çınar Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan eseri, Seda Ersavcı çevirisiyle okuyoruz.

“Bir gün geçmez oluyor trenler. Sonra bir ekip geliyor. Bir kamyondan altı yedi adam iniyor. Sarı kasklar var başlarında. Sonra rayları sökmeye başlıyorlar.” Böyle açılıyor metin. Dört bilinmeyenli denklemin dört bileşeni, ayrı ayrı anlatıyor bildiğini. Kuytu köşede işlenen cinayetin öyküsü, bir yapboza dönüşüyor git gide. Zaman ileri geri bükülürken okurun bir sayfa çevirme aralığına on yıllar sığıyor. Sırasıyla dört farklı dönemden bakıyoruz aynı ıssız kasabaya.

İlkin berber dükkânından izliyoruz rayların sökülüşünü. Günlere sinen boşluğun verdiği kasvet ve sıkıntıyla yoğrulan bir atmosferin içinde buluyoruz kendimizi. Taşranın miskin, durgun görünümleri ustaca yansımış satırlara. Kimi kerpiç duvarlara tutunarak güçlükle yürüyen, kimi de tutunacak bir hayal bulamadan hasta düşen solgun ve zayıf insanlar tanıdık. Evlerin loş ışıklı odalarında, kavrulmuş soğanın tatlı kokusu duyuluyor. Mutfakta fokurdayıp duran tencerede yaşlı bir kadının elleri. Tırnakları kırmızı boyalı, eklemleri beyaza kesmiş. Hiçbir şey olmuyormuşçasına sessiz sedasız yeniyor akşam yemekleri. Tespih ağaçları gölgesinde, hayat gündüz uykusu gibi sakin gözüküyor. Sesin ince bir titreşimi, en güzel rüyaları bölüveriyor. Trenler raydan çıkıyor usulca. “Sonra ensede bir yanma başlar,” diyor sıska Verdemann, “boyun bölgesinde gezinen pudralı fırçanın verdiği bir kaşıntı. Ardından ilkel bir sükûn.” Cinayet mahallini, şahit yazılmaktan korkan bir çift göz gibi sessizce izliyoruz perde aralığından… 

Bölge karakoluna astsubay olarak atanan/sürülen Folcada ve onun henüz yirmi sekizinde, muhitteki başka hiçbir kadına benzemeyen Buenos Airesli karısı Negra yerleşiyor kasabaya. Kadının, bütün kasabanın diline düşen güzel bacakları, ahşap koltuktan bir yabancıya dokunuyor. Günaha ilk çağrı bu. Usul usul örülen aheste ihanetin sesi bir kere duyuluyor. Dört adamın kaderi, bir ihanetle değişiyor. Ölüm döşeğindeki insanı bağışlamanın adaleti, aklı da ruhu da zorluyor. Ölüm, insanın yaşamayı seçtiği hayatın bir sonucu değilmiş gibi, bazıları öleceğinin farkına bile varamazken, bazıları ölümünü açıkça görebiliyor.

Raylar sökülüyor bir bir. Altından, kabuk bağlı yarayı andıran bir yol çıkıyor. O yol, topraktaki onulmaz kesiğin hatırasını canlı tutacak olan yol. Bir kadın, bir adamın ismini sırtında ömürlük bir yük gibi taşıyor. Paranoya ve şüphe günbegün büyüyor, belirginleşiyor. Zihne bir kere açılan derin yarayı hiçbir hatıra örtemiyor.

Yazar Ronsino, insan varoluşunun ardında yatan karanlık noktaları kurcalıyor. Dile getirilemeyenleri biriktirip/birleştirip bir resim çıkarıyor ortaya. Zekice kurguladığı kara-oyuna okuru da dahil ediyor; çarpıcı bir finale sürükleniyoruz adım adım. Raydan Çıkan Trenler, sıradan insanların kendilerine sakladıkları karanlık sırların romanı. Muallak bir hikâye, fakat tesirli. Büyülü bir dil, fakat gerçekçi…

Künye: Raydan Çıkan Trenler, Hernan Ronsino, Çevirmen Seda Ersavcı, Çınar Yayınları, 2018, 80 sayfa. 
 

DAHA FAZLA