TMMOB'lu kadınlar açlık grevleriyle ilgili açıklama yaptı: Aslolan yaşamdır, şimdi yaşatma zamanı!

TMMOB'lu kadınlar açlık grevleriyle ilgili açıklama yaptı: Aslolan yaşamdır, şimdi yaşatma zamanı!

TMMOB İstanbul Kadın Koordinasyonu, devam eden açlık grevleriyle ilgili basın açıklamasında bulundu. Açıklamada tüm duyarlı kesimlere çağrıda bulunularak "Talepler yerine getirilsin, aslolan yaşamdır, şimdi yaşatma zamanı" ifadeleri kullanıldı.

Türkiye Mimar Mühendisler Odalar Birliği (TMMOB) İstanbul Kadın Koordinasyonu, devam eden açlık grevleriyle ilgili basın açıklamasında bulunarak tüm duyarlı kesimlere çağrı yaptı. 

'Temel insan hakları yasalarının uygulanması, sürecin sonlanması için yeterlidir' denilen açıklamada  tecridin sona ermesi için gerekli duyarlılığın gösterilmesini ve demokratik yollarla çözüme kavuşturulması talep edildi.

TMMOB İstanbul Kadın Koordinasyonu tarafından yapılan basın açıklaması şöyle:

BASINA VE KAMUOYUNA

Hayatını politikaya, kadın mücadelesine adamış, Hakkari milletvekili Leyla Güven’in 7 Kasım 2018 tarihinde, temel bir insan hakkı ihlali olan tecrite karşı başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi 16 aralık 2018 tarihinden itibaren 90 dan fazla hapishanede, binlerce mahpusun katılımı ile kitlesel bir açlık grevi eylemine dönüşmüştür. Açlık grevlerinde Leyla güven 185. günü, ilk gruplar 155. günü geride bıraktı. 30 Nisan’ dan bu yana 4 hapishanede 15 mahpus, 10 Mayıs tarihinden itibaren de 5 hapishanede 15 mahpus olmak üzere toplam 30 mahpus sürdürdükleri açlık grevini ölüm orucuna dönüştürdüklerini ifade ederek, deyim yerindeyse, anayasada belirtilen hukuk devleti ilkesini gözetmekten vazgeçen hükümete çağrı yaparak talepleri kabul edilmezse ölünceye kadar açlık grevi ve ölüm oruçlarını sürdürme kararlılığında olduğunu söylemişlerdir.

Binlerce insan tek bir talep için açlık grevinde. Uzun zamandır demokrasi, hukuk ilkeleri ve evrensel insan hakları bağlamından oldukça uzaklaşmış olan mevcut iktidara; yasalarda da bulunan bir gerekliliği hatırlatmak için bu çağrıları. Tecrit insanlık suçudur! Açlık grevleri geri dönülemez bir noktaya gelmişken ve temel bir hak talep edilirken iktidarın ve toplumun sessizliği kaygı vericidir. Kadınlar olarak, bizler yaşamı savunuyoruz ve kimsenin bu süreçte hayatını kaybetmemesini ve toplum vicdanında yeni yaralar açılmamasını istiyoruz.

Gelişmelerin geri dönülemez süreçlere evrildiği bu dönemde açlık grevinde bulunan mahpusların anneleri hapishane önünde Batman’dan Diyarbakır’a, Gebze’den Bakırköy’e Türkiye’nin dört bir yanında seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Kadınlar beyaz tülbentleri ile çocuklarının yaşaması, bu hukuksuzluğun son bulması için çabalarken maruz kaldıkları şiddet tüm toplumun vicdanını yaralamıştır, yaralamalıdır. Demokratik eylemlere dahi tahammülün olmadığını ve kolluk güçleri tarafından Kürt annelerine yapılan bu şiddeti görmezden gelmek kabul edilebilir değildir. Gerçekleşen bu saldırıların erkek egemen devletin savaş ve şiddet yaklaşımının bir parçası olduğunu biliyoruz. Mevcut iktidar annelik güzellemeleri ve hatta dayatması yaparken, dahası kadınlara 3-5 ve daha fazlasını doğurmasını salık verip doğurmayan kadınları “yarım” addederken; mücadele eden kadınlara şiddet uygulamakta beis görmemektedir. Makbul kadınlık beklentisi gibi, AKP rejiminin makbul annelik beklentisi vardır! Devletin ikiyüzlü annelik politikası bu saldırılar ile yeniden gözler önüne serilmiştir.

2 Mayıs 2019 tarihinde yapılan görüşme de gösteriyor ki; tecritin kaldırılması talebinin yerine getirilmesi için hukuki hiçbir engel bulunmadığı halde, hukuk ayaklar altına alınarak, bu durum keyfi olarak devam ettiriliyor.

Geçmiş dönemlere bakıldığında açlık grevi ve ölüm oruçlarının geldiği bu aşama, hapishane koşulları nedeniyle, mahpuslar için ciddi bir yaşam tehdidi ve geri dönülemeyecek sağlık sorunları boyutuna ulaşmıştır. Açlık grevleri izleme heyetlerinin vermiş olduğu bilgilere göre, birçok hapishanede mahpuslara alması gereken vitaminler verilmemekte, disiplin soruşturmaları açılmakta ve hukuk dışı bir şekilde iletişim yasakları getirilmektedir.

Bu nedenle başta siyasiler olmak üzere tüm topluma sesleniyoruz, insan yaşamından daha değerli bir şey olamaz. Temel insan hakları yasalarının uygulanması, sürecin sonlanması için yeterlidir. Hükümeti anayasayı, yasaları, bağlı olduğu uluslararası sözleşmeleri uygulamaya çağırıyoruz. Açlık grevlerinin ve ölüm oruçlarının geldiği bu kritik aşamada, tecridin sona ermesi için gerekli duyarlılığın gösterilmesini ve demokratik yollarla çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Bir saatin bile ne kadar önemli olduğunu bilerek devlete, topluma, tüm duyarlı kesimlere çağrıda bulunuyoruz. TALEPLER YERİNE GETİRİLSİN, ASLOLAN YAŞAMDIR, ŞİMDİ YAŞATMA ZAMANI!

TMMOB İSTANBUL KADIN KOORDİNASYONU